Menu
İletişim
LUGGAT
OSMANLICA TÜRKÇE SÖZLÜK
{ lügât . lügat . لغت }
Arapça ve Farsça yazımları, Osmanlıca okunuşları
ve detaylı açıklamaları ile birlikte.
Arama yapmak istediğiniz kelimeyi girip
karşılığını bulmak istediğiniz "
OSMANLICA ARA
" ya da "
TÜRKÇE ARA
" butonlarına tıklayın.
İfadenin içinde geçtiği kelimeleri de göster.
Türkçe - Osmanlıca Sözlük
'te
rehber
ifadesini içeren
54
kelime bulundu...
amid
Çok hasta.
Aşk hastası.
Başlıca nokta.
Önder, şef, komutan. Rehber.
Haraç alan kimse.
bab
Evlat sahibi erkek. Ata, ecdat.
(Farsça)
Gemi halatlarının bağlandığı yer.
(Farsça)
İnşaatta ağırlıkların bindirildiği direk.
(Farsça)
Mânevi rehber, şeyh.
(Farsça)
Bektaşi şeyhi.
(Farsça)
Hayırhah ve muhterem.
(Farsça)
Daha çok zencilerde olan bir hastalık cinsi.Aile reisi babadır. Babanın hayatt
(Farsça)
cümle-i cezaiye / cümle-i cezâiye
Şart cümlesinin ikinci kısmı. Misâl: "Eğer lügatı rehber edinirsen, kelimelerin mânasını anlarsın" cümlesindeki "kelimelerin mânasını anlarsın" cümlesi, cümle-i cezâiyedir.
delalet eylemek / delâlet eylemek
Rehberlik yapmak, göstermek.
delil / delîl / دليل / دَلِيلْ
Kanıt.
(Arapça)
Rehber.
(Arapça)
Şahit.
(Arapça)
Kılavuz, rehber.
delil-i şefi / delil-i şefî
Şefaat edecek bir kılavuz, rehber.
dellallık / dellâllık
İlân edicilik, rehberlik.
edille / ادله
(Tekili: Delil) Deliller, işaretler. Alâmetler. Rehberler. İsbat vasıtaları.
Deliller.
(Arapça)
Rehberler.
(Arapça)
eimme-i erbaa
Dört imâm. Müslümanların en büyük ve yüksek âlimleri ve müctehidlerinden hak mezheb müessisleri olan ve ehl-i imâna rehberlik eden büyük imâmlar. İsimleri şöyle sıralanabilir: İmâm A'zam Ebu Hanife, İmâm-ı Şâfii, İmâm-ı Mâlik, İmâm-ı Ahmed ibn-i Hanbel. (R.A.)
hace-i alem / hâce-i âlem
Âlemin, kâinâtın mürşidi, rehberi, yol göstericisi mânâsına Resûlullah efendimize mahsûs bir ünvan.
hadi / hâdî
Hidayete ermiş. Mürşid. Rehber, delil. Hidayet yolunu gösteren. Hidayete, doğruluğa eriştiren. Önde giden.
hevadi / hevadî
(Tekili: Hâdî) Rehberler, deliller, kılavuzlar.
Hidayet edenler, istikametli ve selâmetli yolu gösterenler.
imam
Öne geçmek.
Önde ve ileride olan. Delil ve rehber.
Cemaate namaz kıldıran.
İçtihad sahibi zat. Mezheb sahibi olan.
Bir mahallenin lüzumlu işlerine ve içtimaî vazifelerine nezaret eden.
Müslümanların imamı olan halife ve askerlerin başı. Sultan. Hâkim.
imamet / imâmet
İmâmlık, reislik, başkanlık, rehberlik.
intisab / intisâb
Mensûb olma, bağlanma. Bir işe, bir mesleğe girme. Bir mürşîd-i kâmile (rehbere) bağlanma, talebe olma.
irşad / irşâd
Yol gösterme, rehberlik etme. İnsanları, Allahü teâlânın emir ve yasaklarına ve Resûlullah efendimizin sünnet-i seniyyesine uymaya, her zaman Allahü teâlâyı anmaya, O'nu unutmamaya, kalbde O'ndan başkasının sevgisine yer vermemeye çağırmak, Allahü te âlânın râzı olduğu yolu göstermek.
irşad-ı feth-i keşif / irşâd-ı feth-i keşif
Keşif ve fetih yolunu gösterme, keşfe başlarken rehberlik etme.
irşad-ı gaybi / irşad-ı gaybî
Gaybî irşad; gelecekteki hâdiselere işaret etmek suretiyle rehberlik yapma.
irsal-i rüsül
Cenab-ı Hakk'ın insanlara her hususta ve hususen Allah'a itaatte rehber olacak peygamberler göndermesi.
kalb ilmi
Evliyâdan bir zâtın rehberliğinde kazanılan ilim.
kat'
Kesme, ayırma.
Geçme. Yol almak. Yüzerek geçmek.
Delil ve bürhan ile ilzam etmek.
Edb: Sözün te'sirini arttırmak ve dinleyenin anlayışına bırakmak için söz bitmeden kesivermek."İmtihan geliyor. Çalışın, yoksa..."Görmüyor gittiği yanlış yolu zannım çoğunuz Size rehberl
kılavuz
Yol gösteren, rehber.
Vapurlara yol gösteren.
Bazı hayvan katarlarının önüne düşüp, onları sevkeden hayvan.
Eskiden evlenme işlerine vasıtalık eden kadınlar.
Düşman hakkında mâlumât edinmek için ordu hizmetinde kullanılan kişiler.
Okçuluk müsabakaların
kutub
Önder, rehber; yaşadığı dönemin en büyük mürşidi.
kutup
Önder, rehber.
mihmandar-ı kerim
Dünya misafirhanesinde kullarına yardım ve in'am eden Rabbimiz, Allah (C.C.).
Müslümanlara dünya misafirhanesinde rehberlik eden, Hazret-i Peygamber (A.S.M.)
mürşid
Doğru yol gösteren, rehber.
İrşâd eden, doğru yolu gösteren rehber zât. İyi bir müslüman olmaları için, insanları terbiye eden, âlim ve velî.
mürşid-i ekber / مُرْشِدِ اَكْبَرْ
En büyük rehber.
mürşid-i ekmel / مُرْشِدِ اَكْمَلْ
En mükemmel rehber, doğru yol gösteren.
En mükemmel rehber.
mürşid-i kamil / mürşîd-i kâmil / mürşid-i kâmil / مُرْشِدِ كَامِلْ
Tasavvufta kemâle gelmiş, olgunlaşmış, evliyâlık mertebelerinin sonuna ulaşmış, kâbiliyeti olanları bu yolda yetiştiren rehber zât.
Mükemmel rehber.
nehhac
(Nehc. den) Kılavuz, rehber, mürşid. Doğru yolu gösterici.
pir / pîr
Yaşlı, ihtiyâr.
Mürşîd-i kâmil, tasavvuf yolunda rehber zât.
pişva-yı alem-i islam / pişva-yı âlem-i islâm
İslâm dünyasının yol gösterici imamı, önderi, Müslümanların rehberi.
rehber
Gençlik Rehberi adlı eser.
rehber-i ekber
En büyük rehber.
rehber-i ekmel / رَهْبَرِ اَكْمَلْ
En mükemmel rehber.
En mükemmel rehber.
rehber-i kemalat / rehber-i kemâlât
Mükemmellikleri, güzellikleri gösteren rehber.
rehber-i millet
Milletin rehberi, öncüsü.
rehber-i mutlak
Her bakımdan rehber.
rehber-i saadet
Mutluluk rehberi.
rehberi / rehberî
Kılavuzluk, rehberlik.
rehnümun
Rehberler, yol göstericiler.
rehnümuni / rehnümunî
Kılavuzluk, rehberlik.
(Farsça)
selef-i salihin / selef-i sâlihîn
Ehl-i Sünnet ve Cemaat'in ilk rehberleri: Tabiîn ile Ashabın ileri gelenleri ve Tebe-i Tabiînden olan müslümanlar.
selefisalihin / selefisâlihîn
Dinin ilk zamanlarındaki rehber âlimler.
şeyh
İhtiyâr.
Bir ilim dalında ihtisas etmiş olan.
Mürşîd-i kâmil; insanlara Allahü teâlânın emir ve yasaklarını anlatan, dîni, İslâm'ı yayan ve onların mânen olgunlaşmalarını sağlayan rehber zât. Çoğul şekli meşâyıh ve şüyûhtur.
şeyh-i ekber
Büyük âlim, velî, rehber. Evliyânın büyüklerinden Muhyiddîn-i Arabî hazretlerinin v. 638 (m.1240) lakabı.
seyr ü süluk / seyr ü sülûk
İlâhî hakikatlere ulaşmak için bir rehberin öncülüğünde çıkılan mânevî yolculuk.
seyr ü süluk-i kalbi / seyr ü sülûk-i kalbî
Kalp yoluyla mânevî makamlarda İlâhî hakikatlara ulaşmak için bir rehberin öncülüğünde çıkılan mânevî yolculuk.
seyr-i süluk
Hak ve hakikate ermek için bir rehber öncülüğünde ve denetiminde mânevî makamlarda yapılan seyir ve seyahat.
sıracü'l-gafilin
Gaflete düşenlerin meşalesi anlamına gelen ve Gençlik Rehberi için kullanılan bir isim.
talia
Casus.
Nişancı. Asker önünden giden tabur.
Rehber, kılavuz; kafilenin önünde giden.
tercüman-ı ayat-ı tekviniye / tercüman-ı âyât-ı tekviniye
Kâinatta Allah'ın varlığının birer delili olan maddî ayetleri insanlara tercüme eden, rehber.
üstad / üstâd
Muallim, öğretici, rehber.
vekil-i delil
Rehber olarak görünen, ispat delili.
En Çok Aranan Osmanlıca Kelimeler
kut'ül amare
ruhban
münib
lev
şegaf
tercüman-ı beliğ
inantab
terceme
tercüme
ram olmak
En Son Aranan Osmanlıca Kelimeler
kürre-i arz
asga
setr
Munselik
tell-i refi'
Müptelâ
sipahi
Kamıl
muhayyil
tasaffu
En Son Aranan Türkçe Kelimeler
rehber
Ekşir
BEYİT
Mara
tanıma
Pamuklu
Arzı
ACIMAK
ah ile
hikmet i