REKLAM ENGELLEMEYİ GERİ ALMA KODU BURADA BAŞLAR --> REKLAM ENGELLEMEYİ GERİ ALMA KODU BURADA BİTER -->

LUGGAT
OSMANLICA TÜRKÇE SÖZLÜK

{ lügât . lügat . لغت }

Arapça ve Farsça yazımları, Osmanlıca okunuşları 
ve detaylı açıklamaları ile birlikte.

Arama yapmak istediğiniz kelimeyi girip
karşılığını bulmak istediğiniz "OSMANLICA ARA" ya da "TÜRKÇE ARA" butonlarına tıklayın.
Türkçe - Osmanlıca Sözlük'te perak ifadesini içeren 36 kelime bulundu...

asdag

  • Perâkende olmak.

ba'seret

  • Dikkatle teftiş etme.
  • Keşif ve istihrac etme.
  • Perâkende edip dağıtma.
  • İnkılâb. Karıştırma. Bulandırma.
  • Meydana çıkma.
  • Kirli leke.

beyya'

  • (Bey'. den) Dellal.
  • Alıp satan kimseler.
  • Perâkende olarak satış yapan küçük tüccar.

büdd

  • Uzaklaşma. Birbirinden uzak düşme.
  • Perâkende etmek, dağıtmak. Put, sanem.
  • Firak.
  • Tâkat, kudret.

da'daa

  • Yakmak. Yıkmak.
  • Hor ve zelil etmek.
  • Perâkende etmek.

efjul / efjûl

  • Kandırma. (Farsça)
  • Kışkırtma, tahrik etme. (Farsça)
  • Dağınık, perâkende. (Farsça)

enadid

  • Perişan, saçılmış, dağılmış, pejmürde şeyler. Perakende.

ıdin

  • Dağılmış, perâkende olmuş.

inkıdad

  • Yıkılma.
  • Perakende olup dağılma.
  • Kuş havadan süzülüp inme.

inşitat

  • Dağılmak. Dağınık olmak. Perakende olmak.

keşih

  • (Çoğulu: Küşuh) Perâkende olmak, parça parça dağılmak.
  • Böğür.
  • Cânip, taraf.

kıdad

  • Perâkende olup dağılmak.

mutasaddı'

  • Dağlıyan, tasaddu eden, perakende olan, yarılıp çatlayan.

müteşa'ib

  • Budaklanmış ve perâkende olmuş. Dağılmış.

sa'saa

  • Perakende etmek, dağıtmak.

şa'va'

  • Perâkende, dağınık.
  • Dağıtmak.

şaka'

  • Tulu etmek, doğmak.
  • Çıkmak, huruç etmek.
  • Dağıtıp perâkende etmek.

sav'

  • Perâkende etmek, dağıtmak, parça parça yapmak.

şemel

  • Perâkendelik, dağınıklık.
  • Toplanmak, cem'olmak.
  • Az nesne.

şeml

  • Az şey. Perâkendelik.
  • Örtmek, bürünmek, toplanmak.
  • Topluluk, cemaat, insan yığını.

şemtit

  • Perakende, dağınık, müteferrik.

şenn

  • (Çoğulu: Şinân) Eski kırba.
  • Araptan bir kabile.
  • Dağılıp perâkende olmak.

şetat

  • Dağılmak, perakende ve dağılmış olmak.

şette

  • Perâkende olmak, dağılmak.

şünan

  • Perâkende, dağılmış.

şüzzaz

  • Müteferrik, perâkende, parçalanmış, dağılmış.
  • Az olan cemaat. Kabilenin haricinde kalan.

tasa'su'

  • Deprenmek, hareket etmek.
  • Perakende olmak, dağılmak.

tasavvu'

  • Ayrılmak, perâkende olmak.

tasdi'

  • Rahatsız etmek. Sıkmak. Baş ağrıtmak.
  • Yarmak.
  • Perâkende etmek, dağıtmak.

tebeddüd

  • Perâkende olmak, dağılmak.

teheyyüz

  • Perâkende olmak, dağılmak.

temzik

  • (Çoğulu: Temzikat) Yırtma, paralama, perakende etmek.

teşa'ub

  • Perâkende ve kol kol olup bölükler ve şubeler sahibi olma.
  • Bozuk bir şeyin düzelmesi.
  • Iraklaşmak.

teşbit

  • Dağıtmak, perâkende etmek.

teşe'ub

  • Budaklanmak.
  • Perâkende olmak, dağılmak, saçılmak.

virat

  • Zekât vermek korkusundan hile edip bir yere toplanmış koyunlarını ayırıp dağıtmak veya perâkende koyunlarını bir yere toplamak.

 

Bağış Yapmak İçin Tıklayın