REKLAM ENGELLEMEYİ GERİ ALMA KODU BURADA BAŞLAR --> REKLAM ENGELLEMEYİ GERİ ALMA KODU BURADA BİTER -->

LUGGAT
OSMANLICA TÜRKÇE SÖZLÜK

{ lügât . lügat . لغت }

Arapça ve Farsça yazımları, Osmanlıca okunuşları 
ve detaylı açıklamaları ile birlikte.

Arama yapmak istediğiniz kelimeyi girip
karşılığını bulmak istediğiniz "OSMANLICA ARA" ya da "TÜRKÇE ARA" butonlarına tıklayın.
Türkçe - Osmanlıca Sözlük'te parılda ifadesini içeren 39 kelime bulundu...

barika / bârika

  • (Çoğulu: Berâik) Üzerine biraz yağ dökülmüş olan süt.
  • (Çoğulu: Bevârık) Parıltı. Parıldayan.

berk-endaz

  • Parlayıcı, parıldayıcı. (Farsça)

berkan

  • Parıldama.
  • Volkan.

dırahşan

  • Parlak. Parıldayan. Parlaklık. Münevver, ziyâdar. (Farsça)

dirahşende

  • Işıklı, nurlu, ışıldayan, parıldayan. (Farsça)

iltima'

  • Parıldamak. Işıldamak.
  • Kapıp almak.

iltima-i kevakib

  • Yıldızların parıldaması.

izmihrar

  • Surat asma.
  • (Yıldız) parıldama.
  • Kış mevsiminin şiddetli olması.

kevkeb

  • Yıldız.
  • Parıldamak.

kevkeb-i nevvar / kevkeb-i nevvâr

  • Parıldayan yıldız.

lamia / lâmia

  • Parlak. Parlayan. Parıldayan.

lasif / lasîf

  • Parlayan, parıldayan. Parlayıcı.

lem'

  • Parıldama, parlama. Parlayış.

lem'a-paş

  • Parıldayan, parlayan. (Farsça)

lem'a-riz

  • Parlayan, parıldayan. (Farsça)

lemean / lemeân / لمعان

  • Parlama, parıldama.
  • Parlama, parıldama.
  • Parıldama.
  • Parıldama. (Arapça)

lemean eden / lemeân eden

  • Parıldayan, ışık saçan.

levami'

  • (Tekili: Lâmia) Parıldayan şeyler, nurlar, parıldamalar.

müşa'şa

  • (Şa'şaa. dan) Parlayan, parıldayan.
  • Dedbedeli, gürültülü, patırtılı.
  • Karışmış, karışık.

mütelali

  • (Mütelal) Parlayan, parıldayan, ışıldayan. Şimşek gibi çakan.

mütelemmi

  • Parıldayan.
  • Parıldayan.

mütelemmi'

  • Parıldayan, telemmü' eden.

müteşa'şı'

  • Parıldayan, şa'şaalanan.
  • Gösterişli.

mütezehhir

  • Çiçekli, çiçeklenen.
  • Parıldayan.

rahşende

  • Parıldıyan, parıldayıcı. (Farsça)

şa'şa'

  • Yıldıramak, parıldamak.
  • Uzun ve yeynicek olmak.

şark

  • Doğu. Güneşin doğduğu taraf.
  • Güneş ve güneşin aydınlığı.
  • Yarmak.
  • Parıldamak.
  • Avrupa kültürünün dışında kalan müslüman ülkeleri.

tab

  • "Parıldayan, parlayan, parlatan, aydınlatan" anlamlarına gelir ve birleşik kelimeler yapılır. Meselâ: Âlem-tab : Dünyayı aydınlatan, âlemi ışıklandıran. (Farsça)

tabiş

  • Parlayış, parıldayış. (Farsça)

tal'at-efruz

  • Parıldayan. (Farsça)

tele'lü

  • Parlama, parıldama.

tele'lü'

  • (Lü'lü'. den) Parıldama.

tele'üv

  • Parıldama, parlama.

telêlü

  • Parıldama.

telemmu eden

  • Parıldayan, ışıldayan.

telemmu'

  • Parıldama. Işıldama.

telmi'

  • (Lemeân. dan) Renk renk yapma, rengârenk yapılma.
  • Parıldama, parıldatılma.
  • Edb: Mısraları, Türkçe, Arabça, Farsça gibi başka başka dillerde olan manzume yapma.

terhuk

  • Yıldıramak, parıldamak.
  • Sallanmak.
  • Tekebbürlük etmek, gururlanmak.

teşa'şu'

  • Şaşaalanma, parıldama.

 

Bağış Yapmak İçin Tıklayın