Menu
İletişim
LUGGAT
OSMANLICA TÜRKÇE SÖZLÜK
{ lügât . lügat . لغت }
Arapça ve Farsça yazımları, Osmanlıca okunuşları
ve detaylı açıklamaları ile birlikte.
Arama yapmak istediğiniz kelimeyi girip
karşılığını bulmak istediğiniz "
OSMANLICA ARA
" ya da "
TÜRKÇE ARA
" butonlarına tıklayın.
İfadenin içinde geçtiği kelimeleri de göster.
Türkçe - Osmanlıca Sözlük
'te
ozlem
ifadesini içeren
93
kelime bulundu...
adem-i tarassut
Gözlemlememe.
adese-i ayniyye
Gözleme merceği.
arman / آرمان
Hasret, özleyiş, özleme.
(Farsça)
Nedâmet, pişman olma.
(Farsça)
Eseflenme, teessüf.
(Farsça)
Sıkıntı, rahatsızlık, zahmet.
(Farsça)
Özlem.
(Farsça)
Sıkıntı.
(Farsça)
ashab-ı şuhud
Görülmeyen âlemlerdeki hakikatleri gözlemleyebilen kişiler.
baky
Bakmak, nazar.
Muntazır olup yol gözlemek.
buye
Özleme, hasret.
da'ussıla / dâ'ussıla / داء الصله
Yurdunu özleme, köyünü özleme.
(Arapça)
daüssıla / dâüssıla
Vatan özlemi.
dil-teşne
Kalbi susamış. Gönlü çok istekli, çok özlemiş.
(Farsça)
ehl-i keşf
Maneviyat âlemlerinde iman hakikatlerini gözlemleme seviyesine ulaşmış insanlar.
ehl-i keşif
Maneviyat âlemlerinde iman hakikatlerini gözlemleme seviyesine ulaşmış insanlar.
ehl-i keşif ve keramet
Allah'ın bir ikramı olarak, olağanüstü hal ve hareketlerin kendilerinde görüldüğü velî zâtlar ve mâneviyat âlemlerinde iman hakikatlerini gözleme yeteneğine sahip insanlar, veliler.
ehl-i keşif ve velayet / ehl-i keşif ve velâyet
Maneviyat âlemlerinde iman hakikatlerini gözleme yeteneğine sahip insanlar, veliler.
ehl-i keşif ve zevk ve şuhud ve müşahede
Maneviyat âlemlerinde iman hakikatlerini Allah'ın lütuf ve ihsanıyla gözleme yeteneğine sahip olan veli zâtlar (k-ş-f;.
ehl-i tahkik ve keşif
Maneviyat âlemlerinde iman hakikatlerini gözleme yeteneğine sahip insanlar.
ehl-i velayet ve şuhud / ehl-i velâyet ve şuhud
Mâneviyat âlemlerinde iman hakikatlerini Allah'ın lütuf ve ihsanıyla gözleme yeteneğine sahip insanlar, velîler.
ersad
(Tekili: Rasad) Rasadlar, gözlemler, gözetlemeler, gözlemeler.
hallakıyet-i umumiye / hallâkıyet-i umumîye
Bütün varlıklar âleminde gözlemlenen Allah'ın yaratıcılık özelliği.
hasret / حسرت
Özlem.
(Arapça)
Hasret çekmek:
Özlem duymak.
(Arapça)
hasret-keş
Özlemiş, özleyen, hasret çeken.
(Farsça)
hazine-i hassa-i rahmet nazırı / hazine-i hassa-i rahmet nâzırı
İlahi rahmetin çok özel hazinelerinin gözlemcisi.
iftiras
Fırsat gözlemek. Fırsatı ganimet bilmek.
ıhdar
Kendini gözlemek.
Bir yerde durmak, ikâmet.
intihaz
Fırsat bilip kaçırmamak. Fırsat gözlemek.
intizar
(Nazar. dan) Gözlemek. Ümidederek beklemek.
Bekleme, gözleme.
irtikab
Bekleme, gözleme.
Ümit etme, umma.
iştiyak
Fazla arzu ve şevk. Tahassür. Hasret çekmek. Özlemek. Göreceği gelmek.
Fazla arzu ve şevk. Hasret çekmek, özlemek.
iştiyak-ı vatan
Vatan özlemi.
iştiyakan
Şevkle, hasretle, özlem duyarak.
kaş / kâş
Çok istek, arzu, özleme.
(Farsça)
kaşki
"Keşke, ne olurdu" gibi, özleme veya pişmanlık ifade eder.
(Farsça)
kilaet
Korumak. Gözlemek. Muhafaza.
ma'kul ilimler / ma'kûl ilimler
His organları ile duyularak, akıl ile incelenerek, tecrübe (deney, gözlem) ile ve hesâb edilerek elde edilen ilimler, fen bilgileri.
mazgal
yun. Eskiden kale, hisar, sur veya şato duvarlarında açılan iç yanı geniş, dış yanı dar gözleme siperi.
meşhud
Şahit olunan, görülen, gözlemlenen.
meşhudat / meşhudât / meşhûdât
Gözlemler, görülen şeyler.
Yapılan gözlemler.
meşhudatça
Gözlemce.
meşmeşiye
Bazı evliyanın keşfen gözlemledikleri gaybî veya misâlî bir âlem.
mirsad / mirsâd / مرصاد
Gözlemevi, gözlem yeri.
(Arapça)
mirsad-ı tefekkür
Tefekküre sebep olan gözlem.
müşahedat / müşâhedât / müşahedât / مشاهدات
Gözlemler.
Gözlemler.
Gözlemler.
(Arapça)
müşahedat-ı beşeriye
İnsanların gözlemleri, şahit olduğu olaylar.
müşahedat-ı vakıa / müşahedat-ı vâkıa
Olgular, gerçekler üzerinde yapılan müşahedeler, gözlemler.
müşahede / müşâhede / مشاهده / مُشَاهَدَه
Görme, gözlem.
Gözlem.
Gözlem.
(Arapça)
Müşâhede edilmek:
Gözlemlenmek.
(Arapça)
Müşâhede olunmak:
Gözlemlenmek.
(Arapça)
Görme, gözlemleme.
müşahede eden
Gören, gözlemleyen.
müşahede edici
Gözlemci.
müşahede edilen
Gözlemlenen.
müşahede etme
Seyretme, gözlemleme.
müşahede etmek
Görmek, gözlemlemek.
müşahedet
Gözlem, deney, tecrübe.
müşahedeten / müşâhedeten
Gözlemle.
Gözlemle.
müşahedetullah
Varlıklar üzerinde Allah'ın isim ve sıfatlarının yansımalarını gözlemleme.
müşahitlik
Gözlemcilik.
mütehassir / متحسر
Özlem duyan.
(Arapça)
muttali olan
Bir bilgiye ulaşan, gözlemleyen.
muzaaf iştiyak
Kat kat, şiddetli özlem.
nazır-ı mahir / nâzır-ı mâhir
Becerikli gözlemci.
nazırlık / nâzırlık
Gözlemcilik, gözeticilik.
nazırsız / nâzırsız
Gözlemcisiz.
pozitivizm
Gerçeğin deney ve gözlemle elde edilebileceği görüşünü savunan felsefî doktrin.
rasad / رصد / رَصَدْ
Gözleme, gözetme, gözlem.
Pusu tutma.
Gözlem.
(Arapça)
Gözetleme.
(Arapça)
Rasad edilmek:
Gözlemlenmek.
(Arapça)
Rasad etmek:
(Arapça)
Gözlem yapmak.
(Arapça)
Gözetlemek.
(Arapça)
Gözlem.
rasadgah / rasadgâh
Bekleme yeri, gözetleme yeri. Gözlemevi.
(Farsça)
rasadhane / رصدخانه
Gözlemevi.
(Arapça - Farsça)
rasadi / rasadî / رصدی
Gözlemle ilgili.
(Arapça)
rasat ehli
Gözlemci, gözetleyen.
rasathane / rasathâne
Gök cisimlerinin hareket ve yerlerini tespit ve takip için kurulan gözlem evi.
Gözlem evi.
rasd
Yol gözlemek.
rassad / رصاد
Gözlemci, gözlem yapan.
(Arapça)
rekabet
Gözleme, gözetleme.
Kendi işini yürütmeye çalışma.
Benzerleriyle yarışa çıkma.
sıla / صله
Yakınlarını ziyarete gitme özlemi.
(Arapça)
sıla-i rahm / صلهء رحم
Yakınlarını ziyaret edip özlem gidermek.
şuhud / şuhûd
Şahit olma, gözlemleme.
şuhud-u kevniye
Kâinatta görünüp yaşanan şeyler, gözlemler.
ta'kib
Gözlemek.
Yolunda gitmek.
Peşinden yürümek.
Suçlunun suçunu araştırmak.
Bir kimsenin aynı senede yine gazaya gitmesi.
Bir şeyi ciddiyetle istemek.
tahassür / تحسر
Özleme.
Özlem, hasret çekme.
Özlem duyma.
(Arapça)
Üzülme.
(Arapça)
tahassürane / tahassürâne
Hasretle, özlemle.
tarassud / ترصد
Gözleme.
(Arapça)
Tarassud edilmek:
Gözlenmek.
(Arapça)
Tarassud etmek:
Gözlemek.
(Arapça)
tarassudat / tarassudât
Gözlemeler.
(Tekili: Tarassud) Gözlemler, tarassutlar, gözetlemeler.
tatallu'
Nazar etmek, bakmak.
Beklemek, gözlemek, muntazır olmak.
tatalu'
Birbirine bakmak. Gözlemek.
tecribi ilimler / tecribî ilimler
Tecribe ve müşâhede (gözlem) ile elde edilen bilgiler, ulûm-i akliyye (aklî ilimler).
teetti
Asan olmak, kolaylaşmak.
Beklemek, gözlemek.
tehannün
Çok arzu ve istek göstermek.
Göreceği gelmek. Özlemek.
telaum
Muntazır olmak, gözlemek, beklemek.
telebbüd
Birbiri üstüne yığılmak.
Bir yere gizlenip av gözlemek.
televvüm
Muntazır olmak, beklemek, gözlemek.
Kabul etmemek.
temaşa / temâşâ
Görme, gözlem yapma.
temaşa ehli / temâşâ ehli
Gözlemci, gözetleyen.
temaşa etme
Bakma, seyretme, gözlem yapma.
temaşager / temâşâger
Seyirci, gözlemci.
terakkub
Bekleme, gözetleme, yol gözleme.
Ümit etme.
Muntazır olma.
tevhid-i şuhud / tevhid-i şuhûd
Görünen ve gözlemlenen herşeyi bir olan Allah'a verme ve Ona ait kılma.
vaziyet-i meşhude / vaziyet-i meşhûde
Gözlemlenen durum.
En Çok Aranan Osmanlıca Kelimeler
kut'ül amare
ruhban
ram olmak
münib
lev
şegaf
tercüman-ı beliğ
inantab
lugat
evliya
En Son Aranan Osmanlıca Kelimeler
bal-guşa
mugliyy
bu itibarla
mugalli
dar
Ehl-i kemal
عج
sakil
mefahir-i milliye
mezhere
En Son Aranan Türkçe Kelimeler
ozlem
Kart
Karanlık
imtina etmek
Akın
şer'i hak
Cok tatli
Gümüş ay
yollama
asrı