LUGGAT
OSMANLICA TÜRKÇE SÖZLÜK

{ lügât . lügat . لغت }

Arapça ve Farsça yazımları, Osmanlıca okunuşları 
ve detaylı açıklamaları ile birlikte.

Arama yapmak istediğiniz kelimeyi girip
karşılığını bulmak istediğiniz "OSMANLICA ARA" ya da "TÜRKÇE ARA" butonlarına tıklayın.
Türkçe - Osmanlıca Sözlük'te nuru ifadesini içeren 117 kelime bulundu...

aks-i nur / aks-i nûr / عَقْسِ نُورْ

  • Nurun yansıması.
  • Nurun yansıması.

arif-i billah / ârif-i billah

  • Mürşid, ermiş, evliyâ. Hakkın nuru ile Cenab-ı Hakk'ı bilen. Âlemi, hâdiseleri İlahî feyz ve ilim ile gören veli.

asl-ı nur

  • Nurun aslı, temeli.

barika-i hakikat / bârika-i hakikat

  • Hakikatın parıltısı ve parlaklığı. Hakikat nuru.

cenah

  • Kanat, taraf, kısım. (Vicdanın ziyası ulum-u diniyyedir. Aklın nuru, fünun-u medeniyedir. İkisinin imtizacı ile hakikat tecelli eder. O iki cenah ile talebenin himmeti pervaz eder. İftirak ettikleri vakit, birincisinde taassub, ikincisinde hile, şüphe tevellüd eder. Mün.)

cilve-i nur

  • İlâhî nurun yansıması ve görünmesi.

darvincilik

  • 19. yy.da yaşamış İngiliz düşünürü Darwin'in kurduğu bir nazariye, görüş.

ebu leheb

  • (Ebi Leheb) Asıl adı: Abduluzza'dır. Güneş gibi, âlemleri aydınlatan Resul-i Ekrem Aleyhissalatü Vesselâm'ın nurundan gözünü kapadı ve küfre hizmete çalıştı, iman etmedi. Peygamberimizin amcası idi. Karısı ve oğulları sırf düşmanlık için çalıştılar. Adı "Alev babası" mânasında olan "Ebu Leheb" kaldı

elhamdü lillahi ala nuri'l-iman / elhamdü lillâhi alâ nûri'l-îmân

  • İman nurunu nasip eden Allah'a hamd olsun.

elhamdü lillahi ala nuri'l-iman ve hidayeti'r-rahman / elhamdü lillâhi alâ nûri'l-iman ve hidâyeti'r-rahmân

  • Bütün övgüler ve şükürler iman nurunu ve doğru yolu nasip eden Allah'a mahsustur.

en-nur

  • Cenab-ı Hakk'ın her çeşit nurun Halik'ı olması ve onlara nur vermesi dolayısıyla bir ismi.

faruk

  • Hak ile bâtılı birbirinden ayıran. Haklıyı haksızı ayırmakta çok mâhir olan. (Hak ile bâtılı birbirinden tam ayırarak İslâmiyeti kabul ettiği ve islâm nurunu izhar ettiği ve imân ve küfrün arasını fark ve faslettiği için Hz. Peygamber (A.S.M.) tarafından Hz. Ömer'e (R.A.) bu isim verilmiştir.)

feyz-i envar-ı muhammedi / feyz-i envâr-ı muhammedî

  • Hz. Muhammed'in (a.s.m.) nurundan gelen ilham ve ilim.

haser

  • Gözün tam görmemesi, göz nurunun zayıf olması.

hediye-i nuriye

  • Nurun hediyesi; nurlu hediye.

husuf

  • Ay tutulması. Perdelenmek. Dünya gölgesinin ay üzerine gelmesi.
  • Bir şeyin nuru ve ışığı gitmesi.

iman-ı tahkiki / iman-ı tahkikî

  • İmana aid bütün mes'eleleri yakînî surette tedkik ile bilmek ve yaşamak ve tahkikî iman derslerini veren ve taklidî imanı tahkike tebdil eden eserleri sadakatla okumak neticesinde hâsıl olan sağlam, sarsılmaz iman. (Mü'minin kalbi tasdik nuru ile o derece münevver olmasıdır ki, o nur bütün letaif-i

iş'al-i nur-u hayat / iş'âl-i nur-u hayat

  • Hayat nurunu parlatmak, alevlendirmek.

ism-i nur

  • Bütün varlığı aydınlatan, bütün nurlar kendi nurunun zayıf bir gölgesi olan ve her çeşit nuru yaratan anlamına gelen Allah'ın Nur ismi.

kelal / kelâl

  • Yorgunluk. Bitkinlik. Usanç.
  • Göz nuru zayıf olmak, yorgun olmak.

kelul

  • Kütelip kesmez olmak.
  • Göz nuru zayıf olmak.
  • Çocuğu ve anası olmayan şahıs.

kur'an-ı hakimin nuru / kur'ân-ı hakîmin nuru

  • Her âyet ve sûresinde sayısız hikmet ve mu'cizeler bulunan Kur'ân'ın nuru, aydınlığı.

kurret-ül a'yun

  • Gözlerin nuru.
  • Çok sevilen ve göz aydınlığına sebeb olanlar.

makam-ı nur-u tevhid / makam-ı nur-u tevhîd

  • Her şeyin bir olan Allah'a ait olduğunu gösteren tevhid nurunun aydınlattığı yüksek manevî makam.

makes-i nur-u iman / mâkes-i nur-u iman

  • İman nurunun yansıdığı yer.

makes-i nurani / mâkes-i nurânî

  • Nurlu ayna, nurun, ışığın yansıdığı yer.

maşrık-ı nur

  • Nurun doğuşu; parlak nuru.

menba-ı nur-u hakikat

  • Hakikat nurunun kaynağı.

meşrık-ı nur

  • Nurun kaynağı. Nurun geldiği cihet.

meşrık-ı tulu'

  • Işığın, nurun geldiği şark ciheti.

name-i nur

  • Nurun mektubu. Saadet verici mânâlar yazılı kâğıt.

neşr-i nur

  • Nurun yayılması.

nur / nûr

  • Aydınlık, ışık, feyz, bereket ihsân.
  • Kur'ân-ı kerîm.
  • Îmân.
  • Allahü teâlânın Esmâ-i hüsnâsından. Tam ve kusursuz olarak zâhir olup her şeyi ortaya çıkarıcı, yaratıcı veya göktekileri ve yerdekileri nûru ile hidâyet edici, doğru yolu gösterici, gökleri; güneş, ay ve yıld

nur cemal / نُورْ جَمَالْ

  • Güzellik nuru.

nur ism-i azimi / nur ism-i azîmi

  • Bütün varlığı aydınlatan, bütün nurlar kendi nurunun zayıf bir gölgesi olan ve her çeşit nuru yaratan anlamında Allah'ın büyük ismi.

nur ism-i celili / nur ism-i celîli

  • Bütün varlığı aydınlatan, bütün nurlar kendi nurunun zayıf bir gölgesi olan ve her çeşit nuru yaratan anlamında Allah'ın yüce ismi.

nur-i ayn

  • Göz nuru. (Farsça)
  • Pek sevgili olan. (Farsça)

nur-i çeşm

  • Göz nuru. Gözün iyi görür olması.
  • Mc: Saadet.

nur-i iman

  • İman nuru. Kur'an ve kâinat hakikatlarının görünmesine ve bulunmasına vesile olan imanın mânevi nuru.

nur-i kasd

  • Kasd ve irâdenin nuru. Kasd ve iradeden gelen parlaklık. Bir istek ve kasıtla yapıldığına âit alâmet ışığı.

nur-i mübin

  • Mübin olan nur. Aşikâr ve açıklayıcı olan ve hak ile batılı ayıran nur. Bilhassa iman ve Kur'an ilminin mânevi nuru.

nur-ı nübüvvet / nûr-ı nübüvvet

  • Peygamberlik nûru.

nur-ı paki muhammedi / nûr-ı pâki muhammedî

  • Peygamber efendimizin (sallallahü aleyhi ve sellem) temiz, mübârek nûru.

nur-u a'zam-ı nübüvvet / نُورُ اَعْظَمِ نُبُوَّتْ

  • En büyük peygamberlik nuru.

nur-u ahmedi / nur-u ahmedî

  • Peygamberimizin (a.s.m.) nuru.

nur-u akıl

  • Aklın nuru.

nur-u ayn

  • Gözün nuru.

nur-u ayn-ı alem / nur-u ayn-ı âlem

  • Kâinatın gözünün nuru.

nur-u azam-ı nübüvvet / nur-u âzam-ı nübüvvet

  • Peygamberliğin en büyük nuru.

nur-u baki / nur-u bâkî

  • Kendi varlığı sonsuza kadar devam eden ve dilediği varlığa bekâ veren, onları sonsuz ve kalıcı hale getiren Allah'ın nuru.

nur-u basar

  • Göz nuru, görme duyusunun nuru.

nur-u belagat / nur-u belâgat

  • Belâgat nuru, ışığı.

nur-u cemal / nur-u cemâl

  • Güzellik nuru.

nur-u cemalullah / nur-u cemâlullah

  • Allah'ın cemâlinin nuru.

nur-u çırağ-ı yezdan / nur-u çırâğ-ı yezdan

  • Cenâb-ı Hakkın nurunun çırası, Allah'ın nuruyla tutuşmuş, aydınlatan bir çıra.

nur-u ehad

  • Bir olan ve herbir varlıkta birliği tecellî eden Allah'ın nuru.

nur-u ehadiyet / nûr-u ehadiyet

  • Allah'ın herşeyde görülen kendine ait birlik tecellisi, nuru.

nur-u fikr / nûr-u fikr

  • Fikrin nuru, düşünce aydınlığı.

nur-u furkani / nur-u furkanî

  • Hak ile bâtılı birbirinden ayıran Kur'ân'ın nuru.

nur-u hak

  • Hakkın ta kendisi olan, şeref ve yücelik sahibi Allah'ın nuru.

nur-u hakikat

  • Hakikat nuru.

nur-u hayat

  • Hayat nuru.

nur-u hidayet / nûr-u hidayet

  • Doğru yola eriştiren hidayet nuru.

nur-u huda / nur-u hudâ

  • Hidayet verici olan Allah'ın nuru.

nur-u hüda / nur-u hüdâ

  • Hidayet verici olan Allah'ın nuru.

nur-u i'caz / nur-u i'câz

  • Mu'cizelik nuru.

nur-u ilahi / nur-u ilâhî

  • Allah'ın nuru.

nur-u ilm

  • İlim nuru.

nur-u ilm-i ezeli / nur-u ilm-i ezelî / نُورُ عِلْمِ اَزَل۪ي

  • Allah'ın ezelî ilminin nuru, ışığı.
  • Allahın başlangıcı olmayan ilminin nuru.

nur-u ilyas-ı riyazet

  • İlyas'ın (a.s.) nefis terbiyesinin nuru, ışığı.

nur-u iman / nur-u imân

  • İman nuru, aydınlığı.

nur-u imani / nur-u imanî

  • İman nuru, ışığı.

nur-u islamiyet / nur-u islâmiyet

  • İslâmiyet nuru, ışığı.

nur-u kalb / nûr-u kalb

  • Kalp nuru.
  • Kalbin nuru, kalb aydınlığı.

nur-u kast

  • Amaç ve hedef nuru, ışığı.

nur-u kemal / nur-u kemâl

  • Mükemmellik nuru.

nur-u kur'an / nur-u kur'ân

  • Kur'ân'ın nuru.

nur-u kur'ani / nur-u kur'ânî

  • Kur'ân'ın nuru, ışığı.

nur-u mahz-ı kur'an / nur-u mahz-ı kur'ân

  • Sadece Kur'ân nuru, ışığı.

nur-u marifet / nur-u mârifet

  • Allah'ı bilme ve tanıma nuru.

nur-u mevla / nur-u mevlâ

  • Cenâb-ı Hakkın nuru.

nur-u muhabbet

  • Sevgi nuru.

nur-u muhammed

  • Peygamberimiz Hz. Muhammed'in (a.s.m.) nuru.

nur-u muhammedi / nur-u muhammedî

  • Bütün varlıkların yaratılışının mayası, aslı, esası olan Peygamberimiz Hz. Muhammed'in (a.s.m.) nuru.

nur-u nübüvvet

  • Peygamberlik nuru.

nur-u rabbani / nur-u rabbânî

  • Herbir varlığa yaratılış gayelerine ulaşmaları için muhtaç olduğu şeyleri veren, onları terbiye edip idaresi ve egemenliği altında bulunduran Allah'ın nuru.

nur-u rahim / nur-u rahîm

  • Rahim olan Allah'ın nuru.

nur-u rahmani / nur-u rahmânî

  • Rahmet ve şefkati bütün varlıkları kaplayan Allah'ın nuru.

nur-u rahmet-i alem / nur-u rahmet-i âlem / نُورُ رَحْمَتِ عَالَمْ

  • Kâinatı kuşatan İlâhî rahmetin bu asırda yansıyan nuru.
  • Aleme rahmet olan zatın nuru.

nur-u risalet

  • Peygamberlik nuru.

nur-u ruh

  • Ruhun nuru.

nur-u saadet

  • Mutluluk nuru.

nur-u samedani / nur-u samedânî

  • Hiçbir şeye muhtaç olmayan ve her şey Kendisine muhtaç olan Allah'ın nuru.

nur-u şeriat

  • Şeriatın nuru, İslâmiyet ışığı.

nur-u sübhani / nur-u sübhânî

  • Her türlü eksiklikten sonsuz derecede yüce olan Allah'ın nuru.

nur-u tecelli / nur-u tecellî

  • Tecellî nuru, yansıyan nur.

nur-u teselli / nur-u tesellî

  • Teselli nuru.

nur-u tevhid / nûr-u tevhîd / نُورُ تَوْح۪يدْ

  • Allah'ı birleme nûru.

nur-u timsal / nur-u timsâl

  • Yansımanın nuru, aydınlığı.

nur-u vahdet

  • Allah'ın birliğinin nuru.

nur-u vahiy

  • Vahiy nuru, ışığı.

nur-u vakar

  • Ağırbaşlılığın, temkinliliğin nuru.

nur-u vücud

  • Varlık nuru.

nur-u vücut

  • Varlık nuru.

nur-u yezdan

  • Cenâb-ı Allah'ın nuru.

nur-ul envar / nur-ul envâr

  • Nurların nuru.

nurani kalbler / nuranî kalbler

  • İman nuruyla aydınlanmış kalbler.

nuru'l-envar / nuru'l-envâr / nûru'l-envâr / نُورُ اْلاَنْوَارْ

  • Bütün nurlar Kendi nurunun zayıf bir gölgesi olan nurların nuru, Allah.
  • Nurların nuru, sonsuz nur sahibi olan Allah.
  • Nûrların nûru (Allah).

nuru'l-vücud

  • Varlığın nuru, aydınlığı.

nuru'n-nur

  • Nurun nuru.

sahibü'n-nur ve'l-azm ve'l-irade ve'l-irşad

  • Nurun, azmin, iradenin ve doğrulara ulaştırıcı irşadın sahibi.

şeref-i millet-i islamiye / şeref-i millet-i islâmiye

  • İslâm milletinin şerefi, onuru.

sirac-ı vehhac / sirâc-ı vehhac

  • Etrafını aydınlatan, ışık saçan lamba; getirdiği dinle tüm karanlıkları iman nuruyla aydınlatan Hz. Muhammed (a.s.m.).

sünuhat-ı kur'aniye / sünuhat-ı kur'âniye

  • Kur'ân'ın nuruyla kalbe gelen mânâlar, hakikatler.

tecelli

  • Görünme. Bilinme.
  • Kader.
  • Allah'ın (C.C.) lütfuna uğrama.
  • İlâhi kudretin meydana çıkması, görünmesi. Hak nurunun te'siriyle kulun kalbinde hakikatın bilinmesi.

ukul-ü nuraniye erbabı

  • Nuranî akıl sahipleri; akıl yoluyla manevî hakikatlerin nuruna ulaşan kişiler.

zat-ı nuru'l-envar / zât-ı nuru'l-envâr

  • Bütün nurlar Kendi nurunun zayıf bir gölgesi olan nurların nuru, Allah.

 

Bağış Yapmak İçin Tıklayın