Menu
İletişim
LUGGAT
OSMANLICA TÜRKÇE SÖZLÜK
{ lügât . lügat . لغت }
Arapça ve Farsça yazımları, Osmanlıca okunuşları
ve detaylı açıklamaları ile birlikte.
Arama yapmak istediğiniz kelimeyi girip
karşılığını bulmak istediğiniz "
OSMANLICA ARA
" ya da "
TÜRKÇE ARA
" butonlarına tıklayın.
İfadenin içinde geçtiği kelimeleri de göster.
Türkçe - Osmanlıca Sözlük
'te
noksan
ifadesini içeren
232
kelime bulundu...
ab
Kusur, ayıp, noksanlık.
adil / âdil
(Âdile) Adâlet eden. Allah'ın emirlerini noksansız tatbik eden. Doğru. Doğruluk gösteren. Adâlet sahibi.
aric / âric
(Uruc. dan) Yukarı çıkıp yükselen. Çıkıp inen. Uruc eden.
Topal, aksak, noksan.
arıza / ârıza
Sonradan olan, noksanlık.
İsabet eden belâ ve keder.
Bozulma.
Gelip geçici.
Hariçten gelen te'sirle olan.
Bir şeyin olmasına veya görülmesine mâni olan birşey.
ata-yı sübhan / atâ-yı sübhan
Her türlü eksiklik ve noksanlıktan sonsuz derece uzak olan Allah'ın lütfu, ihsanı.
avarız / avârız
Arızalar. Sonradan olan noksanlıklar.
Girinti çıkıntı, noksanlık.
Mânialar. Engeller.
Fevkalâde hallerde ve bilhassa harp sebebi ile geçici olarak alınan vergi.
Arızalar, aksaklıklar, noksanlıklar.
avarız-ı naks / avârız-ı naks
Noksanlık arızaları.
ayb-cu / ayb-cû
İnsanın ayıplarını araştıran, herkesin ayıbını, noksanını meydana çıkarmak isteyen.
(Farsça)
ayb-nak / ayb-nâk
Noksan, kusurlu.
(Farsça)
bahane
Vesile. Sebeb.
(Farsça)
Yalandan özür.
(Farsça)
Kusur. Noksan.
(Farsça)
Garaz.
(Farsça)
bahs
Noksanlık. Azlık. Nâkıs. Az.
Akarsu ile sulanmayıp yağmur suyu ile mahsül alınabilen tarla.
Zulüm. İşkence.
Uzaklık.
Gümrük almak.
Göz çıkarmak.
beliğ / belîğ
Edb: Belâgatli kimse. Meramını tamamen, noksansız ve güzel sözlerle anlatmağa muktedir olan.
Kâfi derecede olan. Yeter olan.
Belagâtçi; belâğat ilminin inceliklerini bilen, maksadını noksansız ve güzel sözlerle anlatabilen kimse.
beligane / beligâne
Beliğ bir şekilde, noksansız ve güzel bir şekilde.
berd
Soğuk. Soğukluk. Soğutmak. Noksan hararet.
Ölmek.
Soğuk su ile gusletmek.
Uyumak.
Sabit olmak.
Zayıf olmak.
Bir şeyi eğelemek.
Sürme çekmek.
Söğmek.
Tutya, çinko.
beri / berî
(Berâet. den) Kurtulmuş. Temiz. Kayıt ve hüküm altında olmayan. Zimmeti bulunmayan adam. Hiçbir karışıklık, kusur ve noksanı olmayan. Hastalıktan sâlim olan.
betare
Eksiklik, noksanlık.
büş
At yelesi.
(Farsça)
Kahkül.
(Farsça)
Noksan, eksik.
(Farsça)
cadib
Kusur görücü. Başkalarının noksan taraflarını gören.
cebr-i noksan / cebr-i noksân
Noksanı tamamlama, eksiği ikmâl etme.
cilve-i kudret-i kudsiye
Allah'ın sonsuz ve noksansız kudretinin tecellisi, yansıması.
da'z
Noksanlaştırmak.
denie
Eksik, noksan, nakise.
desatir-i hikmet-i sübhaniye / desâtir-i hikmet-i sübhâniye
Her türlü kusur ve noksandan yüce olan Allah'ın hikmet düsturları, prensipleri.
diza
Noksanlaştırmak.
Eziyet vermek.
Ezâ etmek.
Hor ve hakir etmek.
efn
Noksan etmek. İçmek.
Sağmak.
Davarın sütü az olmak.
ehme
Eksik, nâkıs noksan.
(Farsça)
Bulunuş.
(Farsça)
ekmeliyyet
Pek mükemmel ve kusursuz olanın hâli. Kusursuzluk, mükemmellik, noksansızlık, eksiksizlik.
ekşem
Doğuştan kusurlu olan. Burnu, kulağı kesik veya noksan doğan (adam).
Pars denilen vahşi hayvan.
elet
Noksanlaştırmak. Eksiltmek.
Hapsetmek.
Yemin vermek.
elt
Noksanlaştırmak. Hapsetmek.
Yemin vermek.
enkas
En noksan, çok noksan, pek eksik.
eriş
Sakatlanan bir uzuv için yaralayandan alınan şer'i diyet.
Satıldıktan sonra kusuru ve noksanları belli olan malın, kıymetinden bunun için indirilen miktar.
esma-i mukaddese / esmâ-i mukaddese
Mukaddes isimler; her türlü kusur ve noksandan uzak, yüce isimler.
etemm
Tam, en mükemmel, hiç noksansız.
En tam, noksansız.
evamir-i sübhaniye / evâmir-i sübhâniye
Her türlü kusur ve noksandan yüce olan Cenab-ı Allah'ın emirleri.
evsaf-ı kemaliye / evsaf-ı kemâliye
Mükemmel, noksansız sıfatlar.
ey sübhanımız
Ey bütün mükemmel sıfatların sahibi ve bütün eksikliklerden, bütün noksan sıfatlardan uzak, acz ve şerikten münezzeh olan Rabbimiz!.
fatır-ı akdes / fâtır-ı akdes
Varlıkları hiç yoktan benzersiz olarak yaratan ve bütün noksanlıklardan yüce olan Allah.
fe-sübhanallah
Allah (C.C.) ne güzel yaratmış; Allah Sübhândır, bütün noksanlıklardan münezzehtir; Her şey kendine tesbih eder (anlamında olup hayret ve taaccübü ifâde için söylenir.)
fesübhanallah
Allah bütün noksanlıklardan uzaktır.
fıtrat-ı selime
Selim fıtrat. Kusursuz sağlam huy.
Ahlâk, din. Haram ve çirkin işlerden uzak ahlâk.
Noksansız yaradılış.
gabn
Aldatmak. Hud'a.
Noksan etmek, noksanlaştırmak.
garz
Doldurmak.
Noksan etmek, noksanlaştırmak.
gayr-ı kamil / gayr-ı kâmil
Noksan, mükemmel olmayan.
gayz
Bir şeyin pahası eksilmek. Hilkati noksan olma. Kıymetten düşük şey.
Suyun eksilip azalması, yere çekilmesi.
gazgaza
Zillet, aşağılık.
Eksik, noksan.
gudat
Ayıp, zillet, noksanlık.
Ter u taze olmak.
haber-i vahid / haber-i vâhid
Bir kişinin ettiği rivâyet, verdiği haber, hep bir kimse tarafınan fakat Peygamber efendimize kadar, rivâyet edenlerden (nakledenlerden) hiçbiri noksan olmayan hadîs-i şerîfler. Buna, haber-i âhad da denir.
habl
Bir şeyin bozulması. Noksan olmak.
Delirmek.
hacb
İslâm mîrâs hukûkunda bir vârisi (hisse sâhibini) diğer bir vârisin bulunmasından dolayı kısmen veya tamâmen mîrastan menetmek. Bir vârisi mîrâstan kısmen (payının azalması şekliyle) mahrûm etmeğe hacb-i noksan, mîrastan hiç alamamak şeklinde mahrûm etmeğe hacb-i hirman denir.
hadis-i ahad / hadîs-i âhâd
Hep bir kimse tarafından rivâyet edilen, bildirilen, müsned-i muttasıl (Resûlullah efendimize varıncaya kadar, rivâyet edenlerden yâni nakledenlerden hiçbiri noksan olmayan) hadîs-i şerîfler.
hadis-i müsned-i muttasıl / hadîs-i müsned-i muttasıl
Peygamber efendimize kadar râvîlerden (nakledenlerden) hiçbiri noksan olmayan hadîs-i şerîfler.
hadis-i sahih / hadîs-i sahîh
Âdil ve hadîs ilmini bilen kimselerden işitilen, müsned-i muttasıl (Resûl-i ekreme kadar, rivâyet edenlerin hepsi tam olup noksan bulunmayan), mütevâtir (bir çok sahâbînin rivâyet ettiği) ve meşhûr (önceleri bir kişi bildirmişken, sonraları şöhret bu lan) hadîsler.
hak teala ve tekaddes hazretleri / hak teâlâ ve tekaddes hazretleri
Varlığı gerçek olan, her şeyi hakkıyla yaratan ve her hakkın sahibi olan ve her türlü kusur ve noksanlıktan sonsuz derece uzak olan yüce Allah.
halel verme
Eksiltme, noksanlaştırma, zarar verme.
harf-gir
Her işte ayıp ve noksan arayan.
(Farsça)
hary
Noksan etmek, noksanlaştırmak, eksiltmek.
hasr
Noksan olmak.
Sermayesini zayi edip ziyân etmek.
havr
Rücu etmek, dönmek.
Eksiltmek, noksan etmek.
hayat-ı akdes
Cenâb-ı Hakkın Zâtına mahsus, her türlü noksanlıktan mukaddes hayatı.
hedaya-yı sübhani / hedâyâ-yı sübhânî
Her türlü kusur ve noksandan uzak olan Allah'ın hediyeleri.
hıdac
Eksik, noksan.
hidac
Yapılan ibadette kusur, noksan, eksiklik.
hikmet-i tamme-i sübhaniye / hikmet-i tamme-i sübhâniye
Her türlü kusur ve noksandan münezzeh olan Allah'ın tam ve mükemmel hikmeti.
himemat-ı sübhani / himemat-ı sübhânî
Her türlü kusur ve noksanlıktan uzak olan Allah'ın himmetleri, mânevî yardımları.
hıss
Noksan, eksik.
hitabat-ı sübhaniye / hitâbât-ı sübhâniye
Her türlü kusur ve noksanlıktan uzak olan Allah'ın kendine has hitap ve konuşmaları.
hücnet
Kusur, noksan, ayıp.
Bayağılık, karışıklık, soysuzluk.
Sözdeki ayıp.
hur
Noksan, eksik.
hurdegir
Sözün içinde tenkid edilecek noksan arayan.
(Farsça)
hüsn-ü mücerred
Kusur ve noksanlıktan arınmış güzellik.
husr
Zarar.
Ele avuca girmemek.
Dalâlete gitmek.
Noksan.
Sapıtmak.
ichaf
Zulüm etme, gaddarlık.
Gidermek.
Noksan etmek, eksiltmek.
iftihar-ı mukaddes
Mukaddes iftihar; her türlü kusur ve noksandan yüce bir iftihar ve övünç.
ihcaf
Noksanlık, eksiklik, kusurluluk.
ihra'
Eksiltme, azaltma, noksanlaştırma.
ıhsar
Noksanlaştırmak, eksiltmek.
ıhtiram
Eksilmek, noksanlaşmak.
Kesilmek.
iktisad
Tutum, biriktirme. Her hususta itidal üzere bulunmak. Lüzumundan fazla veya noksan sarfiyattan kaçınmak.
Edb: Beyit veya kasideyi birbirine vasl ile uzatmak.
ism-i tafdil
Renge, şekil ve vasfa dâir (ef'al) vezninde olan mutlak ve uzuv noksanlığına delâlet etmemek üzere mukâyeseli üstünlük ifâde eden sıfatlardır. Daha büyük, en büyük, daha küçük, en küçük, en güzel, daha güzel gibi mânâlara gelir. (Kebir kelimesinin ism-i tafdili: Ekber; sağir kelimesinin ism-i tafdil
ızazat
Noksanlık.
kaddese
Takdis etti, takdis eder, takdis etsin, mutlu olsun (gibi mânada en mübarek bir şeyin kudsiliğini, kusur ve noksanlıktan uzaklığını, müberra olduğunu bildirir fiil.)
kamil / kâmil
Tam ve noksansız.
kamilen / kâmilen
Noksansız, eksiksiz olarak. Tam olarak. Kâmil olarak. Bütünü ile. Tamamen.
kàsır
Eksik, noksan.
kasır-ul akl
Düşüncesi noksan, kısa akıllı.
kasır-ül fehm
Anlayışı noksan, kısa anlayışlı. Anlayışsız.
kasr
Kısa olmak. Kısa kesmek.
Birisini bir hususa, bir işe tahsis etmek.
Bir işte tembellik etmek.
Akşamlamak.
Hapseylemek.
Yekpâre taş.
Beyazlatmak.
Gevşetmek.
Noksanlaştırmak.
kast
Noksan, eksik, kusur.
(Farsça)
kaste / kâste
Eksik, noksan, eksilmiş, azalmış.
(Farsça)
kelime-i sübhani / kelime-i sübhânî
Allah'ın her türlü noksanlıktan uzak olduğunu dile getiren kelime.
kelime-i tenzih / kelime-i tenzîh
Allahü teâlânın her türlü noksan sıfatlardan temiz ve uzak olduğunu ifâde eden "Sübhânellah" sözü.
kem
Az, noksan, eksik.
(Farsça)
Kötü. Fenâ. Ayarı bozuk.
(Farsça)
Fakir, hakir.
(Farsça)
kemal sıfatları / kemâl sıfatları
Allahü teâlânın zâtında ve işlerinde hiçbir kusûr, karışıklık, değişiklik ve noksanlık olmadığını gösteren hayât (diri olmak), ilim (bilmek), sem' (işitmek), basar (görmek), kudret (gücü yetmek), irâde (istemek), kelâm (söylemek) ve tekvîn (yaratmak) sıfatları. Bunlara Subûtî, Hakîkî ve Kâmil sıfatl
kemal-i ilahi / kemâl-i ilâhî
Allah'ın bütün noksanlıklardan yüce ve en mükemmel sıfatlara sahip olması.
kemalat-ı kudsiye / kemâlât-ı kudsiye
Noksanlıklardan uzak mükemmellikler.
kemalsiz / kemâlsiz
Kusurlu, noksan.
kemine
Hakir. Aşağı. Dûn. Âciz. Noksan. Eksik.
kemter
Aciz. Fakir. İtibarsız.
(Farsça)
Başka şeylere göre daha az olan. Pek aşağı.
(Farsça)
Noksan, eksik.
(Farsça)
kemterin / kemterîn
Pek âciz ve güçsüz. Çok hakir.
(Farsça)
En küçük, en âşağı. Pek çok noksan veya eksik.
(Farsça)
kerem-i sübhaniye
Bütün noksanlıklardan uzak olan Allah'ın cömertliği, ikramı.
kuddus / kuddûs / قُدُّوسْ
Kusur ve noksanlıklardan müberrâ olan, en mukaddes. Hiç eksiği olmayan, pâk, temiz. Cenab-ı Hakk'ın sıfatlarındandır.
Mübarekliğin hadsiz derecesini ifâde eder. "En mukaddes" gibi.
Kusur ve noksanlıklardan uzak, pak ve temiz olan Allah.
Allahü teâlânın Esmâ-i hüsnâsından (güzel isimlerinden). Azamet ve celâline, büyüklüğüne lâyık olmayan, noksanlık ve eksiklik getiren şeylerden, his organlarının anladığı, hayâl gücünün hayâl ettiği, hâtıra gelen ve düşünülebilen her türlü vasıftan ve özellikten münezzeh, pâk ve temiz olan.
Her türlü ayıp ve noksanlardan uzak olan (Allah).
kudret-i kamile-i ilahiye / kudret-i kâmile-i ilâhiye
Allah'ın tam ve noksansız kudreti, kuvveti.
kudret-i kudsiye
Her türlü kusur ve noksandan uzak olan Allah'ın güç ve iktidarı.
kudret-i tamme / kudret-i tâmme
Allah'ın eksiksiz tam kudreti, noksansız iktidarı.
kuds
Mübareklik. Kudsilik. Nezafet. Pâk olmak. Noksanlardan uzak olmak.
kudsi / kudsî
Her türlü kusur ve noksandan uzak.
kur'an-ı sübhani / kur'ân-ı sübhânî
Her türlü kusur ve noksandan uzak olan Allah'ın Kur'ân'ı, kâinat kitabı.
kusur
Noksanlık. Eksiklik. Noksan ve âcizlik. İhmal. Tedbirsizlik.
Cem' olmalar.
Pahalanmak.
Eksilmek.
Şiddetli olan şeyin yavaşlayıp sâkin olması.
Bereketlenmek.
İmtina', âciz olmak.
Bir hesabın üstü. Artan kısım.
(Tekili: Kasr) Kası
lezzet-i mukaddese
Her türlü noksanlıktan uzak lezzet.
ma'yubat
(Tekili: Ma'yube) Ayıplanacak şeyler. Eksiklikler, noksanlıklar, kusurlar.
maani-i mukaddese / maânî-i mukaddese
Her türlü kusur ve noksandan yüce, mukaddes mânâlar.
mabud-u mukaddes / mâbud-u mukaddes
Her türlü kusur ve noksandan yüce ve ibadet edilmeye lâyık olan Allah.
mahk
Gidermek.
İptal etmek, saymamak.
Eksik, noksan.
mahv
Harab olma. Yıkılma. Ortadan kalkma. Çökme. Bozulma.
Tas: Beşeri noksanlıklardan kurtuluş hâli.
Yok etme, ortadan kaldırma.
Beşerî noksanlardan kurtulma hali.
maib / maîb
(Çoğulu: Maâyib) Kusur, eksiklik, noksanlık. Leke.
Ayıplanmış.
manzure
Belâ, musibet, felâket, âfet.
Noksan ve kusuru olan, ayıplanacak kadın.
mehar
Noksan, eksik.
Merci.
mekk
Emmek.
Helâk etmek.
Noksan etmek, eksiltmek.
meks
(Çoğulu: Mükus) Bir şeyin pahası noksan olma.
Öşür. Vergi. Vergi almak.
memnuniyet-i mukaddese
Mukaddes memnuniyet; her türlü kusur ve noksandan uzak bir memnuniyet.
menkase
Eksiklik, noksanlık.
menkus
(Naks. dan) Noksanlaştırılmış. Eksik olan.
meşiet-i sübhaniye / meşiet-i sübhâniye
Her türlü kusur ve noksandan uzak olan Cenâb-ı Hakkın zâtına has muradı ve dilemesi.
meslebe
(Çoğulu: Mesâlib) Eksik, kusur, noksanlık, ayıp.
metin / metîn
Allahü teâlânın Esmâ-i hüsnâsından (güzel isimlerinden). Kudretli, kâmil (kusursuz, noksansız) olan, hiçbir sûrette za'fiyet, âcizlik, güçsüzlük meydana gelmeyen.
Hadîs-i şerîfi rivâyet eden (nakleden) râvîlerin (zâtların) sıra ile isimleri demek olan sened kısmından sonra gelen hadî
mu'terif
İtiraf eden. Kendi noksan ve kabahatlerini kabul edip anlatan ve söyleyen.
muallel
Sakat, eksik, noksan.
Hasta, illetli.
mübalaga
(Mübalağa) Bir şeyi çok büyük veya çok küçük göstermek. Bir şeyi olduğundan fazla veya eksik göstermek.
Haddini aşmak.
Edb: Bir şeyi ifade ederken ya olduğundan fazla veya olduğundan çok noksan göstermek." Habbeyi kubbe, kubbeyi habbe yapmak."
mübelliğ-i beliğ
Noksansız ve belâgatli bir şekilde tebliğ eden.
müberra
Beri. Müstesnâ. Fenalıktan uzak kalmış. Münezzeh. Temiz. Noksansız.
mücehhez
Noksanları tamamlanarak hazırlanmış, lüzumu olan silâh ve sair şeylerle donanmış. Cihazlanmış.
müellefe
Ülfet ve imtizac ettirilmiş. Alıştırılmış.
Nâkıs. Noksan.
Adedi bine çıkarılmış.
muhabbet-i kudsiye
Kusur ve noksandan uzak olan sevgi.
muhabbet-i mukaddese
Mukaddes muhabbet; her türlü kusur ve noksandan yüce bir sevgi.
mühacene
Kabahat, noksanlık, nâkıslık.
Asılsızlık.
Ayıplı söz söylemek.
İlmi zâyi olmak.
muhdec
İçine esvap koydukları küçük ev, kiler.
Azâsı noksan olan.
mukaddes
(Kuds. den) Takdis edilmiş olan. Temiz ve pâk. Noksan ve kusurdan müberra ve uzak olan. Her çeşit noksan, ayıp ve kusurlardan münezzeh ve uzak olan. Kudsi.
mükemmel
Tamam. Olgun. Noksansız. Eksiksiz. Kemal bulmuş. Kemale erdirilmiş. Çok iyi.
münakasa
(Çoğulu: Münakasât) (Noksan. dan) İhale ve alışveriş gibi şeylerde eksiltme.
münakkas
(Noksan. dan) Eksiltilmiş, azaltılmış, tenkis edilmiş.
münezzeh
Tenzih edilmiş, temiz, arı, noksanlıklardan uzak.
Kusur, eksiklik ve muhtâçlıktan uzak. Allahü teâlânın noksan sıfatlardan uzak olduğunu bildirmek için kullanılan bir tâbir.
(Nezahet. den) Tenzih edilmiş, teberri edilmiş.
Pâk, kusur ve noksanlıklardan uzak. Hiç bir şeye muhtaç olmayan. Kötülükten, kusurdan ve noksanlık gibi şeylerden tenzih edilen.
münezzehiyet
Temizlik, kusursuzluk, noksansızlık.
münezzehiyet-i kudret
Kudret ve güç açısından eksiği, noksanı ve kusuru olmama hâli.
mürzebe
Musibet, belâ.
Eksik, noksan.
müsebbih
Allah'ı tesbih edip anan, Allah'ı noksan sıfatlarından tenzih eden ve zikreden, Sübhanallah diye Allah'ı tesbih eden.
müsebbihan
Tesbih edenler. Bütün noksan sıfatlardan, her çeşit kusurdan Cenab-ı Hakkın uzak, temiz ve pâk olduğunu ikrar edenler, söyleyenler.
(Farsça)
mutaffif
Alış verişde hilekârlık eden. Fazla alıp noksan mal veren.
mutaffifin / mutaffifîn
Ticârette hile yapanlar, fazla alıp noksan veren ve eksik tartanlar.
mutahhem
Hilkati yerli yerine tamam olup noksan olmayan.
Yuvarlak.
mutazarrı'
Tazarru eden. Alçak gönüllülük eden.
Bir şeye gizlice varıp yaklaşan.
Can ve gönülden tezellül ile yalvaran.
Noksan ve kusurlarını bilerek kibirden, büyüklenmekten çekinip tevazu eden.
mütenakıs / mütenâkıs
Noksanlaşan, azalan, miktarı azalmış olan.
Noksanlaşan.
na-kaste
Eksiksiz, noksansız. Tamam.
(Farsça)
na-tamami / na-tamamî
Eksiklik, noksanlık.
(Farsça)
nakais
(Tekili: Noksan) Eksiklikler. Noksanlar.
Noksanlar, eksiklikler.
nakıs / nâkıs
Noksan, eksik. Tamam olmayan. Gr: Yalnız son harfi harf-i illet olan kelime gibi.
Mat: Eksi. Negatif.
Eksik, noksan.
Eksik, noksan, kusurlu.
Noksan, eksik.
nakis
(Noksan. dan) Eksik. Tamam olmayan.
nakıs / ناقص
Noksan.
nakisa / nakîsa / نَق۪يصَه
Kusur, noksan, eksiklik.
Noksanlık.
nakısat
(Tekili: Nâkıs) Nâkıslar. Noksanı olanlar. Eksiği bulunanlar.
nakise / nakîse / nâkise
Kusur, ayıb, eksiklik, kabahat, noksanlık.
Gıybet.
Eksiklik, noksanlık.
Noksanlık, eksiklik.
naks / نَقْصْ
Eksiklik, noksan, kusur.
Azaltma, eksiltme.
Eksiklik, noksanlık.
Noksanlık, eksiklik.
Noksanlık.
nebiyy-i akdes
Kusur ve noksandan yüce, mukaddes nebî, peygamber; Hz. Muhmmed.
nekais
(Tekili: Nakise) Nakiseler. Noksanlar.
Noksanlıklar.
nevakıs
(Tekili: Noksan) Eksiklikler, noksanlar.
Noksanlar, eksikler.
Noksanlıklar, eksiklikler.
nevakis / nevâkis
Noksanlar.
nevakıs-ı kanuniye
Kanunî noksanlık, yasal eksiklik.
noksani / noksanî
Eksiklik ve noksanlıkla alâkalı.
noksaniyet / noksâniyet
Eksiklik, noksanlık.
Noksanlık, eksiklik.
Noksanlık, eksiklik.
noksaniyetsiz
Noksansız, eksiksiz.
nuksan
Eksilmek, noksanlaşmak.
retk ü fetk
Noksanları düzelterek idare etme.
Ayırmak ve bitiştirmek.
İyi idare etme.
rububiyet-i sübhaniye / rububiyet-i sübhâniye
Her türlü kusur ve noksandan yüce olan Allah'ın bütün varlık âlemini terbiye edip idaresi ve egemenliği altında tutması.
rüyun
Galebe etmek, üstün gelmek.RÜZ' : Noksan etmek, eksiltmek, noksanlaştırmak.
sahaif-i nukuş-u sübhaniye / sahâif-i nukuş-u sübhâniye
Her türlü kusur ve noksandan uzak olan Allah'ın nakışlarını gösterdiği sahifeler.
sahih
Fık: Rükünleri ve şartları tamam olan herhangi bir ibâdet ve muâmele.
Hâlis, kusursuz, şüphesiz.
Edb: Gerek söz bakımından ve gerek mânâca noksanları bulunmayan ifade.
Gr: Kelimenin kök harfleri (Huruf-u asliye) : 1- Hemzeden; 2- İki aynı harf yanyana geldiği zaman, y
sahih hadis / sahîh hadîs
Âdil yâni yalancılıktan uzak, büyük günah işlemeyen ve hadîs ilmini bilen kimselerden işitilen, Resûlullah efendimize kadar, rivâyet edenlerden hiçbiri noksan olmayan ve mütevâtir yâni birçok Sahâbînin Resûl-i ekremden ve başka birçok kimselerin onla rdan naklettikleri hadîsler ve meşhûr, yâni ilk z
şaibe
Leke, kir, pislik, süprüntü.
Eksiklik, noksanlık, hata.
Leke, kir.
Süprüntü. Pislik.
Kusur. Noksan. Hata. Eksiklik.
sakamet
Bozukluk, ziyan, noksan, zarar, eksiklik.
Keyifsizlik.
Dert.
şakn
Eksilmek, noksanlaşmak.
salim / sâlim
Sağlam.
Sıhhatli. Sağ. Noksansız, eksiksiz.
Her türlü tehlikeden uzak olan. Emin ve korkusuz olan.
Gr: Kelimelerdeki harfler bozulmadan cemi' eki katılarak yapılan çoğul hali. Sâlimûn, sâlihât, sâdıkûn, sâdıkât gibi yapılan cemiler.
İçinde harf-i illet bulunma
Sağlam, noksansız.
sani-i mukaddes / sâni-i mukaddes
Her türlü kusur ve noksandan yüce olan ve herşeyi san'atla yaratan Allah.
şayib
(Çoğulu: Şevâyib) Ayıp. Noksan.
Pis, murdar.
Saçı ve sakalı beyazlamış olan kimse.
selam / selâm
Esmâ-i hüsnâdan (Allahü teâlânın güzel isimlerinden). Zâtı ayıplardan (kusurlardan), sıfatları noksanlıklardan ve işleri kötülüklerden uzak, temiz olan.
İki müslüman karşılaşınca veya ayrılırken birinin diğerine; "Es-selâmü aleyküm" veya "Selâmün aleyküm" yâni dünyâda ve âhirette sel
selb
Ayıp.
"Noksan etmek ve çekmek" mânalarına da mastardır.
şevaib
(Tekili: Şâibe) Kusurlar, lekeler, noksanlar, ayıplar.
Şüpheler
Eserler, izler, nişânlar.
şevayib
(Tekili: Şayibe) Şâyibeler, noksanlıklar, ayıplar.
şeyn
Kusur, ayıp, noksan, kabahat. Yaramaz şey.
Kusurlu, noksan, kötü.
sıfat-ı sübhaniye / sıfât-ı sübhâniye
Her türlü kusur ve noksandan uzak olan Allah'ın sıfatları.
şiff
Ziyade, çok, fazla.
Eksik, noksan. (Ezdattandır)
sırr-ı tesbihat
Cenâb-ı Hakkın bütün noksan sıfatlardan uzak ve bütün kemâl sıfatlara sahip olduğunu ifade eden sözlerin sırrı.
subbuhun kuddusün / subbûhun kuddûsün
"Allah (C.C.) subbûhtur, kuddûstür. Zâtına ve sıfatına fena, noksan ve kusur yanaşamaz. Her zaman ve her dilde, her mahluk onu tesbih ve takdis eder." gibi mânâları ifade eder.
sübhanellah / sübhânellah
Allahü teâlâyı noksanlık ve kusur olan şeylerden tenzîh ederim, uzak tutarım mânâsına, mübârek, kıymetli bir söz.
şuunat-ı mukaddese / şuûnât-ı mukaddese
Allah'ın tertemiz ve noksansız olan işleri, mukaddes özellikleri.
şuunat-ı sübhaniye / şuûnât-ı sübhâniye
Her türlü kusur ve noksandan uzak olan Allah'ın yüce sıfatlarının mahiyetlerinde bulunan ve onları tecelliye sevkeden Zâtına ait kutsal özellikler.
ta'mirat / ta'mirât
(Tekili: Tamir) Noksanları gidermek. Eksik ve bozukları düzeltmeler ve tamamlamalar. Ta'mirler.
tahavvu'
Eksilmek, noksanlaşmak.
tahliye
Serbest bırakılma.
(تحليه) Tezyin; güzel özelliklerle donatmak, süslemek.
(تخليه) Tenzih; noksanlardan uzak tutma.
tahşir
Noksan etmek, eksiltmek.
takdis
Büyük hürmet göstermek. Mukaddes bilmek.
Cenab-ı Hakk'ın kusursuz, pâk ve her hususta noksansız olduğunu bildirmek, söylemek ve Allah'a (C.C.) şükretmek.
tamam
Bitme, bitirme, son, nihayet.
Tam, eksiksiz, noksansız.
Ne eksik ne fazla.
Münasib, uygun.
tamme
Bütün, noksansız, eksiksiz, tam.
te'lif
Barıştırmak. Husumeti defetmek. Ülfet ve imtizac ettirmek.
Çeşitli şeyleri birleştirip karıştırmak.
Eser yazmak.
Noksan bir adedi bine çıkarmak.
teala ve tekaddes / teâlâ ve tekaddes
Allahü teâlânın ism-i şerîfi anıldığında, işitildiğinde veya yazıldığında: "Yüce ve noksan sıfatlardan münezzeh (uzak, temiz)" mânâsına hürmet, saygı ifâdesi.
tebareke ve teala / tebâreke ve teâlâ
Allahü teâlânın ism-i şerîfi anıldığında ve yazıldığında, söylenen ve yazılan, "Yüce ve noksan sıfatlardan münezzeh (uzak, temiz)" mânâsına ta'zîm ve hürmet ifâdesi.
tebliğ / teblîğ
Peygamberlerin, Allahü teâlânın emir ve yasaklarını, insanlara eksiksiz ve noksansız olarak bildirmeleri.
tebrie
Kusur ve noksandan uzak tutma.
tebrie etmek
Beraat etmek, kusur ve noksanlıktan uzak tutmak.
tecelli-i etemm / tecellî-i etemm
Noksansız tecelli, eksiksiz yansıma.
tekbir / tekbîr
Allahü teâlâyı yüceltmek, noksan sıfatlardan, şirkten (ortağı bulunmaktan), yarattıklarına benzemekten tenzîh etmek, uzak tutmak.
"Allahü teâlâ büyüktür. Kullarının ibâdetlerine muhtâç değildir. İbâdetlerin O'na faydası yoktur" mânâsına "Allahü ekber" sözü.
Ramazan ve Kurban
tekeyyüf
Bir keyfiyet kabul etmek. Eksiltmek veya noksan etmek. Keyfiyetlenmek.
Keyiflenmek.
tenakus / tenâkus
Noksanlaşmak. Azalmak. Eksilmek.
Eksilme, azalma, noksanlaşma.
tenezzehe
Noksan sıfatlardan uzak (meâlinde Allah C.C. için söylenen duâdandır.)
tenezzüh-ü zati / tenezzüh-ü zâtî / تَنَزُّهُ ذَاتِي
Kendi zatında her türlü kusur ve noksandan uzak ve temiz oluş.
Zata mahsus tenezzüh. Yani zatının bütün noksan sıfatlardan, kusurlardan temiz ve uzak oluşu.
(Allah'ın) Zatının her türlü kusur ve noksanlıktan uzak olması.
tenkıs
Noksanlaştırma.
tenkis / tenkîs / تَنْق۪يصْ
Noksanlaştırmak. Azaltmak. İndirmek.
Noksan gösterme, değerini düşürme.
Noksânlıkla suçlama.
tenzih / tenzîh
Suç ve noksanlıktan uzak saymak. Cenab-ı Hakk'ı (C.C.) her çeşit kusur, noksan, şerik gibi hallerden uzak bilip söylemek.
Kabahati yok olduğu anlaşılmak ve onu ifade etmek.
Suç ve noksanlıktan uzak saymak.
Kabahatsiz olduğu anlaşılmak ve onu ifade etmek.
Allahü teâlâyı, şânına lâyık olmayan şeylerden, her türlü eksik ve noksanlıklardan uzak tutmak.
tenzih-i hakiki / tenzih-i hakikî
Cenâb-ı Hakkı, her çeşit kusur ve noksan sıfatlardan uzak tutmak.
tera'buz
Noksan etmek.
Zayıflatmak.
tesbih
Allah'ı her türlü noksan ve kusurdan yüce tutarak şanına lâyık ifadelerle anma.
tesbihat-ı ilahiye / tesbihât-ı ilâhiye
Allah'ı noksan sıfatlardan yüce tutan sözler.
teştir
Bir nesneye ayıp vermek, noksanlık vermek.
tetimme
Tamam etme, tamamlama.
Ek, noksanını tamamlamak için eklenen.
(Tetümme) (Çoğulu: Tetümmat) Tamam etme. Tamamlama.
Ek. Noksanını tamamlamak için ilâve edilen.
tevakun
Noksan etmek, eksiltmek.
üss
Esas, asıl. Kök, temel.
Askerlikte herhangi bir düşman hücumuna karşı esas dayanak olmak üzere önceden hazırlanmış yer.
Harb gemilerinin, noksanlıklarını tamamladıkları yer.
Mat: Bir sayının hangi kuvvete çıkarıldığını gösteren sayı.
utuh
Aklı noksan olan.
veks
Noksan etmek, eksiltmek.
zarar-dide
Zarar görmüş olan. Ziyana, kayıba, noksanlığa uğramış olan.
(Farsça)
zat-ı akdes / zât-ı akdes
Her türlü kusur ve noksandan yüce olan Zât, Allah.
zat-ı akdes-i ilahi / zât-ı akdes-i ilâhî
Her türlü kusur ve noksandan sonsuz derece uzak olan Zât, Allah.
zat-ı hafiz-i bizeval / zât-ı hafîz-i bîzevâl
Herşeyi sonsuza kadar noksansız bir şekilde muhafaza eden Allah.
zat-ı mukaddes / zât-ı mukaddes
Her türlü noksanlık ve çirkinlikten yüce olan Zât, Allah.
En Çok Aranan Osmanlıca Kelimeler
kut'ül amare
ruhban
münib
lev
şegaf
tercüman-ı beliğ
inantab
terceme
tercüme
ram olmak
En Son Aranan Osmanlıca Kelimeler
İMTİNA'
al-i muhammed
Mā şā
muhtelle
nest
itabname
fi-i maktu'
mazreb
aleyke
Anese
En Son Aranan Türkçe Kelimeler
noksan
muktedir
atlas okyanusu
Gala
sevkeden
rapça
kopya etmek
kastedilen
tünel
iftihar eden