REKLAM ENGELLEMEYİ GERİ ALMA KODU BURADA BAŞLAR --> REKLAM ENGELLEMEYİ GERİ ALMA KODU BURADA BİTER -->

LUGGAT
OSMANLICA TÜRKÇE SÖZLÜK

{ lügât . lügat . لغت }

Arapça ve Farsça yazımları, Osmanlıca okunuşları 
ve detaylı açıklamaları ile birlikte.

Arama yapmak istediğiniz kelimeyi girip
karşılığını bulmak istediğiniz "OSMANLICA ARA" ya da "TÜRKÇE ARA" butonlarına tıklayın.
Türkçe - Osmanlıca Sözlük'te nobet ifadesini içeren 48 kelime bulundu...

ala-tarik-il münavebe / alâ-tarik-il münavebe

  • Nöbetleşe, münâvebe yoluyla.

bil-münavebe

  • Değişerek, nöbetleşe.

buhran

  • Sıkıntı. Darlık. Nöbet. Kriz. Hastalığın ağır zamanı.
  • Bir işin tehlikeli ve karışık hâl alması.

dide-ban / dide-bân

  • Gözcü, bekçi, nöbetçi.

fursa

  • (Çoğulu: Furus) İçmek, şirb.
  • Nöbet.

fursat

  • Müsait an, elverişli durum, uygun zaman, elden kaçırılmayacak faydalı hâl veya vakit. Nöbet.

gardiyan

  • Kolcu, nöbetçi, muhafız. (Fransızca)

humma / hummâ

  • Yüsek ateşli hastalık, nöbet.

hümma

  • (Çoğulu: Hümmeyât) Hastalıktan dolayı vücudda meydana gelen harâret.
  • Nöbetli hastalık.
  • Sıtma.

humma / hummâ / حما

  • Nöbet, ateş nöbeti. (Arapça)
  • Sıtma. (Arapça)

hümmeyat

  • (Tekili: Hümmâ) Hastalıktan dolayı vücutta meydana gelen şiddetli hararetler, ateşler.
  • Sıtmalar.
  • Nöbetli hastalıklar.

hurras

  • (Tekili: Hâris) Muhafızlar, bekçiler, nöbetçiler.

ihtilac

  • Seğirtme.
  • Çarpıntı, çarpma.
  • Etler gevşeyip büzülme.
  • Havale nöbeti.

irtivah

  • Nöbetle çalışma.

meberret

  • Nöbet şekeri.

muhaya

  • Bölünemiyen bir şeyi nöbetleşe ve sıra ile kullanma.

muhayee

  • Pay edilmesi ve bölünmesi mümkün olmayan bir şeyi sıra ile nöbetleşe kullanma.

mühayee

  • Nöbetleşmek.

mukrib

  • Nöbete tutulmuş at.

münavebe / münâvebe / مُنَاوَبَه

  • Nöbetle iş görmek, nöbetleşmek.
  • Nöbetleşe iş görme.
  • Nöbetleşme.
  • Nöbetleşme.

münavebeten

  • Nöbetleşerek.
  • Nöbet ile, nöbetleşerek. Sırayla.
  • Nöbetleşe, sırayla.

murabata

  • Düşmanla karşılaşılacak yerlerde gözetip sebatla nöbet beklemek.
  • Mülâzemet etmek.
  • Bağlamak.

murabıt

  • Kalbini Allah'a bağlayan.
  • Düşmanla karşılaşılacak yerlerde gözetip nöbet bekleyen.

müsacele

  • Nöbetleşmek.

mütebadil

  • (Bedel. den) Birbirinin yerine geçen, tebâdül eden.
  • Nöbetle değişen.

mütenavib

  • (Nevbet. den) Nöbetleşe tekrarlanıp giden.

naib

  • (Nevb. den) Vekil, birinin yerine geçen.
  • Şeriat hâkimi olan kadı vekili.
  • Nöbet bekleyen.

nebat / نبات

  • Nöbet şekeri. (Farsça)

nevbe

  • (Çoğulu: Nüveb) Nöbet.

nevbet / نوبت

  • Nöbet, sıra. Sıra ile görülen iş.
  • Nöbet, sıra.
  • Nöbet, sıra.
  • Sıra, nöbet. (Arapça)

nevbet-zen

  • Belirli vaktin geldiğini bildiren, nöbet çalan. (Farsça)

niyabe

  • Nöbet.

nöbetdar / nöbetdâr

  • Nöbetçi.

nöbettar

  • Nöbetçi.

nokta

  • (Nukta) Benek.
  • Durak, mevki. Mahâl.
  • Göze ârız olan leke.
  • Durak işareti.
  • Tek karakol, tek nöbetçi.
  • Yazıdaki durak işâreti.
  • Mat: Hiçbir uzunluğu olmayan şekil.

pasban

  • Nöbetçi, gece bekçisi, bekçi. (Farsça)

posta

  • İtl. Bir yere gelen veya bir yerden gönderilen mektup ve emânetlerin hepsi.
  • Bu emânetleri toplayan ve dağıtan idare ve onun yeri.
  • Belli zamanlarda sefer yapan ve çok zaman posta taşıyan vasıta.
  • Takım, kol.
  • Hizmet nöbetinde bulunan er.
  • Sefer.

ribat / ribât

  • Sınır karakolu; İslâm dînini üstün kılmak, müslümanlardan kâfirlerin şerrini, zararını def etmek için düşman sınırında nöbet beklemek.

rufse

  • Su nöbeti.

şirb

  • (Şürb) İçme veya içirme nöbeti. İçmek.

teblerze / تب لرزه

  • Sıtma nöbeti. (Farsça)

tekattu'

  • Tıb: Sıtma nöbetinin muntazam vakitlere ayrılması.

tenavüb

  • Nöbetleşme. Nöbet ile çalışma. Münâvebe.

tenayüb

  • Nöbetleşmek.

türbedar-ı nebevi / türbedâr-ı nebevî

  • Peygamberimizin türbesinde nöbet tutan, hizmet eden kişi.

ukbe

  • Nöbet.
  • Çorba bakiyyesi.

vardiya

  • İtl. Gemilerde beklenen nöbet.
  • Nöbet yeri. Nöbet beklenilen yer.

zer

  • Sarı.
  • Altın, akçe.
  • Nöbet.
  • Oruç.
  • Çile.

 

Bağış Yapmak İçin Tıklayın