REKLAM ENGELLEMEYİ GERİ ALMA KODU BURADA BAŞLAR --> REKLAM ENGELLEMEYİ GERİ ALMA KODU BURADA BİTER -->

LUGGAT
OSMANLICA TÜRKÇE SÖZLÜK

{ lügât . lügat . لغت }

Arapça ve Farsça yazımları, Osmanlıca okunuşları 
ve detaylı açıklamaları ile birlikte.

Arama yapmak istediğiniz kelimeyi girip
karşılığını bulmak istediğiniz "OSMANLICA ARA" ya da "TÜRKÇE ARA" butonlarına tıklayın.
Türkçe - Osmanlıca Sözlük'te ni kelimesini içeren 215 kelime bulundu...

a

  • Nida edatı olup, kelimenin sonuna gelir "ey" mânası verir. Aynı veya farklı iki kelime arasına gelirse, sözün mânasını kuvvetlendirir. "rengârenk, lebaleb" gibi.

abu

  • Nilüfer çiçeği. (Farsça)

acz-i mutlak / عَجْزِ مُطْلَقْ

  • Nihâyetsiz güçsüzlük.

adalet-i mutlaka / adâlet-i mutlaka / عَدَالَتِ مُطْلَقَه

  • Nihâyetsiz, kusursuz adâlet.

adem-i ni'met / عَدَمِ نِعْمَتْ

  • Ni'metin yokluğu.

adem-i nimet

  • Nimet yokluğu.

akıbet / âkıbet

  • Nihayet, sonuç.

akıbetü'l-akıbe / âkıbetü'l-âkıbe

  • Nihâî sonuç, neticenin sonu.

alem / عَلَمْ

  • Nişan, minare tepesindeki hilal.

amaç-gah / âmâç-gâh

  • Nişan atılan yer, nişan yeri. Hedef mahalli. (Farsça)

amacgah / âmâcgâh / آماجگاه

  • Nişan alınan yer. (Farsça)

amd

  • Niyet, arzu, istek.

amden

  • Niyet ederek ve isteyerek.

ayat-ı binihaye / âyât-ı bînihâye

  • Nihayetsiz âyetler, sonsuz deliller.

ben

  • Nişan.

benat-ür rüşde / benât-ür rüşde

  • Nikâhlı kadından doğan evlat.

berat / berât

  • Nişân. Rütbe. İmtiyaz ve taltif için verilen resmi kâğıt.
  • Nişan, ayrıcalık fermanı.

besa / besâ / بسا

  • Nice. (Farsça)

bi-n-nisbe

  • Nisbetle, bir dereceye kadar.

binihaye / bînihâye

  • Nihâyetsiz, sonsuz.

binniyet / بِالنِّيَتْ

  • Niyet ederek.
  • Niyetle.
  • Niyetle.

binniyye / بِالنِّيَه

  • Niyetle.
  • Niyetle.

boşamak

  • Nikâh bağını çözmek, evliliğe son vermek.

cemal-i mutlak / cemâl-i mutlak / جَمَالِ مُطْلَقْ

  • Nihâyetsiz güzellik.

cemil-i zülcelal / cemîl-i zülcelâl / جَم۪يلِ ذُوالْجَلَالْ

  • Nihâyetsiz güzellik ve haşmet sâhibi olan (Allah).

cenab-ı kadir-i mutlak / cenâb-ı kadir-i mutlak

  • Nihayetsiz kuvvet ve kudret sahibi, şeref ve azamet sahibi olan Cenâb-ı Allah.

cevazinc

  • Nilüfer çiçeği.

çigunegi / çigûnegî / چگونگى

  • Nitelik. (Farsça)

cihet-i nimet

  • Nimet yönü.

çire

  • Niçin? Çerâ? (Farsça)

dekaik-i nimet ve hikmet

  • Nimet ve hikmet incelikleri.

derece-i in'am

  • Nimetlendirme derecesi.

derece-i nimet

  • Nimet derecesi.

dest-suze

  • Nişanlı kız. (Farsça)

devam-ı tena'um

  • Nimetlenmenin devamı.

enva-ı niam / envâ-ı niam

  • Nimetlerin çeşitleri.

enva-ı nimet / envâ-ı nimet

  • Nimet çeşitleri.

envar-ı nimet

  • Nimet nurları.

eşrat

  • Nişanlar. Alâmetler. şartlar.

fenk

  • Nimetlenmek.

firdevs-i nimet

  • Nimet cenneti.

firuze

  • Nişabur'da çıkan açık mavi renkli ve kıymetli bir taş.

füyuzat-ı nimet / füyuzât-ı nimet

  • Nimetlerin bolluğu, bereketi.

ganiyy-i alel'ıtlak / ganiyy-i alel'ıtlâk / غَنِيِّ عَلَي الْاِطْلَاقْ

  • Nihayetsiz zenginlik sâhibi olan (Allah).

ganiyy-i mutlak / غَنِيِّ مُطْلَقْ

  • Nihâyetsiz zenginlik sâhibi olan (Allah).

gayetsiz / غَايَتْسِزْ

  • Nihayetsiz, sonsuz.
  • Nihayetsiz, pek çok.

gına-yı mutlak / غِنَايِ مُطْلَقْ

  • Nihayetsiz zenginlik.

hakaik-ı nisbiye

  • Nisbete, ölçüye göre olan hakikatlar.

hakem / حَكَمْ

  • Nihâyetsiz hikmet ve hüküm sâhibi (Allah).

hakim-i mutlak / hâkim-i mutlak / حاَكِمِ مُطْلَقْ / hakîm-i mutlak / حَك۪يمِ مُطْلَقْ

  • Nihayetsiz hüküm sâhibi (Allah).
  • Nihayetsiz hikmet sâhibi (Allah).

hakimiyet-i mutlaka / hâkimiyet-i mutlaka

  • Nitelik ve niceliğe bakmaksızın her zaman ve zeminde geçerliliği olan bir egemenlik.

hamd-i binihaye / hamd-i bînihaye

  • Nihayetsiz hamd, sonsuz şükür.

hasais / hasâis / خصائص

  • Nitelikler, özellikler. (Arapça)

hidas

  • Nihayet, son, netice, bitim.

hulus-i niyet

  • Niyetin hâlis olması.

i'tibari / i'tibârî / اِعْتِبَار۪ي

  • Nisbi, göreceli.

idame-i nimet

  • Nimetin, ihsan ve lütfun devamı, sürdürülmesi.

ihtilal-i nizam

  • Nizamın bozukluğu.

ihtitab

  • Nikâhla kadın veya kız istemek.

imtinan / imtinân / اِمْتِنَانْ

  • Ni'meti hatırlatma.

in'am / in'âm / انعام / اِنْعَامْ

  • Nimetlendirme.
  • Nimet verme.
  • Ni'met verme.

in'am eden / in'âm eden

  • Nimeti veren.

in'am edici / in'âm edici

  • Nimetlendirici.

in'am edilen

  • Nimet olarak verilen.

in'am etmek

  • Nimet vermek.

in'am olunan / in'âm olunan

  • Nimet olarak verilen.

in'amat / in'âmât

  • Nimetlendirmeler.

in'amperver / in'âmperver

  • Nimetlerle bezeyen, çok nimet veren. Tehlikelerden sâlim kılan. (Farsça)
  • Nimetlendirmeyi seven.

inam / inâm

  • Nimetlendirme.

inamat / inâmât

  • Nimetlendirmeler.

inamperver / inâmperver

  • Nimetlendirmeyi seven.

irade-i nimet

  • Nimet verme isteği, iradesi.

ism-i kadir / ism-i kadîr / اِسْمِ قَدِيرْ

  • Nihâyetsiz kudret sâhibi (Allah)'ın ismi.

istihfaf-ı nizam

  • Nizamı hafif görme; düzeni küçümseme.

it'am / it'âm

  • Nimet vermek, yedirip içirme.

izafi / izâfî

  • Nisbî, göreceli.

kādir / قَادِرْ

  • Nihâyetsiz kudret sâhibi (Allah).

kadir / kadîr / قَدِيرْ

  • Nihâyetsiz kudret sâhibi (Allah).

kadir-i hakim / kadîr-i hakîm / قَد۪يرِ حَك۪يمْ

  • Nihâyetsiz kudret sâhibi ve her işi hikmetli olan (Allah).

kadir-i mutlak / kadîr-i mutlak / قَد۪يرِ مُطْلَقْ

  • Nihâyetsiz kudret sâhibi (Allah).

kadir-i rahim / kadîr-i rahîm / قَد۪يرِ رَح۪يمْ

  • Nihâyetsiz kudret ve rahmet sâhibi (Allah).

kadir-i zülcelal / kadîr-i zülcelâl / قَد۪يرِ ذُو الْجَلَالْ

  • Nihâyetsiz kudret ve haşmet sâhibi (Allah).

kasd

  • Niyet, istek.

kasden

  • Niyet ederek.

kemal-i nimet / kemâl-i nimet

  • Nimetin tam ve mükemmel olması.

kemiyet

  • Nicelik.

kemiyeten

  • Nicelik bakımından.

kemmiyet / كميت

  • Nicelik. (Arapça)
  • Nicelik. (Arapça)

kerim-i mutlak / kerîm-i mutlak / كَر۪يمِ مُطْلَقْ

  • Nihayetsiz ikrâm edici (Allah).

keyfen / كَيْفًا

  • Nitelikçe.
  • Nitelikçe.

keyfiyet / keyfîyet / كيفيت

  • Nitelik, özellik, durum.
  • Nitelik, içerik.
  • Nitelik (Arapça)

keyfiyeten / كَيْفِيَتًا

  • Nitelik ve özellik bakımından.
  • Nitelik bakımından.
  • Nitelikçe.

keyfiyyet / كيفيت

  • Nitelik. (Arapça)

kubh-u mutlak / قُبُحُ مُطْلَقْ

  • Nihâyetsiz çirkinlik.

kudret-i mutlaka / قُدْرَتِ مُطْلَقَه

  • Nihâyetsiz kudret.

küfran-ı ni'met / küfrân-ı ni'met / كُفْرَانِ نِعْمَتْ

  • Ni'mete nankörlük etme.

küfran-ı nimet / küfrân-ı nimet / küfrân-ı nîmet

  • Nimete karşı nankörlük.
  • Nîmete nankörlük etmek. Nîmeti kullanırken, nîmetin sâhibini unutmak. Allahü teâlâya verdiği nîmet ile âsî olmak yâni nîmeti yerinde kullanmamak.

latenahi

  • Nihayetsiz. Sonsuz. Bitip tükenmeyen.

lezzet-i nimet

  • Nimetin lezzeti.

lime

  • Niçin?

limmiyet

  • Niçin sorusu, nedensellik, sebebiyet.

ma-i nisan / mâ-i nisan

  • Nisan yağmuru.

maden-i nimet

  • Nimet kaynağı.

mahiyetçe

  • Nitelikçe, özellikçe.

mahz

  • Nikâh.

mahz-ı nimet

  • Nimetin tâ kendisi.

maksad

  • Niyet, kasd.

maksar

  • Nihâyet, son, netice.

mehir

  • Nikâh bedeli; nikâh esnasında belirlenen ve erkek tarafından kadına verilmesi gereken mal, değerli eşya veya para.

mehr-i muaccel

  • Nikâhta erkek tarafından kız tarafına verilen ağırlık, para.

memhure

  • Nikâh bedeli verilmiş olan kadın.

menkuha / menkûha / منكوحه

  • Nikâhlı karı. Nikâhlanmış olan kadın.
  • Nikâhlı kadın.
  • Nikahlı hanım, eş. (Arapça)

mensub / mensûb / منصوب

  • Nispet edilen, ait, bağlı. (Arapça)

menvi / menvî

  • Niyetlenen.

meratib-i nimet / merâtib-i nimet

  • Nimet dereceleri, mertebeleri.

mevsuf / mevsûf

  • Nitelenen; imanla nitelenen mü'min kimseler.

mibzag

  • Nişter, kan alacak âlet.

mihver-i nizam

  • Nizam ve intizam ekseni.

muhtatib

  • Nikâhla isteyen.

mün'im / منعم

  • Nimet veren, yedirip içiren.
  • Nîmet veren. Allahü teâlânın ism-i şerîflerinden.
  • Nimet veren.

mün'imane / mün'imâne

  • Nimet verene, ihsan edene yakışır bir şekilde.

müna'am

  • Nimete nâil olmuş kimse, nimetlenmiş olan.

münadi / münâdi

  • Nidâ eden, seslenen, çağıran. Müezzin.
  • Nida eden, müezzin, tellal.
  • Nida eden, seslenen, çağıran.

münazaa / münâzaa

  • Niza etme, çekişme, kavga.

münazaünfih / münâzaünfih

  • Niza sebebi, çekişme vesilesi.

münevvil

  • Nimet veren. İhsan eden.
  • Nimet veren.

münim / münîm

  • Nimet veren, nimetlendiren, Allah.

münimane / münîmane

  • Nimet vererek.

müstehlik evliya / müstehlik evliyâ

  • Nihâyete erdikten, maksada kavuştuktan sonra sebepler âlemine indirilmeyen, geri döndürülmeyen evliyâ. Kalbi hep Allahü teâlâya dönük olup, O'ndan başkası ile meşgul olmayan zâtlar.

mütena'im

  • Nimetlenen.

mütena'imane / mütena'imâne

  • Nimetler içinde nazdar bir şekilde büyümek, yetişmek suretiyle. Varlık içinde, ferahlık ve nimet içinde olarak. (Farsça)

mütenahi

  • Nihayete eren, biten, sonu gelen.

mütenaim / mütenaîm

  • Nimetlenen.

mütenakih

  • Nikâhlanan.

mütrık

  • Nimet veren, nimetlendiren.

nak

  • Nisbet edatı olarak kelimelere eklenir, sıfat meydana getirilir. Meselâ: Gam-nâk : Gamlı, kederli. (Farsça)

nakihe

  • Nikâhlı kadın eş.

nakır

  • Nişana isabet eden ok.

nanü

  • Ninni. (Farsça)

nazaran / نَظَرًا

  • Nisbetle.

nazım

  • Nizamlayan, nazmeden. Manzume yazan, düzenleyen.

neşa

  • Nişasta.

neşastec

  • Nişasta.

nevfer

  • Nilüfer çiçeği.

neynüfer

  • Nilüfer çiçeği.

nezzam

  • Nizâm veren, düzenleyen, tertipleyen.

niam / niâm / نعم / نِعَمْ

  • Nimetler.
  • Nimetler.
  • Nimetler. (Arapça)
  • Nimetler.

niamat / niamât / niâmât

  • Nimetler.
  • Nimetler.

nifaki / nifakî

  • Nifakla alâkalı.

nihavendi / nihavendî

  • Nihavend şehrine ait. Nihavendli. (Farsça)

nihayat / nihâyât

  • Nihayetler; sonlar.
  • Nihayetler, sonlar.

nilu-berg

  • Nilüfer. (Farsça)

nimet-dide / nimet-dîde

  • Nimete kavuşan.

nimetdide / nîmetdîde

  • Nimet gören.

nimetiyet / nîmetiyet

  • Nimetlilik.
  • Nimet oluş, nimetlik.

nimetperverane / nimetperverâne / nîmetperverâne

  • Nimetle besleyerek.
  • Nimet vermeyi severcesine.

nişa

  • Nişasta. (Farsça)

nişangah / nişangâh / نشانگاه

  • Nişan tahtası. (Farsça)

nisbeten

  • Nisbetle, oranla, göre.
  • Nisbetle, kıyaslanarak. Öncekine göre. Bir dereceye kadar. Şöyle böyle.

niseb / نِسَبْ

  • Nisbetler, oranlar, ölçüler.
  • Nisbetler, kıyaslamalar ve ölçüler.
  • Nisbetler, bağlar, alakalar.

nisvi / nisvî

  • Nisa taifesine mensub. Kadınlarla alâkalı.

niyeten

  • Niyetçe.
  • Niyet ederek.

niyyet / نيت

  • Niyet. (Arapça)

nizal

  • Nişan, işaret, alâmet.

nizamat / nizamât

  • Nizamlar, düzenler, sistemler.

nizamen

  • Nizam dairesinde. Nizama ve kanuna tabi olarak.

nuşadur

  • Nişadır. (Farsça)

rafit

  • Nikâh. Cima. Fuhşiyyat.

rahim-i mutlak / rahîm-i mutlak / رَح۪يمِ مُطْلَقْ

  • Nihâyetsiz rahmet edici (Allah).

revabıt-ı nizam / revâbıt-ı nizam

  • Nizamın, düzenin bağları.

sefsefe

  • Nişasta, un gibi şeyleri eleme.

semerat-ı niam / semerât-ı niam

  • Nimet meyveleri.

şikak

  • Nifak, ikilik, ittifaksızlık.

simya

  • Nişan, işâret, alâmet.

sofra-i nimet

  • Nimet sofrası.

sofra-yı nimet

  • Nimet sofrası.

suhulet-i mutlaka / suhûlet-i mutlaka / سُهُولَتِ مُطْلَقَه

  • Nihâyetsiz kolaylık.

şükretme

  • Nimetlere karşı memnunluk gösterme, Allah'a teşekkür etme.

sure-i nisa / sûre-i nisâ

  • Nisâ Sûresi; Kur'ân-ı Kerimin 4. sûresi.

tabla-i nimet

  • Nimet tablası.

talak / talâk

  • Nikâh bağını çözmek; nikâh akdini (sözleşmesini), belli sözlerle derhal veya geleceğe bağlı olarak sona erdirmek. Şer'î (dînî) nikâhta, boşama hakkı olanın, nikâhlı olduğu kişiyi boşaması.

tan'im

  • Nimet vermek, nimetlendirmek.

tavsif

  • Niteleme, özelliklerini söyleme.

tavsifat / tavsifât

  • Nitelemeler.

tecdid-i nikah / tecdid-i nikâh / tecdîd-i nikâh

  • Nikâh tazeleme. Nikâh yenileme.
  • Nikâhı yenileme, tâzeleme.

tefrika

  • Nifak, ayrılık, çözülme, dağılma.

tekeyyüf

  • Nitelik kazanma.

tena'um

  • Nimetlenme, bolluk içinde yaşama.
  • Nimetlenme.

tenakkub

  • Nikab örtünmek, yüze peçe örtmek.

tenaküh

  • Nikâhlanmak.

tenassuk

  • Nizâmına koyma, tertib etme, düzenleme.

tenasuk

  • Nizam üzere dizilme.

tenaum / tenâum

  • Nimetlenme.

tenazu / tenâzu

  • Niza etme, çekişme.

tenekkub

  • Nikab örtmek. Nikablanmak, peçelenmek.

tenkih / tenkîh / تنقيح

  • Nikâh etmek, nikâhlanmak.
  • Nikahlama. (Arapça)

tenvit

  • Niyet etmek.

tenviye

  • Niyet etmek.

teznim

  • Nişan ettirmek, işaretlendirmek.

tezvic

  • Nikâhla bir kadını aldırmak. Birbirine eş yapmak. Evlendirmek.

tıyye

  • Niyet, kast.

vasf

  • Nitelik, özellik.

vasfeylemek

  • Nitelemek, özelliğini ifade etmek.

vasıflandırılma

  • Nitelendirilme.

vasıflandırma

  • Nitelendirme.

veled-i zina / veled-i zinâ

  • Nikâhsız evlenmeden meydana gelen çocuk.

veli-ni'met

  • Nimet veren. Nimeti muhafaza edip ihsan eden.

velini'met / velîni'met / وَل۪ي نِعْمَتْ

  • Ni'met sâhibi, ni'meti veren.

velinimet / velînimet / velînîmet

  • Nimeti veren, nimetin sahibi.
  • Nimet veren.

vüs'at mutlaka / وُسْعَتِ مُطْلَقَه

  • Nihâyetsiz genişlik.

zeval-i nimet

  • Nimetin yok olması, sona ermesi.

zevc / زَوْجْ

  • Nikahlı erkek, eş.

zevcat / zevcât / زوجات

  • Nikahlı kadınlar, karılar. (Arapça)

zevce / زوجه / زَوْجَه

  • Nikahlı kadın, karı. (Arapça)
  • Nikahlı hanım, eş.

zıdd-ı niyet

  • Niyetin aksi, zıttı.

 

Bağış Yapmak İçin Tıklayın