REKLAM ENGELLEMEYİ GERİ ALMA KODU BURADA BAŞLAR --> REKLAM ENGELLEMEYİ GERİ ALMA KODU BURADA BİTER -->

LUGGAT
OSMANLICA TÜRKÇE SÖZLÜK

{ lügât . lügat . لغت }

Arapça ve Farsça yazımları, Osmanlıca okunuşları 
ve detaylı açıklamaları ile birlikte.

Arama yapmak istediğiniz kelimeyi girip
karşılığını bulmak istediğiniz "OSMANLICA ARA" ya da "TÜRKÇE ARA" butonlarına tıklayın.
Türkçe - Osmanlıca Sözlük'te nefr ifadesini içeren 82 kelime bulundu...

ahza

  • Çok alçak, menfur kişi. Nefret edilmiş olan kimse.

ajig

  • Nefret, kin ve düşmanlık. (Farsça)

arig

  • Kırılma, gücenme. (Farsça)
  • Kıskançlık, kin, nefret, adavet, düşmanlık. (Farsça)

avaz

  • Nefret. İkrah. Bir şeyi kerahetle yapma. Kerahet.

azig

  • Nefret, kin, garaz. (Farsça)
  • İğrenme, tiksinme. (Farsça)

bagda'

  • Şiddetli nefret, hiç sevmemek.

bagiz

  • (Bugz. dan) Herkese nefret eden, buğzeden. Hiç kimseyi sevmeyen. Tiksinen.

bagza

  • Şiddetli nefret, hiç sevmeme.

basbasa

  • Dalkavukların nefret edilecek hâlleri, tabasbusları, yaltaklanması.
  • Köpeğin, kuyruğunu sallayarak sokulması.

behl

  • Az şey; az su.
  • Lânet, nefret, istememe.

bıgza

  • Şiddetli nefret. Hiç sevmeyiş.

buğz

  • Sevmeme, nefret.
  • Sevmeme, nefret etme, düşmanlık.
  • Kin, nefret.
  • Düşmanlık duyma, nefret, kin.

ebgaz

  • Çok fazla buğzedilen, hiç sevilmeyen, nefret edilen.

edfer

  • İğrenilen, tiksinilen, nefret edilen şey.

el-buğzu fillah

  • Allah için nefret ve düşmanlık beslemek.

enker

  • (Neker. den) Çok kötü, çok nefret edilen. Menfur. Müstekreh.

erzal

  • (Tekili: Rezil) Reziller. Kepâzeler. Herkesten hakaret ve nefret görenler.

evhaş

  • Nefret veren şey.

hayesan

  • Doğru yoldan dönmek, udul etmek.
  • Nefret etmek.

hayş

  • Nefret etmek.

hıkd

  • Başkasından nefret etmek, kalbinde ona karşı kin, düşmanlık beslemek.

ibgaz

  • (Buğz. dan) Buğzetme, nefret etme, hoşlanmama, sevmeme.

istifham

  • Sual sorup anlamak. Anlamak için sormak.
  • Edb: Cevap istemek için değil, daha çok dikkati çekmek, hisleri kuvvetlerdirmek maksadıyla soru şeklinde söylemek san'atıdır. Şefkat, sevgi, hayret, kin ve nefret gibi duyguların te'siri altında vuku bulur.

istikrah

  • Bir şeyi kötü ve kerih görmek. Beğenmemek, nefret etmek. Bir şeyi cebir ve ikrah ile işlemek.

istikzar

  • Kir ve pisliklerden nefret etme, tiksinme.

kemal-i nefret / kemâl-i nefret

  • Tam nefret.

keraih

  • (Tekili: Kerihe) Nefret edilecek ve iğrenç şeyler.

kerihe

  • (Çoğulu: Kerâih) Nefret edilecek, iğrenç şey.

la'net

  • Nefret. Tiksinti. Allah'ın rahmetinden mahrumiyyet.

lanet / lânet

  • Nefret, öfke.

mabguz

  • (Bugz. dan) Nefret ve buğzedilmiş. Sevilmemiş.

makit / makît

  • Buğz edilmiş. Mebğuz. Nefret edilmiş, sevilmemiş, menfur.

mebguz

  • Sevilmemiş. Buğzedilmiş. Nefret edilmiş.

mejeng

  • Keder, hüzün, tasa, gam. (Farsça)
  • Hoşa gitmeyen, beğenilmeyen, nefret edilen, iğrenilen. (Farsça)

melain

  • (Tekili: Mel'un) Herkesin nefretini kazanmış olanlar. La'netlenmiş olanlar.

menfer

  • Geri kaçılacak yer. Nefret edilecek, sevilmeyecek yer.

menfur / menfûr / منفور / مَنْفُورْ

  • Kendisinden nefret edilen, sevilmeyen. İğrenç.
  • Mebguz.
  • Nefret edilen.
  • Nefret edilen.
  • Kendisinden nefret edilen, sevilmeyen.
  • Nefret edilen. (Arapça)
  • Nefret edilen.

menfur etme

  • Nefret edilen birşey hâline getirme.

menfur-u umumi / menfur-u umumî

  • Genelin nefretini kazanan.

meyl-i nefret

  • Nefret etme eğilimi.

muakara

  • Nefret etmek.

mübaadet

  • (Bu'd. dan) Birbirini sevmeyip uzak ve soğuk durma. Nefret etme.
  • İki kişi birbirinden uzaklaşma.

mübahele

  • Birbirinden nefret etme.
  • Birbirine lanet okuma. Beddua etme.
  • Birine beddua etme, ilenme, birinden nefret etme.

mucib-i istikrah

  • Nefrete, sevmemeye sebeb olan.

mucib-i nefret

  • Nefret sebebi.

münaferat

  • (Tekili: Nefret) Nefret etmeler, tiksinmeler. Arada olan soğukluklar.
  • Nefret etmeler, karşılıklı soğuk davranmalar.

münaferet / münâferet

  • Birbirinden kaçıp nefret etmek, karşılıklı huzursuzluk.
  • Adâvet, hased ve şeref cihetinde hakeme müracaat eylemek.
  • Birbiri ile müfahere eylemek.
  • Karşılıklı nefret.

müşmeiz

  • (İşmi'zaz. dan) Nefret eden, tiksinen, tiksinerek sıkılan.

müstekrih

  • (Kerâhet. den) İğrenen, tiksinen, istikrah eden, kerih gören, nefret eden.

müteafir

  • Birbirinden nefret eden.

mütenafir / mütenâfir

  • Birbirinden nefret eden, ürken. Birbirini görmek istemeyen.
  • Edb: Yanyana gelişleri ile söylemede zorluk çıkaran kelime veya harf.
  • Birbirinden nefret eden.

müteneffir

  • Nefret eden, tiksinen, sevmeyen. Aslâ hazmetmeyip çekinip kaçınan.

müteneffir etme

  • Nefret ettirme.

müteneffirane / müteneffirâne

  • Nefret edercesine.

mütenneffir

  • Nefret eden, tiksinen.

müteva'ir

  • Hakir, zelil. Nefret edip kimse yanına gelmeyen.

nafir

  • Nefret eden. Ürken, korkan. Sevmeyen.
  • Galip olan.
  • Öksürüp burnundan sümüğü saçılan koyun.

nazar-ı nefret

  • Nefret içeren bakış, nefretli bakış.

nefr

  • Heyecan verici bir emirden dolayı bir yerden bir yere fırlayıp çıkmaktır. Ürkmek demek olan "Nüfur" da bu mânâdandır. Fakat "Nüfur" tek başına kaçıp kurtulmak için menfi bir harekette kullanıldığı hâlde; "nefr", düşmana karşı gaza için fırlayıp çıkmakta kullanılır. Ve böyle çıkıp toplanan cemaate "n

nefret-i amme / nefret-i âmme / نَفْرَتِ عَامَّه

  • Umumun, genelin nefreti.
  • Umûmî nefret.

nefret-i umumi / nefret-i umumî

  • Herkesin nefreti.

nefret-i umumiye

  • Genel nefret, kamunun nefreti.

nefretbahş

  • İnsana nefret veren, iğrendiren, tiksindiren. (Farsça)

nefretkarane / nefretkârâne

  • Nefret ederek, tiksintiyle.

nefrin

  • Nefretler, beddua.

nifar

  • İntikal etmek, göçmek.
  • Dağılıp kaçmak.
  • Ürkme, korkma, çekinme.
  • Nefret gösterme.

nüşus

  • Yüksek olmak, yücelmek.
  • Nefret etmek.

nüşuz

  • Yüksek olmak, yücelmek.
  • Kadının, erkeğinden kaçıp nefret etmesi.

nüşuze

  • Kadının, kocasından nefret edip kaçması.
  • Fık: Kocasına karşı üstünlük iddia eden kadın.

şiddet-i nefret

  • Şiddetli nefret.

tekrih

  • Nefret ettirmek. Çirkin göstermek.

tenafür / tenâfür / تنافر

  • Birbirini itme, birbirinden nefret etme.
  • Karşılıklı nefret.
  • Birbirinden nefret etme. (Arapça)
  • Kulağa hoş gelmeyen sözcükleri sık sık kullanma. (Arapça)

tenafur-u kulub / tenafur-u kulûb

  • Kalplerin birbirinden nefret etmesi.

tenafür-ü kulub / tenafür-ü kulûb

  • Kalblerin birbirinden nefret etmesi.

teneffür / تنفر

  • Çekinme. Kaçınma. Nefret etme. İğrenme.
  • Nefret etme.
  • Nefret etme.
  • Nefret etme, iğrenme. (Arapça)
  • Teneffür etmek: Nefret etmek, iğrenmek. (Arapça)

tenfir

  • (Nefret. den) Ürkütme, korkutma.
  • Nefret ettirme.
  • Mekruh ve müstehcen isim takma.
  • Galibiyetle hükmetme.
  • (Nefir. den) Asker toplama.
  • Nefret ettirme.
  • Nefret ettirme.

tenfir etme

  • Nefret ettirme.

zagain

  • (Tekili: Zagine) Kinler, nefretler.

zagine

  • (Çoğulu: Zagain) Kin, nefret.

ze'r

  • Kerih görmek. İğrenmek. Nefret etmek.

zıd

  • Aksi, muhâlif, zıt.
  • Nefret edilen, kerih şey.

zıddiyet

  • Birbirine muhâlif, zıt olma hâli. Zıtlık. Birbirinden nefret etme. Zıt fikir veya kanaat sahibi olanların durumu.

 

Bağış Yapmak İçin Tıklayın