Menu
İletişim
LUGGAT
OSMANLICA TÜRKÇE SÖZLÜK
{ lügât . lügat . لغت }
Arapça ve Farsça yazımları, Osmanlıca okunuşları
ve detaylı açıklamaları ile birlikte.
Arama yapmak istediğiniz kelimeyi girip
karşılığını bulmak istediğiniz "
OSMANLICA ARA
" ya da "
TÜRKÇE ARA
" butonlarına tıklayın.
İfadenin içinde geçtiği kelimeleri de göster.
Türkçe - Osmanlıca Sözlük
'te
nadir
ifadesini içeren
52
kelime bulundu...
aceb
Taaccüb, şaşma, hayret.
Garib, hoş, lâtif ve nâdir-ül vücud olduğundan bir şey için inkâr ve istiğrab etme hâli.
aziz / azîz
İzzetli. Çok izzetli. Sevgili. Çok nurlu.
Dost.
Şerif.
Nadir.
Dini dünyaya âlet etmeyen.
Sireti temiz.
Ermiş. Mânevi kudret ve kuvvet sahibi.
Mağlup edilmesi mümkün olmayan ve daima galib olan manasında Cenab-ı Hakk'ın bir ismidir.
bender
(Çoğulu: Benâdir) Ticaret yeri, işlek ticaret iskelesi, büyük iskele.
cenani / cenanî
Kalbe âit ve müteallik olan. Kalben duyulan. (Arabça müfred, birinci şahıs sigası ile "kalbim" mânasınadır.)
cuyem
(Cüsten, aramak mastarından "arıyorum, ararım" mânasınadır.)
(Farsça)
el-hazer
Sakın! Sakınınız! (manasınadır)
ender
(Nâdir. den) Çok az, pek az bulunan, daha nâdir.
(Çoğulu: Enâdir) Harman yeri.
Çok nadir.
eshab-ı temyiz / eshâb-ı temyîz
Hanefî mezhebinde, fıkıh âlimlerinin altıncı tabakası. Bunlar kuvvetli hükümleri zayıf olanlardan, zâhir haberleri (İmâm-ı Muhammed'in Hanefî mezhebinin temeli olan meşhûr altı kitâbında bildirdiği haberleri), nâdir haberlerden (İmâm-ı Muhammed'in, İmâm-ı a'zâm ve talebelerinin diğer kitâblarda bild
fakid
Az rastlanan şey. Nâdir bulunabilen nesne.
ferid
Benzeri pek nâdir bulunan. Benzeri bulunmayan, yektâ.
Doğrudan doğruya Kur'andan ders alıp ders veren ve kuvve-i kudsiye sahibi olan Evliyaullah. Yalnız ve münferid.
Zamanında eşine rastlanmıyan. Akran ve emsali yok.
Dizilmiş inci.
Bir tane, nefis ve müntehab
gar
(Ger) Kelimeye eklemekle nisbet veya fâillik mânası verilir. Yapan, yapıcı mânasınadır.
(Farsça)
gayr-ı mebzul
Bol olmayan; nâdir olan, az bulunan.
gazve
Din düşmanı olan cephenin üzerine taarruz. Muharebe. Cenk. Sefer. Din muharebesi. Gazve, gazivden alınmış olup cenk ve kıtal manasınadır. Düşmanla vuruşmak demektir. Siyer ıstılahında Gaza ve gazve tâbirleri Peygamber Efendimizin bizzat hazır bulunduğu muharebeye denir. Peygamber Efendimizin bizzat
gıbben
Nâdiren, seyrek, arasıra.
ha
"İşte!" mânasınadır.
(Farsça)
Cemi edatıdır. Kelimelerle birleşerek onları çoğul yapar. Meselâ: Ayine-hâ : Aynalar. Der-hâ : Kapılar. Esb-hâ : Atlar. Zülüf-hâ : Zülüfler.
(Farsça)
hakan
Eski Türklerde hükümdar mânasınadır.
handek gazvesi
Peygamberimizin (A.S.M.) büyük muharebelerinden birisi olup, hicretin beşinci senesinde Şevval ayında vuku bulmuştur. Asıl muharebeyi uyandıranlar Beni Nadir kabilesi olup bunlar Kureyş ve Gatfan kabilelerini de davet etmekle hepsi birden Medine-i Münevvere'ye hücuma geçtikleri vakit, Hz. Resullulah
hars
Koruma. Muhafaza etmek. Hırz mânasınadır.
hayyehele
Acele et (mânasınadır).
heytelek
"Gel" mânasınadır.
hunnes-künnes
Hunnes, Hânis'in; Künnes de Kânis'in çoğuludur. Kânis, süpüren mânasınadır. Umumiyetle, akıp akıp yuvalarına giden veya aynı yollarında gidip gelen yıldızlar demektir. Bazılarınca gündüz gaib, gece zâhir olan yıldızlara denir. Ekseriyetle yedi seyyar yıldızlara denmiştir. (Zuhal, Müşteri, Merih, Züh
ihvan-ı basafa / ihvan-ı bâsafa
Mevlevi tabirlerindendir. Saf, yani kalbinde gıll u gış bulunmayan kardeşler mânâsınadır.
kad
Gr : İsmiyye veya harfiyye olan bir kelimedir. İsmiyye olduğunda iki vecihle kullanılır. yerine muzari olur. Yetişir, kifayet eder mânasınadır. Yahut kelimesine müradif isim olur. Harfiyye olduğunda dâhil olduğu fiil, tahkik, ümid, rica, intizar, yakınlık, azlık veya çokluk ifade edebilir.
kemyab
Az bulunan. Nâdir. Bulunmayacak kadar az olan.
kerim
Her şeyin iyisi, faydalısı. Kerem ile muttasıf olan, ihsan ve inayet sâhibi. Şerefli ve izzetli. Muhterem, cömert, müsamahakâr. (Kur'an-ı Kerim tâbirindeki kerim; muazzez, mükerrem mânâsınadır. Kur'an-ı Kerim'de bu kelime 27 defa geçer ve ancak iki defa Cenab-ı Hak hakkında kullanılmıştır.)
keyfe
Arabçada sual cümlesinin başına gelir. "Nasıl? Nice?" mânalarınadır.
keyyefe
(Tekyif. den mâzi fiili) İnceleyip iç yüzünü bildi, idrak etti manasınadır.
kıllet
Titremeğe benzer bir hâlet ki hiddet vaktinde ârız olur.
Azlık. Nâdirlik. Kıtlık.
küfr
Örtmek mânâsınadır. Kalbe âit bir sıfattır. Hak dini inkâr edip, hakkı inkâr edene ve gizleyene "kâfir" denilir. Kâfirliğin sıfatı küfürdür.
Allaha inanmamak. Hakkı görmemek. İmansızlık.
Allaha (C.C.) yakışmıyan sıfatlar uydurmak. Müslümanlığa uymayan şeylere inanmak.
kündür
(Çoğulu: Kenadir) "Günlük" denilen nesne.
Şişman ve kısa boylu kimse.
Vahşi hımar, yabani eşek.
Büyük çuval.
laalle
Arabçada olması mümkün şeyler için kullanılır. Ola ki, umulur, ümid edilir, umulur ki mânâlarınadır. Ümide veya endişeye delâlet eder.
lebbeyk
Buyurunuz. Emredersiniz.
Benim muhabbet ve incizâbım dâim sanadır, başkasına değildir, sıdk ve ubudiyyetim dâim sanadır (gibi mânâlar ifâde eder.)
lübed
Çok mal mânasınadır ki sanki birbiri üstüne yığıla yığıla keçe gibi birbirine geçmiştir.
ma / mâ
Biz mânasınadır.
(Farsça)
Mim ile elif harfinden ibâret "Mâ". Arabçada muhtelif isimleri vardır. Ve çeşitli mânalara gelir. Cansız şeylere işaret eder. "Şu nesne, o şey ki..." mânâlarına gelerek kelimelerle birleşir. Meselâ: (Mâ-ba'd: Sondaki, alttaki.)
(Farsça)
mehdi
Hidâyete eren veya hidayete vesile olan. Sâhib-üz-zaman. "Hususi ve şahsi bir tarzda Allah'ın hidayetine mazhar olan, kendisine Cenâb-ı Hak tarafından yol gösterilen" mânasınadır. Bu kelime ihtida etmiş olanlar için de kullanılmıştır. Mehdi-yi Resul, Mehdi-yi muntazır da denir. Ahir zamanda gelip bü
menun
(Menn. den) Kesmek.
Vakit, zaman, ömür ve sâireyi kesen mânâsınadır.
meryem
İsâ Aleyhisselâmın annesinin adı. (Süryânicede hâdim mânasınadır)
mütenadir
(Nedret. den) Az bulunur. Nâdir.
muttasıl
Bitişik, istisna-i muttasıl, aynı cinsten alanlar arasında yapılan istisnadır. Ayrı cinsten olursa "munkatı" denilir.
na-yab
Bulunmaz.
(Farsça)
Benzeri olmaz. Nâdir. Ender.
(Farsça)
nadire / nâdire
(Bak: NADİR)
Nadir olan.
nadirekar / nadirekâr
Nâdir işler ve san'atlar yapan.
(Farsça)
nadiren / nâdiren / نادرا
Nâdir ve az olarak. Çok aralıklı. Pek az bulunur.
Nadir olarak.
Nadir olarak.
(Arapça)
neam-la
Evet, hayır. " Doğru fakat, mes'elenin içinde senin hatırına gelmeyen şu da var." mânâsınadır.
nevadir / nevâdir / نوادر
Az olanlar, nâdirler.
Nadir olan değerli eşyalar.
(Arapça)
nevadir-i hilkat / nevâdir-i hilkat
Nadir yaratılışta olan; yaratılış harikası.
nüsha-i nadire-i zaman / nüsha-i nâdire-i zaman
Zamanın nadir bulunan bir nüshası, örneği.
tabe
(Tayyib. den) " İyi ve temiz olsun" mânasınadır.
tenadür
Azalma, nâdirleşme.
ucb
(Ucub) Kibir, gurur. Kendini beğenmişlik. Ameline, yaptıkları işe güvenmek.
Varlığı nâdir olan şeyi görünce istiğrab etmek hâli.
Yabancı kadın taifesiyle beraber oturmak ve konuşmaktan pek hoşlanan.
yekun / yekûn
Toptan, hepsi. Netice. Toplam. (Arapçada; olur-oluyor mânâsınadır)
za
(-Zây) " Doğuran" anlamına gelir ve birleşik kelimeler yapılır. Meselâ: Nâdire-zâ : Nâdir şeyler yapan, bulunmaz şey meydana getiren.
(Farsça)
En Çok Aranan Osmanlıca Kelimeler
kut'ül amare
ruhban
münib
lev
şegaf
tercüman-ı beliğ
inantab
terceme
tercüme
ram olmak
En Son Aranan Osmanlıca Kelimeler
fudala
hasar-dide
mürde
çiçek
kizze
Tasayyud
kıblegâh
mu i
zer
hakikatmedar
En Son Aranan Türkçe Kelimeler
nadir
Sakf
tolon
çiçek
GÖz
Anabir
nasılsın
Tekrarla
İsbâ
yaralanan