REKLAM ENGELLEMEYİ GERİ ALMA KODU BURADA BAŞLAR --> REKLAM ENGELLEMEYİ GERİ ALMA KODU BURADA BİTER -->

LUGGAT
OSMANLICA TÜRKÇE SÖZLÜK

{ lügât . lügat . لغت }

Arapça ve Farsça yazımları, Osmanlıca okunuşları 
ve detaylı açıklamaları ile birlikte.

Arama yapmak istediğiniz kelimeyi girip
karşılığını bulmak istediğiniz "OSMANLICA ARA" ya da "TÜRKÇE ARA" butonlarına tıklayın.
Türkçe - Osmanlıca Sözlük'te mühlet ifadesini içeren 23 kelime bulundu...

emhal / emhâl / امهال

  • (Tekili: Mehl) Mehiller, mühletler, vâdeler, zamanlar, bir iş veya vazifenin yapılması için verilen fazla zamanlar.
  • Mühletler. (Arapça)

ihmal / ihmâl

  • Mühlet verme.

imdad

  • Yardım. Yardıma yetişmek. "Yetişin, kurtarın" mânasında da kullanılır.
  • Yardıma gönderilen kuvvet.
  • Vâdeyi uzatmak. Mühlet vermek.

imhal

  • Mühlet verme. Sonraya kalmasına müsaade etme.

imla

  • Doldurma, doldurulma.
  • Yazı yazma. (Dikte)
  • Bir dildeki kelime ve sözleri doğru yazma bilgisi.
  • Müddeti mühlet vererek uzatma.

inhimal

  • İhmal etme, önem vermeme.
  • Mühlet alma.
  • Göz yaşı dökme.
  • Ciddi bir şekilde çalışma, uğraşma.

inkıza'

  • (Kazâ. dan) Sonu gelip bitme. Tamam olma. Mühleti sona erme.

istimhal

  • (Mehl. den) Zaman isteme, mühlet isteme.

istinsa'

  • Veresiye isteme.
  • Borcunu ödeyebilmek için mühlet isteme.

med

  • Uzatma, çekme. Yayma ve döşeme.
  • Çoğaltmak.
  • Bir şeye dikkatlice bakmak.
  • Nihayet, son.
  • Sönmek. Bir şeyi söndürmek.
  • Yardım etmek, mühlet vermek.
  • Yâr ve yâver olmak.
  • Tarlaya fışkı ve gübre dökmek.
  • Sel suyu.

mehal

  • Süre, mühlet, vâde.
  • Korku yeri.

mehl

  • Vakit verme. Vâde. Mühlet. Bir işi belli bir zamana kadar te'hir etme.

muaccel

  • Acele olunmuş, ta'cil edilmiş, mühletsiz. Peşin. Va'desiz.

müeccel

  • Mühletli, peşin olmayan. Sonradan yapılmak üzere vakti belli olan. Te'cil edilmiş olan.

mühlet / مهلت

  • Tanınmış süre. (Arapça)
  • Mühlet vermek: Süre tanımak. (Arapça)

mümhil

  • (Mehl. den) Mühlet veren, bekleyen.

müstemhil

  • (Mehl. den) Belirli bir vakit ve zaman isteyen. Mühlet isteyen.

nazire

  • Mühlet vermek, tehir etmek.

sümme

  • Sonra, ba'dehu gibi mânalara gelen bir zarftır. Bazan istiâre olarak "vav" mânâsına da kullanılır.
  • Harf-i atıftır. Sonraki mânayı evvelkiyle bağlar veya tertib, mühlet iktizasını ifade eder.

temahül

  • Mühlet verme. Yavaş ve ağır davranma.

temettu'

  • (Çoğulu: Temettuât) Kazanma, kâr etme.
  • Kâr, fayda, menfaat.
  • Toplamak, cem'etmek.
  • Mühlet vermek.
  • Yoldaş olmak.

temhil

  • Sonraya bırakma. Mühlet verme.

tüede

  • Teenni etmek, acele etmeyip akıllıca davranmak.
  • Mühlet vermek.

 

Bağış Yapmak İçin Tıklayın