Menu
İletişim
LUGGAT
OSMANLICA TÜRKÇE SÖZLÜK
{ lügât . lügat . لغت }
Arapça ve Farsça yazımları, Osmanlıca okunuşları
ve detaylı açıklamaları ile birlikte.
Arama yapmak istediğiniz kelimeyi girip
karşılığını bulmak istediğiniz "
OSMANLICA ARA
" ya da "
TÜRKÇE ARA
" butonlarına tıklayın.
İfadenin içinde geçtiği kelimeleri de göster.
Türkçe - Osmanlıca Sözlük
'te
muvafık
ifadesini içeren
45
kelime bulundu...
çerb
Besili, semiz, yağlı.
(Farsça)
Muvafık, münasib, uygun.
(Farsça)
Temayüz, imtiyaz. Diğerlerinden fazla ve üstün olma.
(Farsça)
çespan
Lâyık, uygun, münasib, muvafık, yakışır.
çespide
Lâyık, uygun münasib, muvafık, yakışır.
(Farsça)
derhuş
Derhor, lâyık, münasip, muvafık, uygun, yakışır, şayeste.
(Farsça)
ebdan
Kavim, aşiret, kabile.
(Farsça)
Şayeste, lâyık, münâsib, muvafık, uygun.
(Farsça)
erzan
Ucuz, değeri düşük, pahalı olmayan.
(Farsça)
Lâyık, münâsib, muvafık, elyâk, şâyân, müstehak, uygun, yerinde.
(Farsça)
evfak
Daha muvafık. En uygun. En muvafık.
ezder
Münâsib, muvâfık, yaraşır, lâyık.
(Farsça)
harita
yun. Yeryüzünün veya bir parçasının belli bir ölçüye göre küçültülerek muvafık bir yere çizilen taslağı.
Dağarcık, kulplu kese.
hem-saz
Uyan, uygun, muvafık, münâsib.
(Farsça)
Arkadaş, refik, arkadaşlık.
(Farsça)
hüsn-ü tedbir
İyi düşünülerek tutulan yol. Tefekkür ile tasmim etmek, ihtiyar olunacak meslek ve harekete karar vermek.
Bir kimseden bir haberi nakil ve rivâyet eylemek.
Bir şeye iyi muvaffak olmak için o işe muvafık ve hesaplı hareket etmek.
idam
Islah etmek. Muvafık kılmak, uygun yapmak.
imtizac
Muvafık ve mutabık olmak. Mezcolmak, uyuşmak. İyi geçinmek. Karışmak.
intıbak
(Tıbk. dan) Uygun olmak, muvâfakat. Mutabık, mümâsil ve muvâfık olmak.
istihdam
Bir hizmette kullanmak, hizmete almak, hizmet ettirmek.
Edb: Bir çok mânâsı olan bir kelimenin her mânâsına muvâfık kelime söylemek. Meselâ: "Avcınızın attığı da, sözleri de saçma idi" cümlesinde olduğu gibi.
kaza / kazâ
Allahü teâlânın ezelde irâde ve taktir buyurduğu şeyleri, zamânı gelince, ilim ve irâdesine muvâfık (uygun) olarak yaratması. Kazâ gelmez Hak yazmayınca, Belâ gelmez kul azmayınca.
keramend
Münasib, muvafık, lâyık, uygun, şayeste.
(Farsça)
kıyasi / kıyasî
(Kıyâsiyye) Benzetme ile olan.
Genel kaideye uygun ve muvafık olan.
layık / lâyık
(Liyakat. den) Yakışır ve yaraşır. Uygun, münasib ve muvafık.
masadak
Bir sözü veya hükmü tasdik eden husus. "Söylendiği gibi, denildiği şekilde, doğru, sâdık, olduğu gibi, muvâfıktır, mutâbıktır, tıpkısı" gibi mânâlara gelir. Mânânın fertlerine de mâsadak denilebilir.
mü'telif
(Ülfet. den) Alışan, ülfet eden, alışık.
Uygun, muvafık, denk.
mücaz
(Cevaz. dan) Câiz görülmüş, yapılabilir, uygun ve muvafık görülmüş.
Diplomalı. İcazet almış. Kendisine icazet verilmiş.
muhalefet
Kabulsüzlük. Karşı durma. Uyuşmazlık. Zıt gitmek. Zıddiyet. Muvafık olmamak.
müntabık
Mutabık ve muvafık, uygun olan.
müsaid
Muvafık, uygun. Yardım eden. İzin veren.
mutabakat
Uygunluk. Muhalif ve mugayir olmayıp, uygun ve muvafık olmak.
Man: Lâfzın, mevzuu olduğu mânânın tamamına delâleti.
mutabık
Uygun. Muvafık. Uyan.
mütehazib
Biribine muvâfık olmak, uygunluk.
mütenasib
Uygun, aralarında muntazam bir nisbet bulunan, muvâfık, birbirine mensub ve müşâbih olan.
muttarid
Muntazaman devam eden. Bir düziye olan. Bir küllî kaideye mümasil ve muvafık olan. Sıralı. Düzgün.
muvafık
Muvafık gelmek:
Uygun olmak.
na-muvafık
Muvafık gelmeyen, uygun olmayan.
(Farsça)
pesend
Beğenmek, kabul eylemek. Beğenici. Muvâfık.
(Farsça)
sazkar / sazkâr
Uygun, muvafık.
(Farsça)
şekil
(Şekl) Biçim, dış görünüş. Çehre. Tarz. Formül.
Şebih ve misil.
Hey'et.
Suret. Surette benzerlik.
Bir adamın tab' ve hevasına muvafık olan şey.
Muhtelif, müşkil işlerin her biri.
Birşeyin gerek hissedilen ve gerek mevhum sureti.
Geo: Bi
şer'iyye
Şeriata uygun olma. Kanun ve nizamlara muvafık bulunma.
sıdk
Doğru söz. Hakikata muvâfık olan. Bir şeyin her hususu tam ve kâmil olması.
Ahdinde sâbit olmak.
Peygamberlere mahsus en mühim beş hasletten birisi.
Kalb temizliği.
tatabuk
Muvafık ve müttefik olmak. Uygun olmak.
tavatu'
Muvafık olmak, uygun olmak.
tertil
Muvafık ve yerli yerinde, güzel, uygun ve lâtif konuşmak.
Düşüne düşüne, yavaş yavaş, anlayarak okumak. Beyan eylemek ve âşikâr kılmak.
Kur'an-ı Kerim'i usul ve kaidesine göre, acele etmeksizin dura dura anlaya anlaya okumaktır. Kur'an-ı Kerim tertil üzere nâzil olmuştur.
tetabuk
Birbirine uygun ve muvafık olmak. Uymak. Birşeye uygun düşmek.
tevafuk
Birbirine uygunluk. Muvâfık oluş. Rast gelme hali. Nizamlanmış biçimde birbirine uygun olmak.
tevfik / tevfîk
Uygun düşürme.
Uydurma. Muvafık kılma.
Cenab-ı Hakkın kuluna yardım etmesi.
Allahü teâlânın kullarının işini, rızâsına muvâfık (uygun) kılması, şer (kötülük) yolunu kapayıp, hayır (iyilik) yolunu kolaylaştırması.
vefk
Uygun gelme. Uyma. Mutabakat. Muvafık olma. İşi iyi gitme.
Tesirli dua.
yekrişte
Uygun, muvafık, yaraşır.
(Farsça)
Şefkatli.
(Farsça)
En Çok Aranan Osmanlıca Kelimeler
kut'ül amare
ruhban
münib
lev
ram olmak
şegaf
tercüman-ı beliğ
inantab
terceme
tercüme
En Son Aranan Osmanlıca Kelimeler
mizan
vücut bulma
kem
Gülzâ
vücuh-u külliye
muzahrafat
kase
sebu
Râfız
ilka'
En Son Aranan Türkçe Kelimeler
muvafık
Efsun
harat
ihtiza
Teyze
tabanca
ahu gözlü
Işıltı
nasrani
ziri