Menu
İletişim
LUGGAT
OSMANLICA TÜRKÇE SÖZLÜK
{ lügât . lügat . لغت }
Arapça ve Farsça yazımları, Osmanlıca okunuşları
ve detaylı açıklamaları ile birlikte.
Arama yapmak istediğiniz kelimeyi girip
karşılığını bulmak istediğiniz "
OSMANLICA ARA
" ya da "
TÜRKÇE ARA
" butonlarına tıklayın.
İfadenin içinde geçtiği kelimeleri de göster.
Türkçe - Osmanlıca Sözlük
'te
musaa
ifadesini içeren
51
kelime bulundu...
adem-i müsaade / adem-i müsâade
İzinsizlik, müsaadesizlik
ayin / âyin
Merâsim. Usûl. Görenek. Dinî âdâb. Âdet, örf ve kanun.
Ziynet, süs.İslâm'da fıkıh lisânı âyin kelimesini kabul etmemiştir. Bazı vakıflar, filân câmide herhangi bir tarikat âyini icra için te'sis yapacakları zaman vaki olan müracaatlarında fetvahâne tarafından verilen müsaadelerde âyi
cevaz / cevâz / جواز
İzin, müsaade, ruhsat.
İzin, müsaade, caiz olma.
Müsaadeli. Ruhsat, izin. Câiz olma.
Yol, tarik ve meslek.
İzin, uygun verme.
(Arapça)
Cevâz vermek:
Uygun vermek, olur vermek, müsaade etmek.
(Arapça)
cevaz gösteren
İzin veren, müsaade eden.
cevaz-ı kanuni / cevaz-ı kanunî
Kanunen verilen izin, müsaade.
cevaz-ı şer'i / cevaz-ı şer'î
Şeriatın cevazı, fetvası, müsaadesi.
destur
İzin, müsaade. Şerlilerden kurtulmak için söylenen söz.
(Farsça)
Allah'ın inayeti.
(Farsça)
düstur
Umumi kaide. Kanun, nizam.
(Farsça)
Örnek, nümune
(Farsça)
Üslub. İzin, müsaade.
(Farsça)
Mu'teber ve mu'temed kimse.
(Farsça)
Destur.
(Farsça)
ehl-i şekavet
İslâmiyetin müsâade etmediği çeşitli rezâlet işleyen bedbaht.
eman / emân
Korkusuzluk, emniyet, güven.
Bir kimseye veya düşmana; söz, işâret veya yazı ile, mal ve can güvenliğinin emniyet (güven) altında olduğunu bildirme.
Müslüman olmayan bir kimsenin İslâm memleketine girmesi için kendisine verilen müsâade, izin.
emansız
Merhametsiz, müsaadesiz.
hadd-i ma'ruf
Şeriatça bilinen, makbul olan had. Emredilen, müsaade edilen hudud.
harem
Herkesin girmesine müsaade edilmeyen yer. Kadınlara mahsus oda. (Misafirlere ve erkeklerin girmesine müsaade edilen yere de"selâmlık" denir.)
helal
Allah'ın müsaade ettiği şey. Haram olmayan. Dinî bakımdan kullanılmasında, yenilip içilmesinde, dinlenmesi veya bakılmasında yahut dokunulmasında nehiy olmayan.
İhramdan çıkan hacı.
huz ma safa, da'ma keder / huz mâ safâ, da'mâ keder
"Safâ olanı al, keder vereni bırak", "Allahın müsaadesi olan ve neticesi safâ veren şeyi al, sonu keder vereni bırak", "İyisini al, kötüsünü bırak" meâlindedir.
ibka
Bâkileştirmek. Devamlı etmek. Azletmeyip yerinde bırakmak. Yerinde devamlı etmek.
Tayinleri her sene, bir sene müddetle yapılan memurlardan bu müddet bitmeden evvel hizmetleri beğenilenlerin yeniden bir sene için yerlerinde kalmalarına müsaade edilmesi.
Mc: Sınıfta bırakmak.<
icazet
İzin. Müsaade. Şehadetname. Diploma. "Olur" demek. Destur vermek. İlmî ehliyet. Reva görmek.
ila-maşaallah / ilâ-mâşaallah
Allah'ın dilediği, müsaade ettiği sürece.
imhal
Mühlet verme. Sonraya kalmasına müsaade etme.
imtiyazat
(Tekili: İmtiyâz) İmtiyâzlar, izinler, müsâadeler.
izn-i amm / izn-i âmm
Herkese müsaadeli olan.
Ist: Cum'a namazı kılınan cami kapısının kayıtsız şartsız her müslümana açık olması.
iznen
Şeriatın müsaade ettiği, izin verdiği ölçüde.
iznillah / iznillâh
Allah'ın (C.C.) müsaadesi, izni.
kerem etmek
Müsâade etmek, lutfetmek. Razı olmak.
layecuz / lâyecuz
Câiz değil, olamaz, müsaade verilmez.
lisans
Herhangi bir mevzuda verilen izin. Müsaade belgesi.
(Fransızca)
Üniversite tahsili tamamlanınca alınan diploma.
(Fransızca)
Bir sporcunun resmi yarışmalara katılabilmesi için spor federasyonu tarafından kendisine verilen kayıt fişi veya kimlik kartı.
(Fransızca)
İthal veya ihracı serbest bırakılmayarak
(Fransızca)
mahrem
Gizli.
Dince ve şer'an müsaade olunmayan.
Birisinin hususi hâllerine ait gizli sır.
Nikâh düşmeyen, evlenilmesi haram olan yakın akraba. (Baba, dede, anne, nine, erkek ve kızkardeş, amca, dayı, hala ve teyzeler arasında bir neseb yakınlığı, bir ebedî mahremiyet vardır
mahzur
Hazer edilecek şey. Özür. Korkulacak şey. Müsaade olmayan. Mâni. Çekinilecek şey.
makrun
(Karn. dan) Ulaşmış. Kavuşmuş. Yakın.
Müsaadeye mazhar.
Çatık kaşlı olmak.
mesag
Açlık.
Geçmesi kolay olan.
İtibar, değer.
İzin. Müsaade. Ruhsat, cevaz.
mesağ-ı şer'i / mesağ-ı şer'î
Şer'î izin; şeriatın verdiği müsaade.
meşrua
Şeriatın kabul ettiği hâl. Yapılması serbest olup, haram olmayan. Allah'ın (C.C.) kanununda müsaade edilen. Şeriatça yapılması günah olmayan.
miad
Vaad edilen gelecek zaman veya yer.
Müsaade edilen zaman.
Kıyâmet. Mahşer.
Vaad. Müddet.
mübih / mübîh
İzin veren, müsaade eden.
mümalat
Müsaade etmek, izin vermek.
Yardımlaşmak, muâvenet etmek.
müsaadat
(Tekili: Müsâade) Yardımlar, muavenetler.
Müsâadeler, izinler.
müsaade / مساعده
İzin.
(Arapça)
Yardım.
(Arapça)
Müsaade edilmek:
İzin verilmek.
(Arapça)
Müsaade etmek:
İzin vermek.
(Arapça)
müsaade-i fazılane / müsaade-i fâzılâne
Yüksek müsaade, izin.
müsaade-i şer'iye
Şeriatın müsaadesi, İslâmiyetin izin verdiği iş ve davranış.
müsaadekar / müsâadekâr
İzin verici, müsaade eden.
Müsaade eden, izin veren.
müsaadekarane / müsaadekârane
Müsaade edici olarak, izin verici olarak.
müste'min
Eman dileyen. Emane, emniyete erişen, nâil olan. (Gerek müslim, gerek zimmî veya harbî olsun.) İstiman eden. Emin edilmiş.
Canının bağışlanması şartiyle teslim olan.
Tar: Osmanlı ülkesinde oturmalarına müsaade olunan yabancı devlet tebaası. Osmanlı devleti ile sulh halinde bu
muvafakat
Uygunluk. Uymak. Anlaşmak. Karşılıklı anlaşma. Râzı olma. Müsâade.
nefel
Düşmandan alınan mal, ganimet.
Ulü-l emrden müsaade almadan düşmana karşı çıkan az sayıda bir cemaat.
ruhas
(Tekili: Ruhsat) İzinler, ruhsatlar, müsaadeler.
ruhsat / ruhsât
İzin, müsaade.
(Çoğulu: Ruhas-Ruhsat) İzin, müsaade.
Genişlik.
Kolaylık.
Fık: Kulların özürlerine mebni, kendilerine bir suhulet ve müsaade olmak üzere, ikinci derecede meşru' kılınan şeydir. Sefer halinde Ramazan-ı Şerif orucunun tutulmaması gibi. Vuku' bulan ikraha mebni, birisini
İzin, müsaade; kulların özürlerine binaen, kendilerine bir kolaylık ve müsaade olmak üzere ikinci derecede meşru olan şeyler, yolculukta Ramazan orucunun tutulmaması gibi.
(Tekili: Ruhsat) Ruhsatlar, müsaadeler, izinler.
ruhsatyab / ruhsatyâb
İzin ve müsaade alma.
(Farsça)
şahadetname
Bir işin yapılmasına müsaade veren resmî izin kâğıdı. Vesika. Diploma.
(Farsça)
terahhus
İzinli ve müsaadeli olma. Ruhsat bulma.
Ucuzlama.
terehhus
Müsaade, ruhsat bulma.
Ucuzlama.
terhis / terhîs / تَرْخ۪يصْ
Müsâade etme.
En Çok Aranan Osmanlıca Kelimeler
kut'ül amare
ruhban
münib
lev
şegaf
tercüman-ı beliğ
inantab
terceme
tercüme
Emzik
En Son Aranan Osmanlıca Kelimeler
indiba
memlu
nihan
sehem
hazır ve nazır
sahh
tenkih
şitaban
Tenessim
bendeniz
En Son Aranan Türkçe Kelimeler
musaa
Yerinden
tosun
otan
ahu gözlü
hazl
Çeviri
Yakilan
bos yere
tembellik