Menu
İletişim
LUGGAT
OSMANLICA TÜRKÇE SÖZLÜK
{ lügât . lügat . لغت }
Arapça ve Farsça yazımları, Osmanlıca okunuşları
ve detaylı açıklamaları ile birlikte.
Arama yapmak istediğiniz kelimeyi girip
karşılığını bulmak istediğiniz "
OSMANLICA ARA
" ya da "
TÜRKÇE ARA
" butonlarına tıklayın.
İfadenin içinde geçtiği kelimeleri de göster.
Türkçe - Osmanlıca Sözlük
'te
mukadd
ifadesini içeren
204
kelime bulundu...
ahd-i atik
Tevrat, Zebur ve Mezamir'in bazıları, Yahudilerin eski ve mukaddes kitapları.
Eski ahd. Hıristiyanlarca Mûsâ aleyhisselâma inen kitab. Bu ismi ilk olarak hıristiyanlar kullanmışlardır. Hıristiyanların Kitab-ı mukaddes denilen kitabları Ahd-i Atîk ile Ahd-i Cedîd'den meydana geldiğinden onlar da Ahd-i Atîk'i kutsal kabul etmekt edirler. Yahûdîler, Ahd-i Atîk yerine Tanah demek
ahd-i cedid / ahd-i cedîd
Hıristiyanların kutsal kitabı olan Kitâb-ı mukaddes'in ikinci bölümü.
akdes / اَقْدَسْ
En mukaddes.
En mukaddes.
arazi-i mukaddese / arâzi-i mukaddese
Mukaddes yerler. Kudsi topraklar.
ashab-ı yemin / ashâb-ı yemin
Ahid ve yeminlerinde sebât edenler. Kendi kazançlarından ziyâde Cenab-ı Hakk'ın lütuf ve ikrâmına kavuşacakları ümid edilenler. Allah'a itâatleri ve amelleri iyi olup ahirette amel defterleri sağ taraftan verilecek olanlar. Sağcılar. Mukaddesatçılar. Kur'an ve İmân yolunda Allah (C.C.) için çalışanl
aşk-ı mukaddes-i ilahiye / aşk-ı mukaddes-i ilâhîye
Cenâb-ı Hakkın zâtına mahsus mukaddes sevgisi.
atebat
(Tekili: Atebe) Eşikler, basamaklar.
İranlıların mukaddes ziyaret yeri.
ayastafanos muahedesi
3 Mart 1878 Rusya ile Osmanlılar arasında ilk olarak yapılan bir anlaşmadır. (28 Safer 1295) Tarihte buna "Ayastafanos Mukaddemat-ı Sulhiyesi" denir. Anlaşma maddeleri tatbik edilememiştir.
beyt-ül makdis
Mukaddes ev. Beyt-ül Mukaddes de denir. Çok eskiden Peygamberlerin inşâ ettikleri kudsî mâbet. Bir ismi de Mescid-ül Aksâdır.
İnsanın, Cenab-ı Hak'tan başka kimse ile tatmin olmayan kalbine de aynı isim verilir.
beyt-ül-makdis
(Bak. BEYTÜ'L-MUKADDES)
beytü'l-makdis
Mescid-i Aksa, Kudüs'teki meşhur mukaddes mâbed.
Mukaddes ev, Mescid-i Aksa, Kudüs'teki büyük camii.
beytullah
Mekke-i mükerremede Mescid-i harâmın ortasında bulunan mukaddes binâ. Kâbe-i muazzama; müslümanların kıblesi; Fazîlet ve kıymetini bildirmek için Beytullah buyurulmuştur.
Câmi, mescid.
burhan / burhân
Bir dâvâyı isbat eden kesin delîl.
Mantık ilminde mukaddime denilen ve kesin netîceye ulaştıran iki cümle (söz).
bürhan
Delil, hüccet, isbat vasıtası.
Man: Yakînî mukaddemelerden meydana gelen kıyas.
Red ve inkâr için itiraz kabul edilmeyecek surette isbat-ı hakikat eden kavi hüccet.
burhan-ı kudsi / burhan-ı kudsî
Kutsal, mukaddes delil, Kur'ân.
cedel
Konuşmada kavga etme. Niza. Hakkı bulmak için olmayıp, galib görünmek için çekişme. (Diyalektik)
Man: Meşhur veya müsellem mukaddemelerden terekküb eden kıyastır.
cühud
Bilerek inkâr etmek. Bildiği hâlde yanlış söylemek.
Peygamberimiz Resul-i Ekremi (A.S.M.) bildikleri ve mukaddes kitablarında O'nun evsâfını okudukları hâlde inkâr eden Yahudiler. (Türkçedeki "cıfıt" kelimesi bundan gelir.)
Bir kimseyi bahil bulmak.
cümle-i tevhidiye-i kudsiye
Mukaddes ve mübarek olan tevhid cümlesi.
dall-i bi-l iktiza / dâll-i bi-l iktiza
(Dâllibiliktiza) İktizası ile delâlet eden.
Ist: Şer'an muhtacun ileyh olan bir lâzime delâlet eden lâfızdır. Başka bir tâbir ile; vaz'olunduğu mânadan mukaddem isbatına şer'an lüzum ve ihtiyaç mevcud olan bir medlule delâlet eden ibaredir. Meselâ: Bir kimse bir şahsa hitaben: "Evini
delil-i nakli / delil-i naklî
Kur'an, Hadis-i Şerif veya diğer mukaddes kitaplardaki verilen haberler ile olan delil.
desatir-i kudsiye / desâtir-i kudsiye
Kudsî düsturlar, mukaddes prensipler.
dibace / dîbâce
Mukaddeme, başlangıç, önsöz.
(Farsça)
Başlangıç, önsöz, mukaddime.
ecel-i mev'ud
Mukadder olan ölüm. şüphesiz gelecek olan ölüm.
ecel-i muallak
Levh-i Mahv İsbat'ta mukadder olarak yazılı, bâzı şartlarla mukayyed olan ecel. Ecel-i müsemma.
ehl-i teslis
Allah'ı baba, oğul ve mukaddes ruh diye üçlü unsur olarak kabul eden Hıristiyanlar.
el-mukaddim
(Bak. MUKADDİM)
elfaz-ı kudsiye-i ilahiye / elfâz-ı kudsiye-i ilâhiye
Mukaddes İlâhî lâfızlar, ifadeler.
emakin-i mukaddese / emâkin-i mukaddese
Mukaddes yerler, kutsal mekânlar.
emanat-ı mukaddese / emânât-ı mukaddese
İslâm dîni ve târihi bakımından büyük önem taşıyan, Peygamber efendimize ve diğer din büyüklerine âit bâzı mübârek şahsî eşyâ ve hâtıralar. Mukaddes emânetler. Bunlar: Hırka-i Saâdet, Seyf-i Nebevî, Nâme-i Saâdet, Mühr-i Seâdet, Dendân-ı Seâdet, Lıhy e-i Seâdet, Nakş-ı Kadem-i şerîf, Sancak-ı şerîf,
envar-ı kudsiye-i esma / envâr-ı kudsiye-i esmâ
Allah'ın isimlerinin mukaddes nurları.
envar-ı kudsiye-i esmaiye / envâr-ı kudsiye-i esmâiye
Allah'ın isimlerinin mukaddes nurları.
esma-i kudsiye-i nuraniye / esmâ-i kudsiye-i nuraniye
Nurlu mukaddes isimler.
esma-i mukaddese / esmâ-i mukaddese
Mukaddes isimler; her türlü kusur ve noksandan uzak, yüce isimler.
esma-yı kudsiye-i ilahiye / esmâ-yı kudsiye-i ilâhiye / اَسْمَايِ قُدْسِيَۀِ اِلٰهِيَه
Allahın mukaddes isimleri.
evsaf-ı kudsiye / evsâf-ı kudsiye
Mukaddes vasıflar, sıfatlar.
evveliyat
Başlangıçlar. Mukaddemat. İlk öndekiler. İbtidaki cihetler.
Her akıllının tereddütsüz tasdik ve kabul edeceği hususlar.
Man: Mücerred mevzu ve mahmulleri arasındaki nisbet tasavvur edilince aklın kat'iyyetle teslim ve tasdik ettiği kaziyeler.
farıt
Geçmiş, önceki, önde bulunan. Sâbık, mukaddem.
fevatih
(Tekili: Fâtiha) Fâtihalar. Başlangıçlar.
Son vermeler.
Bir kitabın mukaddemeleri.
gamara / gamârâ
Yahûdîlerin Tevrât'tan sonra mukaddes kitab saydıklarıTalmûd'un kısımlarından biri. Talmûd; Mişnâ ve Gamârâ olmak üzere iki kısımdır.
gaza / gazâ
Din vatan ve millet gibi mukaddes değerler uğruna yapılan cihat ve mücadele.
gürizgah / gürizgâh
(Girizgâh) Kaçacak yer.
(Farsça)
Edb: Bir bahisten diğer bahse, mukaddimeden maksada intikal için bir münasebet te'sis eden söz. Nedim'in:Bu şehr-i stanbul ki, bîmisl ü behadırBir sengine yekpâre Acem mülkü fedadırmatla'lı kasidesindeki:İstanbul'un evsafını mümkün mü beyan hiç Maksad hemen sa
(Farsça)
hakaik-ı kudsiye
Mukaddes, yüce hakikatler.
hakaik-i kudsiye
Mukaddes hakikatler, gerçekler.
hakaik-i kudsiye-i imaniye ve kur'aniye / hakaik-i kudsiye-i imaniye ve kur'âniye
Kur'ân'ın ve imanın mukaddes ve kutsal hakikatleri.
hakimiyet-i kudsiye / hâkimiyet-i kudsiye
Kusur ve eksiklikten yüce, mukaddes egemenlik, hâkimiyet.
halet-i kudsiye / hâlet-i kudsiye
Mukaddes hal, durum.
hamiyet
Gayret.
Nâmustan gelen gayretle utanma veya kızma.
İstinkâf etmek.
Mukaddesatı ve milletin haklarını, mâmus ve haysiyeti korumak hususlarında gösterilen gayret ve ihtimam hasleti. İman ve İslâmiyeti ve Hz. Peygamber'in (A.S.M.) Sünnet-i Seniyyesini ve din ve mücahede
hamiyet-i aliye / hamiyet-i âliye
Din, millet gibi mukaddes değerleri en üst düzeyde koruma duygusu ve gayreti; millî onur ve haysiyet.
hamiyetçilik
Din gibi mukaddes değerleri ve kendi vatan, aile ve yakınlarını koruma duygusu ve gayreti içinde oluş.
hamiyetli
Din gibi mukaddes değerleri ve kendi aile ve yakınlarını koruma duygusu ve gayreti olan.
hamiyetsizlik
Hamiyetsiz olma, mukaddes değerleri koruma duygusu ve gayreti içinde olmama.
hamiyyet
Din gibi mukaddes değerleri ve aile ve vatanı koruma duygusu ve gayreti.
harem-i şerif
Kâfir ve müşriklerin girmesi yasak olan ve canlı mahlukun öldürülmesi men'edilen Mukaddes Kâbe ve civârı.
haremeyn
İki mukaddes harem. Müşrik ve kâfirlere yasak olan mukaddes Mekke-i Mükerreme ve Medine-i Münevvere.
harim-i islam / harîm-i islâm
İslâmın mukaddes merkezi.
harim-i ismet / harîm-i ismet
Namus ocağı, mukaddes ocak. Kudsi âile yuvası.
harut
Mukaddes kimse.
İpini sahibi elinden çekip kaçan davar.
hayat-ı akdes
Cenâb-ı Hakkın Zâtına mahsus, her türlü noksanlıktan mukaddes hayatı.
hazain-i kudsiye / hazâin-i kudsiye
Mukaddes, kutsal hazineler.
hazain-i mukaddese-i kur'aniye / hazâin-i mukaddese-i kur'âniye
Kur'ân'ın mukaddes hazineleri.
hikmet-i kudsiye
Mukaddes, kusursuz ve eksiksiz hikmet.
himmet
Kalbin bütün kuvveti ile Cenab-ı Hakk'a ve sâir mukaddesata yönelmesi. Kalb isteği ile gösterilen ciddi gayret.
Allah indinde makbul ve mübârek bir kimsenin mânevi yardımı ile birisini koruması, yardım etmesi.
Tabiî şevk ve meyil ve heves.
Lütuf, yardım.
hırka-i saadet dairesi
İstanbul'da Topkapı Sarayı'nda "mukaddes emanetlerin" bulunduğu yer. Burada yüzyıllardan beri, başta Peygamberimiz Hz.Muhammed'in (A.S.M.) hırkaları olmak üzere İslâmî nitelikte birçok mukaddes eşya saklanmaktadır. Bu eşya Osmanlı Padişahı Yavuz Sultan Selim tarafından, Mısır'ın fethinden (1517) son
hitabet
Cemaate, topluluğa veya birisine karşı söz söylemek. Güzel ve faideli söz konuşmakla halka dinletmek. Güzel söz söyleme san'atı. Hutbe okuma. Nutuk irâdetmek.
Man: Makbul ve zannî mukaddemelerden terekküb eden kıyas.
hizb-üş şeytan
Şeytana ve nefislerine tâbi olanların grubu. Allah'ın kanun ve nizamına tâbi olmadan kafalarına güvenerek ve nefsanî arzularına uyarak gitmek isteyenler. Milleti, memleketi ve mukaddesatı yıkmağa çalışan ve ahlâksızlığa alıştıranların ve dinsizlerin topluluğu ve cereyanı.
hizmet-i kudsiye-i imaniye
Mukaddes olan iman hakikatlerini muhtaç insanlara ulaştırma hizmeti.
hurufat-ı kudsiye / hurufât-ı kudsiye
Kudsi, mukaddes harfler.
iftihar-ı mukaddes
Mukaddes iftihar; her türlü kusur ve noksandan yüce bir iftihar ve övünç.
iktirani kıyas / iktiranî kıyas
Man: Neticenin aynı veya nakizı, mukaddemelerinin birisinde bilfiil zikredilmeyen kıyastır. Meselâ: "Her cisim muhdestir". Ve nakizı olan: "Bazı cisimler muhdes değildir" kaziyeleri, ne birinci ve ne de ikinci mukaddemede hey'et-i mecmuası ile zikredilmiş olmadığından iktirânidir.
incil / incîl
Dört büyük kitabdan birisi. Hristiyanların mukaddes kitabı olup, Hazret-i İsa'ya (A.S.) gelen kitab.
Beşaret, müjde.
Allahü teâlânın, Îsâ aleyhisselâma gönderdiği ve sonradan tahrif edilen, aslı değiştirilmiş olan mukaddes kitab.
insan-ı himmetperver
Gayretli, himmetli insan; kalbin bütün kuvvetiyle mukaddes şeylere yönelen insan.
isa
Dört büyük peygamberden birisidir. Hakiki Hristiyanlık dininin peygamberidir. Kur'an-ı Kerim'de meziyet ve senası geçmektedir. İncil, mukaddes kitabıdır. Vahiy ile kendine gönderilmiştir. Ancak kendisinden sonra Havarileri tarafından yazılmıştır.
ittihad-ı islam cemiyet-i kudsiyesi / ittihad-ı islâm cemiyet-i kudsiyesi
Bütün Müslümanların birliğini sağlama gibi mukaddes bir hedef için faaliyet gösteren bir topluluk.
izzet-i kudsiyet
Mukaddesliğinin izzeti, yüceliği.
ka'be / kâ'be
(Kâbe) Dünyanın en kudsi ma'bedi. Beytullah, Beyt-ül Ma'mur, Beyt-ül Atik. Bütün mü'minlerin ibâdet esnâsında yöneldikleri merkez. Dört köşe olduğu için Kâbe denir. Bu mukaddes makamın etrafına Mescid-ül Haram ismi verilir. İçinde bir kısım olarak Makam-ı İbrahim mevcuddur. Burası İbrahim Aleyhissel
kabe / kâbe
Namaz için yöneldiğimiz mukaddes mabet.
kaddesallah
Allah mübarek ve mukaddes eylesin.
kaddesallahü esrarehüm / kaddesallahü esrârehüm
Allah onların sırlarını (kalplerini mukaddes kılsın.
kaddesallahüesrarehüm
Allah onların sırlarını mukaddes kılsın.
kadim
(A, uzun okunur) Ayak basan. Ulaşan. Varan.
Azanın mukaddemesi olan insanın başı.
kadir / kadîr
Mukaddir. Muktedir. Kudreti mutlak olan ve her hususa muktedir olan. Nihayetsiz kudret sahibi. (Allah C.C.)
katib-i ezeli / kâtib-i ezelî
Her şeyin hayatının mukadderatını ezelden bilip yazan Cenab-ı Hak (C.C.)
kaziye-i nazariyye
Man: Aklın bir delil ile tasdik eylediği kaziyye. Delilinin mukaddematı yakiniyyattan ise, yakiniyye'dir ve illâ zanniye olur.
kelimat-ı mukaddese / kelimât-ı mukaddese
Mukaddes kelimeler.
kilvaz
Tevrat'ın mukaddes sandığı.
kitab-ı mukaddes / kitâb-ı mukaddes
Mukaddes Kitap; Tevrat, Zebur ve İncil.
Hıristiyanların mukaddes bilip inandıkları Ahd-i atîk (Eski ahd) ve Ahd-i cedîd (Yeni ahd) kısımlarından meydana gelen kitab. İncîl.
kıyam-ı binefsihi / kıyam-ı binefsihî
(Kıyâm-ı bizâtihî) : Fık: Varlığı, durması kendi zâtı ile olmak mânasında bir sıfat-ı İlâhîdir. Şöyle ki: Hak Teâlâ'nın ezelî ve ebedî olan varlığı kendi zâtı ile kaimdir. Kendi varlığı, kendi hüviyetinin, kendi mukaddes zâtının muktezasıdır. Aslâ başkasının değildir. Bunun için, Allah Teâlâ'ya "Vâc
kıyas-ı istisnai / kıyas-ı istisnaî
Bir hükmün neticesinin aynı veya nakzı, mukaddemelerinden birinde bilfiil zikredilirse, ona kıyâs-ı istisnâi denilir. Başka bir tâbirle: Neticesi veya zıddı bizzat kendisinde zikredilen kıyas. "Eğer bu cisim ise, mutlaka bir yer tutar" gibi. Veya "Güneş doğmuş ise, gündüz olmuştur" gibi.
kıyas-ı mürekkeb
Man: İkiden fazla mukaddemeden mürekkeb kıyas.
kıyas-ı mürekkeb ve müteşa'ab
İkiden fazla mukaddemden (öncül) meydana gelen kıyas.
kuddise
"Mübarek, kudsi ve mukaddes olsun." anlamına gelen bir kelimedir.
kuddise sirruhu
Kalbi mukaddes olsun, sırrı temiz olsun.
kuddisesırruhu / kuddîsesırruhu
Sırrı mukaddes olsun!
kuddus
Kusur ve noksanlıklardan müberrâ olan, en mukaddes. Hiç eksiği olmayan, pâk, temiz. Cenab-ı Hakk'ın sıfatlarındandır.
Mübarekliğin hadsiz derecesini ifâde eder. "En mukaddes" gibi.
kudsi / kudsî / قُدْس۪ي
(Kuds. dan) Mukaddes, kutsal, muazzez.
Mukaddes.
kudsi medrese / kudsî medrese
Mukaddes okul.
kudsi rejim / kudsî rejim
Dinî yönetim; İslâmın ve Kur'ân'ın mukaddes hükümlerinin uygulandığı yönetim.
kudsiye
Mukaddes, kutsal.
kudsiyet / قُدْسِيَتْ
Kudsilik, mukaddeslik, azizlik.
Temizlik, paklık.
Mukaddeslik.
kur'an
Allah (C.C.) tarafından Hz. Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâma Cebrâil Aleyhisselâm vâsıtası ile (yâni vahiyle) gönderilen ve beşeriyetin bütün saadet düsturlarını hâvi en mukaddes ve en son kitâb-ı semâvidir. Din ve dünyanın nizâmını en iyi şekilde bildirir, kâinatın neden ve niçin yaratıldığ
kur'an şecere-i semavisi / kur'ân şecere-i semâvîsi
İlâhî, mukaddes Kur'ân ağacı.
kur'an-ı mukaddes / kur'ân-ı mukaddes
Mukaddes Kur'ân.
kütüb-ü mensuha-i semaviyye
İslâma ve bütün beşeriyyete gönderilen Kur'an-ı Kerim'den evvel eski peygamberlere gelen -Tevrat, İncil, Zebur- namlarındaki şimdi hükmü kalkmış olan mukaddes kitablar.
kütüb-ü mukaddese / كُتُبُ مُقَدَّسَه
Mukaddes kitablar.
Mukaddes kitaplar.
kütüb-ü mukaddese-i semaviye / kütüb-ü mukaddese-i semâviye / كُتُبُ مُقَدَّسَۀِ سَمَاوِيَه
Semâvî mukaddes kitaplar.
kütüb-ü münzele
Vahiy ile Cenâb-ı Hak tarafından indirilmiş, ihsan edilmiş mukaddes kitaplar.
kütüb-ü sabıka-i mukaddese
Geçmişteki (Kur'ân'dan önceki) mukaddes kitaplar.
kütüb-ü salife / kütüb-ü sâlife
Geçmişteki eski mukaddes kitaplar.
kütüb-ü semaviyye / kütüb-ü semâviyye
Mukaddes kitaplar. Tevrat, Zebur, İncil ve Kur'an.
leyali-i şerife / leyâlî-i şerife
Mübarek, mukaddes geceler.
ma'rifet-i kudsiye / مَعْرِفَتِ قُدْسِيَه
Mukaddes tanıma.
maani-i mukaddese / maanî-i mukaddese / maânî-i mukaddese
Mukaddes mânâlar.
Her türlü kusur ve noksandan yüce, mukaddes mânâlar.
maani-i mukaddese-i muhabbet / maânî-i mukaddese-i muhabbet
Sevgi ile ilgili mukaddes mânâları.
maden-i kudsi / mâden-i kudsî
Mukaddes, kutsal mâden, kaynak.
mahiyet-i kudsiye
Mukaddes mahiyet, özellik.
mahiyet-i kudsiye-i ahmediye
Hz. Muhammed'in (a.s.m.) mukaddes, kutsal mahiyeti, mânevî özü, gerçeği.
mahiyet-i mukaddese
Mukaddes mahiyet, özellik.
makdis
Mukaddes yer.
maneviyyat
Maddi olmayan kuvvet. Mânâ âlemine âit olanlar. Dinden, imândan, mukaddesât ve imândan gelen kuvvet.
maneviyyun
Allah'a, dine, mukaddesata inanmış olanlar.
medhal
Girilecek taraf. Dahil olacak yer.
Giriş. Esere başlangıç. Önsöz. Mukaddeme.
medrese-i kudsiye-i ahmediye
Peygamberimizin mukaddes medresesi, okulu.
mekke
Hicaz'da Kâbe'nin bulunduğu en mukaddes şehrin ismidir. Aynı zamanda Hazret-i Peygamber'in (A.S.M.) doğduğu şehirdir.
Kabenin bulunduğu mukaddes şehir.
mekke-i mükerreme
İlk ismi Mekke olan bu şehire, Hz. Peygamber'in (A.S.M.) gelmesi ve Mukaddes Kâbe'nin putlardan temizlenmesi ile Mükerrem Mekke mânâsında bu isim verilmiştir.
memnuniyet-i mukaddese
Mukaddes memnuniyet; her türlü kusur ve noksandan uzak bir memnuniyet.
menkul
Nakledilen. Akli olmayıp mukaddes kitapla bildirilen.
Bir yerden başka yere taşınmış olan. Taşınabilen.
Anlatılan.
menşur-u mukaddes
Mukaddes ferman.
Mukaddes ferman. (Kelime-i şehadet kastedilmektedir)
mertebe-i kudsiye
Mukaddes mertebe, yüce derece.
mertebe-i ulya-yı akdes / mertebe-i ulyâ-yı akdes
Yüce ve mukaddes mertebe, derece.
mescid-i aksa / mescid-i aksâ
Kudüs'te Süleymân aleyhisselâm tarafından yaptırılan mescid. Beyt-i Mukaddes (Makdis).
Kudüs'te Hz. Süleyman tarafından yaptırılan mukaddes mescid.
mescid-i haram
Mekke-i Mükerreme'de ve içinde Kâbe'nin bulunduğu en büyük, mukaddes ibadet yeri.
mesruriyet-i kudsiye
Mukaddes sevinç.
mev'ud
Söz verilmiş. Vaadedilmiş. Vâdeli. Vadesi muayyen ve mukadder olan.
Evvelden takdir olunmuş.
milliyet-i mukaddese
Mukaddes islâmiyet milliyeti.
mişna / mişnâ
Yahûdîlerin Tevrât'tan sonra mukaddes kabûl ettikleri Talmûd kitâbının iki kısmından biri.
mizmar
Düdük, kaval.
Mukaddes Zebur Kitabının her bir suresi.
Hançere, nefes borusu.
muhabbet-i mukaddese
Mukaddes muhabbet; her türlü kusur ve noksandan yüce bir sevgi.
mukaddemat
(Mukaddeme. C..) Başlangıçlar. Mebde'ler. İleride bulunanlar.
mukaddemat-ı isna aşer / mukaddemat-ı isnâ aşer
Muhakemat isimli eserin ilk bölümünde yer alan ve on iki mukaddemenin bulunduğu "Birinci Makale" bölümü.
mukaddeme-i haşriye
Haşrin mukaddemesi; Dokuzuncu Şuâ.
mukaddeme-i istisnaiye
Man: İçinde istisnâ edatı olan evvelki kaziye. "Eğer güneş doğarsa gündüz olacak. Güneş doğmuştur." kaziyelerinde: "Eğer güneş doğarsa" kaziyesi Mukaddeme-i istisnâiyedir.
mukaddeme-i salise
Üçüncü mukaddeme.
mukadderat
(Tekili: Mukadder) Kader. Ölçü ve miktarı tâyin olunan şeyler. Alın yazısı.
mukaddesat / mukaddesât / مُقَدَّسَاتْ
Mukaddes olan şeyler, kutsal değerler.
(Tekili: Mukaddes) Kudsi olanlar. Mukaddes olanlar.
Mukaddes şeyler.
mukaddesat-ı ahlakiye / mukaddesat-ı ahlâkiye
Ahlâka dayanan mukaddes şeyler.
mukaddesat-ı semaviye
İlâhî emre ve vahye dayanan mukaddes şeyler.
mukaddimat
(Tekili: Mukaddime) Mukaddimeler. İlk gelenler. İlk sözler.
mukaddirane / mukaddirâne
Takdir edercesine, kıymetini bilircesine, kıymetine göre sıralarcasına. Mukaddire yakışır hâlde.
(Farsça)
mukaddirin / mukaddirîn
(Tekili: Mukaddir) Kıymet ve paha biçenler. Takdir edenler.
mukaddiru'n-nur
Bütün nurların miktarlarını takdir eden Nurların Mukaddiri, Allah.
müna
(Minâ) Arzular.
Birinin yerine kaim-i makam olmak, birinin yerine geçmek.
Suya giden yol.
Mekke-i Mükerreme'de hacıların kurban bayramında kurban kestikleri ve şeytan taşladıkları mukaddes yer.
münezzeh / منزه
Mukaddes, temiz.
müsemma-yı akdes / müsemmâ-yı akdes / مُسَمَّايِ اَقْدَسْ
En mukaddes isimlerle isimlendirilen.
musevilik / mûsevîlik
Allahü teâlânın Mûsâ aleyhisselâm vâsıtasıyla İsrâiloğullarına gönderdiği din. Mukaddes (ilâhî) kitabı Tevrâttır. Îsâ aleyhisselâma kadar olan peygamberler bu dîni insanlara tebliğ ettiler. Îsâ aleyhisselâmın gelmesiyle Mûsevîlik dîninin hükmü kaldır ıldı.
müste'nife
Gr: Evvelki cümlelerle bağlı olmayıp ilerdeki veya mukadder olan suallere cevap teşkil eden cümle.
müzdelife
Mekke'de Arafat ile Mina arasında bulunan mukaddes bir yer.
Kâbede mukaddes bir yer.
nazil olmak / nâzil olmak
Yukardan aşağıya inmek; mukaddes kitabların vahiy yoluyla peygamberlere gönderilmesi.
nebiyy-i akdes
Kusur ve noksandan yüce, mukaddes nebî, peygamber; Hz. Muhmmed.
nesib
Asil kadının vasfı.
Edb: Kasidenin âşıkâne olan mukaddemesi.
rabıta-i kudsiye
Mukaddes bağ.
ravda-i mukaddese
Mukaddes bahçe. Peygamber efendimizin sallallahü aleyhi ve sellem Medîne-i münevveredeki mescidinin içinde kabr-i şerîfi ile mescidin o zamanki minberinin arasında kalan mübârek mekân, yer.
ravda-i mutahhera
Temiz bahçe. Medîne-i münevveredeki Peygamber efendimizin (sallallahü aleyhi ve sellem) mescidinin içinde bulunan ve Peygamber efendimizin kabr-i şerîfi ile mescidin o zamanki minberi arasında kalan 26 m. uzunluğundaki mübârek yer. Ravda-i mukaddese, Ravda-i mübâreke de denir.
revak-ı uhreviye
Âhirete açılan yer, mezar.
Cennet bahçesi. Âhiretin mukaddemesi.
ruh-ül emin
Cebrail Aleyhisselâm'ın iki ayrı ismi. Emin ve mukaddes ruh.
Allah'ın ism-i azamı.
İncil.
Kur'an.
sada-yı semavi / sadâ-yı semâvî
Semâvî ses; yüce ve mukaddes kaynaktan gelen ses.
sahret
Kudüs'te, Beyt-i Mukaddeste çok eski ve tarihi bir kaya. Bu kayaya "Hacer-i Muallak" da der. Hz. Peygamberin (a.s.m.) Mîrac Gecesinde bu kayadan Burak'a binerek semâya çıktığı hakkında rivâyet vardır.
sahretullah
Kudüs'te, Beyt-i Mukaddes'te çok eski ve tarihî bir kaya. Hazret-i Peygamber (A.S.M.), Mir'ac gecesinde bu kayadan uruc ettiği hakkında rivayet vardır. Bu kayaya "Hacer-i Muallak" da denir.
salabet
Metanet, katılık, sulbiyet.
Peklik, dayanma. Sağlamlık.
Mukaddesatı korumak hususunda cesaret, metanet ve sebat gibi sıfatlarla muttasıf olmak. (Bunun zıddı: Lâübalilik)
salif
Evvelce geçen, geçmiş. Mukaddem.
şecaat-i kudsiye
Mukaddes yiğitlik.
şelim
Şam yakınında bir beyt-i mukaddes.
sernüvişt
Yazı başlığı.
(Farsça)
Başa yazılan, alın yazısı. Kader, mukadderat.
(Farsça)
şevk-i mukaddes / شَوْقِ مُقَدَّسْ
Mukaddes bir şevk.
(Allah'a layık) Mukaddes istek, arzu.
seyf ibn-i ziyezen / seyf ibn-i zîyezen
Yemen padişahlarındandır. Hz. Muhammed'in (A.S.M.) bi'setinden evvel onun evsafını evvelki mukaddes kitaplarda görmüş ve iman etmiş ve müştak olmuştu.
sıfat-ı mukaddese / sıfât-ı mukaddese
Mukaddes sıfatlar.
sırr-ı kudsi / sırr-ı kudsî
Mukaddes, kutsal sır.
surre
Para kesesi, cüzdan. Osmanlı pâdişâhlarının her yıl hac mevsiminde Haremeyn-i şerîfeyn (Mekke ve Medîne) halkına ve buralarda geçici olarak bulunan müslümanlara, mukaddes yerlerin ve hac yollarının emniyetini sağlayan Mekke şeriflerine ve Hicaz bölge sindeki diğer idârecilere gönderdikleri para ve d
sürur-u mukaddes / sürûr-u mukaddes / سُرُورِ مُقَدَّسْ
Mukaddes bir sevinç ve ferahlık.
(Allah'a layık) Mukaddes sevinç.
şuun-u mukaddese / şuûn-u mukaddese
Cenâb-ı Hakkın yüce sıfatlarının mahiyetlerinde bulunan ve onları tecelliye sevk eden Zâtına ait mukaddes özellikler.
şuun-u zatiye-i rabbaniye / şuûn-u zâtiye-i rabbâniye
Cenâb-ı Hakkın yüce sıfatlarının mahiyetlerinde bulunan ve onları tecelliye sevk eden Zâtına ait mukaddes özellikler.
şuunat / şuûnât
İşler, faaliyetler; Cenâb-ı Hakkın yüce sıfatlarının mahiyetlerinde bulunan ve onları tecellîye sevk eden Zâtına ait mukaddes özellikler.
İşler, faaliyetler
Cenâb-ı Hakkın yüce sıfatlarının mahiyetlerinde bulunan ve onları tecellîye sevk eden Zâtına ait mukaddes özellikler.
şuunat-ı mukaddese / şuûnât-ı mukaddese
Allah'ın tertemiz ve noksansız olan işleri, mukaddes özellikleri.
tabu
(Polinezya dilinden) Var olduğu sanılan, mukaddes hususiyetlerinden dolayı dokunulamıyan. Uğursuz ve korkunç olan şey.
tabut-i sekine / tâbût-i sekîne
İsrâiloğullarının, içinde mukaddes emânetleri sakladıkları ve Mûsâ aleyhisselâmdan beri nakledilerek gelen altın kaplamalı sandık.
takaddes
Mukaddes olsun (mânasında).
takaddüs
Mübarek kılmak. Kudsî kılmak.
Çok temiz olma.
Mukaddes olma.
takdis
Mukaddes tanıma.
Büyük hürmet göstermek. Mukaddes bilmek.
Cenab-ı Hakk'ın kusursuz, pâk ve her hususta noksansız olduğunu bildirmek, söylemek ve Allah'a (C.C.) şükretmek.
takdiskar / takdiskâr
Takdis eden, mukaddes ve kusurlardan uzak olduğunu ifade eden.
talmud / talmûd
Yahûdîlerin Tevrât'tan sonra mukaddes kabûl ettikleri, sözlü emirlerin toplandığı Mişnâ ve Gamâra olmak üzere iki kısımdan meydana gelen kitap.
tekadir
(Tekili: Takdir) Mukadderât. Alınyazıları.
İhtimâller.
temhid
(Mehd. den) Döşeme, yayma, düzeltme.
İskân etme.
Bir maddede özür, bahane beyan eylemek.
Özür sahibinin özrünü kabul ile tasdik eylemek.
Serd etme, izah etme, arz etme.
Mukaddeme yapma. Hazırlama.
teslis akidesi / teslis akîdesi
Üçleme; Hıristiyanların Allah'ın baba, oğul ve mukaddes ruh olmak üzere üç varlıktan mürekkep olduğuna inanmaları.
tevrat
Hz. Musâ Aleyhisselâm'a nâzil olan kitab-ı mukaddesin nâm-ı celili. (Hakiki Tevrat, Kur'an-ı Kerim ile barışıktır. Şimdiki ise, çok yerleri değiştirilmiş, tahrif edilmiştir. Bu kitabın aslından az bir şey kalmıştır. Aklı başında ve İslâmiyeti, Kur'an-ı Kerim'i tetkik eden Yahudiler de hidayeti seçmi
Hz Mûsâ'ya (a.s.) indirilen mukaddes kitap.
ulum-u nakliye
Hadis, tefsir, fıkıh gibi ve mukaddes kitaplardan nakil olunan ve rivâyet üzerine kurulmuş olan ilimler.
umre
Hac günleri dışında yapılan Kâbe ve diğer mukaddes yerlerin ziyareti.
Ziyâret. Hac mevsimi dışında Kâbe'yi ve Mekke ve Medine'deki mukaddes yerleri ziyaret etmek. Ist: Kâbe-i Muazzama'yı tavaftan ve Safâ ile Merve denilen iki mukaddes mevki arasında sa'yetmekten ibarettir. Farz olan hacca Hacc-ı Ekber denildiği gibi, Umreye de Hacc-ı Asgar denilir. Cuma gününe tevafuk
ünvan
İsim. Lâkab. Adres.
Önsöz, mukaddeme.
vazife-i kudsiye-i imaniye
Mukaddes iman vazifesi, kutsal imanî görev.
vazife-i kudsiye-i kur'aniye / vazife-i kudsiye-i kur'âniye
Mukaddes Kur'ân hizmeti.
zat ve sıfat ve şuun-u ilahiye / zât ve sıfât ve şuûn-u ilâhiye
Allah'ın Zât, sıfat ve mukaddes özellikleri.
zat-ı akdes / zât-ı akdes / ذَاتِ اَقْدَسْ
En mukaddes zât.
zat-ı kudsi / zât-ı kudsî
Mukaddes zât; Hz. Muhammed.
zat-ı mukaddese-i ilahiye / zât-ı mukaddese-i ilâhiye
Allah'ın mukaddes zâtı.
zebur / zebûr
Kitap. Mektub.
Peygamber Hz. Dâvud'a (A.S.) vahiy ile gelen mukaddes kitabın adı.
Dört büyük kitabdan biri. Dâvûd aleyhisselâma indirilen mukaddes kitâb.
zemzem
Kâbedeki mukaddes su.
En Çok Aranan Osmanlıca Kelimeler
kut'ül amare
ruhban
münib
lev
ram olmak
şegaf
tercüman-ı beliğ
inantab
terceme
tercüme
En Son Aranan Osmanlıca Kelimeler
Şuriş
neva
tamam
düci
musir
müzik
lağıb
lütne
idare-i maişet
misli
En Son Aranan Türkçe Kelimeler
mukadd
kirpi
I
çalışmak
mêva
Nakış
müzik
KOYUN SÜRÜSÜ
Karınız
namil