Menu
İletişim
LUGGAT
OSMANLICA TÜRKÇE SÖZLÜK
{ lügât . lügat . لغت }
Arapça ve Farsça yazımları, Osmanlıca okunuşları
ve detaylı açıklamaları ile birlikte.
Arama yapmak istediğiniz kelimeyi girip
karşılığını bulmak istediğiniz "
OSMANLICA ARA
" ya da "
TÜRKÇE ARA
" butonlarına tıklayın.
İfadenin içinde geçtiği kelimeleri de göster.
Türkçe - Osmanlıca Sözlük
'te
meslek
ifadesini içeren
85
kelime bulundu...
ahlaf / ahlâf
Halefler; meslek, san'at, ilim gibi benzer şeylerde, sonra gelenler.
aktivizm
Hakikatin, düşüncede kalmasından ziyade, hayat ve fiile intikalini ve bütün ilimlerin, cemiyetin gelişmesine hizmet etmesini isteyen ve böylece iradenin faaliyet ve tesirliliğini açıklayan felsefî bir meslek.
alevi / alevî
Hazreti Ali sevgisini meslek kabul eden.
argo
Bir meslek veya topluluk sınıfı arasında kullanılan özel söz.
(Fransızca)
Mc: Serserilerin ve külhanbeylerin kullandığı söz veya deyim.
(Fransızca)
asfiya
Sâfiyet, takvâ ve kemâlât sâhibi ve Peygambere (A.S.M.) vâris olup, onun meslek ve gayelerini ihyaya ve tatbike çalışan muhakkik zatlar.
bukalemun
Bulunduğu yerin rengine giren, fare büyüklüğünde, böcek yiyen bir hayvan.
(Farsça)
Mc: Sık sık fikir ve kanaat veya meslek değiştiren.
(Farsça)
cevaz
Müsaadeli. Ruhsat, izin. Câiz olma.
Yol, tarik ve meslek.
dalalet-pişe / dalâlet-pîşe
Sapıklığı ve inançsızlığı meslek edinmiş.
der tarik-ı acz-mendi / der tarîk-ı acz-mendi
Âcizliği kendine meslek edinenin gittiği yol.
ehl-i fen ve felsefe
Fen ve felsefe ilimlerini meslek edinenler.
ehl-i ihtisas
İhtisas sahibi olan kimseler. Bu kişiler yalnız kendi meslekleriyle uğraşırlar, çeşitli meslek ve meselelerle fikirlerini dağıtmazlar.
ehl-i ilhad
Doğru meslek ve dinden, Hak yolundan çıkıp bâtıl yola sapan, imansızlar, dinsizler.
(Farsça)
ekol
Bir fikir üzerine kurulu okul, meslek.
esas-ı meslek
Bir meslek ve metodun üzerine bina edildiği temel.
eslaf / eslâf
Selefler; meslek, san'at, ilim gibi benzer şeylerde önce gelenler.
etrika
(Tekili: Tarik) Tarikler, yollar, caddeler.
Sebepler, vesileler, vasıtalar.
Maişeti te'min etmek için tutulan meslekler, geçinmek için yapılan işler.
halef
Bir meslek veya konumda öncekilerin yerine geçenler.
harif / harîf / حریف
(Hırfet. den) Meslekdaş, san'at arkadaşı. Teklifsiz dost.
Herif, âdi insan.
Rakip.
(Arapça)
Meslektaş.
(Arapça)
hasr-ı fikir
Bir şeye bütün fikrini vermek ve başka şeyle meşgul olmamak tarzı ve düsturu ile o şeyde veya meslekte mütehassıs ve muvaffak olmaya çalışmak. Bütün fikri çalışmayı bir şey üzerinde toplamak.
hasr-ı nazar
Sadece bir şeye bakıp dikkat etmek.
Yalnız bir mevzu veya meslek üzerinde çalışıp onda mütehassıs ve muvaffak olmaya çalışmak.
havayic-i asliyye / havâyic-i asliyye
İhtiyaç eşyâları. Temel ihtiyâçlar. Bir kimsenin yiyecek giyecek ve ev gibi ihtiyaç duyduğu lüzumlu maddeler ve evde kullanılan eşyâ ve âletler, hizmetçiler, binecek vâsıtası, meslek kitapları (din kitapları) ve ödeyeceği borçları.
hem-kün
Aynı cins işte çalışan, işleri ve meslekleri aynı olan. Meslekdâş.
(Farsça)
hemkar / hemkâr / همكار
Meslektaş.
(Farsça)
hiref / حرف
(Tekili: Hirfet) Meslekler, san'atlar.
Meslekler.
(Arapça)
hirfet / حرفت
(Çoğulu: Hiref) Meslek, san'at.
Sanat, meslek.
Meslek.
(Arapça)
hokkabaz
Elçabukluğu ile birtakım şaşırtıcı oyunlar göstermeyi kendine meslek edinmiş kişi.
Mc: Başkalarını aldatarak yalan ve hile ile iş çeviren kimse.
hukukçu
Hukuk mütehassısı. Hukuku meslek edinen kimse. Avukat, müdde-i umumi "savcı" ve hâkim.
hurufiye
Fazlullah-ı Hurufi adında birinin kurduğu bâtıl bir meslektir. Harflerden kendilerince manalar çıkarıp, dine aykırı iddiaları olan bir dalâlet fırkasıdır.
hüsn-ü tedbir
İyi düşünülerek tutulan yol. Tefekkür ile tasmim etmek, ihtiyar olunacak meslek ve harekete karar vermek.
Bir kimseden bir haberi nakil ve rivâyet eylemek.
Bir şeye iyi muvaffak olmak için o işe muvafık ve hesaplı hareket etmek.
ihtilaf-ı meslek / ihtilâf-ı meslek
Mesleklerin farklılığı.
iktina'
Yığma, biriktirme.
Çalışarak kazanma.
Meslek edinme.
Tuzak kurup avlanma.
İmsak etme.
Sermâye verme.
isr
Alâmet. Nişane.
Ayak izi.
Yol. Meslek.
Başlamak ve azimet etmek.
kariyer
Bir insanın kendisini hasretmiş olduğu meslek.
(Fransızca)
Bir meslekte alınan merhalelerin bütünü.
(Fransızca)
komiser
Emniyet teşkilâtının meslek dereceleri içinde yer alan ve en az lise tahsilini yapmış, polis enstitüsünün orta ve yüksek kısmını tamamlamış üniformalı veya sivil memur.
(Fransızca)
kutb
(Kutub) Dünyanın şimâl veya cenub uçları. (Güney ve kuzey taraflarının son kısımları.)
Elektrik cereyânını meydana getiren veya mıknatısın uçlarından her biri.
Dini bir meslek veya grubun başı. Bir çok müslümanların kendisine bağlandıkları azim ve büyük evliyaullahtan zamanın
maak
Meslek, mezheb.
Sığınacak yer.
mahrec
Çıkacak yer.
Ses ve harflerin ağızdan çıktıkları yer.
Mat: Bayağı kesirde çizginin altındaki sayı. (Payda)
Hususi bir meslek için adam yetiştirmeğe mahsus mekteb ve dâire. (Meselâ: Mekteb-i fünun-u harbiye zâbit mahrecidir.)
Tarik-i ilmiyede büyük bir pâyeye v
medaric
(Tekili: Medrec ve Medrece) Merdivenler.
Meslekler, yollar.
medrec
(Çoğulu: Medâric) Basamaklı yol. Merdiven.
Meslek.
Tarikat.
Dar yol. Dağ yolu.
menahic-i hükema / menahic-i hükemâ
Hakîmlerin, ilm-i kelâm âlimlerinin meslekleri ve gittikleri mânevi yollar.
menasim
(Tekili: Mensim) Yollar, tarikler, meslekler.
Alâmetler, izler, eserler, nişânlar.
mesalik / mesâlik
(Tekili: Meslek) Meslekler. Tutulan yollar. Süluk edilen yollar.
Meslekler, tutulan yollar.
Meslekler, ekoller, yollar.
mesalik-i fukaha / mesalik-i fukahâ
Fıkıh âlimlerinin meslekleri, tuttukları yollar.
mesalik-i fukeha / mesâlik-i fukehâ
Fıkıhçıların, İslâm hukuku âlimlerinin meslekleri, metot ve yolları.
meslek / مسلك
Yol, tarz.
(Arapça)
Sistem.
(Arapça)
Uğraşı, meslek.
(Arapça)
meslek-i ali / meslek-i âli
Yüce meslek.
meslek-i batıla / meslek-i bâtıla
Bâtıl ve haktan uzak yol, yanlış meslek.
meslek-i hakiki / meslek-i hakikî
Gerçek meslek, yol ve metot.
meslek-i müteassife
Sapık, azgın meslek.
Sapık meslek.
meslek-i nurani / meslek-i nuranî
Nurlu meslek, metod.
meslek-i sakim / meslek-i sakîm
Hasta meslek, hastalıklı yol.
meslek-i tevafukiye
Tevafuku, bilgi kaynağı olarak kabul eden meslek, yöntem.
mesleki / meslekî
(Meslekiyye) Meslekle alâkalı. Mesleğe ait.
meşreb / مَشْرَبْ
Meslek, yol.
mezheb
Yol. Gidilen yol. Tutulan çığır.
Dinin esaslarında ve esas temel mes'elelerde bir olmakla beraber, teferruatta bazı muhtelif mes'eleler olması sebebiyle birbirinden az farklı müctehidlerin yolları. Müctehidlerden, kendilerine tâbi olunanların seçtikleri meslekleri. Füruatta Hanefi ve
minhac / minhâc
Meslek. Yol. Açık ve belli yol.
(Farsça)
Büyük ve işlek cadde.
(Farsça)
Yol, meslek.
Yol, meslek, metod.
mümaşat
Birlikte hoş geçinmek.
Bir maslahat yolunu takib etmek.
Meslek işlerinde tesviye, tervic ve idare etmek.
Karışmamak.
Başkalarının zarar vermeyen fikirlerine uyarcasına hareket etmek ve sulh u salâh üzere durmak. Uygunluk.
münselik
(Silk. den) Bir yola girip orada giden. Bir tarikata girmiş. Bir meslek tutmuş.
müşagabe
Demegoji; tartışma ve eleştiriyi meslek kabul edenlerin yolu.
mütehassıs
Bir işin hakikatını, içyüzünü çok iyi bilen. Bir meslekte mahir olan.
Has ve mahsus olan.
İhtisas sâhibi, uzman. Bir işin hakîkatini, iç yüzünü çok iyi bilen, bir ilim dalında veya meslekte mâhir olan.
pir / pîr
Yaşlı, ihtiyar.
(Farsça)
Reis.
(Farsça)
Bir tarikatın kurucusu.
(Farsça)
Herhangi bir meslek ve san'atın başlatıcısı, te'sis edicisi.
(Farsça)
Reis; herhangi bir meslek veya sanatın kurucusu, başlatıcısı.
pişdar
Öncü. Harpte ileriden düşmana gönderilen askerler.
(Farsça)
Önde giden. Önayak olan.
(Farsça)
San'at, meslek.
(Farsça)
Kumandan.
(Farsça)
Mc: Yüzsüz. Yüzsüzlükle iş beceren.
(Farsça)
pişe / pîşe / پيشه
İş, kâr. Meşguliyet.
(Farsça)
Alışkanlık, huy, âdet.
(Farsça)
Meslek, san'at.
(Farsça)
"Huy edinmiş, alışmış" anlamlarına gelir ve birleşik kelimeler yapılır. Meselâ: Hasenât-pişe : İyi şeyleri âdet edinmiş olan.
(Farsça)
Meslek.
(Farsça)
Sanat.
(Farsça)
Huy.
(Farsça)
pişegan / pişegân
(Tekili: Pişe) Meslekler, san'atlar. İşler.
(Farsça)
Huylar, âdetler, tabiatlar.
(Farsça)
pişekar / pîşekâr / پيشه كار
Sanatçı.
(Farsça)
Meslek sahibi.
(Farsça)
Ortaoyununda oyunu başlatan sanatçı.
(Farsça)
rah
(Reh) Yol. Tarz. Usûl. Meslek.
(Farsça)
sahir-pişe
Sihirbazlığı meslek edinmiş olan.
(Farsça)
şakile
Yol. Tarik. Meslek.
Yaradılış. Tıynet. Seciye. Mizac. Bir kimsenin yaratılışının temel hususiyeti.
san'at
Zanaat, ustalık; bir şey hakkındaki yöntemlerin tamamı; meslek kurallarının tümü.
sebat
Yerinden oynamamak, dayanmak. Kararlı olmak.
Sözde durmak, ahde vefâ etmek. İman ve İslâmiyete hizmette, Allah'a ibadet ve taatta sâbit ve berkarar olmak.
Bir meslekte, meşru bir kanaatte veya bir fikirde kararlı bulunmak, sağlamlık göstermek.
şevakil
(Tekili: Şâkile) Tarikler, yollar. Mezhebler, tarikatlar, meslekler. Şâkileler.
şia
Şiiler, Hazreti Ali sevgisini meslek kabul edenler.
şiar / şiâr / شعار
Slogan.
(Arapça)
İşaret.
(Arapça)
Şiâr edinmek:
Slogan haline getirmek, meslek edinmek.
(Arapça)
silk / سلك
Dizi.
(Arapça)
İplik.
(Arapça)
Meslek.
(Arapça)
sırat-ı müstakim
En doğru yol, İslâmiyet yolu. Hak yolu. Allah'ın râzı olduğu en doğru yol. Peygamberlerin, evliya ve sâlihlerin, sıddıkinlerin gittikleri meslek.
sofizm
Fls: Sofestaiye. Safsatacılık. Alemde hakikat olarak hiç bir şey tanımayan ve hakikatı araştırmaktan sarf-ı nazar ederek zevk ü safâ ve şiir gibi şeylerle eğlenmeği tercih eden bâtıl bir meslek. İnâdiye, indiye ve Lâedriye "Septizm" adlarıyla üç kısma ayrılırlar. (Mesail-i İlm-i Kelâm'dan)
(Fransızca)
staj
Mesleki bilgisini artırmak maksadıyla başka birinin nezareti altında yapılan çalışma.
(Fransızca)
taraik
(Tekili: Tarikat) Tarikatlar, meslekler.
tarik / tarîk / طریق
Yol. Tarz, usûl.
Vâsıta. Meslek.
Bir maksada nâil olmak için icrâsı lâzım olan husus veya bu hususların hey'et-i mecmuası.
Yol. Meslek, tarz.
Yol.
(Arapça)
Yöntem.
(Arapça)
Meslek.
(Arapça)
Tarikat.
(Arapça)
tasavvuf
Dinin ruhsal hayatla ilgili yönünü konu edinen bilim veya meslek.
tebayün-i mesalik
Mesleklerin farklılığı.
tezkere
(Tezkire) Pusula.
Herhangi bir iş için izin verildiğini bildirmek üzere alınan resmî vesika.
Bazı meslek sahipleri için yazılan, o şahsın şahsî ve meslekî durumu hakkında bilgi. Biyografi.
turuk
(Tekili: Tarîk) Yollar, tarikler. Meslekler. Usuller.
Aygırlanmak.
verze
Meslek, san'at, iş.
(Farsça)
vetair
(Tekili: Vetire) Meslekler, yollar.
En Çok Aranan Osmanlıca Kelimeler
kut'ül amare
ruhban
münib
lev
şegaf
tercüman-ı beliğ
inantab
terceme
tercüme
ram olmak
En Son Aranan Osmanlıca Kelimeler
Karan
mahkûmiyet
Hiss-i Kable'l-vukû
hevâ vü heves
Eyza
MESTÛR
sefine-i Rabbani
hadim-ül lezzat
ebu la
çay
En Son Aranan Türkçe Kelimeler
meslek
Çeviri
Ateş
ziyaret etmek
GEMİ
Mesh
kahl
kusur
Refak
eskiş