REKLAM ENGELLEMEYİ GERİ ALMA KODU BURADA BAŞLAR --> REKLAM ENGELLEMEYİ GERİ ALMA KODU BURADA BİTER -->

LUGGAT
OSMANLICA TÜRKÇE SÖZLÜK

{ lügât . lügat . لغت }

Arapça ve Farsça yazımları, Osmanlıca okunuşları 
ve detaylı açıklamaları ile birlikte.

Arama yapmak istediğiniz kelimeyi girip
karşılığını bulmak istediğiniz "OSMANLICA ARA" ya da "TÜRKÇE ARA" butonlarına tıklayın.
Türkçe - Osmanlıca Sözlük'te mes'uliyet ifadesini içeren 18 kelime bulundu...

a'ba

  • Ağırlıklar, yükler, mes'uliyetler.
  • Sandık.

adem-i mes'uliyet

  • Mes'uliyetsizlik, sorumsuzluk.

anonim

  • yun. Yapıcısının adı belirtilmeyen eser.
  • Sermayesi hisselere bölünerek, her ortağın mes'uliyet ve salâhiyeti sermayedeki hissesiyle orantılı bulunan ortaklık, şirket.

ev-kema kal

  • Söylediği gibi. Söylendiği gibi.
  • Hadis-i Şerifi lâfzı ile aynen nakletmekte bir hata olmuşsa, mes'uliyetten kurtulmak için bu kelâm söylenir. "Bu naklettiğim hadisin metninde yanlışım varsa Peygamber (A.S.M.) aslında nasıl söylemiş ise aynen onu kastediyorum" demektir.

güsiste-mehar

  • (Güsisteinan) Yuları kopmuş.
  • Mc: Kayıtsız, mes'uliyetsiz, başıboş.

hamele-i mümtesil

  • Aldığı emri imtisal edip yüklenen, mes'uliyeti üzerine alan.

hile-i şer'iye

  • Müşkül bir mes'eleyi, şer'i esaslar üzeri, hazakatla hall ve izah etmek ve şer'an muahaze ve mes'uliyeti mucib olmayacak surette te'vilini bulmaktır. Bu tabir kanuna, yani şeriata karşı irtikâb edilen, hile, oyun, aldatma veya şer'î bir hükmü bertaraf etmek mânasına olmayıp, ancak karışık bir durumu

ihtisab

  • Hesab sorma, mes'uliyet.
  • İhtisab dâiresinin aldığı vergi.
  • Emr-i bilma'ruf nehy-i an-ilmünker vazifesi,
  • Ceza.
  • Eskiden belediye işlerine bakan memurun işi ve dâiresi.

imtiyaz

  • Diğerlerinden ayrılmak. Farklı olmak, benzerlerinden ayrılmak.
  • Resmi veya hususi izin.
  • Masraflı veya mes'uliyetli bir işin başkaları yapmamak üzere bir şahıs veya şirket yahut da bir hey'ete tahsis edilmesi.

kavvam

  • Nezaret ve muhafaza eden kimse. İşlerin mes'uliyetini üzerine alıp iyi idare eden.

kefalet / kefâlet

  • Kefillik. Kefîl olmak. Bir kimsenin, borcunu ödememesi, taahhüdünü (verdiği sözü) yerine getirmemesi hâlinde onun yerine borcu ödemeği, sözü yerine getirme mes'ûliyetini (sorumluluğunu) alacaklıya karşı üzerine almak.

layüs'el / lâyüs'el

  • Mes'uliyetsiz. Mes'ul tutulamaz. Sorumsuz.

limited

  • Mes'uliyetleri, koydukları sermayeye göre hudutlu olan ortaklık.

mela'a / mela'â

  • Meşveret.
  • Cemaat. Güruh.
  • Bir kavmin ileri gelen mes'uliyetli şahısları.
  • Huy, ahlâk.
  • Doldurmak.

mes'ul

  • Yaptığı iş ve hareketlerden hesap vermeğe mecbur olan. Mes'uliyetli. Bir işin idâresi kendisine âit olan.
  • Ceza verilmiş olan.

teşrii masuniyyet / teşriî masuniyyet

  • (Masuniyyet-i teşriiye) Milletvekillerinin Meclis'te izhar ettikleri fikir ve verdikleri reylerden, mes'uliyete tâbi olmamaları.

uhde

  • Bir işi üzerine alma. Söz verme.
  • Ahidnâme. Bir kimsenin üstünde olan iş veya şey.
  • Mes'uliyet hududu.
  • Ric'at ve taalluk dâiresi.
  • Becerme, yapma.
  • Mes'uliyet, sorumluluk.

vebal

  • Günah. Zarar. Ziyan. Şiddet. Ağırlık. Azab. Doğru olmayan bir hareketin manevî mes'uliyeti.

 

Bağış Yapmak İçin Tıklayın