Menu
İletişim
LUGGAT
OSMANLICA TÜRKÇE SÖZLÜK
{ lügât . lügat . لغت }
Arapça ve Farsça yazımları, Osmanlıca okunuşları
ve detaylı açıklamaları ile birlikte.
Arama yapmak istediğiniz kelimeyi girip
karşılığını bulmak istediğiniz "
OSMANLICA ARA
" ya da "
TÜRKÇE ARA
" butonlarına tıklayın.
İfadenin içinde geçtiği kelimeleri de göster.
Türkçe - Osmanlıca Sözlük
'te
merkez
ifadesini içeren
148
kelime bulundu...
a'sab-ı muharrike / a'sâb-ı muharrike
Hissi, duyguyu vücuttaki haber merkezine bildiren sinirler. Hareket ettirici sinirler.
adem-i merkeziyet-i siyasiye
Siyasî olarak yerinden yönetim; bir ülke sınırları dahilinde bulunan eyâlet ve bölgelerin tek merkezden değil, yerel yönetimler tarafından idare edilmesi.
aktar / aktâr
(Tekili: Kutr) Kuturlar. Çaplar. Dâirenin merkezinden geçen doğru hatlar.
Her taraf.
Güzel kokulu yağlar vesaire satan adam. Güzel kokular tâciri.
Ecza, ilâç satan adam.
Mahalle aralarında bazı baharatla iğne, iplik vesaire satan satıcı.
Kuturlar, çaplar, dairenin merkezinden geçen hatlar, bölgeler, taraflar. Her taraf.
ani'l-merkeziye
Merkezden dışa doğru.
arş-ı ilahi / arş-ı ilâhî
Cenâb-ı Hakkın büyüklük ve yüceliğinin tecelli ettiği yer (kâinatın egemenlik ve yönetim merkezi).
astane
Eşik, atebe.
(Farsça)
Paytaht.
(Farsça)
Mânevi büyüklerin kabri.
(Farsça)
Büyük tekke.
(Farsça)
Merkez. (Osmanlı İmparatorluğunun merkezi olması münasebetiyle İstanbul manasına da gelir.)
(Farsça)
başkent
Başşehir. Bir devletin idare merkezi olan şehir. Devlet merkezi. Payitaht.
(Türkçe)
beden
(Çoğulu: Ebdân) Gövde, vücut, ten.
Vücudun kol, bacak ve baş gibi ayrıca kısımlarından başka diğer merkezi kısmı.
Ağacın dal ve budaktan başka olan kısmı, kütük.
Kale bedeni.
bedre
Eğirdir-Barla yolu üzerinde merkeze 11 km mesafede, Eğirdir gölü kenarında bulunan bir köydür.
beyin
Kafatasının en büyük kısmını kaplayan, kalınca ve dayanıklı üç zarla örtülmüş olan bir sinir merkezidir. Yumuşak ve beyazımsı bir kitle olan beyin, duygu ve bilgi merkezidir. Ak ve boz maddeden yapılmıştır ve iki yarım küre olarak yaratılmıştır. Yarım kürelerden birinde bir arıza sebebiyle bu merkez
(Türkçe)
beyincik
Art kafa çukurunda beyin kökünün üst arka kısmında bulunan merkezi sinir sisteminin bir organıdır. Mühim bir görevi, hareketlerimizin âhenk içinde olmasını sağlamaktır.
beylik
Merkeze tam bağlı olmayarak bir beyin yönetimi altındaki ülke, emirlik, emaret, mirlik.
beyzat-ül islam
İslâm milleti.
İslâm'ın yayıldığı saha, İslâm ülkesi.
İslâm'ın hakiki merkezi.
bıtane
Gizlenilen hâl. Gizli şey. Herkesin görüp bilmesi istenilmeyen ve aşikâr olmayan şey.
Mahrem, sırdaş.
Astar.
Bir şehrin ortası, merkezi.
cezair
(Tekili: Cezâyir) (Cezire) Cezireler, adalar.
Kuzey Afrikada Fas ile Tunus arasında olan ülke ve bu ülkenin merkezi olan şehir.
cum'a-i bala / cum'a-i bâlâ
(Yukarı Cum'a) Osmanlılar devrinde, Selânik Vilâyetinin Serez sancağındaki bir kaza merkezi.
daire
Resmi hükümet makamlarından her biri.
Yazıhane.
Büyük bir idare adamının makamı.
Ev veya apartman katı.
Bir manevi te'sirin hükmü geçtiği mahal.
Sınır içi.
Büro, büyük ev, konak.
Çember, düz yuvarlak şekil.
Mat: Merkezden aynı u
daire-i vahid
Tek daire, tek merkez (merkezî yönetim).
dar-ül hilafe / dâr-ül hilâfe
Hilâfet Merkezi. Halifenin bulunduğu yer. (Osmanlılar devrinde İstanbul idi ve bir ismi de Dersaâdet idi)
darül islam
(Dâr-ül İslâm) İslâmiyet merkezi. Müslümanların hâkim olduğu yer.
darülhilafe / dârülhilâfe / دارالخلافه
İstanbul.
(Arapça)
Halifelik merkezi.
(Arapça)
derbar-ı saadet-karar
İstanbul. (Osmanlılar devrinde İstanbul hilâfet merkezi olduğu için saadet kapısı diye tavsif edilirdi.)
devlet
Sınırları belli olan bir memleketin sahibi olan insanların kurduğu siyasî, hukukî, idarî mahiyetteki merkezî teşkilât. Devlet, teşekkül tarzı, takip ettiği esas siyaset, temsil ettiği hâkimiyet ve iktidarın mahiyeti bakımından çeşitlere ayrılır:1- Kapitalist Devlet: İktisadî siyasete, şahsî mülkiyet
devlet-medar
Büyüklük merkezi olan (hükümdar)
eflak
Osmanlı İmparatorluğu zamanında, Romanya'yı meydana getiren asıl ülke (Merkezi Bükreş'tir.)
egosantrizm
Psk: Benmerkezcilik. Zihnî gelişmenin ilk çocukluk safhası. Bebek büyüyüp kendi varlığı ile başka varlıkları ayırmaya başladığı zamanlarda kendine has bir düşünce tarzı ile düşünür. Sanki dünyada en önemli varlık kendisi, herşey onun emrine ve isteğine hazır olmalı. Annesi, babası, diğer insanlar ve
(Fransızca)
eksantrik
Lât. Merkezden uzakta kurulmuş.
Mat: İç içe olduğu hâlde merkezleri ayrı olan daireler.
Müstesna, taaccüb edilip şaşılacak, hayret verici.
evc
Bir şeyin en yüksek derecesi, en yüksek noktası. Zirve.
Koz: Seyyare mahreklerinin merkezden en uzak noktaları.
hadıyd
(Hazîz) Oturaklı, mütemekkin, yer.
Dağ eteği. Zir. Alçak yer.
Koz: Ayın veya başka bir seyyarenin mahreki üzerinde dünyaya en yakın bir mesafede bulunan nokta. Dünya ile diğer seyyarelerin güneşin merkezinden en uzak oldukları bir nokta.
hafıza / hâfıza
Hıfz etme (ezberleme) ve hatırda tutma kuvveti. His organları ile duyulmayan fakat duyulanlardan çıkarılan mânâları saklayan mânevî duygu merkezlerinden biri.
harim-i islam / harîm-i islâm
İslâmın mukaddes merkezi.
hatt-ı şakul / hatt-ı şâkul
Çekül doğrultusu. Yer çekimi istikametinde, dünyanın merkezine doğru.
Çekül doğrultusu; yer çekimi istikametinde yerin merkezine doğru uzanan hat.
hidroelektrik santralı
Su gücünü kullanarak elektrik üreten fabrika veya merkez.
hikmet-i atika
(Batlamyus'un) Dünya merkezli kâinat anlayışını kabul eden eski bilim ve felsefe.
iane-i cihadiye
Muharebe zamanında harbin icab ettirdiği fazla masrafları karşılamak ve yardım olmak için halktan alınan paralar. Miktarı, her mahallin iktidarı derecesine göre kaza ve liva üzerine merkezden tertib ve "tevzi defterleri"ne maktu' miktar olarak konulurdu. Bu çeşit vergi ve ianeler Tanzimat'tan sonra
icazet-i külli / icazet-i küllî
Vaktiyle Osmanlı serdarlarına ve sefirlerine müsâlaha, muahede akdi ve sair işler hakkında verilen mezuniyet. Tam salâhiyet demektir. Bu salâhiyeti alan kumandan veya sefir, üzerine aldığı işi merkezden sormaya ihtiyaç kalmadan maslahatın icabettirdiği ve kendi aklının erdiği vechile yapıp bitirirdi
ile'l-merkeziye
Merkeze doğru.
insaniyu'l-merkez / انسانى المركز
İnsan merkezli.
(Arapça)
istanbul
Türkiye'nin en büyük şehri ve Osmanlı İmparatorluğu'nun taht şehri (1453-1922). İslâm halifeliğinin son merkezi (1516-1924). Türklerden önce Bizans "Doğu Roma" İmparatorluğu'nun taht şehri idi (395-1453).
İstanbul ismi, Rumca şehre veya şehirde demek olan (İstin polin) tabirinden gal
istihbarat
Duyulup öğrenilenler. Alınan haberler.
Haber toplama merkezi.
istihsalat
(Tekili: İstihsal) Üretilen şeyler. Bir memleketin veya fabrika gibi faaliyet merkezlerinin çıkardığı, yetiştirdiği şeyler.
ka'be / kâ'be
(Kâbe) Dünyanın en kudsi ma'bedi. Beytullah, Beyt-ül Ma'mur, Beyt-ül Atik. Bütün mü'minlerin ibâdet esnâsında yöneldikleri merkez. Dört köşe olduğu için Kâbe denir. Bu mukaddes makamın etrafına Mescid-ül Haram ismi verilir. İçinde bir kısım olarak Makam-ı İbrahim mevcuddur. Burası İbrahim Aleyhissel
ka'be-i kemalat / kâ'be-i kemalât
Kemâlât kâbesi. Yâni herkesin teveccüh etmesi gereken en yüksek kemalât merkezi.
kabe-i irfan / kâbe-i irfan
İrfan zirvesi, merkezi.
kabe-i kemalat / kâbe-i kemâlât
Mükemmelliklerin kâbesi, olgunlukların merkezi.
kabe-i saadet / kâbe-i saadet
Saadet ve mutluluğa ulaştıran ana yön, merkez.
kadi iyaz / kadî iyaz
Lâkabı: Ebu-l Fadl bin Musa el Yahsabî'dir. Muhaddislerin meşhurlarından ve edebiyatçılardan olup, 476 hicrî tarihinde Site kasabasında doğmuş, sonra Endülüse geçerek Kurtuba'da ve diğer ilim merkezlerinde ilim tahsili yapmıştır. Daha sonra Site kasabasında uzun bir zaman durmuş, bir ara Garnata şeh
kal'a
Kale. Eskiden yapılan büyük merkezlerin ve şehirlerin bulunduğu etrafı duvarlarla çevrili ve düşmanın hücumundan muhafaza edilen yüksek yerlerde inşa edilmiş yapı.
Çobanın çantası.
Hurma ağacının dibinden kesilen taze fidan.
kalb
Vücudun kan dolaşımı merkezi. Yürek.
Gönül.
Herşeyin ortası.
Bir halden diğer bir hale çevirme. Değiştirme.
İmanın mahalli.
Fuâd, sıkt-ül ilim, tâbut-ül ilim, beyt-ül hikmet, via-i ilim de denilir. (Dâima değiştiği ve hareket halinde olduğu için kalb i
kalb-i sema / kalb-i semâ
Gökyüzünün kalbi, merkezi.
kalbgah / kalbgâh
Ordunun sağ ve sol kanadlarının ortası. Merkez bölümü.
(Farsça)
Canevi.
(Farsça)
karargah / karargâh
Karar verilen yer. Karar yeri.
(Farsça)
Askerî birlikte kurmay heyetinin toplandığı yer. Merkez.
(Farsça)
katar
Arabistan yarımadasında müstakil bir devlettir. İstiklâlini 1/1/1971 de ilân etmiştir. Hükümet merkezi Doha şehridir. Üç yanı denizle çevrilidir. Halkı müslümandır. Resmi lisanı Arapçadır.
katolik
Hıristiyanlıktaki mezheblerden biri. Roma kilisesinin kendine verdiği ad. Katolik kilisesine mensup kimse. Merkezi Roma'da (Vatikan'da) olup, rûhânî lideri papadır.
kaza / kazâ
Allah'ın ezeldeki hükmü
Kadılık (ilçe) merkezi.
Kadılık etme işi, mahkemenin kararı, hükmü.
Yapma, yapılma, işleme.
İstemeden yapılmış bir kötülük.
kiyan
Merkez.
(Farsça)
Yıldız, seyyâre.
(Farsça)
küre
(Kürre yanlıştır) Yuvarlak cisim.
Şeklin sathındaki bütün noktalar merkeze aynı uzaklıktadır. Dünya da yuvarlak olduğundan "Küre-i arz" denilmiştir. "Küre-i zemin" de denir.
kürsi
Oturulacak yüksekçe yer. Câmilerde vâizin, medreselerde müderrisin oturduğu yer.
Taht, serir. Erike. Koltuk.
Kaide.
Merkez.
Vazife.
Saltanat, kudret ve mülk.
Başkent, hükümet merkezi.
Mânevi makam.
Arş'ın altına bir semâ tabakas
kut'ül amare / kut-ül amare / كوتول امار
Kut'ül Amare ne demektir?
Yeni kurulan Osmanlı 6. Ordusu'nun Komutanlığı'na atanarak 5 Aralık'ta Bağdat'a varan Mareşal Colmar Freiherr von der Goltz Paşa'nın emriyle Irak ve Havalisi Komutanı Miralay (Albay) 'Sakallı' Nurettin Bey'in birlikleri 27 Aralık'ta Kut'u kuşattı. İngilizler Kut'u kurtarmak için General Aylmer komutasındaki kolorduyla hücuma geçti ancak, 6 Ocak 1916 tarihli Şeyh Saad Muharebesi'nde 4.000 askerini kaybederek geri çekildi. Bu muharebede 9. Kolordu Komutanı Miralay 'Sakallı' Nurettin Bey görevinden alındı ve yerine Enver Paşa'nın kendisinden bir yaş küçük olan amcası Mirliva Halil Paşa (Kut) getirildi.
İngiliz Ordusu, 13 Ocak 1916 tarihli Vadi Muharebesi'nde 1.600, 21 Ocak Hannah Muharebesi'nde 2.700 askeri kaybederek geri püskürtüldü. İngilizler mart başında tekrar taarruza geçti. 8 Mart 1916'da Sabis mevkiinde Miralay Ali İhsan Bey komutasındaki 13. Kolordu'ya hücum ettilerse de 3.500 asker kaybederek geri çekildiler. Bu yenilgiden dolayı General Aylmer azledilerek yerine General Gorringe getirildi.
Kut'ül Amare zaferinin önemi
Kût (kef ile) veya 1939’dan evvelki ismiyle Kûtülamâre, Irak’ta Dicle kenarında 375 bin nüfuslu bir şehir. Herkes onu, I. Cihan Harbinde İngilizlerle Türkler arasında cereyan eden muharebelerden tanır. Irak cephesindeki bu muharebeler, Çanakkale ile beraber Cihan Harbi’nde Türk tarafının yüz akı sayılır. Her ikisinde de güçlü düşmana karşı emsalsiz bir muvaffakiyet elde edilmiştir.
28 Nisan 1916’da General Townshend (1861-1924) kumandasındaki 13 bin kişilik İngiliz ve Hind askerlerinden müteşekkil tümenin bakiyesi, 143 günlük bir muhasaradan sonra Türklere teslim oldu. 7 ay evvel parlak bir şekilde başlayan Irak seferi, Basra’nın fethiyle ümit vermişti. Gereken destek verilmeden, tecrübeli asker Townshend’den Bağdad’a hücum etmesi istendi.
Bağdad Fatihi olmayı umarken, 888 km. yürüdükten sonra 25 Kasım 1915’de Bağdad’a 2 gün mesafede Selmanpak’da miralay Nureddin Bey kumandasındaki Türk ordusuna yenilip müstahkem kalesi bulunan Kût’a geri çekildi. 2-3 hafta sonra takviye geleceğini umuyordu. Büyük bir hata yaparak, şehirdeki 6000 Arabı dışarı çıkarmadı. Hem bunları beslemek zorunda kaldı; hem de bunlar Türklere casusluk yaptı.
Kût'a tramvayla asker sevkiyatı
İş uzayınca, 6. ordu kumandanı Mareşal Goltz, Nureddin Bey’in yerine Enver Paşa’nın 2 yaş küçük amcası Halil Paşa’yı tayin etti. Kût’u kurtarmak için Aligarbi’de tahkimat yapan General Aylmer üzerine yürüdü. Aylmer önce nisbî üstünlük kazandıysa da, taarruzu 9 Mart’ta Kût’un 10 km yakınında Ali İhsan Bey tarafından püskürtüldü.
Zamanla Kût’ta kıtlık baş gösterdi. Hergün vasati 8 İngiliz ve 28 Hindli ölüyordu. Hindliler, at eti yemeği reddediyordu. Hindistan’daki din adamlarından bunun için cevaz alındı. İngilizler şehri kurtarmak için büyük bir taarruza daha geçtiler. 22 Nisan’da bu da püskürtüldü. Kurtarma ümidi kırıldı. Goltz Paşa tifüsten öldü, Halil Paşa yerine geçti. Townshend, serbestçe Hindistan’a gitmesine izin verilmesi mukabilinde 1 milyon sterlin teklif etti. Reddedilince, cephaneliği yok ederek 281 subay ve 13 bin askerle teslim oldu. Kendisine hürmetkâr davranıldı. Adı ‘Lüks Esir’e çıktı. İstanbul’a gönderildi. Sonradan kendisine sahip çıkmayan memleketine küskün olarak ömrünü tamamladı.
Böylece Kûtülamâre’de 3 muharebe olmuştur. İngilizlerin kaybı, esirlerle beraber 40 bin; Türklerinki 24 bindir. Amerikan istiklâl harbinde bile 7000 esir veren İngiltere, bu hezimete çok içerledi. Az zaman sonra Bağdad’ı, ardından da Musul’u ele geçirip, kayıpları telafi ettiler. Kût zaferi, bunu bir sene geciktirmekten öte işe yaramadı.
Bu harbin kahramanlarından biri Halil Paşa, Enver Paşa’nın amcası olduğu için; diğer ikisi Nureddin ve Ali İhsan Paşalar ise cumhuriyet devrinde iktidar ile ters düştüğü için yakın tarih hafızasından ustaca silindi. 12 Eylül darbesinden sonra Ankara’da yaptırılan devlet mezarlığına da gömülmeyen yalnız bunlardır.
Binlerce insanın kaybedildiği savaş iyi bir şey değil. Bir savaşın yıldönümünün kutlanması ne kadar doğru, bu bir yana, Türk-İslâm tarihinde dönüm noktası olan çığır açmış nice hâdise ve zafer varken, önce Çanakkale, ardından da bir Kûtülamâre efsanesi inşa edilmesi dikkate değer. Kahramanları, yeni rejime muhalif olduğu için, Kûtülamâre yıllarca pek hatırlanmadı. Gerçi her ikisi de sonu ağır mağlubiyetle biten bir maçın, başındaki iki güzel gol gibidir; skora tesiri yoktur. Hüküm neticeye göre verilir sözü meşhurdur. Buna şaşılmaz, biz bir lokal harbden onlarca bayram, yüzlerce kurtuluş günü çıkarmış bir milletiz.
Neden böyle? Çünki bu ikisi, İttihatçıların yegâne zaferidir. Modernizmin tasavvur inşası böyle oluyor. Dini, hatta mezhebi kendi inşa edip, insanlara doğrusu budur dediği gibi; tarihi de kendisi tayin eder. Zihinlerde inşa edilen Yeni Osmanlı da, 1908 sonrasına aittir. İttihatçıların felâket yıllarını, gençlere ‘Osmanlı’ olarak sunar. Bu devrin okumuş yazmış takımı, itikadına bakılmadan, münevver, din âlimi olarak lanse eder. Böylece öncesi kolayca unutulur, unutturulur.
Müşir İbrahim Edhem Paşa’nın oğlu Sakallı Nureddin Paşa (1873-1932), sert bir askerdi. Irak’ta paşa oldu. Temmuz 1920’de Ankara’ya katıldı. Fakat karakterini bilen M. Kemal Paşa, kendisine aktif vazife vermek istemedi. Merkez kumandanı iken Samsun’daki Rumları iç mıntıkalara sürgün ettiği esnada çocuk, ihtiyar, kadın demeden katliâma uğramasına göz yumdu. Bu, milletlerarası mesele oldu. Yunanlılar, bu sebeple Samsun’u bombaladı. Nureddin Paşa azledildi; M. Kemal sayesinde muhakemeden kurtuldu. Sonradan Kürtlerin de iç kısımlara göçürülmesini müdafaa edecektir. Batı cephesinde, kendisinden kıdemsiz İsmet Bey’in maiyetinde vazife kabul etti. İzmir’e girdi. Bazı kaynaklarda İzmir’i ateşe verdiği yazar. I. ordu kumandanı olarak bulunduğu İzmit’te, Sultan Vahîdeddin’in maarif ve dahiliye vekili gazeteci Ali Kemal Bey’i, sivil giydirdiği askerlere linç ettirdi; padişaha da aynısını yapacağını söyledi. Ayağına ip takılarak yerlerde sürüklenen cesed, Lozan’a giden İsmet Paşa’nın göreceği şekilde yol kenarına kurulan bir darağacına asılarak teşhir edildi. Mustafa Kemal Paşa, İstanbul’da bir fedainin vursa kahraman olacağı bir insanı, vuruşma veya mahkeme kararı olmaksızın öldürmeyi cinayet olarak vasıflandırıp kınadı. M. Kemal’e gazi ve müşirlik unvanı verilmesine içerleyen Nureddin Paşa iyice muhalefet kanadına geçti. 1924’de Bursa’dan müstakil milletvekili seçildi. Asker olduğu gerekçesiyle seçim iptal edildi. İstifa edip, tekrar seçildi. Anayasa ve insan haklarına aykırılık cihetinden şapka kanununa muhalefet etti. Bu sebeple antikemalist kesimler tarafından kahraman olarak alkışlanır. Nutuk’ta da kendisine sayfalarca ağır ithamlarda bulunulur, ‘zaferin şerefine en az iştirake hakkı olanlardan biri’ diye anılır.
Halil Kut (1882-1957), Enver Paşa’yı İttihatçıların arasına sokan adamdır. Sultan Hamid’i tevkife memur idi. Askerî tecrübesi çete takibinden ibaretken Libya’da bulundu. Yeğeni harbiye nazırı olunca, İran içine harekâta memur edildi. Irak’taki muvaffakiyeti üzerine paşa oldu. Bakü’yü işgal etti. İttihatçı olduğu için tutuklanacakken, kaçıp Ankara hareketine katıldı. Rusya ile Ankara arasında aracılık yaptı. Sonra kendisinden şüphelenilince, Almanya’ya kaçtı. Zaferden sonra memlekete dönüp köşesine çekildi. Politikaya karışmadı.
Ali İhsan Sâbis (1882-1957), Sultan Hamid’i tahttan indiren Hareket Ordusu zâbitlerindendi. Çanakkale, Kafkasya’da bulundu. Irak’ta paşalığa terfi etti. İttihatçı olduğu için Malta’ya sürüldü. Kaçıp Ankara hareketine katıldı. I. batı cephesi kumandanı oldu. Cephe kumandanı İsmet Bey ile anlaşmadı; azledilip tekaüde sevkolundu. M. Kemal’e muhalif oldu. Nazileri öven yazılar yazdı. 1947’de devlet adamlarına yazdığı imzasız mektuplar sebebiyle 15 seneye mahkûm oldu. 1954’te DP’den milletvekili seçildi. Hatıraları, Nutuk’un antitezi gibidir.
kutr
Taraf. Canib.
Nahiye. Mahal. Arzın veya semânın bir ciheti.
Çap.
Bölük. Bölge.
Geo: Dairenin merkezinden geçip onu iki müsavi kısma bölen doğru parçası, çap.
kütüb-ü sitte-i hadisiyye
Hadise dair altı Kitab. Bu eserler en çok tetkik edilmiş, en sahih, en doğru ve mu'teber hadis kitablarıdır.1- Sahih-i Buhâri. Müellifi: Hâfız Ebu Abdullah Muhammed İbn-i Câfii-i Buharî'dir. Sahih hadisleri tesbit için İslâm ilim merkezlerini dolaşmış, hadis âlimlerinden istifade etmiştir. Cumhurun
kuvve-i an-il-merkeziye
Merkezkaç kuvvet. Cisimlerin kendi mihveri üzerine hareketi zamanında merkezinde hâsıl olan kuvvete denilir. Merkezde dönen bir tekerleğin etrafında yapışık veyahut üstünde taşıdığı cisimlerin etrafa yayılıp dağılmasıyla bu kuvvetin mevcudiyyeti anlaşılır.
kuvve-i ile-l merkeziye
Muhitten (etraftan) merkeze doğru gelen çekme kuvveti. (Kuvve-i anil-merkeziyenin zıddıdır.)
kuvve-i muhassala
Muhtelif kuvvetlerin ağırlık merkezi.
liva
Bayrak. Sancak.
Eskiden kazadan büyük, vilâyetten küçük yerleşme merkezlerine denirdi. Tugay.
Hz. Peygambere (A.S.M.) âit sancak.
makar
Oturulan, karar kılınan yer; merkez; pâyitaht.
makarr / مقر
(Karar. dan) Karar yeri. Karargâh. Kararlı yer. Merkez. Pâyitaht.
Merkez.
Durulan yer, karargâh,ocak, merkez, başkent, payitaht.
Başkent.
(Arapça)
Merkez.
(Arapça)
makarr-ı daimi / makarr-ı daimî
Daimî merkez.
makarr-ı hilafet / makarr-ı hilâfet
Hilâfet merkezi.
makarr-ı hükümet
Hükümet merkezi. Pâyitaht.
makarr-ı idare
İdare merkezi. Pâyitaht. Hükümet merkezi.
makarr-ı saltanat
Saltanat merkezi. Hükümetin idare edildiği baş şehir.
Saltanat, otorite ve hâkimiyet merkezi.
makarr-ı saltanat-ı ebedi / makarr-ı saltanat-ı ebedî
Sonsuz İlâhî saltanatın merkezi.
makarr-ı saltanat-ı ebediye
Sonsuz saltanat merkezi olan âhiret.
manivela
Ağır şeyleri çekmek ve kaldırmak için vasıtanın dönen merkezine bir ucu takılıp döndürülen kol.
mecma-ı hakaik
Hakikatlerin toplandığı yer. Hakikatlerin merkezi.
medain
(Medayin) Şehirler, medineler. Büyük memleketler.
Şimdi harabe olup İslâmiyyetten evvel yaşamış Kisralıların Nuşirevan zamanında kurdukları merkez-i hükümetleri olan büyük şehir. Peygamber Hz. Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâm'ın doğduğu gece bu şehirdeki büyük sarayın eyvanları yıkılm
merakiz / merâkiz / مراكز
Merkezler. Karargâhlar. Karar yerleri.
Merkezler.
Merkezler.
(Arapça)
merci'
Merkez. Kaynak. Baş vurulacak yer. Müracaat edilecek yer. Dönülecek yer. Sığınılacak yer.
Söylenen sözün kendine fayda verdiği kimse.
merkez-i alem / merkez-i âlem
Bütün varlıklar âleminin merkezi.
merkez-i arz
Arzın merkezi. Dünyanın merkezi, iç tarafı.
Yer kürenin merkezi, ortası.
merkez-i faaliyet
Faaliyet merkezi.
merkez-i feyz
Feyzin, bereketin merkezi.
merkez-i hilafet / merkez-i hilâfet
Hilâfet merkezi, halifelik makamının bulunduğu yer.
merkez-i hükumet / merkez-i hükûmet
Hükûmet merkezi.
merkez-i hükümet
Yönetim merkezi.
merkez-i hükumet-i islamiye / merkez-i hükûmet-i islâmiye
İslâm hükümetinin merkezi.
merkez-i intişar
Yayılma merkezi.
merkez-i irtibat
Bağlantı merkezi.
merkez-i islamiye / merkez-i islâmiye
İslâmın merkezi.
merkez-i islamiyet / merkez-i islâmiyet
İslâmın merkezi.
merkez-i kalb
Kalbin merkezi.
merkez-i kübra / merkez-i kübrâ
En büyük merkez.
merkez-i manevi / merkez-i mânevî
Mânevî merkez.
merkez-i menba / merkez-i menbâ
Kaynağın merkezi.
merkez-i saltanat
Saltanatın merkezi.
merkez-i sıklet
Ağırlık merkezi.
merkez-i siyasiye / merkez-i siyâsiye
Siyaset merkezi.
merkez-i şuunat / merkez-i şuûnât
İşlerin, hallerin ve duyguların merkezi.
merkez-i taassup
Taassubun merkezi.
merkez-i tasarruf
İdare, terbiye ve tasarruf merkezi.
merkez-i teşri'
Kanun yapma merkezi.
merkez-i vilayet / merkez-i vilâyet
Şehir merkezi.
merkez-i vücut
Vücudun merkezi.
merkezi / merkezî
Merkezde olan.
(Merkeziye) Merkeze mensub. Merkezde bulunan. Merkezle alâkalı.
Merkezde bulunan.
merkeziyet / مَرْكَزِيَتْ
Merkezlik.
Merkezlik.
Merkez olma.
merkeziyet-i islamiye / merkeziyet-i islâmiye
İslâmın merkezlik konumu.
merkeziyyet
İşlek yerde, merkezde bulunmuş olmak.
Bütün işlerin bir yerden idare edilir olması, merkezleştirilmesi.
meşihat / meşîhat
Din işleri merkezi.
mihrak
Fiz: Küre içi biçiminde (içbükey) bir aynaya müvâzi (paralel) gelen ışıkların, aksettikten sonra toplandıkları nokta. Yakıcı nokta.
Hareket merkezi.
Odak noktası, merkez.
mihver
Dünyanın kuzey ve güneş kutbu arasından geçtiği farz olunan hat, dönen bir şeyin ortasından geçen mil. Düzgün geometrik şekilleri iki eşit kısma ayıran doğru çizgi. Çark ve tekerlek gibi dönen şeylerin ortasından geçen mil. Merkez.
Mat: Üzerinde bir müsbet ciheti var farzedilen sonsu
mihver-i alem / mihver-i âlem
Arzın merkezinden geçerek semâ küresini her iki tarafta kesen mevhum hat.
mihver-i arz
Arzın kuzey ve güney kutupları arasında uzanıp, merkezden geçtiği farz olunan hat.
mübaşir
Müjdeleyen.
Mahkemede kapıcılık edip şâhid ve maznunların ismini çağırarak mahkemeye yardım eden kişi.
Geçici bir vazife alarak merkezden bazı emirleri götüren, icrâ salâhiyeti olan.
Müfettiş. Kontrolör.
müdir / müdîr
(Müdür) İdâre eden. Çeviren bakan.
İdareden anlayan.
İdare memuru. Bir dairede memurların başı.
Nâhiye merkezinin idare memuru.
muhayyile
Kuvve-i hayâliye. Hayâl kurma merkezi. Zihinde bulunan hayal kuvveti.
mülhakat
(Tekili: Mülhak) Bir merkeze bağlı veya ait olan yerler.
Ekler, ilâveler, katmalar.
mütehalif-ül merkez / mütehâlif-ül merkez
Merkezi bir olmıyan.
mütehayyile
Beyinde hayal kurma merkezi.
mütemerkiz / متمركز
Bir yere toplanmış, merkezleşmiş.
Merkezleşmiş.
Bir merkezde toplanma.
(Arapça)
mütemerkiz nokta
Merkezleşmiş nokta, bir araya toplandığı nokta.
muzafat
(Tekili: Muzâf) (Zayf. dan) Bir şeyin ekleri, ilâveleri. Bir merkezin şubeleri, kolları.
nahiye
Yan taraf, kenar, civar, çevre.
Küçük yer, bölge. İdari taksimatta, kazadan küçük, köyden büyük olan yerleşme merkezi.
nar-ı merkeziye
Merkezdeki ateş, sıcaklık.
nebras
(Nibrâs) (Çoğulu: Nebâris) (Süryânice) Kandil. Çıra. Lâmba.
Mc: Nur merkezi.
nısf-ı kutr
Dairenin merkezinden geçen ve onu iki eşit kısma ayıran doğru çizginin yarısı. Yarı çap.
nokta-i merkeziye
Merkez nokta.
nokta-i mihrakiye
Odak noktası (yanma noktası); ışığın toplandığı merkez nokta.
ortodoks
Hıristiyanlık mezheblerinden. Ortodoks mezhebinin rûhânî (dînî) lideri patrik olup, merkezi İstanbul Fener'deki patrikhânedir. 1054 (H.446)'da İstanbul patriği olan Mihael Kirolarius, Roma'daki papadan ayrılarak Ortodoks kilisesini (mezhebini) kurdu. Roma'daki papaya tâbi olanlara katolik, İstanbul'
paytaht
(Pâyitaht) Merkez-i hükümet, başşehir, başkent.
(Farsça)
sahib-i arş-ı azam / sahib-i arş-ı âzam
Kâinatın payitahtı ve merkezi olan büyük Arşın sahibi.
santrifüj
yun. Merkezden uzaklaşan kuvvet. Merkezkaç kuvvet.
Merkezkaç kuvveti.
sevabit
(Tekili: Sâbite) Merkezlerinden ayrılmaz görünen yıldızlar.
Sâbit olanlar, sâbitler.
sürü
Tar: Devşirme suretiyle alınan Hristiyan çocuklarının yüzer, yüzellişer, ikiyüzer veya daha fazla kişilik kafileler halinde sevkedilmeleri. Sürü adı verilen bu kafileler, sürücülerle muhafızların nezareti altında hükümet merkezine sevkedilirlerdi.
süveyda
Kalbin siyah noktası; kalpteki basiret ve idrak merkezi, İlâhî aşkın tecelli ettiği yer.
taaddüd-ü merkez / تَعَدُّدُ مَرْكَزْ
Merkezin çokluğu.
Merkezin birden fazla olması.
tacgah
Hükümet merkezi.
(Farsça)
taşra
Hariç ve dış taraf.
İstanbul harici olan memleket.
Merkez-i hükümet hâricinde olan yerler.
tavr-ı kalb
Kalbin merkezi.
temerküz / تَمَرْكُزْ
Merkez tutma, merkezleşme. Bir merkezde toplanma.
Yığılma. Birikme.
Merkezleşme.
Bir merkezde toplanma.
temerküz etme
Bir yere toplanma; merkezleşme, birikme.
temkin zamanı / temkîn zamânı
Güneşin doğuş, batış vakti ve namaz vakti hesapları yapılırken, vakitlere eklenen veya çıkarılan zaman miktârı. Bu vakitler hesâb edilirken deniz ve ova gibi düz yerlerde güneş merkezinin hakîkî ufkun altına inmesi esas alınır. Hâlbuki o yerin en yük sek tepesinde bulunan bir kimsenin gördüğü ufukta
teşa'u'
Fiz: Işığın merkezden etrafa doğru dalgalanması.
tevabi'
(Tekili: Tabi') Maiyyet. Bir kimseye tâbi olanlar. İman ve İslâmiyet veya herhangi bir hususta birisine bağlı bulunanlar.
Uşaklar.
Bir merkeze bağlı olan yerler.
Gr: Evvelki kelimeye göre hareke alan kelimeler.
vasat
İki şeyin arası.
Orta, merkez, ara. Meydan. Cemiyet muhiti. İç.
yunus aleyhisselam / yûnus aleyhisselâm
Musul yakınındaki Nineve (Ninova) ahâlisine gönderilen peygamber. Babasının ismi Metâ'dır. Yûnus aleyhisselâm Âsûr Devleti'nin başşehri ve önemli bir ticâret merkezi olan Nineve şehrinde doğdu.
yüsr-ü vahdet
Birliğin kolaylığı; bir işin birinin idaresinde ve bir merkezde yapılmasının kolaylığı.
zemberekvari / zemberekvâri
Bir mekanizmanın güç merkezi gibi.
En Çok Aranan Osmanlıca Kelimeler
kut'ül amare
ruhban
münib
lev
şegaf
tercüman-ı beliğ
inantab
terceme
tercüme
Emzik
En Son Aranan Osmanlıca Kelimeler
sevk eden
Cazibedar
mikan
hazir
Kasret
velayet-i kübra
ceni
aram-saz
Mutaassıbane
kuvve-i müfekkire
En Son Aranan Türkçe Kelimeler
merkez
Yıkılma
Marangoz
Apan
yıkılmış
ustuk
ilahi güç
Ces
selamın
Güzel