Menu
İletişim
LUGGAT
OSMANLICA TÜRKÇE SÖZLÜK
{ lügât . lügat . لغت }
Arapça ve Farsça yazımları, Osmanlıca okunuşları
ve detaylı açıklamaları ile birlikte.
Arama yapmak istediğiniz kelimeyi girip
karşılığını bulmak istediğiniz "
OSMANLICA ARA
" ya da "
TÜRKÇE ARA
" butonlarına tıklayın.
İfadenin içinde geçtiği kelimeleri de göster.
Türkçe - Osmanlıca Sözlük
'te
manen
ifadesini içeren
44
kelime bulundu...
ab-ı hayat / âb-ı hayât
Hayat suyu. Saf ve berrak su. İnce ve derin mânâlı söz. Tasavvufta mürşid-i kâmil denilen evliyâ zâtların, insanların mânen canlı, kalblerinin uyanık olmalarına vesîle olan mübârek sözleri, mânevî nazarları (bakışları) ve kıymetli kalblerinden fışkır an teveccüh. Bir şeyin kıymetini kuvvetli bir şek
alem-i ma'na / âlem-i ma'na
Mâna âlemi, bazı ehline münkeşif olan âlem, mânen anlaşılan ve bilinen âlem.
ayet / âyet
Eser.
Kimsenin inkâr edemiyeceği açık delil. Nişân. Alâmet. İşaret.
Menzil, mekân.
Kur'ân-ı Kerim'deki her bir cümle. Mânen uyanmağa, intibâha sebeb olan hâdise. (Kur'ân-ı Kerim'de 6666 âyet vardır.)
beşaret ve teavün-ü gavsi / beşaret ve teavün-ü gavsî
Abdülkadir Geylanî'nin (k.s.) mânen yardımı ve müjdesi.
cahid
Mânen, kavlen, kalemen ve maddeten cihad eden. Mücâhid olan. Din düşmanı ile elinden geldiği kadar mânen, kavlen, kalemen ve maddeten cenkeden, vuruşan. Mümkün olduğu kadar gayretle çalışan. Kur'an ve İman hakikatlarının neşrinde çalışmak suretiyle mücahede eden.
ehl-i keşfü'l-kubur
Mânen kabirdeki ölülerin hallerini anlayanlar.
feyizyab / feyizyâb
Feyiz alma, manen istifade etme.
halet-i şuhud / hâlet-i şuhud
Şuhud hali, mânen veya misalen seyretme hâleti.
hayr-hah
Hayır sâhibi. Herkesin manevî ve maddî iyiliğini isteyen. Allah rızası için ilm-i Kur'an ve imanla, manen ve maddeten hayırlı hizmetler etmeyi ve hayırlı işler işlemeyi seven.
(Farsça)
hilafet-i mutlaka / hilâfet-i mutlaka
Tasavvufta bir velînin bir talebesinin mânen yetiştiğine ve başkalarını da yetiştirebileceğine dâir verilen mutlak izin.
hırka
Bez parçası. Bezden mâmul elbise.
Tas: Mânen dünya zevk u safâsından çekilip kendini ibadete verenlerin elbisesine hırka-i tecrîd denir.
ihkam / ihkâm
Manen tahkim etmek. Sağlamlaştırma. Muhafaza ile fesaddan menetmek.
insiyak
Mânen sevk olunma. İlâhi ve mânevi sevk. Gönderilmek, bir kuvvetin te'siriyle çekilip gitmek. Ardı sıra gitmek.
istifaza / istifâza
Feyizlenme, manen gıdalanma.
iştirak-i a'mal-i uhrevi / iştirâk-i a'mâl-i uhrevî
Âhirete âit işlerde mânen ortak olma.
iştirak-i a'mal-i uhreviye / iştirâk-i a'mâl-i uhreviye
Âhirete âit işlerde mânen ortak olma.
ithaf / ithâf / اتحاف
Hediye etme.
(Arapça)
Eser sahibinin eserini birine veya bir kuruluşa manen hediye etmesi.
(Arapça)
kümmel
(Tekili: Kâmil) Kâmiller. Olgunlar. İlmen, dinen ve mânen kâmil olan büyük zatlar. Büyük mâneviyat ve fazilet sahibi insanlar.
menend
(Mânende-Mânend) Nazir. Eş. Benzer. şebih. Müşabih.
(Farsça)
muhyi / muhyî
Maddî mânevî hayat veren, dirilten, canlandıran, can ve ruh veren mânalarında olup, Cenab-ı Hakk'ın bir ismidir. (Ehl-i dünya küfür ve dalâlet karanlığında mânen ölü gibi iken Resul-i Ekremin (A.S.M.) mübarek irşadları ve iman nurları ile dirilmelerine ve o mânevî ölümden kurtulmalarına binaen Peyga
mukadder
Tâyin olunmuş.
Kısmet. Kader. Miktarı tâyin ve takdir olunmuş olan.
Kazâ.
Kıymeti biçilmiş.
Beğenilmiş.
Yazılmış olan.
Edb: Yazılı olmayıp da sözün gelişinden anlaşılan. Lafzan zikredilmeyip, mânen murad edildiği anlaşılan. Meselâ: Kur'an-ı Ker
mukarrebin / mukarrebîn
Allah'a mânen yakın olan büyük melekler.
müşehadetullah
Cenâb-ı Hakkı mânen, kalp gözüyle görmek.
mütefeyyiz
Feyizlenen, manen gıdalanan.
müterekkin
Mânen kuvvet bulan.
Erkândan olan.
müvacehe
Mânen yüz yüze bulunma, karşısında olma.
niyet
Kasd. Kalbin bir şeye yönelmesi.
Fık: Yapılan bir vazife ile Cenab-ı Hakk'a taatta bulunmayı ve O'na mânen yaklaşmayı kasdetmektir.
satvet-i maneviye ve hakikiye / satvet-i mâneviye ve hakikiye
Maddeten ve mânen üstün olmak.
seyahat-ı maneviye-i hayali / seyahat-ı mâneviye-i hayâlî
Hayâlen ve mânen yapılan seyâhat.
şeyh
İhtiyâr.
Bir ilim dalında ihtisas etmiş olan.
Mürşîd-i kâmil; insanlara Allahü teâlânın emir ve yasaklarını anlatan, dîni, İslâm'ı yayan ve onların mânen olgunlaşmalarını sağlayan rehber zât. Çoğul şekli meşâyıh ve şüyûhtur.
seyrisüluk / seyrisülûk
Manen yükselmek için bir yola girip yürümek.
sıddikiyet / sıddîkiyet
Sıddîklik, manen pek yüksek bir makam.
sukut-u mutlak
Mânen iyice tefessüh etme, iyi hasletlerin tamamen kaybolması.
süluk / sülûk
Bir yola girmek, manen yükselmek.
ta
Kat. Kıvrım. Büklüm. Misil, mânend. Nihayet. Gayet. Kadar, beri, dek. (mânalarına gelir) Meselâ :
(Farsça)
tabiiyyun
Tabiatçılar. Naturalistler. "Her şeyi tabiat yapıyor" diyen, maddeye dalmış, Allah'tan (C.C.) mânen uzaklaşmış kişiler.
tarikat / tarîkat
Tasavvuf yolu; insanları mânen olgunlaştırmak, terbiye etmek, yetiştirmek için, tasavvuf büyüklerinin tâkib ettikleri yol.
tartib-i lisan
Güzel bir söz söyleyerek dili mânen tatlılaştırma.
tasarruf
İdâreli kullanma, sarfetme. Tutumlu olma; harcamada isrâftan ve cimrilikten sakınıp orta yolu seçme.
İdâre etme, hükmetme.
Bir velînin Allahü teâlânın izniyle sevdiklerini mânen yetiştirmesi, düşmanlarını ise cezâlandırması.
tatmin
İkna etme, manen doyurma.
teberrük
Bereketlenme, mânen istifâde etme, faydalanma.
terekkün
(Rükn. den) Rükünleşme, erkân sırasına geçme, erkândan olma.
Mânen kuvvet bulma.
teveccüh
Bir şeye doğru yönelme, bir tarafa dönme. Çevrilme.
Mânen üzerine düşme.
Ait olmak.
Hoşlanmak.
Sevgi, alâka.
tezekki / tezekkî
Manen temizlenme.
Mânen temizlenme.
En Çok Aranan Osmanlıca Kelimeler
kut'ül amare
ruhban
münib
lev
şegaf
tercüman-ı beliğ
inantab
terceme
tercüme
Emzik
En Son Aranan Osmanlıca Kelimeler
mezar-ı müteharrik
Mesles
hazain
anasır
münkür
hataiyyat
Mesrudat
same
hüsn-ü kemal
یوغ
En Son Aranan Türkçe Kelimeler
manen
Hazreti Ali
Kalfa
soka
Celb etti
Sülfi
Buhtan
Hunkar
ilgisizlik
lavan