Menu
İletişim
LUGGAT
OSMANLICA TÜRKÇE SÖZLÜK
{ lügât . lügat . لغت }
Arapça ve Farsça yazımları, Osmanlıca okunuşları
ve detaylı açıklamaları ile birlikte.
Arama yapmak istediğiniz kelimeyi girip
karşılığını bulmak istediğiniz "
OSMANLICA ARA
" ya da "
TÜRKÇE ARA
" butonlarına tıklayın.
İfadenin içinde geçtiği kelimeleri de göster.
Türkçe - Osmanlıca Sözlük
'te
mücadele
ifadesini içeren
77
kelime bulundu...
al-i imran suresi / âl-i imran suresi
Kur'an-ı Kerimin üçüncü suresinin ismi olup Medine-i Münevvere'de nâzil olmuştur. Bu sureye Eman, Kenz, Ma'niyye, Mücadele, İstiğfar Suresi ve Tayyibe de denilir.
belel
Yaşlık, rutubet, ıslaklık.
Zafer, galibiyet.
Mihnet, keder, üzüntü.
Mücadele, kavga.
Hastalıkdan iyileşen.
Düşkünlük.
burjuvazi
Burjuvaların meydana getirdiği içtimaî (sosyal) sınıf. Avrupa'da burjuvazi, ticaret ve sanayi ile zenginleşti. Soylular sınıfı ile mücadele ederek Fransız İhtilali ile iktidara geldi. İhtilalde işçilerin, köylülerin, fakir halk tabakalarının desteğini sağladı. Onlara eşitlik, hürriyet, adalet vaad e
(Fransızca)
çaliş / çâliş
Savaşta düşmana karşı gurur ve naz ile yürüme.
(Farsça)
Mukabil, karşı durma.
(Farsça)
Savaş, muharebe, harp, ceng, mücadele.
(Farsça)
Birleşme.
(Farsça)
cedel / جدل
Münâkaşa, mücâdele, tartışma, kavga. Mantıkda, meşhur veya doğruluğu herkesçe kabûl edilen kadiyye (önerme)lerden meydana gelen kıyas'a verilen ad.
Tartışma.
(Arapça)
Mücadele.
(Arapça)
cidal / cidâl / جدال / جِدَالْ
Sözle mücadele. Ateşli konuşma. Niza.
Muharebe. Cenk. Kavga.
Mücadele, kavga.
Mücadele.
Mücadele.
(Arapça)
Mücadele.
cidalcu / cidâlcû / جدال جو
Mücadeleci.
(Arapça - Farsça)
cihad / cihâd
İslâm için düşmanla yapılan maddî, manevî savaş.
Nefisle yapılan her türlü mücadele.
Mücadele, din uğrunda çalışma.
cihad-ı asgar ve ekber
Nefis mücadelesi olan en büyük cihat ve silahlı mücadele olan küçük cihat.
cihad-ı dini / cihad-ı dinî
Dinî değerler için mücadele etme, gayret ve çaba harcama.
cihad-ı diniye
Dinî cihad, mücadele.
cihad-ı ekber / cihâd-ı ekber
Nefis ile mücadele.
En büyük cihad; insanları kötülüğe yönelten nefisle mücadele etme.
Büyük cihâd. Nefsin, insan tabiatının, bedeninin kötü isteklerini yerine getirmemek için yapılan mücâdele.
cihad-ı harici / cihad-ı haricî
Dış düşmana karşı yapılan cihad, mücadele.
cihad-ı islamiye / cihad-ı islâmiye
İslâmî değerler uğrunda çaba ve gayret harcama, mücadele etme.
cihad-ı manevi / cihad-ı mânevî
Mânevî cihad, ilmî ve mânevî mücadele.
cihad-ı maneviye / cihâd-ı mâneviye
İlim, fikir, dua gibi mânevî unsurlarla din düşmanlarına karşı mücadele.
dar-ı teklif ve mücahede
Sorumluluk ve mücadele yeri.
daveri / dâverî
Hâkimlik, hükümdarlık.
(Farsça)
Mahkeme ve dâvâ.
(Farsça)
Kötü ile iyiyi birbirinden ayırt etme.
(Farsça)
Kavga, mücadele.
(Farsça)
düstur-u cidal / düstur-u cidâl / دُسْتُورُجِدَالْ
Mücadele ve kavga prensibi.
Mücâdele kanunu.
ensar
(Tekili: Nâsır) Yardımcılar. Müdâfiler.
Peygamberimiz Resul-ü Ekrem (A.S.M.) Mekke'den Medine'ye hicretinde Onun mücadelesine iştirak edip ona yardımcı, müdâfi, muhafız vaziyetini alan ve Cenâb-ı Hak'tan ve Hz. Peygamber'den (A.S.M.) yardım ve nusret dileyen Sahabe-i Kiram hazeratı.
fariza-i cihad
Cihad farzı; din uğrunda, Allah için çeşitli şekillerde mücadele etme zorunluluğu.
fir'avn
Firavun, eski Mısır hükümdarlarına verilen ünvan.
Tanrılık iddiasında bulunduğu için Hz. Musa'nın mücadele ettiği Mısır hükümdarı.
Çok kibirli, gururlu ve inat adam, Firavn.
gaza / gazâ
(Çoğulu: Gazevât) Din uğrunda kâfirlerle yapılan mücadele, muhârebe, düşmana kasdetmek. Cenketmek.
Din vatan ve millet gibi mukaddes değerler uğruna yapılan cihat ve mücadele.
hısam
Düşmanlık, çekişmek, kavga, mücâdele.
ilyas
Benî İsrail peygamberlerinden olup, Kur'an-ı Kerim'de ismi geçen ve Tevrat'ta "Ella" diye mezkûr olan bir Peygamberin ism-i mübarekidir. M.Ö. 9. asırda yaşamış olup ondan sonra Elyesa (A.S.) Peygamber olmuştur. İlyâs (A.S.), zamanının hükümdarıyla çok mücadele etmiş, çok zaman mağaralarda yaşamış, ç
kanun-u mübareze
Karşılıklı mücadele, çatışma kanunu.
keşakeş
Münâkaşa, çekişme.
(Farsça)
Keder, hüzün, tasa, gam.
(Farsça)
Sıkıntı, felâket, ıztırab.
(Farsça)
Tereddüt, kararsızlık.
(Farsça)
Pehlivanların birbirleriyle mücâdeleleri.
(Farsça)
İki kişinin, bir şeyi birer uçlarından tutup, her birinin kendine doğru çekmesi.
(Farsça)
komitacı
Siyasi bir gayeye ulaşmak için, silâhlı mücadele yapan gizli bir topluluk veya teşkilâtın mensubu olan kimse.
maddi cihad / maddî cihad
Din uğrunda mal ve canla mücadele.
malzeme-i cihadiye-i vahdaniye / malzeme-i cihadiye-i vahdâniye
Allah'ın birliği yolunda mücadele için gerekli malzeme, donanım.
manevi cihad / mânevî cihad
Mânevî mücadele, nefis mücadelesi.
manevi mücahede / mânevî mücahede
Nefis ve şeytana karşı yapılan cihad, mücadele.
meydan-ı muaraza
Sözle mücadele meydanı.
meydan-ı mücadele ve imtihan
Mücadele ve imtihan meydanı.
meydan-ı mücahede-i maneviye / meydan-ı mücahede-i mâneviye
Mânevî mücadele, cihad meydanı.
mira'
(Riya. dan) Riya etme, riyakârlık yapma.
Başkasının sözüne itiraz edip mücâdele etme.
İçindekinin aksini söyleme.
muaraza / muâraza
Bir şeyden yan verip sapmak.
Biri ile yarışmak.
Birbirine karşı gelmek. Sözle karşılıklı mücadele. Söz mücadelesi.
Sözle mücadele.
muaraza-i bil-huruf
Söz, yazı veya fikir ile birisine karşı gelmek. Sözlü mücâdele.
muaraza-i bilhuruf / muâraza-i bilhuruf
Harflerle mücadele, yazılı ve sözlü mücadele.
muaraza-i bis-süyuf
Kılınçla, kuvvetle, silâhla mücadele etmek. Silâhla karşı koymak.
mübareze / mübâreze / مبارزه
Mücadele, karşı karşıya gelme.
Uğraşı, mücadele.
(Arapça)
Savaş.
(Arapça)
Mübareze etmek:
Mücadele etmek.
(Arapça)
Mübaşeret olunmak:
Girişilmek, işe başlanmak.
(Arapça)
mübareze-i hamiyet
Din, millet, vatan gibi değerleri korumak için gayretle verilen mücadele.
mübareze-i hayat
Hayat mücâdelesi.
mübareze-i küfür ve iman
İman ve küfür mücadelesi.
mübareze-i maneviye / mübareze-i mâneviye
Mânevî mücadele ve çatışma.
mübareze-i ulviye
Yüce mücadele.
mücadelat
(Tekili: Mücadele) (Cedel. den) Savaşmalar, mücâdeleler.
mücadele-i ilmiye
İlmî mücadele.
mücadele-i milliye
Milli mücadele.
Kurtuluş Savaşı. İstiklal Harbi. (1919 - 1922)
mücadil
Mücadele eden, cidalleşen.
mücahedat / mücâhedât
Mücahedeler, mücadeleler.
mücahedat-ı fikriye / mücâhedât-ı fikriye
Fikir yoluyla yapılan mücadeleler, fikrî savaşlar.
mücahede / mücâhede
Cihad etme, din düşmanına karşı mücadele yapma.
Çalışma, mücâdele etme, uğraşma, cihâd etme.
Nefse zor gelen, nefsin istemediği şeyleri yapma.
mücahede-i azime / mücahede-i azîme
Büyük mücadele.
mücahede-i diniye
Dinle ilgili mücadele.
mücahede-i fikriye
Fikir mücadelesi.
mücahede-i hayatiye
Hayat mücadelesi.
mücahede-i manevi / mücahede-i mânevî
Mânevî mücadele.
mücahede-i maneviye / mücâhede-i mâneviye
Mânevî mücadele, çaba, gayret, nefis ile savaşma.
mücahede-i milliye
Millî mücadele.
mücahede-i nefsiye
Nefis mücadelesi.
mücahid-i ekber
En büyük mücahit, en büyük mücadeleci.
mücahidane / mücâhidâne
Cihad ederek, mücadeleyle.
muharebe-i bissüyuf
Kılıçlarla savaşma, silahlı mücadele.
muharebe-i ilmiye
İlmî savaş, ilmî tartışma, mücadele.
mukabele
Karşılık, karşılamak.
Mücadele.
Karşılaştırmak. Karşılıklı yapılan iş, karşılıklı yapılan okuma.
Camide Kur'ân-ı Kerimi okuyup halka dinletmek.
Yüz yüze olmak.
Düşmanın şerrinden kurtulmak ve onun şiddetini kaldırmak için onu yıldıracak tedbirde bulunm
mülk suresi
Kur'an-ı Kerim'in 67. suresidir. Tebâreke, Münciye, Mücâdele, Mânia, Vakiye, Mennea Suresi gibi isimleri de vardır. Mekkîdir.
mümarat
Çekişme, tartışma. Mücâdele.
münakaşa
Mücadele. Münazaa. Karşılıklı sözle çekişmek. Bir mes'eleyi sormayı çok ileri götürerek çekişmek.
münazaa
Ağız kavgası, mücadele, çekişmek.
musaraa etmek
Mücadele vermek, karşı koymak.
mütecadil
(Cedl. den) Mücadele eden, uğraşan. Şiddetle çekişen.
sebike-i hak
Hak külçesi.
Mc: İşlenmemiş külçe halindeki altın kıymetinin zâhiren görünmemesi gibi; hakkın bâtıl ile mücadelesinin olmadığı zamanda, hakkın kıymet ve lüzumu derecesinin bir cihette bilinememesi.
suret-i mücahede
Mücadele şekli.
tebari
Mücâdele ve muhârebe etmek. Savaşmak, dövüşmek.
temari
Şek şüphe etmek. Mücadele etmek.
veli
Sahib, mâlik.
Evliya.
Muin. Muhafaza eden.
Küçük çocukların hâlinden mes'ul kimse.
Sıddık.
Baba. Babanın babası, cedde de denir.
Fık: Hayatını mücadelelerle ve azimet ve fevkalâde bir zühd ve takva ile ibadet ve taata sarfederek kendisinden All
En Çok Aranan Osmanlıca Kelimeler
kut'ül amare
ruhban
ram olmak
münib
lev
şegaf
tercüman-ı beliğ
inantab
lugat
evliya
En Son Aranan Osmanlıca Kelimeler
encam
Kenef
garabet
nev'-i beşer
müntesip
mata
ser
baha
Mevaki-i mübareke
mevsuf
En Son Aranan Türkçe Kelimeler
mücadele
ceşm
Çeviri
derş
Mesane
iyilik
demode
Senin
Bik
vesia