Menu
İletişim
LUGGAT
OSMANLICA TÜRKÇE SÖZLÜK
{ lügât . lügat . لغت }
Arapça ve Farsça yazımları, Osmanlıca okunuşları
ve detaylı açıklamaları ile birlikte.
Arama yapmak istediğiniz kelimeyi girip
karşılığını bulmak istediğiniz "
OSMANLICA ARA
" ya da "
TÜRKÇE ARA
" butonlarına tıklayın.
İfadenin içinde geçtiği kelimeleri de göster.
Türkçe - Osmanlıca Sözlük
'te
lutf
ifadesini içeren
79
kelime bulundu...
ata-yı sübhan / atâ-yı sübhan
Her türlü eksiklik ve noksanlıktan sonsuz derece uzak olan Allah'ın lütfu, ihsanı.
bahşiş
Lütfedip verilen para. Fazladan, iyilik olsun diye verilen. İhsan. Hediye, mükâfat.
(Farsça)
bereket
Bolluk. Çokluk. Feyiz. Cenab-ı Hakk'ın lütfu, ihsanı. Uğurluluk. Meymenet, saadet.
cemal / cemâl
Allah'ın lütf ve ihsan sıfatıyla tecellisi.
Yüz güzelliği.
cemalullah / cemâlullah
Allah'ın cemâlı, Allah'ın güzelliği.
Allah'ın lütfu ihsaniyle tecellisi.
dad-ı hak / dâd-ı hak
Hak vergisi, Cenab-ı Hakk'ın lütf u ihsanı.
dad-ı hak ra kabiliyyet şart nist / dâd-ı hak râ kabiliyyet şart nist
Cenab-ı Hakk'ın lütf u ihsanında kabiliyyet şart değildir.
ehl-i hakikat ve keşif
Gayb âlemine ait bilinmeyen hakikatleri Cenâb-ı Allah'ın lütfu ve ihsanıyla bilen kimseler.
ehl-i keşf
Perdeli olan ve zâhir hislerle bilinmeyen hakikatları, Cenab-ı Hak'kın lütf u ihsanı ile bilen veliler.
(Farsça)
ehl-i keşif ve hakikat
Gayb âlemine ait bilinmeyen hakikatleri Cenâb-ı Allah'ın lütfu ve ihsanıyla bilen kimseler.
ehl-i keşif ve ilham
Görünmeyen ve bilinmeyen âlemlere ait olan hakikatleri Cenâb-ı Allah'ın lütfu ve yardımıyla bilen kimseler.
ehl-i keşif ve tahkik
Gayb âlemine ait bilinmeyen hakikatleri Cenâb-ı Allah'ın lütfu ve ihsanıyla bilen kimseler.
ehl-i marifet / ehl-i mârifet
Allah'ı bilme ve tanıma lütfuna eren kimseler.
eltaf
(Tekili: Lutf) Lütuflar, iyi muameleler, iyilikler, iyilikseverlikler. Nezaketler, nazik davranmalar. Okşamalar.
fazl u rahmet
Faziletli kişinin lütfu, merhameti ve acıması.
fazl-ı ilahi / fazl-ı ilâhî
Allah'ın lütfu, ihsânı.
feyz-i ilahiye / feyz-i ilâhîye
Allah'ın feyzi, lütfu.
feyz-i rahman / feyz-i rahmân
Kullarına karşı çok merhametli olan ve rahmet eserleri bütün varlık âlemini kuşatan Allah'ın lûtfu, ihsanı.
fırka-i naciye / fırka-i nâciye
Kur'an-ı Kerim'e ve Sünnet-i Seniyeye sıkı sıkıya bağlı olup Ehl-i Sünnet ve Cemaat yolundan ayrılmayan müslümanlar. Bunlar kıyamete kadar lütf-u İlahî ile devam eder.
fütuh
(Tekili: Feth) Fetihler.
(Çoğulu: Fütuhât) Açılmak.
Yardım.
Lütf-u İlâhîye ulaşmak.
Zafer. Galibiyet.
Açıklık. Gönül ferahlıkları.
heb
(Vehb. den) Bağışla, lutfet (mânasına emir, duâ)
heb-lena / heb-lenâ
Bize lutfet. Bize ihsan et, bağışla.
idame-i nimet
Nimetin, ihsan ve lütfun devamı, sürdürülmesi.
ihsandide
(Çoğulu: İhsandidegân) İhsan görmüş, bağış almış. Birinin lütfunu görmüş, minnettar.
(Farsça)
ihya-kerde
İhya edilmiş. Lutfedilmiş. Yeniden inşa edilmiş.
(Farsça)
iki lütfü'ler
Abdullah Lütfi Özerdem ve Küçük Lütfi.
ikram
Ağırlamak. Hürmet etmek. Saygı göstermek.
İltifat olarak bir şeyler vermek.
Bağış.
Hesap dışı verilen şey veya yapılan indirme, tenzilât.
Allah'ın lütfu ve ihsanı. (İkramın izharı, yani Allah'ın lütfu ve ihsanı olan ikramın izharı tahdis-i nimettir. İnsanın ne
ikram-ı ilahi / ikrâm-ı ilâhî
Allah'ın lütfu, ikramı ve ihsanı.
iltifat / iltifât
Güzel sözle samimi olarak okşamak. Yüz göstermek. Teveccüh etmek. İyilik etmek. Lütfetmek.
Dikkat, itina.
Edb: Bir mevzu anlatılırken, o anda kalbe doğan bir ilham coşkunluğu ile -mevzu dışına çıkmadan- sözün ve hitabın yönünü değiştirme san'atıdır. Meselâ: (Asım'ın nesli...
Lütfetme, gönül alma, güzel sözle okşama.
iltifat-ı ravza-i mutahhara
Ravza-i Mutahhara'nın iltifatı, lütfu, yakın ilgisi.
iltifatat / iltifâtât
İltifatlar, gönül almalar, lütfetmeler.
inayet ve lutf-u rabbani / inâyet ve lûtf-u rabbânî
Herbir varlığa muhtaç olduğu şeyleri veren, onları terbiye edip idaresi ve egemenliği altında bulunduran Allah'ın yardım ve lûtfu.
işfak
Acıyarak sakınma. Şefkat ve inayet etme.
Sevme.
Sakınma ve korkma.
Azaltma.
Lütfetme, bağış, ihsan.
kabil-i feyiz
Bolluğu, bereketi, lütfu kabul eden.
kademrence
Lütfen kabul, tenezzül.
(Farsça)
kahr
Zorlama. Cebir.
Ezme. Mahvetme.
Fazlaca üzüntü. Keder içine işleme.
Cenâb-ı Hakkın şiddetli ve azab verici vasıflarının tecellisi. (Kahr, lütfun zıddıdır.)
keramet
Allah (C.C.) indinde makbul bir veli abdin (yâni, âdi beşeriyyetten bir derece tecerrüd edebilen zatların) lütf-u İlâhî ile gösterdiği büyük mârifet. Velâyet mertebelerinde yükselen bir abdin hilaf-ı âdet hâli.
Bağış, kerem.
İkram, ağırlama.
keramet-i aleviye / kerâmet-i aleviye
"Ali'nin kerâmeti", yani Hz. Ali'nin (r.a.) Allah'ın lütfuyla geleceğe dair verdiği haberler (On Sekizinci ve Yirmi Sekizinci Lem'â bu kerametlerden bahseder).
kerem etmek
Müsâade etmek, lutfetmek. Razı olmak.
keremkar / keremkâr
Lûtfeden, bağışlayan.
kerim / kerîm
Allahü teâlânın Esmâ-i hüsnâsından (güzel isimlerinden). Kudreti (gücü) var iken affeden, vâd ettiğini yapan, vermesi ve ihsânı (lütfu) bol olan, ümîd edilenin üstünde olan, ne kadar verdiğini ve kime verdiğini hesâb etmeyen, kendisine sığınanı ko ruyan ve isteyeni zenginleştiren.
Mu
kerimane
Kerim olana mahsus hâlde. Lutfederek. Kerime hâs bir suretde.
(Farsça)
latif / latîf / lâtif
Mülâyim. Yumuşak. Nâzik. Mütenasip.
Güzel. Şirin. Küçük ve hoşa giden.
Cisimle alâkası olmayan. Göze görünmeyen.
Çok lutf edici.
Derin, gizli.
Allahü teâlânın Esmâ-i hüsnâsından. Lütf ve ihsân edici, dâimâ güzel muâmelede bulunan.
Yumuşak, hoş, güzel, nâzik. Âdem oğlu aç gözünü, yeryüzüne kıl bir nazar, Gör bu latîf çiçekleri, hangi kuvvet yapar, bozar.
Gözle görülmeyen.
Lütfedici.
lütf-u hak
Allah'ın lütfu, ikramı.
lütf-u ilahi / lütf-u ilâhî
Allah'ın lütfu, ihsanı, yardımı.
lutf-u irşad / lûtf-u irşad
Doğru yolu gösterme lütfu, nimeti.
lutf-u merhamet / lûtf-u merhamet
Merhametin lütfu, ikram ve ihsanı.
lutf-u rabbani / lûtf-u rabbânî
Allah'ın lûtfu.
lutf-u yezdan / lûtf-u yezdân
Allah'ın lütfû, yardım ve ihsanı.
lütf-u yezdan
Cenab-ı Allah'ın lütfu, ihsanı.
lütf-ü yezdan
Cenâb-ı Hakkın lütfu, ihsanı.
lütf-u yezdan / lütf-u yezdân / لُطْفُ يَزْدَانْ
Allah'ın lütfu.
lütufkarane / lütufkârâne
Lütfederek, ihsanda bulunarak.
lütufname-i ekremi / lütufnâme-i ekremî
Pek şerefli zâtınızın lûtfettiği şirin mektup.
ma'rifetullah
Masnuat-ı İlâhiyeyi ve Kur'âni hakikatleri tefekkür ve tahsil ile veya lütf-i İlâhi ile kalbi inkişâf ve basirete sâhib olmak. Esmâ-i İlâhiyyeyi tanımak. İlâhi hakikatlara vukufiyet. Her işte Allah rızâsına en uygun hareket tarzını bilip amel etmek.
magdub
Hiddet ve gadaba uğramış. Doğru ve hak dini tanıyamamış ve rahmetten mahrum kalmış. Lütf-u İlâhîden mahrum olmuş.
Fık: Gasbolan mal.
magfiret
(Mağfiret) Cenab-ı Hakk'ın kullarının günahlarını örtmesi, affetmesi, rahmeti ile lütfu.
mekr
Bir kimseye, hiç beklemediği, ummadığı yerden hîle yapmak, tuzak kurmak sûretiyle zarar vermeye çalışmak.
İstidrâc yâni Allahü teâlânın bir kimseye bir müddete kadar devamlı olarak hakkında hayırlı olmayan nîmetler verip, onun da bunu Allahü teâlânın bir lütfu ve ihsânı, tuttuğu yolu
minnet
Yapılan bir iyiliği, verilen bir şeyi başa kakma. Minnetin bu kısmı İslâmiyet'te yasaklanmıştır.
Görülen iyiliğe karşı teşekkür etme.
Allahü teâlâya hamd ve senâ etmek, şükretmek.
Nîmete kendi eliyle, kendi çalışmasiyle kavuşmadığını, Allahü teâlânın lütfu ve ihsânı o
muğni / muğnî
Allahü teâlânın Esmâ-i hüsnâsından (güzel isimlerinden). Hikmeti îcâbı, her şeyin ihtiyâcını giderici, tamamlayıcı ve lütfuyla doyurucu.
mükrem
İkram olunmuş. Ağırlanmış. Lutfedilmiş.
mükrim
İkram eden. Ağırlayan. Lütf eden. Misafirsever.
mükrimane
Lütfederek, ağırlayarak, ikram ederek.
(Farsça)
muktezay-ı rahmet / muktezây-ı rahmet / مُقْتَضَايِ رَحْمَتْ
Bağışlama, şefkat etme, lutfetmenin gereği.
mülatafa
(Mülâtefe) (Lutf. dan) Birbirine lâtife etmek. Şakalaşmak. İltifat etmek. Güzel muâmele.
mülattıf
(Lutf. dan) Bir iyilikle gönül alan. Taltif eden.
Yumuşatıcı (ilâç).
mütelatıf
(Lütf. dan) Kibar ve nazik muamele yapan. Lütf ile muamele eden.
mütelattıf
(Lütf. dan) Yumuşak ve nazik davranan.
rags
Nimet. Lütf-u İlâhî. Bereket. Hayır.
Çoğalmak ve uzamak.
rahmet / رَحْمَتْ
Bağışlama, şefkat etme, lutfetme.
secde-i şükür
Bir lütf-u İlâhîden dolayı veya bir musibetin izn-i İlâhi ile kaldırılmasından sonra hamd ve şükür için edilen secde.
seyr-i muradi / seyr-i murâdî
Murâdların, seçilmişlerin Allahü teâlânın lutf ve ihsânı ile çekilerek kavuştukları yol.
sünuhat / sünûhat
Allah'ın lütfuyla kalbe gelen mânâlar.
taltif
Lütfetme, bir iyilik ederek gönlünü alma, iltifat etmek.
taltif-i rahmet
Şefkat ve merhametin lütfetmesi, iyilik ve güzellikle muamele etmesi.
tecelli
Görünme. Bilinme.
Kader.
Allah'ın (C.C.) lütfuna uğrama.
İlâhi kudretin meydana çıkması, görünmesi. Hak nurunun te'siriyle kulun kalbinde hakikatın bilinmesi.
telattuf
(Çoğulu: Telattufât) (Lutf. den) Lütuf ve nezaketle davranma. Nâzikâne muamelede bulunma.
tevfik-i ilahi / tevfik-i ilâhî
Cenab-ı Hakk'ın insanı doğru yola lütfu ile sevketmesi.
vehbi / vehbî
Doğuştan. Allah vergisi. Çalışmakla kazanılmayıp Allah'ın (C.C.) lütfu ile olan.
Doğuştan, Allah vergisi, çalışmakla kazanılmayıp Allah'ın lütfu ile olan.
En Çok Aranan Osmanlıca Kelimeler
kut'ül amare
ruhban
münib
lev
şegaf
tercüman-ı beliğ
inantab
terceme
tercüme
Emzik
En Son Aranan Osmanlıca Kelimeler
Dİa
feda-yı can
müstağrak
Aren
menşur-u layezali
me'nus
muttarid
Ef'al-i hakîmane
bad-peyma
kur'an-ı azimüşşan
En Son Aranan Türkçe Kelimeler
lutf
Efsal
Duygusuz
lamiya
Izdiham
silindir
basara
tacir
iade etmek
Sıkıştırmak