Menu
İletişim
LUGGAT
OSMANLICA TÜRKÇE SÖZLÜK
{ lügât . lügat . لغت }
Arapça ve Farsça yazımları, Osmanlıca okunuşları
ve detaylı açıklamaları ile birlikte.
Arama yapmak istediğiniz kelimeyi girip
karşılığını bulmak istediğiniz "
OSMANLICA ARA
" ya da "
TÜRKÇE ARA
" butonlarına tıklayın.
İfadenin içinde geçtiği kelimeleri de göster.
Türkçe - Osmanlıca Sözlük
'te
lise
ifadesini içeren
83
kelime bulundu...
aforoz
R. Papa tarafından bir Hıristiyanın kiliseden çıkarılması, dinden hariç addolunması.
ahilik
Asırlar önce Anadolu'da gelişen bir halk ocağı. Sosyal bir kuruluş olan ahilik iş alanında adam yetiştirmek, çalışma sevgisini aşılamak, istihsali çoğaltmak gibi gayeleri vardı. Günlük hayatta ise teavün, yoksulları koruma gibi insani duyguları; ayrıca müzik, silah kullanma, binicilik kabiliyetlerin
akl-ı mesmu'
Kabil-i hitab olan akıl. Sonradan tecrübe ve bilgiyle gelişen akıl. Hayrı ve şerri fark edebilen ve mümeyyiz olan kimsenin aklıdır.
anglikan
İngiliz kilisesi.
İngiliz kilisesine bağlı kimse.
anglikan kilisesi
İngilizlerin resmî kilisesi.
arazi / ârazî
Bir şeyin aslen kendisinde olmayıp sonradan ona ilişen, zâtı için zorunlu olmayan.
aşirat / âşirât
Dakikanın sâniye, sâlise gibi on birim küçüğü olan zaman dilimleri.
ayasofya
İstanbul'daki bu ilk kilisenin açılış resmi Mi : 325 tarihinde yapılmıştır. 513 senesi Ocak ayının 13-14. gecesi bir yangın esnası bina kâmilen yanmış. O zaman İmparator Justinyanus yeniden yaptırmış. 573 de binanın resm-i küşâdı yapılmıştır.Osmanlılarca 29 Mayıs 1453'de İstanbul fethedilince Fatih
bakalorya
Lise tahsilinden sonra imtihan neticesi kazanılan olgunluk. Olgunluk imtihanı ve diploması.
(Fransızca)
belagat-i nazmiye / belâgat-i nazmiye
Dizilişe ait belâgat; şiirin düzgün, kusursuz, yerinde, hâlin ve makamın icabına göre söylenmesi.
bi'a / bî'a
Hıristiyanların mâbedi, tapınak, kilise.
bia
(Çoğulu: Biyâ) Kilise.
biya'
(Tekili: Bia) Kiliseler.
bülud
Mukim olmak, ikamet etmek, oturmak.
Köhne olmak, eskimek.
Meclise geç gelmek.
cülazi / cülazî
Kocaman ve kuvvetli. İriyarı.
Hâdim, hademe, hizmetkâr.
Kilise veya manastır uşağı.
Papaz veya keşiş.
dar-üş-şafaka
İstanbul'da yetim ve öksüzler için kurulmuş olan yatılı lise.
deyr
(Çoğulu: Edyâr) Kilise, manastır.
Âlem-i insaniyet, insanlık âlemi.
deyrhane
Kilise, manastır.
(Farsça)
dumur
Büyüyüp gelişememek. Zayıflıktan, hayvanların karnının içeri çökmesi.
ebalis
(Tekili: Ebâlise) (İblis) İblisler, şeytanlar.
ecsam-ı namiye / ecsâm-ı nâmiye
Büyüyen cisimler, gelişen varlıklar.
engizisyon
Kiliselerin işkenceci mahkemeleri.
XVI. ve XVII. asırlarda Hristiyan Katolik Mezhebine âit kiliselerden alâkayı kesen veya Papa'ya karşı gelenlere yapılan -insanları arslanlara parçalatmak, fırında yakmak gibi- dehşetli işkenceler veya onları bu azaba mahkûm eden mahkemelere verilen isim.
(Fransızca)
Çok ağır ve çok zâlimce cezây
(Fransızca)
engizisyon mahkemeleri
Fransa'da 16. ve 17. yüzyıllarda Hristiyan Katolik Mezhebine ait kiliselerden alâkayı kesen veya Papa'ya karşı gelenleri ağır işkence ve zor ölümlere mahkûm eden mahkemelere verilen isim.
fütüvvet / فتوت
Gençlik.
(Arapça)
Yiğitlik.
(Arapça)
Eskiden Anadolu'da kurulup gelişen esnaf teşkilatı.
(Arapça)
hadisat-ı muhammediye / hâdisât-ı muhammediye
Hz. Muhammed (a.s.m.) ile ilgili gelişen olaylar.
halis / hâlis
Hilesiz. Katıksız. Saf. Duru. Saffetli.
Pek beyaz.
Evvelce karışık iken kusuru zâil olan.
Her ameli, yalnız Allah rızası için işleyen. (Müennesi: Hâlise'dir)
halisane / hâlisane
Hâlise yakışır bir surette. Hâlis kimselere mahsus bir niyet ve fiil ile.
(Farsça)
harf-endaz
Söz atan; dokunaklı, haysiyete ilişen söz söyleyen.
haşri / haşrî
Haşre âit. Öldükten sonraki dirilişe ve toplanmaya dair.
hoşavaz / hoşâvâz / خوش آواز
Tatlıses, güzelses.
(Farsça)
i'dadi / i'dâdî / اعدادی
Lise.
(Arapça)
idadiye / îdâdiye
Hazırlamayla ilgili, eskiden lise seviyesindeki okul.
itnan
(Çocuk) hastalıkdan dolayı gelişememe.
kalaye
Kilise odası.
kalleys
San'a şehrinde bir kilise.
kamet-i namiye-i istidad-ı insani / kamet-i nâmiye-i istidad-ı insanî
İnsan istidadının büyüyüp gelişen kameti, endamı, boyu.
katedral
Piskoposluk kilisesi. Bir şehrin büyük kilisesi.
katolik
Hıristiyanlıktaki mezheblerden biri. Roma kilisesinin kendine verdiği ad. Katolik kilisesine mensup kimse. Merkezi Roma'da (Vatikan'da) olup, rûhânî lideri papadır.
kenais
Keniseler, kiliseler.
kenisa
(Kenise) (Çoğulu: Kenâis) Kilise.
kenise / kenîse / كنيسه
Kilise.
(Arapça)
keşişhane / keşişhâne
Kilise, manastır.
(Farsça)
kilisa / kilîsa / كليسا
Kilise.
(Farsça)
Kilise.
(Farsça)
kilise
Kenîse; hıristiyanlara mahsûs ibâdet yeri. Hıristiyanlıktaki mezheblere de kilise denilmektedir.
komiser
Emniyet teşkilâtının meslek dereceleri içinde yer alan ve en az lise tahsilini yapmış, polis enstitüsünün orta ve yüksek kısmını tamamlamış üniformalı veya sivil memur.
(Fransızca)
lisat
(Tekili: Lise) Tıb: Diş etleri.
meclisi / meclisî
Meclisle alâkalı. Meclise ait.
mekatib-i i'dadiyye / mekâtib-i i'dâdiyye
Yüksek mekteblere talebeyi hazırlayan, rüştiyeden sonra gidilen mektebler. Liseler.
mekteb-i i'dadi / mekteb-i i'dadî / mekteb-i i'dâdî / مكتب اعدادی
Osmanlılar devrindeki rüştiyeden, yani eski orta mektebden sonra gelen ve talebeyi yüksek mektebe hazırlayan tahsil devresi. Lise.
Lise.
mekteb-i idadi / mekteb-i idadî
Ortaöğretim kurumu, lise.
mekteb-i sultani / mekteb-i sultanî / mekteb-i sultânî / مكتب سلطانى
İstanbul'da Galatasaray Lisesi.
Galatasaray Lisesi.
melkut
Yerden kaldırılıp alınan şey.
Sokağa, virâneliğe, câmi veya kilise kapısına bırakılmış çocuk.
mümas
Temas eden, dokunan, ilişen.
mürekkebat-ı mütedahile-i mütesaide / mürekkebât-ı mütedahile-i mütesaide
Atomların iç içe dizilmesiyle yükselip gelişerek meydana gelen moleküller, elementler, bileşikler.
mütenakız
Birbirine zıt, çelişen.
na-evs / nâ-evs
Manastır, kilise.
(Farsça)
nakiz / nâkiz
Nakzeden, çelişen.
naks
Nakletmek.
İfsad etmek, bozmak.
Evmek. Acele etmek.
Kimseye lâkap takmak.
Ayıplamak.
Kilise çanını çalmak. Çan çalmak, çana vurmak.
nakus
Kiliselerde asılı bir vaziyette durup belirli vakitlerde çalınan çan. Kilisenin büyük çanı.
nami / nâmi
Büyüyüp gelişen.
naus
Manastır, kilise.
(Farsça)
nevakis
(Tekili: Nakus) Çanlar. İbadet vakitlerinde kiliselerde çalınan çanlar.
ortodoks
Hıristiyanlık mezheblerinden. Ortodoks mezhebinin rûhânî (dînî) lideri patrik olup, merkezi İstanbul Fener'deki patrikhânedir. 1054 (H.446)'da İstanbul patriği olan Mihael Kirolarius, Roma'daki papadan ayrılarak Ortodoks kilisesini (mezhebini) kurdu. Roma'daki papaya tâbi olanlara katolik, İstanbul'
Yun. İtalya'daki Papalığa bağlı olmayıp, İstanbul'daki Fener Patrikhanesine bağlı Hristiyan. Doğu kilisesine ve an'anelerine sıkı sıkıya bağlı Hristiyanların mezhebi.
papa
Roma Katolik kilisesinin ruhânî reisi.
İtl. (Baba kelimesinden) Roma Katolik kilisesinin ruhâni reisi.
papaz
Kilisenin önde gelen din adamı.
patrik
Yun. Rum ve Ermeni kiliselerinin ruhâni reislerine verilen isim.
piskopos
Hıristiyanlığın katolik ve doğu kiliselerinde en yüksek rûhânî ünvâna sâhip ve umûmiyetle bir bölgenin dînî lideri olan hıristiyan din adamlarına verilen ad.
rabia / râbia
(Müe.) Dördüncü.
Saatteki sâlisenin altmışta biri.
Sâlisenin altmışta biri.
rahib / râhib
Hiç evlenmeyen, bekâr ve yalnız yaşayan, yalnız ibâdetle meşgûl olan ve kilisede vazîfeli olan hıristiyan din adamı.
rahibe / râhibe
Kadın râhib. Hiç evlenmeyen, yalnız ve bekâr olarak yaşayan, kilisede ibâdetle meşgûl olan görevli kadın.
salavat
(Tekili: Salât) Namazlar.
Bütün dualar. İhtiyaçtan gelen ricalar.
Nimetten çıkan şükürler. İbadetler.
Hazret-i Muhammed'e (A.S.M.) memnuniyet ve bağlılık için yapılan dualar.
Nasârâ kilisesi.
salisat / sâlisât
(Tekili: Sâlise) Sâliseler. Sâniyenin altmışta biri kadar olan vakitler.
savmea
Hıristiyanların ibâdet yeri. Kilise, bîa.
şem'un
Hz. İsa'nın (A.S.) havarilerindendir. Petros veya Sen Piyer de denir. Antakya kilisesini yaptırmıştır. Mi: 65'de Roma'da Neron tarafından hapsedilmiş ve çarmıha gerilerek şehid edilmiştir. Hristiyan âlemine büyük hizmeti vardır. Esas adı, Şem'un-us Safâ'dır.
şema'
(Çoğulu: şümu') Mum. Meclise zevk veren, meclisi süsliyen mum.
Oyun.
Mizaç, huy.
sumnat
Kilise, puthane.
(Farsça)
sürü
Tar: Devşirme suretiyle alınan Hristiyan çocuklarının yüzer, yüzellişer, ikiyüzer veya daha fazla kişilik kafileler halinde sevkedilmeleri. Sürü adı verilen bu kafileler, sürücülerle muhafızların nezareti altında hükümet merkezine sevkedilirlerdi.
taylasan
(Çoğulu: Tayâlis-Tayâlise) Başa ve boyna sarılan şal.
Başa sarılan sarığın omuzlar üzerine salıverilen ucu.
tekemmül-ü zati / tekemmül-ü zâtî
Kendi kendine gelişen, olgunlaşan.
vafih
Kilise kayyımı.
vefhiyye
Kilisede kayyımlık hizmetini etmek.
vücud-u arızi / vücud-u ârızî
Gerçek varlığa ilişen ve ona dayanan varlık.
zangoç
(Ermenice) Kilisenin hizmetlerini gören ve çan çalan kimse.
En Çok Aranan Osmanlıca Kelimeler
kut'ül amare
ruhban
münib
lev
ram olmak
şegaf
tercüman-ı beliğ
inantab
terceme
tercüme
En Son Aranan Osmanlıca Kelimeler
bila
lugat
hilye
Mesâhâ
Takrib
nazari
Bâb-ı Hümâyû
müttarîd
güzar
mugalebe
En Son Aranan Türkçe Kelimeler
lise
yeman
rahmet eylesin
rahvan at
But
darul
AHMET
ibaret olan
senai
Divan edebiyatı