REKLAM ENGELLEMEYİ GERİ ALMA KODU BURADA BAŞLAR --> REKLAM ENGELLEMEYİ GERİ ALMA KODU BURADA BİTER -->

LUGGAT
OSMANLICA TÜRKÇE SÖZLÜK

{ lügât . lügat . لغت }

Arapça ve Farsça yazımları, Osmanlıca okunuşları 
ve detaylı açıklamaları ile birlikte.

Arama yapmak istediğiniz kelimeyi girip
karşılığını bulmak istediğiniz "OSMANLICA ARA" ya da "TÜRKÇE ARA" butonlarına tıklayın.
Türkçe - Osmanlıca Sözlük'te kısaca ifadesini içeren 61 kelime bulundu...

ala-tarik-il icmal / alâ-tarik-il icmal

  • Kısaca, icmal yoluyla.

amentü / âmentü

  • "İmân ettim" demek olup Ehl-i Sünnet Mezhebi olan mü'minlerin iman esaslarını kısaca toplayan ifâdenin has ismidir.

arifane / ârifâne / عَارِفَانَه

  • Allahı tanıyana yakışacak sûrette.

asayiş-perverane / asâyiş-perverâne

  • Rahat, huzur ve asâyiş taraftarına yakışacak şekilde. (Farsça)

aşti-perverane / aştî-perverane

  • Barış taraftarına yakışacak şekilde. (Farsça)

bahtiyarane

  • Bahtiyarcasına, mutlucasına, mesut olana yakışacak şekilde. (Farsça)

büzürgane / büzürgâne

  • Büyük, ulu bir kimseye yakışacak sûrette. (Farsça)

cebbarane

  • Cebbarcasına. Cebbar olana yakışacak tarzda.

daverane / dâverâne

  • Doğruluk ve adaleti seven bir büyüğe yakışacak tarzda. (Farsça)
  • Hâkim ve vezirle alâkalı olan. (Farsça)

dindarane

  • Dindar bir kimseye yakışacak tarzda.

ekmelane / ekmelâne

  • Ekmel olana yakışacak şekilde.

ekremane

  • Ekremce, ekrem olana yakışacak şekilde. Çok elaçıklığıyle, cömertlikle.

elhamdü-lillah

  • Kısaca meali: Her ne kadar hamd ve şükür varsa, ezelden ebede ve kimden kime olursa olsun hepsi Allah'a mahsustur. İman, şükür, hamd, memnuniyet ifâde eden bir deyimdir.

elhasıl / elhâsıl

  • Hasılı, sözün özü, kelâmın lübbü, neticesi, kısası, kısacası. Hülasa-i kelâm, netice-i kelâm, filcümle.
  • Kısacası, özetle.

elkıssa / القصه

  • Kısacası, sonuç olarak. (Arapça)

fahimane / fahimâne

  • İtibar ve nüfuz sahibi kimseye yakışır şekilde, fahim olana yakışacak surette. (Farsça)

fakirane / fakirâne

  • Fakir bir kimseye yakışacak surette. Fakircesine. (Farsça)

fedakarane / fedakârane

  • Canını ve herşeyini feda eder derecesinde. Her türlü eziyet ve zahmetlere göğüs gererek, dâvası uğruna sebat edene yakışacak surette. (Farsça)

fi / fî

  • Arabçada harf-i cerrdir. Mekâna ve zamana âidiyyeti bildirir. Ta'lil için, isti'lâ için ve yine harf-i cerr olan "bâ, ilâ, min, maa" harflerinin yerine kullanılır. Geçen mef'ul ile gelecek fasıl arasında geçer. Te'kid mânası da vardı. Başka bir ifade ile kısaca (fî) : "İçinde, içine, hakkında, husus

fıkra

  • Yazıda bir bahis.
  • Parağraf.
  • Kanun maddelerinden her bir kısım.
  • Kısa haber.
  • Küçük hikâye.
  • Omurga kemiklerinin her biri.
  • Bend.
  • Kıssa.
  • Gazetelerde gündelik hâdiselerin kısaca yazılmış şekli.

galibane

  • Muzaffer ve galib olana yakışacak şekil ve surette. (Farsça)

hakikat-şinasane / hakikat-şinasâne

  • Gerçeği, hakikatı tanıyana yakışacak surette. (Farsça)

hakirane / hakirâne

  • Hakircesine. Hakir bir kimseye yakışacak tarz ve şekilde. (Farsça)

hamdele

  • "Elhamdülillah" demenin kısaca ismi. Bu sözün masdar haline getirilip kısaltılması.

hamiyet-mendane / hamiyet-mendâne

  • Hamiyetlicesine. Hamiyetli olan bir kimseye yakışacak şekil ve surette. (Farsça)

hasifane / hasîfane

  • Aklı başında ve olgun olan bir adama yakışacak suretde.

hasıl / hâsıl / حاصل

  • Ortaya çıkan, var olan. (Arapça)
  • Hâsılı: Kısacası, sonuç olarak. (Arapça)
  • Hasıl etmek: Meydana getirmek, ortaya çıkarmak. (Arapça)
  • Hâsıl olmak: Ortaya çıkmak, var olmak. (Arapça)

hasılı / hâsılı

  • Kısaca, özet olarak.

hasılı kelam / hâsılı kelâm

  • (Hâsıl-ı kelâm) Sözün kısacası, sözün kısası.

hassasane

  • Hassas ve duygulu olana yakışacak şekil ve surette. (Farsça)

hatemane

  • Hâtem'e yakışacak şekil ve surette. Cömertçesine. (Farsça)

hazıkane

  • Mâhirâne, mâhir ve usta olan bir kimseye yakışacak şekil ve surette.

hulasa

  • Bir şeyin, bir bahsin özü. Kısaca esası.

hülasa / hülâsa

  • Özetle, kısaca.

hulasa-i kelam / hulâsa-i kelâm / خلاصهء كلام

  • Kısacası, sözün kısası.

hülasatan / hülâsatan / خلاصة

  • Özetle, kısaca. (Arapça)

hulasaten / hulâsaten / خلاصة

  • Kısaca, özet olarak, hülâsa olarak, muhtasaran.
  • Özetle, kısaca. (Arapça)

icmal / icmâl

  • Kısaca, özet olarak.

icmalen / icmâlen

  • Kısaca. Özlüce. İcmali ve hülâsa olarak.
  • Kısaca, özetle.
  • Kısaca, özetle.

icmali / icmalî / icmâlî

  • Kısaca, toplu olarak, tafsilatsız. Muhtasaran.
  • Kısaca, özetle.

icmali iman / icmalî iman / icmâlî îmân

  • İman esaslarını kısaca bilmek. Allah'a ve Peygamberine imân ettiğini söylemek ve tasdik etmek.
  • Kısaca inanmak. Peygamber efendimiz Muhammed aleyhisselâm ne bildirmiş ise hepsine inandım demek.

ihlas-perverane

  • Temiz yürekli, ihlas sahibi bir kimseye yakışacak surette. (Farsça)

ihtilaskarane / ihtilaskârane

  • Çalıp aşıranlara yakışacak şekilde, hırsızlar gibi. (Farsça)

ihtisaren / ihtisâren / اختصارا

  • Kısaca, özetleyerek.
  • İhtisar suretiyle, muhtasar olarak, kısaltarak, tafsilâtsız, kısaca.
  • Özetle, kısaltarak, kısaca. (Arapça)

iman-ı icmali / îmân-ı icmâlî

  • Kısaca inanmak, Peygamber efendimizin sallallahü aleyhi ve sellem Allahü teâlâdan ne bildirmiş ise, hepsine inandım, demek.

inayetkarane / inayetkârâne

  • İnayet edene yakışır surette. Yardım ve iyilikte bulunan kimseye yakışacak şekilde. (Farsça)

lugat / lûgat

  • Lügat, sözlük, kelimelerin anlamlarını kısaca bildiren kitap.

meal / meâl

  • (Geri dönmek ve rücu eylemek. den) Meydana gelen netice. Mefhum.
  • Mânası. Kısaca mânası.
  • Kaymak.
  • Husul yeri, peyda olunacak yer.
  • Son, sonuç.
  • Sözün kısaca anlamı.

meal-i icmali / meâl-i icmalî / meâl-i icmâlî

  • Kısaca hülâsası, kısaca mânâsı. İcmalî meâl.
  • Kısaca açıklama, meâl.

meali / meâlî

  • Kısaca mânasına ait.

mededcuyane

  • Medet isteyene, yardım arayana yakışacak surette. (Farsça)

mucez / mûcez

  • (İcaz. dan) İcaz yoluyla. Muhtasar ve mücmel bir tarzda. Kısaca.
  • Kısaca; kısa ve özlü.

mücmelen

  • Kısaca.
  • Kısaca, özetle.

muhakkikane

  • Gerçeği ve hakikatı araştıran bir kimseye yakışır surette. Muhakkik olan bir insana yakışacak şekilde. (Farsça)

muhtasaran / مختصرا / مُخْتَصَرًا

  • Kısaca.
  • Kısaca. (Arapça)
  • Kısaca.

müneccimane / müneccimâne

  • Müneccim gibi, müneccime yakışacak şekilde. (Farsça)

mutasaddırane

  • Baş köşeye kurulana yakışacak surette. (Farsça)

şahvar

  • (Şeh-vâr) Şâha, hükümdara yakışacak tarzda, şah gibi. (Farsça)
  • İri ve iyi cins inci. (Farsça)

tacdarane

  • Hükümdarlara yakışacak şekilde. Hükümdarca. (Farsça)

uluhiyet / ulûhiyet

  • İlâhlık, kısaca "ibadet edilmeye lâyık olan yegâne mabud bütün varlıkları yaratan Allahtır" diye ifade edilebilen hakikat.

velhasıl / velhâsıl / والحاصل

  • Sözün kısası, özü, kısacası.
  • Kısacası.
  • Kısaca, sözün kısası. (Arapça)

 

Bağış Yapmak İçin Tıklayın