REKLAM ENGELLEMEYİ GERİ ALMA KODU BURADA BAŞLAR --> REKLAM ENGELLEMEYİ GERİ ALMA KODU BURADA BİTER -->

LUGGAT
OSMANLICA TÜRKÇE SÖZLÜK

{ lügât . lügat . لغت }

Arapça ve Farsça yazımları, Osmanlıca okunuşları 
ve detaylı açıklamaları ile birlikte.

Arama yapmak istediğiniz kelimeyi girip
karşılığını bulmak istediğiniz "OSMANLICA ARA" ya da "TÜRKÇE ARA" butonlarına tıklayın.
Türkçe - Osmanlıca Sözlük'te kârla ifadesini içeren 67 kelime bulundu...

ahissa

  • (Tekili: Hasis) Cimriler, pintiler, tamahkârlar.

akarat / akarât / عقرات

  • Kazanç sağlayan mülkler, akarlar. (Arapça)

asun / âsûn

  • (Tekili: Asi) İsyan edenler. Günahkârlar.

bahilan / bahîlân

  • Bahiller, cimriler, tamâhkârlar. (Farsça)

bendeleri

  • "Hizmekârları" anlamında saygı ifadesi.

bi-kar / bî-kâr

  • Kârsız, işsiz kimse. Bekâr kişi. (Bekârlık, bikârların kârıdır. İşârât) (Farsça)

buhala'

  • (Tekili: Bahil) Tamahkârlar, cimriler.

cemaat-i çilingiran-ı hassa / cemaat-i çilingirân-ı hâssa

  • Tar: Saraydaki çilingirlik işlerini yapmakla muvazzaf sanatkârlar zümresi.

cemaat-i hademe-i ehl-i hiref

  • Tar: Saray işlerini yapmakla vazifelendirilmiş sanatkârlar zümresi.

cemaat-ı mücellidan-ı hassa / cemaat-ı mücellidân-ı hâssa

  • Tar: Saraydaki kitabları ciltlemekle vazifeli sanatkârlar.

cenbiyye

  • Arapların kullandıkları bir cins eğri kamadır ki, yan taraflarına takarlar.

dafr

  • Saçı ve ona benzer şeyleri enlice örmek ve dokumak.
  • Vakarla yürümek.
  • Def'etmek, kovmak.

dalalat / dalâlât

  • Hak yoldan sapkınlıklar, inkârlar.

darü'l-ikab / dârü'l-ikab

  • Günahkârların azap diyarı; Cehennem.

ebkar / ebkâr

  • (Tekili: Bikr) Bekârlar.
  • Mc: Evvelce kimsenin söylemediği sözler.

efarit

  • (Tekili: İfrit) İfrit gibi, ifrite benzer adamlar. Hilekârlar, kurnazlar, cüretliler.
  • Pek hain cinler.
  • Şeytanlar, iblisler.

efzar

  • Ayakkabı, kundura. (Farsça)
  • Gemi yelkeni. (Farsça)
  • Yemeklere koku ve tad vermesi için konulan baharat. (Farsça)
  • San'atkârların kullandıkları san'at âletleri. (Farsça)

emr-i küfri / emr-i küfrî

  • İnkârla ilgili husus.

engaz

  • San'atkârların kullandıkları san'at âletleri. (Farsça)

eramil

  • (Tekili: Ermele) Bekârlar. Dul kadınlar. Kocaları ölmüş veya boşanmış kadınlar.

erbah

  • (Tekili: Ribh) Ribhler, faydalar, kazançlar, kârlar, gelirler.
  • Faizler.

eyama

  • (Tekili: Eyyim) Bekârlar, evli olmayanlar.

fecere / فجره

  • (Tekili: Facir) Günah işleyenler, günahkârlar, zinakârlar, fâcirler.
  • Günahkarlar. (Arapça)
  • Kötü insanlar. (Arapça)

fevaid / fevâid

  • Faydalar, menfaatler, kârlar, kazançlar.

füccar / füccâr

  • (Tekili: Fâcir) Günahkârlar. Açıktan günah işleyenler.
  • Günahkârlar, açıktan günah işleyenler.
  • Günahkârlar.

galle-i vakf

  • Vakfın faide ve mahsulü. Bununla vakfın tabiî ve hukukî semereleri anlaşılır. Vakıf paraların ticareti ve vakıf akarların kirası, vakıf bahçelerin sebze ve meyveleri bu kabildendir.

hadaa

  • (Tekili: Hâdı') Hileciler, hilekârlar, aldatıcılar, dalavereciler.

hatai

  • Tezhib ıstılahlarındandır. Resim gibi tabiatı taklid ederek yapılmayıp, san'atkârlar arasında kabul edilen çeşitli gül şekli gibi irili ufaklı yapılan şekiller.
  • Türkistan'da Hatay şehrinde imal edilen bir cins dayanıklı kâğıt.

havaric

  • (Tekili: Hâric ve Hârice) Asiler, zorbalar, isyankârlar.
  • Hâricîler. Hâriçte kalanlar.

herşefe

  • Bez veya aba parçası. (Su az olduğu zamanda yerden onunla yağmur suyunu alıp bir kabın içine sıkarlar.)
  • Çok yaşamış, ihtiyar, kuru kadın.
  • Çok eski olan kova.

hıkab

  • Arap kadınlarına mahsus bir nevi kumaştır, onu bellerine kuşanıp süslerini ve zinetlerini ona takarlar.

hizb-i kur'ani / hizb-i kur'ânî

  • Kur'ân'ın taraftarları, hizmetkârları.

hizbül-kur'an / hizbül-kur'ân

  • Kur'ân taraftarları, Kur'ân hizmetkârları.

inkari / inkârî

  • İnkârla alâkalı.
  • İnkârla ilgili.

iskarlat

  • İtl. Eski devirlerde Venedik mensucatından, boyası has ve kumaşı dayanıklı bir nevi çuhanın adı idi ve şarkta pek makbuldü. Yeniçeri Ocağı ileri gelen ağalarına, sekbanbaşıya ve yeniçeri kâtibine her sene bu çuhadan verilir veya bedeli para olarak tahsis olunurdu. Bu paraya da "İskarlat bedeli" deni

istısna'

  • San'atlı olarak yapmak.
  • Bir şey yapmak için san'atkârla anlaşma yapmak.

mal-ı habis / mâl-ı habîs

  • Zor ile gasb edilen ve rüşvet olarak alınan, çalınan mallar ve kendine emânet olan mallar, izinsiz ticârette kullanılarak elde edilen kârlar ve dâr-ül-harbde yâni kâfir memleketlerine gidenin (tüccârın, seyyâhın), kafirlerden, rızâsı olmadan aldığı mallar.

menafi' / menâfi' / منافع

  • Menfaatler, çıkarlar, yararlar. (Arapça)

menakir / menakîr

  • (Tekili: Minkar) Minkarlar, gagalar. Yırtıcı kuşların gagaları. Taşçı kalemleri.

menfaatperest

  • Yaptığı işin sadece faydasını düşünen. Sadece nefsine ait kârları, faydaları düşünerek çalışan. Allah rızasını esas gaye yapmayan kimse. (Farsça)

mesalih-i siyasiye / mesâlih-i siyasiye

  • Siyasî yararlar, çıkarlar.

muhterif

  • (Hiref. den) Sanatkârlar. İş sâhibleri.

münafıkin / münafıkîn

  • (Tekili: Münafık) Münafıklar. Fitnekârlar. İkiyüzlüler. Araya nifak sokanlar.

mürteci'

  • (Rücu'. dan) Geri dönen, geri dönmek isteyen. İrticâa giden.
  • Her cihetle en yüksek saadet ve selâmete sevkeden İslâmiyete muhalefetle İslâmdan önceki câhiliyet ve ahlâksızlığa dönmek isteyenlerin vasfı.
  • İslâmiyete muhalif olanların; hakikat, İslâmiyet ve iman fedakârlarına, İ

mütevakkır

  • (Çoğulu: Mütevakkırîn) (Vakar. dan) Onurlanan, vakarlanan.

mütevakkırin / mütevakkırîn

  • (Tekili: Mütevakkır) Onurlananlar, vakarlananlar.

muvakkaran

  • Vakarla, ciddiyetle, ağırbaşlılıkla.
  • Ağırlanmış, saygı gösterilmiş olarak.

müznibin / müznibîn

  • Günahkârlar.

na-kesan

  • (Tekili: Nâ-kes) Alçaklar, âdi insanlar, insaniyetsiz kimseler.
  • Cimriler, tamahkârlar, pintiler, hasis kişiler.

nakkar

  • Müzik, çalgı.
  • Gagalıyan.
  • Ağaç, taş ve madeni eşyayı oyarak ve çukurlaştırıp kabartarak ona mücessem şekiller veren sanatkârlar.

ribah

  • (Tekili: Ribh) Kazançlar, kârlar, ticaretten elde edilen kârlar.

rud-averd

  • Nehir sularının akarlarken etraftan sürükleyip getirdikleri ağaç, dal gibi şeyler. (Farsça)

ruh-u habis / ruh-u habîs

  • İsyan ve inkârla bozulmuş kötü ruh.

şefi'-ül müznibin / şefi'-ül müznibîn

  • Günahkârların şefaatçısı Hazret-i Muhammed. (A.S.M.)

şefiu'l-müznibin / şefîu'l-müznibîn

  • Allah'ın izniyle günahkârlara şefaatçi olacak olan Peygamber Efendimiz (a.s.m.).

şefiü'l-müznibinin varisi / şefiü'l-müznibînin vârisi

  • Âhiret âleminde günahkârların bağışlanması için şefaatte bulunacak olan Hz. Muhammed'in (a.s.m.) mirasçısı.

semerat / semerât

  • (Tekili: Semere) Meyveler, faydalar. Kârlar. Menfaatler.

süfeha

  • Sefihler, kıt akıllılar, günahkârlar.

süluc

  • (Tekili: Selc) Karlar.

tahayyül-ü küfri / tahayyül-ü küfrî

  • Küfür ve inkârla ilgili meseleleri hayal etme.

temettuat / temettuât

  • (Tekili: Temettu') Kârlar, kazançlar, faydalar.

tenakür / tenâkür

  • Birbirlerini inkâr etme, yekdiğerine inkârla yabani bakma.

terk-i menafi-i şahsi / terk-i menafi-i şahsî

  • Kişisel çıkarları terk etme.

tevakkur

  • (Vekar. dan) Vakar peydâ etme. Vakarlanma.

tumea'

  • (Tekili: Tâmi') Tamahkârlar.

usat

  • (Tekili: Asi) Asiler, zorbalar, itaat etmeyenler.
  • Günahkârlar.

zenne

  • Kadın kısmı.
  • Eskiden orta oyununda kadın rolü yapan erkek sanatkârlar hakkında kullanılan bir tâbirdi. Eskiden kadınlar, oyunda rol alamadıkları için erkekler kadın kıyâfetine girer ve oyunda kadın rolü yaparlardı.

 

Bağış Yapmak İçin Tıklayın