REKLAM ENGELLEMEYİ GERİ ALMA KODU BURADA BAŞLAR --> REKLAM ENGELLEMEYİ GERİ ALMA KODU BURADA BİTER -->

LUGGAT
OSMANLICA TÜRKÇE SÖZLÜK

{ lügât . lügat . لغت }

Arapça ve Farsça yazımları, Osmanlıca okunuşları 
ve detaylı açıklamaları ile birlikte.

Arama yapmak istediğiniz kelimeyi girip
karşılığını bulmak istediğiniz "OSMANLICA ARA" ya da "TÜRKÇE ARA" butonlarına tıklayın.
Türkçe - Osmanlıca Sözlük'te kokun ifadesini içeren 45 kelime bulundu...

berkende

  • Koparılmış, sökülmüş, kökünden çıkarılıp atılmış. (Farsça)

beyhuşt

  • Kökünden çıkarılmış, dibinden koparılmış olan şey. (Farsça)

beyincik

  • Art kafa çukurunda beyin kökünün üst arka kısmında bulunan merkezi sinir sisteminin bir organıdır. Mühim bir görevi, hareketlerimizin âhenk içinde olmasını sağlamaktır.

bicu / bicû

  • ( Custen : Aramak) mastarının emir köküne "bi" eklenerek yapılmıştır. Ara, bul mânasında emirdir.
  • (Custen: Aramak) mastarının emir köküne "bi" eklenerek yapılmıştır. Ara, bul meâlinde emirdir.

bih-ken

  • Kökünden çıkaran, kök söken. (Farsça)

cail / câil

  • "Ceale" kökünden yaratıcı, yapıcı.

cebb

  • Bir kimsenin zekerini ve hayasını kesip hadım etmek.
  • Devenin hörgücünü kesmek.
  • Kökünden kesmek.

elett

  • Dişi kökünden çıkıp düşmüş olan kişi.

esasiyle / esâsiyle

  • Köküne kadar, ta temelinden.

fevc

  • Dalga. Bölük. İnsan kalabalığı. Cemaat. Takım.
  • Koşmak. Sür'at etmek.
  • İyi kokunun dağılıp yayılması.

feveran / feverân

  • Maddi ve manevi kaynayıp fışkırmak.
  • Köpürmek.
  • Coşmak.
  • Kokunun etrafa yayılması.
  • Depreşmek.
  • Şiddet.

fevh

  • Yaradan kan fışkırması.
  • Bolluk, genişlik.
  • Güzel kokunun yayılması.
  • Kaynamak.

harf-i asli / harf-i aslî

  • Gr: Arabça bir kelimenin kökünü teşkil eden harften olan. (Ekserisi üç harften ibaret olur.)

hazal

  • Selem ağacının kökünden çıkan bir nesne ki, suda ıslatıp yerler.

hetm

  • Ön dişleri kökünden kırmak.

husum

  • (Tekili: Hasim) Uğursuzluk.
  • İdman. Birbiri ardınca devam üzere olmak.
  • Bir şeyi kökünden kesip dağlayanlar.
  • Fırtına.

iab

  • Kökünden koparmak.

ictisas

  • Ağacı kökünden çekip koparmak.

iksam

  • Çok miktarda mal alıp biriktirme.
  • Kökünü kırma. Hepsini silip süpürme.

iktinah

  • (Künh. den) Bir işin esâsını, künhünü, kökünü ve gerçeğini anlama. İçyüzüne, derinliğine varma.

inkıla'

  • (Kal'. den) (Ağaç) kökünden koparılma.

istisal / istisâl / istîsal

  • (Asl. dan) Kökten koparıp çıkarmak.
  • Tıb: Bedenden kesilmesi veya koparılması istenen bir parçayı, uru kökünden koparmak.
  • Kökünden sökmek.
  • Kökünden söküp atmak, kökünü kazımak.
  • Kökünü kazıma.

kal'

  • Birşeyi kökünden koparıp atma.
  • Bir şeyi kökünden çekip koparmak.
  • Kendisinden iyi kalay çıkan maden.
  • Azletmek. Bir tarafa ayırmak.

kali'

  • (Kal. dan) Kökten söküp atan. Kökünden çıkaran.

lefif-i makrun

  • Kökündeki "elif" veya "ya" nın yan yana olduğu kelime.

maklu'

  • Sökülmüş, kökünden çıkarılmış, kal' olunmuş.

makluan

  • Sökülerek, kökünden çıkarılmış olarak.

mehmuz

  • Gr: Hemzeli kelime. Harfin kökünde hemze varsa o kelimeye denir.

mehmuz-ul ayn

  • Kelime kökündeki ikinci harf "hemze" olursa, o kelimeye denir. Birinci harfi "hemze" olursa ona: Mehmuz-ul fâ; üçüncü harf hemzeli olur ise ona da: Mehmuz-ül lâm denir.

muktela'

  • (Kal'. den) Kökünden koparılmış. Kökünden koparan.

mukteli'

  • (Kal'. den) Kökünden koparan.

münkali'

  • (Kal'. dan) Kökünden sökülen.

müste'sal

  • (İstisal. dan) Kökünden koparılmış.
  • Ele geçirilmiş.

müste'sil

  • (İstisal. dan) Kökünden koparan.
  • Ele geçiren.

muzaaf fiil

  • Gr: Fiilin kökündeki iki harfin aynısı beraber olan fiil. Medde - Şedde gibi. Başka tâbirle: Fiilin orta harfi ile son harfi (harf-i lâm'ı) aynı harfin tekerrüründen ibaret olan kelime.

nefh

  • Rüzgâr esmek.
  • Güzel kokunun yayılması. Kokmak.
  • Vurmak.
  • Def'etmek, kovmak.
  • Vuruşmak, kat'etmek.

piç

  • Büklüm, kıvrım, dolaşık. (Farsça)
  • Nesebi gayr-ı sahih olan, gayr-ı meşru münâsebetten doğan çocuk. (Farsça)
  • Aslına benzemiyen. (Farsça)
  • Ağacın kökünden biten sürgün. Aşılanmamış ağaç. (Farsça)
  • Sarmaşık. (Farsça)
  • Vida. (Farsça)

sarm

  • (Surm) Bağ kesmek. Meyve toplamak. Bir şeyi kökünden ayırmak.

şekir

  • Ağacın çevresinde kökünden biten fidanlar.
  • Fercte olan kıllar.

serem

  • Dişin, ağızda kökünden kırılması.

suht

  • Haram mal, her nevi haram.
  • Yok eylemek. Gidermek. Bir şeyin kökünü kazımak (mânasına saht'dan alınmıştır. Haramın bereketi olmadığından hânumânlar yıktığı için suht denilmiştir.)

sülasi mezidün fih / sülasî mezidün fih

  • Gr: Zaid harf almış ve kökünde üç aslî harf bulunan kelime.

takli'

  • (Kal'. den) Yarmak.
  • Mübalâğa ile koparmak. Kökünden söküp koparmak.

teczir

  • (Cezr. den) Mat: Kare kökünü alma.

valibe

  • Evvelki ekinin kökünden biten ekin.

 

Bağış Yapmak İçin Tıklayın