Menu
İletişim
LUGGAT
OSMANLICA TÜRKÇE SÖZLÜK
{ lügât . lügat . لغت }
Arapça ve Farsça yazımları, Osmanlıca okunuşları
ve detaylı açıklamaları ile birlikte.
Arama yapmak istediğiniz kelimeyi girip
karşılığını bulmak istediğiniz "
OSMANLICA ARA
" ya da "
TÜRKÇE ARA
" butonlarına tıklayın.
İfadenin içinde geçtiği kelimeleri de göster.
Türkçe - Osmanlıca Sözlük
'te
ketme
ifadesini içeren
64
kelime bulundu...
afv
Ayakla basılmadık yer.
Malın iyisi, helâli ve fazlası.
Terketmek.
Mahvetmek.
azb
Tatlı, lâtif, hoş ve şirin olan yiyilecek ve içilecek şey.
Fazla susuzluktan yemek yemeği terketme.
Men'etme.
Feragat.
ber'
(Berâ, Bur', Bürü') Yaratmak. Halketmek.
Hastanın iyileşmesi. Sağlamlık.
birr
Temizlik.
Günahtan çekinmek.
Takvâ.
İn'âm ve ihsan etme.
Amel-i sâlih, iyi amel.
Koyunu sevketmek.
Gönül, kalb.
Tilki yavrusu.
Fâre.
ca'l
Yaratmak, halk.
Almak.
İş işlemek. Yapmak.
Bu kelime Kur'ân-ı Kerim'de onüç vecihle kullanılmıştır:1- Tafak ve ahz (inşâ ve ikbal) mânasına; bir işi işlemeğe müteveccih olup başlamak ve işler olmak.2- Halketmek, yaratmak.3- Kavl ve irsal.4- Tehiyye ve tesviye (tanzim
celvet
Yerini, yurdunu terketme.
Tas: Abdin fenâfillah olup halvetten ayrılması.
da'
Def'etmek, kovmak. Terketmek.
emr-i bi-l-maruf, nehy-i anil-münker
Dinin emirlerini, Kur'âni ve İslâmi hakikatleri neşretmek ve bildirmek, men'edilen şeyleri de yaptırmamak. İyiliği, İslâmi hususları emretmek ve teşvik etmek, kötülüğü men'edip yaptırmamağa sevketmek. (Fakat bu kudsi vazifeyi âdabına itaat ve riâyet ederek ifâ etmek lâzımdır, zirâ bu itaat da dinimi
felah / felâh
Selâmet. Saadet. Kurtuluş. Hayır ve ni'metlerde refah, rahatta dâim olmak. Fevz ve zafer. Necat ve beka.
Sahur yemeği.
Şakketmek.
feragat / ferâgat / فراغت
Bırakma, terketme.
(Arapça)
Rahatlık.
(Arapça)
Zenginlik.
(Arapça)
fevait / fevâit
Kasten, bilerek terketmekle olmayıp, dînin kabûl ettiği herhangi bir sebeble, özürle kaçırılmış farz veya vâcib namazlar. Fâitenin çoğuludur.
gaza
(Çoğulu: Gazevât) Din uğrunda kâfirlerle yapılan mücadele, muhârebe, düşmana kasdetmek. Cenketmek.
hakk / حك
Kazıma.
(Arapça)
Hâkkedilmek:
Kazılmak.
(Arapça)
Hâkketmek:
Kazımak.
(Arapça)
hal'
Kaldırma. Kal' etme.
Hükümdarı tahttan indirmek. Azletmek.
Mansıb ve mesnetten ihraç etmek.
Elbise gibi şeyleri soymak.
Bir şeyi izâle edip ayırmak ve terketmek.
Karısını boşamak. Evlâdını evlâdlıktan reddetmek.
hamr
Ekşi. Şarap. İçki olup sarhoşluk veren şey.
Birine bâde içirmek.
Bir hususu söylemeyip setreylemek. Ketmeylemek.
hidayet-i ilahi / hidayet-i ilâhî
Allah'ın hak ve doğru yolu göstermesi, sevketmesi.
i'fa'
Çoğaltmak.
Terketmek.
ibra-i ıskat / ibrâ-i ıskat
Huk: Bir kimsenin diğer bir kimsedeki hakkını, tamamen veya kısmen terketmesi.
iddira'
Anlama, derketme, kavrama, fehmetme.
Hile ile aldatma.
(Kadın) saçını tarayıp salıverme.
ifna'
Mahvetmek. Tüketmek. Kıymetini kaybetmek. Çok zarar etmek. Yok etmek.
igbab
Korkmak.
Bir gün görüp bir gün terketmek.
iha
Sevketme, gönderme.
ihfa
Saklamak. Gizlemek. Ketmetmek. Gizlenilmek.
Tecvidde: Harflerden birisini söylerken gizli ve zayıf söylemek.
ihlak
(Helâk. dan) Harcama, tüketme, bitirme.
Yok etme, helâk etme, öldürme.
ıhlal
Terketmek.
iktitam
(Ketm. den) Ketmetme, gizleme, saklama.
Sararma.
in'am
Nimet vermek. İhsan etmek.
Doğruya sevketmek, hidâyete ulaştırmak.
İyilik etmek, bahşiş vermek.
Tar: Osmanlı İmparatorluğu zamanında yeniçerilerin aylıklarına yapılan zam.
infad
Bitirme, tüketme.
Kuyunun suyu tükenme.
infak
Nafaka verme. Besleme. Geçindirme.
Harcayıp tüketme.
Fakir olma.
istihlak / istihlâk / استهلاک
Tüketme, kullanarak yok etme.
Tüketim.
(Arapça)
İstihlâk etmek:
Tüketmek, harcamak.
(Arapça)
istinfad
Bir şeyden bıkkınlık gelme, usanma.
Bir şeyi tüketme, harcama.
istinfak
Malı harcıyarak tüketme.
Nafaka peydâ etme.
katim / kâtim
(Ketm. den) Ketmeden, saklıyan, tutan. Sır saklayan.
kemy
Gizlemek, ketmetmek.
mekir
(Mekr) Hile. Aldatma. Oyun. Düzen. (Birisinin kötü veya iyi hâllerini öğrenmek veya kötülüğe sevketmek ya da gayesinden alıkoymak için yapılır.)
misak
Sürme, gütme, sevketme.
Havada uçarken kanadını birbirine vurup uçan güvercin.
mükateme / mükâteme
(Ketm. den) Ketmetme, gizleme.
mütareke
Bir mes'eleyi hal için bir şeyi terketmek.
Karşılıklı olarak anlaşmak, kuvvet ve silâhı bırakmak.
müzcad
Az şey, az.
Tam salih olmayan şey.
Defnetmesi ve sevketmesi kolay olan şey.
nems
Süt ve yağın ekşimesi.
Ekşimek ve kokmak.
Sırrı ketmetmek, gizlemek.
recm
Taşlamak, taşa tutmak, taş ile insan öldürmek.
Atılan taş.
Kabre taştan nişan dikmek.
Şeytan üzerine atılan nücum.
Tardetmek, kovmak, sövmek. Terketmek.
Zan ve kıyas etmek.
refz
Terketmek.
rüşd ü irşad
Rüşd ve irşad. Doğru yola sevketmenin mükemmeliyeti. İslâmiyeti en mükemmel şekilde öğretmek.
sebid
Başa yağ sürmeyi terketmek.
sevk-i ihtiyaç
İhtiyacın sevketmesi, ihtiyacın yönlendirmesi.
sevkiyat
Asker gönderme ve eşyasını te'min ve sevketme işleri.
sıbgatullah
Cenab-ı Hakk'ın dilediği tarz, manevî renk, biçim ve şekilde yaratması. İslâmî ahlâk ve karakteri halketmesi.
Allah'ın dini.
sinn-i temyiz
İyi ile kötüyü farketme yaşı olan yedi yaşı.
Hak ile bâtılı farketme yaşı.
tahfif
(Hıffet. den) Hafifletme, yükünü azaltma. Kolaylaştırma.
Lâyıkı vechiyle hürmet etmemek.
Maddî-manevî bir ızdırabı azaltmak.
Kelimelerin bazı harflerini terketmekle telâffuzunu kolaylaştırmak.
tayy
Bükmek, sarmak, dürmek.
Kaldırmak.
Geçmek.
Açmak.
Çıkarmak. Bir haberi ketmetmek. Kasten açtırmak.
Atlama, üzerinden geçme.
telef / تلف
Ölme.
(Arapça)
Boşa gitme.
(Arapça)
Telef etmek:
Harcamak, tüketmek, yok etmek.
(Arapça)
Telef olmak:
(Arapça)
Ölmek.
(Arapça)
Boşa gitmek.
(Arapça)
terk-i hesti / terk-i hestî
Kendinden geçmek, varlığını terketmek.
terk-i kebair / terk-i kebâir
Büyük günahları terketmek.
terk-i lezaiz / terk-i lezâiz
Lezzetleri terketme, bırakma.
terk-i masiva / terk-i mâsivâ
Allah'tan başka herşeyi terketmek.
terk-i ukba / terk-i ukbâ
Âhiretteki mükâfatları terketmek, düşünmemek.
teslim
Bir emâneti verme.
Kabul etme.
Doğru ve haklı bulma.
Selâmetle dua etme.
Karşısındakinin hükmü altına girme.
Kendini Allah'ın takdirine terketme, emri altına girme.
Belâ ve âfetten korunur olma.
Bir şeyi, yeni sâhibine verme.
Da
Kendini, başkasının irâdesine terketme (bırakma), onun emrine uyma, boyun eğme, itâat etme.
teslimiyet
Kendini Allah'a veya başka birinin iradesine terketmek, boyun eğmek.
teşrid
Ayırma, dağıtma. Dilim yapıp kesmek.
Nefyetme, kovalama.
Belâya atma. Ürkütüp kaçırma. Sevketme.
Birisinin ayıbını teşhir eylemek.
tevfik-i ilahi / tevfik-i ilâhî
Cenab-ı Hakk'ın insanı doğru yola lütfu ile sevketmesi.
tinave
Müzakereyi terketmek. Görüşmeyi bırakmak.
zeca
(Zecven - Zeccâ - Eczâ) Sevketmek, yürütmek.
Def etmek.
zer'
Çoğaltma.
Halketme, yaratma.
Tohum ekme.
Ağzından dişlerin dökülmesi.
Saç ağarması.
Perde, hâil.
zevk-i maali / zevk-i maâlî
Yüce, gerçekleri zevketme.
En Çok Aranan Osmanlıca Kelimeler
kut'ül amare
ruhban
münib
lev
ram olmak
şegaf
tercüman-ı beliğ
inantab
terceme
tercüme
En Son Aranan Osmanlıca Kelimeler
tedkikat
çu
Mahbus
hebit
hiyerarşi
lisan-ı ismet
Müstagrak
hak teala
Per
Güle
En Son Aranan Türkçe Kelimeler
ketme
Kötü niyet
efa
tizkar
müştaktır
kültür
karar veren
veçhile
Amak ı
klan