REKLAM ENGELLEMEYİ GERİ ALMA KODU BURADA BAŞLAR --> REKLAM ENGELLEMEYİ GERİ ALMA KODU BURADA BİTER -->

LUGGAT
OSMANLICA TÜRKÇE SÖZLÜK

{ lügât . lügat . لغت }

Arapça ve Farsça yazımları, Osmanlıca okunuşları 
ve detaylı açıklamaları ile birlikte.

Arama yapmak istediğiniz kelimeyi girip
karşılığını bulmak istediğiniz "OSMANLICA ARA" ya da "TÜRKÇE ARA" butonlarına tıklayın.
Türkçe - Osmanlıca Sözlük'te kesik ifadesini içeren 45 kelime bulundu...

ahrab

  • Kulağı kesik.
  • Kulaktaki küpe deliği.

ahrem

  • Burnu kesik olan. Kesik burunlu.
  • Edb: Rübai vezinlerinden "Mef'ulü" ile başlıyan oniki şekilden herbiri.
  • Tıb: Omuz ucu.

akla'

  • Eli kesik.

akta'

  • Eli kesik olan adam.

aslem

  • Kulağı kesik olan, kesik kulaklı.

bahire

  • Kulağı kesik deve.

begnek

  • Kuyruğu kesik hayvan. (Farsça)

betra

  • (Müz: Ebter) Çocuğu olmayan. Kısır.
  • Kuyruğu kesik dişi hayvan.

bi-fetret / bî-fetret

  • (Bilâ-fetret) Dâimâ, kesiksiz olarak.

bühre

  • Geniş yer, büyük mekân.
  • Kesik kesik soluyuş.
  • Dere içindeki sazlık ve çayırlık.

büride / bürîde / بریده

  • Kesik. (Farsça)

büride-ser

  • Başı kesik. (Farsça)

cerez

  • Suyu kesik olan.
  • Otsuz yer.

cezma

  • Kulağı kesik koyun.
  • Kulağı delik koyun.

düm-büride

  • Kuyruğu kesik. (Farsça)

ebter

  • Kuyruğu kesik hayvan.
  • Sonunda oğlu ve kızı kalmayan insan.
  • Ölümünden sonra adı hatırlanıp anılacak hayrı ve ihsanı kalmayan kişi.
  • Eksik, tamamlanmamış.
  • Güdük, kesik.

ecda'

  • Burnu kesik olan kimse.
  • Kulağı, eli ve dudağı kesik kimse.

eczem

  • (Cüzâm. dan) Cüzamlı, miskinlik illetine uğramış olan.
  • Parmakları veya eli kesik olan adam.

ekşem

  • Doğuştan kusurlu olan. Burnu, kulağı kesik veya noksan doğan (adam).
  • Pars denilen vahşi hayvan.

esekk

  • Tavşan.
  • Kulağı kesik olan.
  • Küçük kulaklı.
  • Kulağı işitmeyen. Sağır.

gayr-ı memnun

  • Devamlı. Kesiksiz.
  • Minnetsiz, sürekli.

gayr-ı münkatı'

  • Devamlı, fasılasız, kesiksiz.

harflerin taktii / harflerin taktîi

  • Harflerin kesik olması, harflere bölme.

huruf-u mukattáa

  • Arap harflerini heceler halinde kesik kesik yazmak (Yâsin, Elif Lâm Mim vb.).

huruf-ul mukattaa

  • Gr: Kur'an-ı Kerim'de sure başlarında bulunan, kesik kesik, ikisi üçü birleşik veya tek başına yazılı hafler. Elif Lâm Mim, Yâ Sin, Elif Lâm Râ... gibi. Bunlar İlahî birer şifre olup, mânalarını anlayanlar Resul-ü Ekrem (A.S.M.) ve O'nun vârisleridir.

izafet-i maktu'

  • Kesik tamlama. Terkib-i izafet-i maktu'da denir. Esre'yi kaldırmağa da fekk-i izafet denir. Yani izafetin kaldırılması demektir. Meselâ: Câme-hâb : Yatak. Câme-i hâb : Uyku elbisesi. Ser-rişte : İp ucu, vesile, tutamak. Ser-i rişte : İpin ucu.

kalpak

  • Kesik koni biçiminde deri, kürk veya kumaştan yapılmış başlık.

kasva

  • Kulağının dörtte biri kesik olan koyun veya deve.

kıt'a

  • (Çoğulu: Kıtat) Dünyanın kara parçalarından her biri.
  • Memleket. Ülke.
  • Mat: Bir dairenin bir yayı ile onun çapı arasındaki kısım.
  • Tıb: Kesik organın vücudda kalan parçası.
  • Ask: Çok kalabalık olmayan askerî kuvvet.
  • Edb: En az iki beyitten yapılmış manzum

mahrut-u nakıs / mahrût-u nâkıs

  • Kesik koni şeklinde.

maktu / maktû / مقطوع

  • Kesilmiş, kesik. (Arapça)
  • Pazarlık yapılmaz. (Arapça)

me'yus

  • Ümidsiz. Kederli. Ye'se düşmüş. Ümidi kesik.

mukattaa

  • (Kat'. dan) Bitişik olmayan. Kesik, ayrı.
  • Kesilmiş, kesik, ayrı.

mukattaat

  • Bazı sûrelerin başlarında bulunan ve birer İlâhî şifre özelliğini taşıyan kesik harfler.

mukattaat-ı huruf / mukattaât-ı huruf

  • Bazı sûrelerin başlarında bulunan ve birer İlâhî şifre özelliğini taşıyan kesik harfler.

münkati'

  • Kesilen, kesik arkası gelmeyen, son bulan, süreksiz.

mütekatı

  • Kesişmiş, kesik kesik.

mütekatı'

  • Kesik kesik.

mütekattı'

  • (Kat'. dan) Kesik. Biteviye olmayan.

mütemadi

  • Devamlı, kesiksiz, sürekli, daima.

nevatır

  • Kirişi kesik olan yay.

sebk-i mefsul

  • Edb: Ayrı ayrı, kesik kesik yazma tarzı.

sekte

  • Durma, kesiklik.
  • Durma, kısılma.
  • Kanın birdenbire durması.
  • Bir işin görülmesinde kesiklik, durgunluk hâsıl olmak.
  • Tecvidde: Kıraat esnasında nefes almadan sesi kesmeğe denir.

takti

  • Kesme, kesik kesik okuma.

vücud-u ebter

  • Kesik, sona ermiş varlık; kendisiyle Rabbi arasındaki bağı kesen varlık.

 

Bağış Yapmak İçin Tıklayın