Menu
İletişim
LUGGAT
OSMANLICA TÜRKÇE SÖZLÜK
{ lügât . lügat . لغت }
Arapça ve Farsça yazımları, Osmanlıca okunuşları
ve detaylı açıklamaları ile birlikte.
Arama yapmak istediğiniz kelimeyi girip
karşılığını bulmak istediğiniz "
OSMANLICA ARA
" ya da "
TÜRKÇE ARA
" butonlarına tıklayın.
İfadenin içinde geçtiği kelimeleri de göster.
Türkçe - Osmanlıca Sözlük
'te
kedi
ifadesini içeren
85
kelime bulundu...
akl-ı selim
(Hiss-i selim) İyiyi kötüyü farkedip, insana hak ve hakikatı, iman ve İslâmiyeti tâkib ettiren akıl ve düşünüş. Normal ve müsbet düşünce.
arazi-i mürfaka / arâzi-i mürfaka
Huk: Sokaklarda oturulacak yerler ve caddelerde boş bırakılan kısımlar. Yolculara ait terkedilmiş konak yerleri, kervansaraylar.
belkıs
Süleyman (A.S.) zamanında, Yemen'de Sebe şehrinde hükümet süren Himyerîlerden bir melikedir.
çar-yek
Çeyrek, dörtte bir.
(Farsça)
Saatin dörtte biri, onbeş dakika.
(Farsça)
Mecidiye denilen gümüş sikkenin dörtte biri ki, beş kuruşluk bir gümüş sikkedir.
(Farsça)
dagv
Kedi veya tilki çağırmak.
dall-i bi-l işare
(Dâllibilişâre) Sözdeki mânanın işâretine göre delil olmak. Üç nevi delâletten biri ile sevkedildiği mânanın gayrisine yâni; söylenince maksud-u asli olmayan bir mânaya delâlet eden lâfızdır. Meselâ: "Cenab-ı Hak bey'i helâl, ribâyı haram kılmıştır." ibâresi, bey', yani alış-veriş ile ribâ (fâiz) ar
dırs
(Çoğulu: Derâsa-Edrâs) Kertenkele, fare ve kedi gibi hayvanların eniği.
duga'
Kedi miyavlaması.
Tilki sesi.
Zelil, hakaret görmüş kimsenin sesi.
emval-i metruke
Sahipleri olmayan, sahipleri kaybolmuş, sahipsiz mallar. Terkedilmiş mallar.
enaniyet-i nefsiye / enâniyet-i nefsiye
Nefsin bencilliği, kedini beğenmesi.
endahte
Terkedilmiş, bir tarafa atılmış. Bırakılmış.
(Farsça)
farıkat / fârıkat
Farkedenler, ayıranlar, farkediciler.
farz
İslâmiyette mazeret olmadıkça yapılması mecburi olan, terkedilmesi günah sayılan Tanrı buyruğu.
Zarurî, lüzumlu.
fatır / fâtır
Benzeri bulunmayan şeyi yaratan. Hârika üstün san'atiyle yaratan. Halkedici Allah (C.C.)
fenafillah / fenâfillâh
Dünyayı kalben terkedip tamamen Allaha yönelmek.
fenafirresul / fenâfirresûl
Kendi isteklerini terkedip peygamberde fani olmak.
furkan
Hak ile bâtılı birbirinden ayıran. İyi ile kötüyü, doğru ile yanlışı farkedip ayıran.
Kur'an-ı Kerim.
Kur'an-ı Kerim'in 25. suresinin ismi.
gamir
Ekilmemiş, terkedilmiş ıssız yer.
Faydalanılmamış şey.
Mamur olmayan harap yer.
gayr-ı meş'ur
Şuursuz, bilinçsiz; şuurla bağlantısı olmayan, farkedilmeyen.
gürbe / گربه
Kedi.
(Farsça)
Kedi.
(Farsça)
gürbe-i deşti / gürbe-i deştî
Yaban kedisi.
hakk / حك
Kazıma.
(Arapça)
Hâkkedilmek:
Kazılmak.
(Arapça)
Hâkketmek:
Kazımak.
(Arapça)
halk-ı ef'al / halk-ı ef'âl
Fiillerin halkedilmesi, yaratılması.
harhara
Uykuda horlamak.
Kedinin mırıldayışı.
İki dere arasındaki düzlük.
haytel
Kedi.
hece vezni
Türklerin eskiden kullandıkları nazım âhengi ölçüsüdür ki, buna "parmak hesabı" da denir. Parmak hesabı, Türk edebiyatının başlangıcından XI. yy. a, yani Türklerin aruz veznini öğrenmelerine kadar Türk nazmının yegâne âhengi idi. Aruz vezni kabul edilmekle beraber, hece vezni terkedilmeyerek yine ha
hers
Tokmak ile dövmek.
Mersin ağacı.
Arslan.
Kedi.
hirr
Kedi.
hirre
Dişi kedi.
hürer
(Tekili: Hirre) Dişi kediler.
hüreyre
Kedi yavrusu.
hutuvat-ı sitte
Altı adım. (Kur'an-ı Kerim'deki "Hutuvat-üş şeytan" tabirinden istifaze ile, şeytanların ve onların insî mümessilleri olan şerir insanların fitnekâr ve dalâlete sevkedici adımları, izleri ve desiseleri gibi mânalarla alâkalı olarak "bir mühim eser"e verilen isim) Şeytanın altı desisesi.
hüzi / hüzî
Kedi yavrusu.
inabe / inâbe
Günahı terkedip hakka yönelme.
insiyak
Sevkedilme.
ism-i cins
Gr: Cins isim. Bir cinsten, bir nev'den olan şeylerin hepsine verilen bir ad. Vilâyet, karpuz, kedi gibi.
istihsan
Beğenmek, güzel bulmak. Bir şeyin iyi olduğu kanaatında bulunmak. Beğenilmek.
Fık: Kıyası terkedip, nassa, yani, âyet ve hadis-i şeriflerin hükümlerine en uygun olanı almak. Şeriatta; zorlaştırmayan hükümle, râcih delil ile amel etmektir.
kakum
Kürkü makbul bir cins kedi.
kalb-i metruk
Terkedilmiş kalb, bırakılmış gönül.
kay'
Kedi, sinnevr.
kay'am
(Çoğulu: Kayâım) Kedi.
kedira / kedirâ
(Bak: KEDİR)
kıtmir / kıtmîr
Eshâb-ı Kehfin (Îsâ aleyhisselâmın dîninden olup, din düşmanları her tarafı kapladığı bir zamanda dinlerini korumak için her şeylerini terkedip hicret eden Efsûs (Tarsus)'daki mağarada bulunan yedi kişiden birinin köpeğinin adı.
kıtt
(Çoğulu: Kutut) Nasib, hisse.
Kitab ve kâğıt.
Erkek kedi.
kıtta
Dişi kedi.
kıttavş
Kedi.
lakit / lakît
Geçim sıkıntısı veya nâmus korkusu (zinâ ithamlarından kaçınmak) için terkedilmiş, bir yere bırakılmış çocuk.
latife-i rabbaniye
İnsanın kalbine bağlı ve bütün duygularının sultanı olan ince bir duygudur ki, İlâhî hakikatlar onunla hissedilip zevkedilir.
magv
Kedi miyavlaması.
mahkuk
Hakkedilmiş. Sert bir şey üzerine sert kalemle kazılarak yazılmış.
mahleb
(Çoğulu: Mahâlib) Kedi, arslan gibi hayvanların pençesi.
mensiyy
Unutma yeri.
Hiç bahsedilmeyen terkedilmiş nesne.
mesak / mesâk
Sevkedilen yer.
mesbuk
Geçmiş.
Sebkedilmiş. Arkada bırakılmış. Başkasından geri kalmış.
İlmihalde: Evvelce imamla namaza durmamış olup, sonradan imama uyan.
mesfuk
(Sefk. den) Sefkedilmiş. Dökülüp akıtılmış olan.
metruk / metrûk / متروک
Terkedilmiş, bırakılmış, kullanılmaktan vazgeçilmiş, metruk hadis; amel edilmeyecek derecede zayıf.
Terkedilmiş.
Terkedilmiş.
(Arapça)
metrukat / metrûkât
Terkedilenler.
metrukiyet / metrûkiyet
Metrûkiyete uğramak:
Terkedilmek, metruk bırakılmak.
mili
Kedi.
(Farsça)
mu'bir
Terkolunmuş, bırakılmış, terkedilmiş.
muattal
Tatil edilmiş. Kullanılmaz olmuş. Battal edilmiş. Terkedilmiş.
İşsiz. Tenbel.
müfesser
Açıklanan. Usûl-i fıkıhta, nass denilen lafzdan daha açık olan lafızdır. Nass, sevkedildiği mânâya açıkça delâlet eden lafızdır.
mukaddem
Zaman ve mekân cihetiyle daha evvel olan.
Askerin ön tarafına sevkedilen karakol.
Değerli, üstün.
Küçükten büyüğe sunulan, takdim edilen.
mülga
İlga edilmiş. Kaldırılmış. Metruk ve lağvedilmiş şey. Terkedilmiş.
Kaldırılmış, terkedilmiş.
mura
Kedi sesi. Kedi miyavlaması.
müsennem
Kabartma. Kabartmalı olarak hakkedilmiş olan.
Ev çatısı veya dam şeklinde olan.
müteşahhıs
(Şahs. dan) Şahıslanan, gözle görünür hâle gelen.
Şahsı farkedilmiş olan.
Şahsını tanıyan.
rebah
Faide, menfaat.
Kediye benzer bir canavarın adı.
refiz
(Rafz. dan) Atılmış, bırakılmış, terkedilmiş. Metruk.
saika / sâika
Sevkedip götüren bir his.
senanir
(Tekili: Sinnevr) Kediler.
sener
(Çoğulu: Senânir) Kedi.
Ulu kişi.
Boğaz kemiği.
Kuyruk sokumu.
sinnevr
(Çoğulu: Senânir) Kedi.
siyak-ı kelam / siyak-ı kelâm
Sözün gelişi, sevkediliş.
sürü
Tar: Devşirme suretiyle alınan Hristiyan çocuklarının yüzer, yüzellişer, ikiyüzer veya daha fazla kişilik kafileler halinde sevkedilmeleri. Sürü adı verilen bu kafileler, sürücülerle muhafızların nezareti altında hükümet merkezine sevkedilirlerdi.
şütür gürbe
"Deve ile kedi" : İyilik fenalık; münasebetsiz, karışık; iyi ile kötü.
(Farsça)
tarik-i dünya / târik-i dünya
Hevâ ve hevesi terkeden. Dünyanın fâni olan cihetini terkedip Allah rızası yolunda olan.
tavvafe
Kedi.
terk-i terk
Terki terk etmek; terkedilen şeyleri düşünmemek.
tevdi'
Emanet vermek, bırakmak.
Misafirin veda etmesi. Giderken kalanlara: Allah'a ısmarladık gibi veda etmesi, bolluk hoşluk duasıyla bırakıp gitmesi.
Mutlaka terkedip bırakmak.
üma'
Kedi miyavlaması.
yenabi'
(Tekili: Yenbu') Kaynaklar, pınarlar, çeşmeler.
Kedi yavruları.
yenbu'
(Çoğulu: Yenâbi) Pınar, kaynak.
Kedi yavrusu.
zayven
(Çoğulu: Zayâvin) Yaban kedisi.
Erkek kedi.
Hırçın ve vahşi adam.
zırban
(Çoğulu: Zerâbin) Kokarca denilen küçük, kediye benzer, çirkin kokulu bir hayvan.
En Çok Aranan Osmanlıca Kelimeler
kut'ül amare
ruhban
münib
lev
şegaf
tercüman-ı beliğ
inantab
terceme
tercüme
ram olmak
En Son Aranan Osmanlıca Kelimeler
Müsvedde
dil-şikeste
Pâbûsı
sekinet
Zevāt
memleket
sika'
kariban
mir
nized
En Son Aranan Türkçe Kelimeler
kedi
Değişik
giren
rehm
Ne var
yeniçeri maaşı
çogul
Eriştirme
sonu olmayan
zedegan