REKLAM ENGELLEMEYİ GERİ ALMA KODU BURADA BAŞLAR --> REKLAM ENGELLEMEYİ GERİ ALMA KODU BURADA BİTER -->

LUGGAT
OSMANLICA TÜRKÇE SÖZLÜK

{ lügât . lügat . لغت }

Arapça ve Farsça yazımları, Osmanlıca okunuşları 
ve detaylı açıklamaları ile birlikte.

Arama yapmak istediğiniz kelimeyi girip
karşılığını bulmak istediğiniz "OSMANLICA ARA" ya da "TÜRKÇE ARA" butonlarına tıklayın.
Türkçe - Osmanlıca Sözlük'te kayıtsız ifadesini içeren 49 kelime bulundu...

adem-i takayyüd

  • Kayıtsızlık, bağlı olmama.
  • Kayıtsızlık. Bir şeye bağlı olmayış. Kıymet vermemek. Üzerine almamak.

amir-i mutlak / âmir-i mutlak

  • Kayıtsız şartsız herşeye hâkim olan.

azade / âzâde

  • Bağlardan kurtulmuş. Serbest. Kayıtsız. Hür. Sâlim. Müberrâ. (Farsça)
  • Serbest, kayıtsız.

bi'at-ı rıdvan / bî'at-ı rıdvân

  • Hudeybiye'de Semûre ismindeki ağacın altında 400 Eshâb-ı kirâmın Peygamber efendimize, emirlerini kayıtsız şartsız yerine getireceklerine dâir verdikleri söz.

bi-gane / bî-gâne

  • Kayıtsız. Alâkasız.
  • Aldırışsız. Yabancı. Dünya ile alâkayı kesmiş olan.

bi-kayd / bî-kayd

  • Kayıtsız, şartsız.
  • Alâkasız, aldırmaz.

bila kayd ü şart / bilâ kayd ü şart

  • Kayıtsız şartsız.
  • Kayıtsız şartsız.

bila-kayd u şart / bilâ-kayd u şart

  • Kayıtsız şartsız.

bila-kayd ü şart / bilâ-kayd ü şart

  • Kayıtsız, şartsız.

bilakayd / bilâkayd

  • Kayıtsız.

bilakaydüşart / bilâkaydüşart

  • Kayıtsız şartsız.

bilakayt / bilâkayt / بلاقيد

  • Kayıtsız şartsız, kesin. (Arapça)

bimübalat / bîmübâlât / بى مبالات

  • Kayıtsız, umursamaz. (Farsça - Arapça)

ferag-ı kat'i / ferag-ı kat'î

  • Kayıtsız şartsız yapılan ferag.

galib-i mutlak

  • Tam olarak galip. Kayıtsız şartsız hâkimiyet sahibi.

güsiste-mehar

  • (Güsisteinan) Yuları kopmuş.
  • Mc: Kayıtsız, mes'uliyetsiz, başıboş.

hadd ü payanı olmayan / hadd ü pâyânı olmayan

  • Sonsuz ve kayıtsız olan.

hali'

  • Boşanmış erkek, zevcesini şer'an terketmiş adam. (Müennesi: Hâlia'dır.)
  • İtaatsız, isyan eden, utanmaz, kayıtsız, hayasız.
  • Kovulmuş.
  • Soyulmuş.

harim / harîm

  • Saygısız, çekinmez. Kayıtsız kimse.

hürriyet-i mutlaka

  • Kayıtsız serbestiyet, sınırsız hürriyet.

ıtlak / ıtlâk

  • Kayıtsız, sınırsız, mutlak olma; teklik, çokluk veya nitelik gibi şeylere bakılmaksızın kullanıldığı mânâya delâlet eden lâfız; kitap kelimesi gibi.

izn-i amm / izn-i âmm

  • Herkese müsaadeli olan.
  • Ist: Cum'a namazı kılınan cami kapısının kayıtsız şartsız her müslümana açık olması.

kaziye-i hamliyye

  • Man : Mahmulün (yâni, haberin), mevzua (yani mübtedaya) sübut veya nef'i ile hükmü hâvi olan kaziyye. Tabir-i diğerle: Mahmulün mevzua kayıtsız ve şartsız olarak isnad olunduğu kaziyyeye denir. "Dünya fânidir" gibi.

labişartın

  • (Lâ bişartın) Kayıtsız şartsız. Bir şarta dayanmaksızın.

lakayd / lâkayd / لاقيد

  • Kayıtsız. Alâkasız. Karışmayan. Kıymet ve ehemmiyet vermeyen. Aldırış etmeyen.
  • Kayıtsız, ilgisiz.
  • Kayıtsız, ilgisiz.
  • Kayıtsız. (Arapça)

lakaydane / lâkaydane

  • Kayıtsızca, ilgisizce.
  • Kayıtsız ve alâkasızca. Mühimsemiyerek.

lakaydi / lâkaydî / لاقيدی

  • Kayıtsızlık, ilgisizlik, alâkasızlık.
  • Kayıtsızlık. (Arapça)

lakayt / lâkayt

  • Kayıtsız, duyarsız, ilgisiz.

laubali / lâubali / لاابالى

  • Alâkasız, kayıtsız, hürmetsiz, dikkatsiz. Senli benli. ("Lâ" harfi ile" Ubâli" muzari fiilinden müteşekkildir.)
  • Kayıtsız, gamsız. (Arapça)

laubalilik / lâubalîlik

  • Kayıtsızlık, gamsızlık. (Arapça - Türkçe)

laubaliyane / lâubaliyane

  • Lâubalilikle. Kayıtsız, alâkasız, saygısız ve dikkatsiz bir şekilde. Senli benli olarak. (Farsça)

laübaliyane / lâübâliyâne

  • Vurdumduymaz bir tarzda, kayıtsız kalarak.

mütehavin

  • (Hevn. den) İşinde gevşek ve kayıtsız olan. Bir işe ehemmiyet vermiyen, mühimsemiyen.

müteseyyib

  • (Çoğulu: Müteseyyibîn) Aldırış etmiyen, kayıtsız davranan.

müteseyyibane / müteseyyibâne

  • Kayıtsız davranarak, aldırış etmiyerek, duymazdan gelerek. (Farsça)

müteseyyibin / müteseyyibîn

  • (Tekili: Müteseyyib) Aldırış etmeyenler, kayıtsız davranan kimseler.

mutlak

  • Kayıtsız, sınırsız; teklik, çokluk veya nitelik gibi şeylere bakılmaksızın kullanıldığı mânâya delâlet eden lâfız; kitap kelimesi gibi.
  • Kayıtsız, şartsız. Teklik, çokluk veya herhangi bir vasıf ile kayıtlı olmayan, delâlet ettiği (gösterdiği) fertlerden (şeylerden) her hangi birini ifâde eden lafız (söz).

mutlaka / مطلقا

  • Kesinlikle, zorunlu olarak, kayıtsız şartsız. (Arapça)

mutlakıyyet

  • Kayıtsız şartsız bir hükümdarın idaresi altında bulunan hükümet şekli.
  • Şartsız ve kayıtsız olarak bir hükümdarın emri ile bir hükümet, devlet veya bir topluluğun idare usulü.

payansız / pâyansız

  • Sınırsız, kayıtsız.

rububiyet-i mutlaka

  • Allah'ın herşeyi kuşatan, kayıtsız ve sınırsız egemenliği, yaratıcılığı, terbiyesi.

semi-i mutlak / semî-i mutlak

  • Herşeyi kayıtsız şartsız işiten Allah.

serbest / سربست

  • Kayıtsız. Başıboş. İstediği gibi hareket edebilen. (Farsça)
  • Sıkılmayan. (Farsça)
  • Engelsiz. (Farsça)
  • Özgür. (Farsça)
  • Kayıtsız. (Farsça)

tasarruf-u mutlak

  • Kayıtsız, sınırsız tasarruf, dilediği şeyi dilediği gibi yapma.

tesamuh

  • Hoş görme. Hoş görürlük. Birbirine kolaylık gösterme. Kayıtsız olma. Gaflet etmek.
  • İhmal etmek.

tesamuhat

  • (Tekili: Tesâmuh) Hoş görmeler, müsâmahalar.
  • Dikkatsiz ve kayıtsız davranmalar.

teseyyüb

  • Üşenme, kayıtsızlık, tembellik.

teşeyyüb

  • (Çoğulu: Teşeyyübât) İhmalcilik, kayıtsızlık.

teseyyüp

  • İhmalcilik, kayıtsızlık, tembellik.

 

Bağış Yapmak İçin Tıklayın