REKLAM ENGELLEMEYİ GERİ ALMA KODU BURADA BAŞLAR --> REKLAM ENGELLEMEYİ GERİ ALMA KODU BURADA BİTER -->

LUGGAT
OSMANLICA TÜRKÇE SÖZLÜK

{ lügât . lügat . لغت }

Arapça ve Farsça yazımları, Osmanlıca okunuşları 
ve detaylı açıklamaları ile birlikte.

Arama yapmak istediğiniz kelimeyi girip
karşılığını bulmak istediğiniz "OSMANLICA ARA" ya da "TÜRKÇE ARA" butonlarına tıklayın.
Türkçe - Osmanlıca Sözlük'te kayıs ifadesini içeren 37 kelime bulundu...

berkuk

  • Şeftali, kayısı, zerdali.

çağla

  • (Çağala) Badem, erik, kayısı gibi yemişlerin yenebilen ham meyvesi.

cilaz

  • Kamçının ucuna bağlanan kayış.

cir

  • Aşağı, alt. (Farsça)
  • Eldiven, kayış vs. gibi şeyler yapılabilen tabaklanmış deri. (Farsça)

düval

  • Tasma, kayış. (Farsça)

esar

  • Esirlerin ellerini bağladıkları ince kayış.

fitrak

  • Atın terkisi, terki kayışı, eyerin ardındaki tasma. (Farsça)

garez

  • Kayıştan yapılan üzengi.
  • Ağaç üzengi.

hademe

  • Hizmetçiler, hâdimler.
  • (Çoğulu: Hıdâm) Halhal.
  • Devenin ayağını bağladıkları kayış.

hamail / hamâil / حمائل

  • (Tekili: Himâle) Tılsım, muska.
  • Kılıç kayışı, kılıcı bele bağlamaya yarayan kayış.
  • Kılıç kayışı. (Arapça)

hidam

  • (Tekili: Hizmet) Hizmetler. Vazifeler.
  • (Hademe) Devenin ayaklarına bağlanan halkalar, kayışlar. Ayak bilezikleri, ayak köstekleri.

himale

  • (Çoğulu: Hamayil). Kılıç kayışı.

işsa

  • (Teşsi') Ayakkabısına tasma takma, kayış geçirme.

kasatura

  • Süngü gibi tüfeğin namlusu ucuna takılan veya bel kayışına asılı olarak taşınan bir çeşit bıçak.

kelb

  • (Çoğulu: Ekâlib-Eklüb-Kilâb) Köpek, it.
  • Meşhur bir yıldız.
  • İki adım arasına koyarak dikilen kayış.
  • Yolcuların, yük üstünde azıklarını astıkları demir çengel.
  • Şiddet.
  • Hırs.

kemend

  • Eskiden idam için boyna geçirilen yağlı kayış. (Farsça)
  • Uzakta bulunan herhangi bir nesneyi yakalayıp çekmek için üzerine atılan ucu ilmekli uzunca ip. (Farsça)
  • Geyik ve benzeri hayvanların yuları. (Farsça)
  • Güzelin saçı. (Farsça)

kemerbend / كمربند

  • Bel kayışı. (Farsça)

kenare

  • Kıyı, kenar. (Farsça)
  • Kucak. (Farsça)
  • Kasap çengeli. Kayış asılan çengel. (Farsça)

kıdd

  • Kayış.

külbet

  • Sıkıntı, zorluk, ıztırab. Şiddet.
  • İki sahtiyan arasına konup dikilen kırmızı kayış.

külve

  • (Çoğulu: Külu-Külliyât) Dağarcık altına çepeçevre diktikleri deri.
  • Tirşe dedikleri kayış.

lagziş

  • Sürçme, kayma. (Farsça)
  • Kayış, sürçüş. (Farsça)

mı'lak

  • (Çoğulu: Meâlik) Üzengi kayışı.
  • Üzüm hevneği.
  • Et ve üzüm asılan çengel.

micerr

  • Gem çenberi.
  • Matkap kayışı.

misane

  • Dizgin kayışı.

mışmış

  • Zerdali, erik veya kayısı.

paldüm

  • Hayvanın semerinin ileri geri kaymaması için arka ayaklarının kaba etleri üzerinden geçirilen kayış. (Farsça)

rihat

  • Kayış yapımında kullanılan deri.

saka

  • Ordunun gerisi, ordunun gerisinde bulunan asker takımı.
  • Üzengi kayışı.

şekerpare

  • Çok tatlı ve şekerli olan bir kayısı cinsi. (Farsça)
  • Bir nakış çeşiti. (Farsça)
  • Bir cins tatlı. (Farsça)

serih

  • (Çoğulu: Serâyih) Nâlin kayışı.

şirak

  • (Çoğulu: Şürük) Nalbant kayışı.

şisı'

  • Büyük ve çok mal.
  • Dar yer. Bir yerin uç tarafı.
  • Nalın kayışı.
  • Bir malı dikkatle bekleyip koruyan.

şüsu'

  • Uzak olma.
  • Ayakkabıya kayış tasma takma.

tanef

  • Kayış.
  • Dağ burnu. Dağ başı.
  • Kapı üstüne yapılan örtü.
  • Duvar üzerine yapılan saçak.

tasme

  • Kayış halka. Tasma. (Farsça)

zahme

  • Vurma, darbe. (Farsça)
  • Yara, ceriha. (Farsça)
  • Üzengi kayışı. (Farsça)

 

Bağış Yapmak İçin Tıklayın