Menu
İletişim
LUGGAT
OSMANLICA TÜRKÇE SÖZLÜK
{ lügât . lügat . لغت }
Arapça ve Farsça yazımları, Osmanlıca okunuşları
ve detaylı açıklamaları ile birlikte.
Arama yapmak istediğiniz kelimeyi girip
karşılığını bulmak istediğiniz "
OSMANLICA ARA
" ya da "
TÜRKÇE ARA
" butonlarına tıklayın.
İfadenin içinde geçtiği kelimeleri de göster.
Türkçe - Osmanlıca Sözlük
'te
kaftan
ifadesini içeren
73
kelime bulundu...
akbiye
(Tekili: Kubâ) Kaftanlar, üste giyilen elbiseler.
ameysel
Arslan.
Şişman, büyük deve.
Kaftanını yere sürüyerek gezen tembel kimse.
Uzun kuyruklu geyik.
Enli nesne.
Kerim, şerif nesne.
bitane
(Çoğulu: Betâyin) Çarşaf.
Kaftan astarı.
Dostluk.
Hâlis olmak.
Kuvvetli olmak.
cibab
Car dedikleri kaftan.
Ağaç aşılamak. (Ekseri hurma ağacında kullanılır.)
cüdad
Çulha yumağı.
Eski kaftan.
Küçük ağaç.
cüzzet
Kaftan.
deniyye
Kaftan düğmesi, elbise düğmesi.
deres
Nişanın belirsiz olması.
Kaftanın eskimesi.
Evin köhne olması.
deris
(Çoğulu: Dirsân) Eski kaftan, eski elbise.
disar
(Çoğulu: Düsür) Üste giyilen kaftan, elbise.
Yatak çarşafı.
Arapçada elbise demek olduğu hâlde Osmanlıcada yalnız Farsça kaidesi ile yapılan sıfat terkiblerinde ziyadelik, çokluk, bolluk mânasında kullanılmıştır.
dürrae
(Çoğulu: Derâri) Ferâce, kaftan, elbise.
düsur
Mahvolma. Eseri kalmama. Ortadan kalkma. Nişanı belirsiz olma.
Kaftan eskime.
Ev köhne olma.
düsür
(Tekili: Disar) Üste giyilen kaftanlar, elbiseler.
Yatak çarşafları.
düvvac
Hâkimlerin giydiği bol kaftan.
Yorgan.
Tac.
felice / felîce
Kaftan ve bez parçası.
gılale
(Çoğulu: Galâyil) Zırh altına giyilen kısa gömlek.
Küçük kaftan zıbını.
hadafil
Eski kaftanlar, eski elbiseler.
haftan / haftân / خفتان
Eskiden savaşlarda zırh üzerine giyilen bir cins pamuklu elbise.
Kaftan.
Kaftan.
(Arapça)
haşhaşa
Silah sesi, yüksek ses.
Silâh.
Kuru ot.
Yeni kaftan.
heftan
Zırhın altına giyilen pamuklu elbise.
Üstten giyilen kürk biçiminde süslü elbise. Kaftan. (Eskiden ekseriyetle taltif için, büyük kimseler tarafından liyâkat sahiplerine giydirilir veya üstlerine atılırdı.)
hidmel
Eski kaftan, eski elbise.
hil'at / خلعت
Yüksek makamdaki zatların beğendiği kimseye ve takdir edilen zevata giydirdiği kıymetli, süslü elbise. Kaftan.
Elbise, kaftan.
Kaftan.
(Arapça)
hil'at-duz
Kaftan diken, terzi.
(Farsça)
hil'at-i fahire / hil'at-i fâhire
Çok kıymetli ve değerli olan kaftan.
hil'at-i hass-ül has
Tar: En değerli kumaştan yapılan hil'atler için kullanılan bir tâbirdir. Bu türlü kaftanlar şeyh-ül İslâm, sadrazam ve Mekke şerifi gibi en yüksek derecedeki devlet memurlarına giydirilirdi.
hil'at-ı üslub / hil'at-ı üslûb
Üslûb kaftanı, tarz elbisesi.
hila'
(Tekili: Hil'at) Hükümdar veya vezirler tarafından bir kimseye mükâfat olarak giydirilen kaftanlar, hil'atlar.
hilat / hilât
Süslü elbise, kaftan.
hubne
Koltuk altına koyup getirilen şey.
Kaftan eteği.
Don.
icane
(Çoğulu: Ecanin) Hamam taşı.
İçinde bez ve kaftan yıkanılan kap.
ıtaf
Kaftan.
kaba'
(Çoğulu: Akbiye) Üste giyilen elbise. Kaftan, cübbe.
kartak
(Çoğulu: Karâtit) Kadife.
Terlik.
Etekli kaftan.
küffe
(Çoğulu: Küfât) Kaftan nigendesi, kaftan zencifi.
ledm
Taşı taşla vurmak.
Yere düşen taştan çıkan ses.
Kaftana yama vurmak.
Defetmek, kovmak.
medraa
Ferâce, kaftan, çarşaf.
meşik
İnce uzun nesne.
Giyilmiş kaftan.
mi'vez
(Çoğulu: Meâviz) Çocuk sardıkları bez, kundak.
Eski kaftan.
mibzele
(Çoğulu: Mebazil) Her gün giyilen kaftan, günlük elbise.
mida'
(Çoğulu: Mevadi') Eski kaftan, eski elbise.
mişmel
Kaftan altında götürüldüğü hâlde görünmeyen küçük kılıç.
mükeffef
(Çoğulu: Mekâfif) Kürklü kaftan.
mülebbed
Keçeden kaftan giymiş kişi.
mütekebkib
Kaftanına bürünmüş.
mutref
(Çoğulu: Metârif) Haz kumaşından dokunmuş bir kaç alemli Arap kaftanı.
Başı ve kuyruğu beyaz veya siyah olup, vücudu başka renk olan at.
muzarreb
Kaba dikişli kaftan.
nehnehe
Dar kaftan, dar elbise.
nemire
Dişi kaplan.
Yün kaftan.
rak'
Kaftana yama vurmak. Elbiseyi yamamak.
redim
Eski, köhne kaftan.
refil
Kaftanını yukarı kaldırıp sallana sallana yürüyen.
Ahmak kimse.
Kuyruğu uzun at.
refl
Kaftanını uzun diktirip yürürken eteklerini çekip sallamak.
rüdn
(Çoğulu: Erdân) Kaftan ve gömlek yeninin koltuktan tarafı.
sahk
Dövmek.
Ezmek.
Eski kaftan, eski elbise.
sanvan
(Sunvân) (Çoğulu: Esvane) Kaftan.
Giyecek eşyaların muhafaza edildiği dolap veya sandık.
semel
Eski kaftan, eski elbise.
şeteviyy
Kışa mensup, kış ile ilgili.
Kış evi.
Kış kaftanı, kışlık elbise.
Kış yağmuru.
sevb
(Çoğulu: Siyâb-Esvâb-Esvüb) Elbise. Giyilecek eşya. Kaftan. Bez. (Bunların sahibine "sevvab" derler.)
Rücu' manasına mastar.
sühuk
Kaftanın eskimesi.
sümul
Kaftanın eskimesi, elbisenin yıpranması.
suvan
(Çoğulu: Esvine) Kaftan ve giyecek eşya koyup saklanılan yer veya kap.
tahaşhuş
Kâğıt hışırtısı.
Yeni kaftan avazı. Silâhların sürtünmelerinden çıkan ses.
tardin
Kaftana yen etmek.
tavdi'
Atılmış pamuğu kaftana koyup cübbe dikmek.
tefezzür
Kaftan giymek.
teleddüm
Kaftan eskitmek.
Yama vurmak.
temedru'
Ferace ve kaftan giymek. Çarşaf giymek.
tımr
(Çoğulu: Etmâr) Eski kaftan.
şakrak kuşu.
udric
Sarı kaftan.
Hızlı ve çok yürüyen at.
usde
Kaftan altına giyilen küçük gömlek.
vezr
Nurlu etmek, ışıklandırmak.
Kaftan eteğine birşey koyup götürmek.
yelmek
(Çoğulu: Yelâmık) Kalın kaftan.
zırr
Gömlek ve kaftan düğmesi.
Tomurcuk.
En Çok Aranan Osmanlıca Kelimeler
kut'ül amare
ruhban
münib
lev
şegaf
tercüman-ı beliğ
inantab
terceme
tercüme
Emzik
En Son Aranan Osmanlıca Kelimeler
kafi gelme
kut'ül amare
kerûb
bedbin
reşahat
subha
mütevazi
bakiyat
keyfen
Hayr u şer
En Son Aranan Türkçe Kelimeler
kaftan
kum
muntazır
Yerliler
ashâb
mik
Sonradan görme
nevabi
kar kalmak
gelecek