LUGGAT
OSMANLICA TÜRKÇE SÖZLÜK

{ lügât . lügat . لغت }

Arapça ve Farsça yazımları, Osmanlıca okunuşları 
ve detaylı açıklamaları ile birlikte.

Arama yapmak istediğiniz kelimeyi girip
karşılığını bulmak istediğiniz "OSMANLICA ARA" ya da "TÜRKÇE ARA" butonlarına tıklayın.
Türkçe - Osmanlıca Sözlük'te kader ifadesini içeren 82 kelime bulundu...

adalet-i kaderi

  • Kaderin adaleti.

adalet-i kaderiye

  • Kaderin adaleti.

ameliyat-ı kaderiye

  • Kaderin operasyonu.

amürg

  • Fayda, menfaat, kâr. (Farsça)
  • Kader, kıymet. (Farsça)
  • Zahire, meyve. (Farsça)
  • Esas, hülâsa, özet. (Farsça)
  • Bir mikdar. (Farsça)

bad-ı tecelli / bâd-ı tecelli

  • Tecelli rüzgârı.
  • Kader.

baht / بَخْتْ

  • Kader. Tâli. Uğur. Alın yazısı. Kısmet. İkbal. (Farsça)
  • Saadet. Lezzet. (Farsça)
  • Talih, kader.
  • Kader, talih.

daire-i kader

  • Kader dairesi.

destgah-ı levh-i mahfuz-u hakikat / destgâh-ı levh-i mahfuz-u hakikat

  • Gerçekte herşeyin bütün ayrıntılarıyla yazıldığı kader levhasının tezgâhı.

devr-i zaman

  • (Devr-i felek) Tali, kader. şans.

ecel-i muallak / ecel-i muallâk

  • Mânevî kader levhasında yazılı olan ve gerçekleşmesi bazı şartlara bağlı olan ecel.

elvah-ı kaderiye / elvâh-ı kaderiye

  • Kader çizgilerini içeren levhalar.

elvah-ı mahfuza / elvâh-ı mahfuza

  • Herşeyin kaderinin kaydedilip muhafaza edildiği mânevî levhalar.

felek / فلك

  • Gökyüzü, sema.
  • Âlem, dünya.
  • Talih, kader.
  • Gökyüzü. (Arapça)
  • Talih. (Arapça)
  • Kader. (Arapça)

felekzede / فلك زده

  • Kader kurbanı, felek vurgunu. (Arapça - Farsça)

hasb-el kader

  • (Bak: HASBEL KADER)

hasbe'l-kader

  • Kader cihetiyle, kaderin yönlendirmesiyle.

hasbel kader

  • (Hasb-el kader) Kader cihetiyle.

hasbelkader / حسب القدر

  • Kaderden dolayı.
  • Kaderin sevkiyle, kaderin bir cilvesi olarak.
  • Kaderden ileri gelen, kadere bak. (Arapça)

hidayet / hidâyet

  • Doğru yolu gösterme, doğru, Allahü teâlânın râzı olduğu yolda bulunma.
  • Cenâb-ı Hakk'ın insanın kalbinden her sıkıntı ve darlığı çıkarıp, yerine rahatlık, genişlik verip, kendi emir ve yasaklarına uymada tam bir kolaylık ihsân etmesi ve kulun rızâsını kendi kazâ ve kaderine tâbi eylem

hükm-ü kader

  • Kaderin hükmü.

imam-ı mübin / imâm-ı mübîn / اِمَامِ مُب۪ينْ

  • İlâhî ilim ve emrin bir ünvanı; gayb âlemine bakan, eşyanın geçmiş ve geleceğe ait kaidelerinin yazıldığı kader defteri.
  • Her şeyin vukūundan evvel ve sonra yazılı olduğu kader defteri; Allahın şimdiki zamandan ziyâde, geçmiş ve geleceğe bakan ilmi.

imamımübin / imamımübîn

  • Bir nevi kader defteri.

iman-ı bi'l-kader

  • Kadere iman.

iman-ı bil-kader

  • Kadere iman.

iman-ı bilkader

  • Kadere iman.

intizam-ı kader

  • Kaderin düzeni.

intizamat-ı kazaiye

  • Kaderde olanların düzenli bir şekilde ortaya çıkması.

kader-i ezeli / kader-i ezelî

  • Ezelî kader; Allah'ın ezelî ilmi ile kâinatta olmuş ve olacak herşeyi bilip takdir etmesi.

kaderi / kaderî / قَدَر۪ي

  • Kaderle belirlenmiş.
  • Kader ile alâkalı. Kader, tali' nev'inden olan.
  • Kadere âit.

kaderiyye

  • Hicrî ikinci asırda Vâsıl bin Atâ tarafından kurulan ve "Kul kendi fiillerini kendi yaratır" diyerek kaderi yâni işlerin, Allahü teâlânın takdîri ile olduğunu inkâr eden bozuk fırka. Bu fırkaya Mu'tezile adı da verilir.

kalem-i kader / قَلَمِ قَدَرْ

  • Kader kalemi; Allah'ın olacak hâdiseleri olmadan önce bilip belirlemesi.
  • (Allahın) Kader kalemi.

kalem-i kader-i ilahi / kalem-i kader-i ilâhî / قَلَمِ قَدَرِ اِلٓه۪ي

  • Allah'ın kader kalemi; Allah'ın olacak hadiseleri olmadan önce bilip yazması.
  • Allahın kader kalemi.

kanun-u kader

  • Kader kanunu.

kanun-u kaderi / kanun-u kaderî

  • Allah'ın takdiri ile tespit edilmiş kader kanunu.

kaside-i kader

  • Kader kasidesi; yaratıcısının medhine lâyık, İlâhî takdir ve ölçülerle yaratılmış bir kaside gibi olan varlıklar.

kavanin-i kader

  • Kader kanunları.

kaza / kazâ / قَضَا

  • Allah'ı takdir ettiği şeyin zamanı gelince meydana gelmesi; kaderde yazılı olanın meydana gelmesi.
  • Kaderde yazılanın gerçekleşmesi.
  • Kaderde olanın meydâna gelmesi.

kitab-ı mübin / kitâb-ı mübîn / كِتَابِ مُب۪ينْ

  • Kaderde olan her şeyin gerçekleşmesinde esas tutulan kānunların bütünü; Allahın geçmiş ve gelecekten ziyâde, şimdiki hâle bakan ilmi.

kitabımübin / kitâbımübîn

  • Apaçık kitap, kaderin bir türü, Kurân.

levh-i a'la / levh-i a'lâ

  • Levh-i Mahfûz; herşeyin bütün ayrıntılarıyla yazıldığı kader levhası, Allah'ın ilminin bir adı.

levh-i ezeli / levh-i ezelî / لَوْحِ اَزَل۪ي

  • Olacak herşeyi Allahın ezelden bilerek yazdığı kader levhası.

levh-i kaza ve kader / levh-i kazâ ve kader

  • Allah tarafından olacak bütün olayların belirlendiği ve yazıldığı Kazâ ve Kader Levhası.
  • Kader ve kazanın levhası, yani: Olmuş ve olacak her bir şeyin ilm-i İlâhîdeki vücudları; yani, ilmen mevcudiyyetleri.

levh-i mahfuz / levh-i mahfûz / لَوْحِ مَحْفُوظْ

  • Herşeyin bütün ayrıntılarıyla yazıldığı kader levhası, Allah'ın ilminin bir adı.
  • Kader levhası.

levh-i mahfuz-u a'zam / levh-i mahfûz-u a'zam / لَوْحِ مَحْفُوظِ اَعْظَمْ

  • Herşeyin yazılı olduğu en büyük kader levhası.

levh-i mahfuz-u azam / levh-i mahfuz-u âzam

  • Herşeyin bütün ayrıntılarıyla yazıldığı büyük mânevî kader levhası.

levhimahfuz / levhimahfûz

  • Olmuş ve olacaklarla ilgili bütün bilgilerin yazılı bulunduğu kader levhası.

makdurat

  • Kader programıyla takdir edilen, belirlenen şeyler.

mektubat-ı kaderiye

  • Kaderle ilgili mektuplar.

miktar-ı kaderi / miktar-ı kaderî

  • Allah tarafından kader çerçevesinde takdir edilmiş, belirlenmiş ölçü.

mistar-ı kader

  • Kader şablonu.

mizan-ı kaza / mîzân-ı kazâ / م۪يزَانِ قَضَا

  • Kaderde olan hükmün gerçekleşmesindeki belirleyici ölçü.

mizan-ı kaza ve kader / mizan-ı kazâ ve kader

  • Kazâ ve kader terazisi.

mü'min

  • Allah'a ve emirlerine, kanunlarına iman eden. İnanan. Allah'a, âhirete, kitablarına, meleklerine, peygamberlerine ve kadere iman edip itaat eden kimse.
  • Emniyete kavuşan.
  • Korkulardan emniyet veren (Allah C.C.)

mu'tezile

  • Aklı ön plâna alan ve "kul kendi fiillerinin yaratıcısıdır" diyerek, ehl-i sünnetten ayrılan fırka. Bunlara kaderiyeciler de denir, önderleri Vâsıl b. Ata'dır.

mukadder / مقدر / مُقَدَّرْ

  • Tâyin olunmuş.
  • Kısmet. Kader. Miktarı tâyin ve takdir olunmuş olan.
  • Kazâ.
  • Kıymeti biçilmiş.
  • Beğenilmiş.
  • Yazılmış olan.
  • Edb: Yazılı olmayıp da sözün gelişinden anlaşılan. Lafzan zikredilmeyip, mânen murad edildiği anlaşılan. Meselâ: Kur'an-ı Ker
  • Kader ile belirlenmiş.
  • Kaderde belli.
  • (Kaderde) takdîr olunan.

mukadderat / mukadderât / مُقَدَّرَاتْ

  • (Tekili: Mukadder) Kader. Ölçü ve miktarı tâyin olunan şeyler. Alın yazısı.
  • Kader ile belirlenenler.
  • Allahü teâlânın olacak şeyleri ezelde (sonsuz öncelerde) bilip takdîr ettiği şeyler, kader, alın yazısı.
  • (Kaderde) takdîr olunanlar.

mukadderat-ı beşer / mukadderât-ı beşer / مُقَدَّرَاتِ بَشَرْ

  • İnsanın kaderi; Allah tarafından takdir olunmuş işler, başa gelecek olaylar.
  • İnsana (kaderde) takdîr olunanlar.

mukadderat-ı beşeriye

  • İnsanlığın kaderi; Allah tarafından insanlık için takdir olunmuş işler, başa gelecek olaylar.

mukadderat-ı hayat / mukadderât-ı hayât / مُقَدَّرَاتِ حَيَاتْ

  • Hayat sahibi olarak (kaderde) takdîr olunanlar.

mukadderat-ı hayatiye / mukadderât-ı hayâtiye / مُقَدَّرَاتِ حَيَاتِيَه

  • Hayat sahibi olarak (kaderde) takdîr olunanlar.

mukadderat-ı nev-i beşer

  • İnsanlığın kaderi; Allah tarafından takdir olunmuş işler, başa gelecek olaylar.

nakş-ı kader

  • Kader yazısı, nakşı.

nizam-ı kaderi / nizam-ı kaderî

  • Kader ölçüsü.

remz-i kader / رَمْزِ قَدَرْ

  • Kader işareti.
  • Kaderin ince işareti.

sahife-i kader

  • Kader sayfası.

sahife-i mukadderat

  • Kader sayfası; Allah tarafından takdir edilen şeylerin yazılı bulunduğu sayfa.

ser-be-ceyb

  • Kaderden, düşünceden veya hayâdan dolayı başını önüne eğmiş olan. (Farsça)

sernüvişt

  • Yazı başlığı. (Farsça)
  • Başa yazılan, alın yazısı. Kader, mukadderat. (Farsça)

sevk-i kaderi / sevk-i kaderî

  • Kaderin sevk etmesi, yönlendirmesi.

sevk-i tabii / sevk-i tabiî

  • Hayvan veya insanların düşünmeksizin Cenab-ı Hakk'ın sevki ile olan hikmete uygun hareketi. Sevk-i kaderî, ilham veya sevk-i İlâhî demek daha doğrudur.

sırr-ı kader

  • Kader sırrı.

takdir / تَقْد۪يرْ

  • Kıymet vermek. Değerini, kıymetini, lüzumunu anlamak.
  • Kader.
  • Düşünmek.
  • Öyle saymak.
  • Allah'ın her şeyin kaderini ezelden bilmesi.

takdir-i ilahi / takdir-i ilâhî

  • Allah'ın takdiri, Allah'ın programı; kader.

takdiri / takdirî

  • Kaderden olan. Takdir-i İlâhîye ait ve müteallik olan.
  • İtibarî.
  • Farazî.
  • Gr: Yazılı olmayıp var bilinen mâna veya kelime.

tali / tâli

  • Kader, baht.

tali '

  • Doğan. Tulu' eden.
  • Kısmet, kader, baht.
  • Nişangâhın arkasına düşen ok.
  • Yeni hilâl.

talih

  • Faydasız, yaramaz iş. (Kısmet ve kader mânasında: Bak: Tâli')
  • Kader, kısmet.

tavır

  • (Tavr) Suret. Hareket, hal, vaziyet.
  • Bir kerre, bir defa.
  • İki şey arasındaki had ve fasıla.
  • Kader.
  • Miktar.

tecelli / tecellî / تجلى

  • Görünme. Bilinme.
  • Kader.
  • Allah'ın (C.C.) lütfuna uğrama.
  • İlâhi kudretin meydana çıkması, görünmesi. Hak nurunun te'siriyle kulun kalbinde hakikatın bilinmesi.
  • Görünme, ortaya çıkma. (Arapça)
  • Kader. (Arapça)
  • Tecellî etmek: Görünmek. (Arapça)

tecelli-i kader / tecellî-i kader

  • Kaderin tecelli etmesi, görünmesi.

tevekkül

  • İşi başkasına ısmarlamak.
  • Sebeblere tevessül ettikten sonra neticesini Allah'a bırakmak. Allah'tan gelene razı olmak. Kendine ait vazifeyi yaptıktan sonra neticelerini Allah'dan istemek. Kadere razı olmak. Hakka güvenmek.
  • Yeis ve kederden uzak olmak.
  • Âcizlik göstermek
  • Allah'a güvenmek, kadere razı olmak, işi Allah'a bırakmak.

üstad-ı kader

  • Kader Üstadı; Allah'ın meydana gelecek hâdiseleri olmadan önce bilmesi, takdir edip, plânlaması demek olan kader ilmi, kader kalemi.

 

Bağış Yapmak İçin Tıklayın