Menu
İletişim
LUGGAT
OSMANLICA TÜRKÇE SÖZLÜK
{ lügât . lügat . لغت }
Arapça ve Farsça yazımları, Osmanlıca okunuşları
ve detaylı açıklamaları ile birlikte.
Arama yapmak istediğiniz kelimeyi girip
karşılığını bulmak istediğiniz "
OSMANLICA ARA
" ya da "
TÜRKÇE ARA
" butonlarına tıklayın.
İfadenin içinde geçtiği kelimeleri de göster.
Türkçe - Osmanlıca Sözlük
'te
kırıl
ifadesini içeren
115
kelime bulundu...
abesiyet-i mutlaka
Akla ve gerçeğe tamamen aykırılık.
ahzel
Beli kırılmış olan adam.
akta'
Kesmeler, kırılmalar.
Beylik araziler.
Alâkasızlıklar.
anet
Günah. Zinâ .
Helâk.
Fesâd.
Meşakkat.
Kalb darlığı.
Hata. Galat.
Tıb: Kırılan bir kemiğin sarıldıktan sonra tekrar kırılması.
arig
Kırılma, gücenme.
(Farsça)
Kıskançlık, kin, nefret, adavet, düşmanlık.
(Farsça)
asm
Sargı.
Kırılmış kemiğe bağlanan ağaç.
azar
İncitme. Tâzib. Kırılma. Tekdir. Zulüm. Ukubet.
(Farsça)
azar-mendi / azar-mendî
İncitilmiş, kırılmış olma.
(Farsça)
azar-reside
Zulüm görmüş, kırılmış, incitilmiş.
(Farsça)
azari / azarî
Muzırlık. Küfürbazlık.
(Farsça)
Fenalık görmüş, kalbi kırılmış, incitilmiş olma.
(Farsça)
azürde
Azar görmüş, incinmiş, gücenmiş. Kalbi kırılmış, üzülmüş.
(Farsça)
azürde-hatır / azürde-hâtır
Gönlü kırılmış, hatırı kırılmış.
(Farsça)
bahdele
İşte çabukluk gösterme.
Eğilme, kırılma. (Kürek kemiği için).
cilf
Boş küp.
Kırılmış, ufanmış köpek esfeli. Arı kovanı.
Kuru ekmek parçası. Kuru ekmek kenarı.
Yüzülüp karnı çıkmış ve başı ile ayağı kesilmiş koyun.
Her nesnenin parçası.
Hoyrat, kaba. Ayak takımından.
deluk
Dişleri kırılmış ve kütelmiş olan yaşlı deve.
Kınından çıkması kolay olan kılıç.
dendan-ı seadet / dendân-ı seâdet
Peygamber efendimizin Uhud muhârebesinde şehîd olan, kırılan mübârek dişinin bir parçası.
dil-azurde
İncinmiş. Gönlü, kalbi kırılmış.
(Farsça)
dil-harab
Gönlü yıkılmış, gönlü kırılmış.
(Farsça)
dil-şikeste
Kalbi kırık, gönlü kırılmış olan.
(Farsça)
dirdim
Ağzında dişleri kırılmış ve kütelmiş yaşlı deve.
ecr
(Çoğulu: Ücur) Bir iş, bir hizmet mukabilinde verilen şey.
Ahirete aid mükâfat, hayır ceza.
Ücret, mukabil, karşılık. Sevab.
Tıb: Kırılan bir uzvun sarılması.
esrem
Kırık dişli, dişleri kırılmış veya dökülmüş olan kişi.
fücur / fücûr
Günahkarlık, zina, ahlâka aykırılık.
galat-ı basar
Görme duyusunun yanılması. (Meselâ: Su içine batırılmış olan bir çubuğun, kırılmış gibi görünmesi.)
gibet / gîbet
Bir kimsenin, yüzüne karşı söylendiği zaman hoşlanmayacağı, kalbinin kırılacağı bir sözünü, hâlini veya hareketini, arkasından, bulunmadığı yerde söylemek, hareketiyle göstermek veya îmâ etmek. Dedi-kodu.
güsiste
Kopmuş, kırılmış.
(Farsça)
Sökülmüş, çözülmüş, gevşemiş.
(Farsça)
gusn-i meksur
Kırılmış dal.
hafiz / hafîz
Hodbinliği, kibri, serkeşliği kırılmış kimse. Aşağı basılmış.
harab / harâb / خراب
Yıkık, harap.
(Arapça)
Fitil gibi sarhoş.
(Arapça)
Harâb etmek:
Yıkmak, bozmak, tahrip etmek.
(Arapça)
Harâb olmak:
Yıkılmak, bozulmak, kırılmak.
(Arapça)
haşime
Kemiği kırılmış olan baş yarığı.
haşv
(Haşiv) (Çoğulu: Ahşâ) Tıb: Vücudun içindeki uzuvlardan her birisi.
Minder, yastık gibi şeylerin içini dolduran pamuk, kuru ot.
Kırılması ihtimali olan eşyanın arasına konan yumuşak, ot gibi şey.
Edb: İbarede lüzumsuz söz bulunması, aynı mânada iki kelimeyi yanyana sö
hatem
Kırılmış olan şey.
Hayvanın çok yaşamaktan dolayı zayıf olması.
hatır-azürde
Hatırı kırılmış.
(Farsça)
hatır-mande
Gücenmiş, kalbi incinmiş, hatırı kırılmış.
(Farsça)
heşim / heşîm
Ufalanmak. Kırılmış, ufalanmış olmak.
Kırılmış, ufalanmış kuru ot.
heşş
Gevrek, kolayca kırılabilir olan.
Keyifli, şen.
hilaf-ı hareket / hilâf-ı hareket
Öngörülen harekete aykırılık.
hulf
Dönme, aykırılık.
igbirar
Kırılmak. Gücenmek.
Toz ile paslanmak.
Boz benizli olmak.
iğbirar / iğbirâr / اغبرار
Kırılma, gücenme.
Kırılma, alınma, gücenme.
(Arapça)
ıhtinas
Kırılmak.
İkiye bükülmek, iki kat olmak.
iktisar
(Kesir. den) Paralamak. Kırılmak.
ılık
Ne sıcak ne soğuk. Az ısınmış veya sıcaklığı kırılmış.
incibar
Kırılmış olan kemiğin bağlanıp tekrar kaynaması.
inciza'
(Değnek) Kırılma.
(İp) Kopma.
incizam
(Kemik) Kırılma.
Gr: Meczum olma. Kelimenin son harfi harekesiz olarak telâffuz olunma.
infial / infiâl / انفعال
Kırılma, gücenme.
(Arapça)
infidad
(İnfadda) Bir şeyin kırılıp dağılması. Parça parça olma.
infisam
Kırılma.
Kesilme.
Yırtılma.
Üzülme.
Kopma.
infitat
Paralanma, kırılma.
inhitam
Kırılma, ezilme, ufalanma.
inhizal
Beli kırılmış gibi ağır yürüme.
Soruya karşılık verme.
inkıraz
Tükenme, blitme, kırılıp yok olma.
inkısam
Kırılıp ayrılma. Parçalanma.
inkisar / inkisâr / انكسار / اِنْكِسَارْ
Kırılma.
Kırılma.
Kırılma. Gücenme.
Beddua ve lânet okuma.
Şikeste olma.
Kırıklık, kırılma. Allahü teâlânın huzûrunda kalbin kırık olması.
İlenme, beddua etme.
(Arapça)
Kırılma.
(Arapça)
Kırılma.
inkisarat
Kırılmalar.
Kırılmalar.
inşikak-ı asa / inşikak-ı asâ
Değneğin kırılması.
Mc: İhtilaf, karışıklık, ikilik. Birliğin bozulması.
insiram
Dişin kırılması.
işkeste
Kırık, bitik. Kırılmış.
(Farsça)
kabe
Usanmak, bıkmak.
Kırılmak.
kabil-i inkisar
Kolaylıkla kırılabilir şeyler, kırılması kolay olan nesneler.
kase-bend / kâse-bend
Çatlamış, kırılmış.
(Farsça)
Kâse gibi şeyleri tamir eden kimse.
(Farsça)
kasıf
Deve avazı.
Ağacın ince ve kuru olması.
Kırılması kolay olan şey.
katia
(Çoğulu: Katâi') Kesme, kat etme.
Kırılma.
Alâkayı kesme. Ahbaplığı kesme.
Vergi.
Arazi.
kesir
(Çoğulu: Kesrâ) Parçalanmış, dağıtılmış. Kırılmış.
Kırılmış.
kısde
(Çoğulu: Kusad) Bir şey kırıldığında herbir parçası.
küssar
Kırılan şeyin parçaları.
kut'ül amare / kut-ül amare / كوتول امار
Kut'ül Amare ne demektir?
Yeni kurulan Osmanlı 6. Ordusu'nun Komutanlığı'na atanarak 5 Aralık'ta Bağdat'a varan Mareşal Colmar Freiherr von der Goltz Paşa'nın emriyle Irak ve Havalisi Komutanı Miralay (Albay) 'Sakallı' Nurettin Bey'in birlikleri 27 Aralık'ta Kut'u kuşattı. İngilizler Kut'u kurtarmak için General Aylmer komutasındaki kolorduyla hücuma geçti ancak, 6 Ocak 1916 tarihli Şeyh Saad Muharebesi'nde 4.000 askerini kaybederek geri çekildi. Bu muharebede 9. Kolordu Komutanı Miralay 'Sakallı' Nurettin Bey görevinden alındı ve yerine Enver Paşa'nın kendisinden bir yaş küçük olan amcası Mirliva Halil Paşa (Kut) getirildi.
İngiliz Ordusu, 13 Ocak 1916 tarihli Vadi Muharebesi'nde 1.600, 21 Ocak Hannah Muharebesi'nde 2.700 askeri kaybederek geri püskürtüldü. İngilizler mart başında tekrar taarruza geçti. 8 Mart 1916'da Sabis mevkiinde Miralay Ali İhsan Bey komutasındaki 13. Kolordu'ya hücum ettilerse de 3.500 asker kaybederek geri çekildiler. Bu yenilgiden dolayı General Aylmer azledilerek yerine General Gorringe getirildi.
Kut'ül Amare zaferinin önemi
Kût (kef ile) veya 1939’dan evvelki ismiyle Kûtülamâre, Irak’ta Dicle kenarında 375 bin nüfuslu bir şehir. Herkes onu, I. Cihan Harbinde İngilizlerle Türkler arasında cereyan eden muharebelerden tanır. Irak cephesindeki bu muharebeler, Çanakkale ile beraber Cihan Harbi’nde Türk tarafının yüz akı sayılır. Her ikisinde de güçlü düşmana karşı emsalsiz bir muvaffakiyet elde edilmiştir.
28 Nisan 1916’da General Townshend (1861-1924) kumandasındaki 13 bin kişilik İngiliz ve Hind askerlerinden müteşekkil tümenin bakiyesi, 143 günlük bir muhasaradan sonra Türklere teslim oldu. 7 ay evvel parlak bir şekilde başlayan Irak seferi, Basra’nın fethiyle ümit vermişti. Gereken destek verilmeden, tecrübeli asker Townshend’den Bağdad’a hücum etmesi istendi.
Bağdad Fatihi olmayı umarken, 888 km. yürüdükten sonra 25 Kasım 1915’de Bağdad’a 2 gün mesafede Selmanpak’da miralay Nureddin Bey kumandasındaki Türk ordusuna yenilip müstahkem kalesi bulunan Kût’a geri çekildi. 2-3 hafta sonra takviye geleceğini umuyordu. Büyük bir hata yaparak, şehirdeki 6000 Arabı dışarı çıkarmadı. Hem bunları beslemek zorunda kaldı; hem de bunlar Türklere casusluk yaptı.
Kût'a tramvayla asker sevkiyatı
İş uzayınca, 6. ordu kumandanı Mareşal Goltz, Nureddin Bey’in yerine Enver Paşa’nın 2 yaş küçük amcası Halil Paşa’yı tayin etti. Kût’u kurtarmak için Aligarbi’de tahkimat yapan General Aylmer üzerine yürüdü. Aylmer önce nisbî üstünlük kazandıysa da, taarruzu 9 Mart’ta Kût’un 10 km yakınında Ali İhsan Bey tarafından püskürtüldü.
Zamanla Kût’ta kıtlık baş gösterdi. Hergün vasati 8 İngiliz ve 28 Hindli ölüyordu. Hindliler, at eti yemeği reddediyordu. Hindistan’daki din adamlarından bunun için cevaz alındı. İngilizler şehri kurtarmak için büyük bir taarruza daha geçtiler. 22 Nisan’da bu da püskürtüldü. Kurtarma ümidi kırıldı. Goltz Paşa tifüsten öldü, Halil Paşa yerine geçti. Townshend, serbestçe Hindistan’a gitmesine izin verilmesi mukabilinde 1 milyon sterlin teklif etti. Reddedilince, cephaneliği yok ederek 281 subay ve 13 bin askerle teslim oldu. Kendisine hürmetkâr davranıldı. Adı ‘Lüks Esir’e çıktı. İstanbul’a gönderildi. Sonradan kendisine sahip çıkmayan memleketine küskün olarak ömrünü tamamladı.
Böylece Kûtülamâre’de 3 muharebe olmuştur. İngilizlerin kaybı, esirlerle beraber 40 bin; Türklerinki 24 bindir. Amerikan istiklâl harbinde bile 7000 esir veren İngiltere, bu hezimete çok içerledi. Az zaman sonra Bağdad’ı, ardından da Musul’u ele geçirip, kayıpları telafi ettiler. Kût zaferi, bunu bir sene geciktirmekten öte işe yaramadı.
Bu harbin kahramanlarından biri Halil Paşa, Enver Paşa’nın amcası olduğu için; diğer ikisi Nureddin ve Ali İhsan Paşalar ise cumhuriyet devrinde iktidar ile ters düştüğü için yakın tarih hafızasından ustaca silindi. 12 Eylül darbesinden sonra Ankara’da yaptırılan devlet mezarlığına da gömülmeyen yalnız bunlardır.
Binlerce insanın kaybedildiği savaş iyi bir şey değil. Bir savaşın yıldönümünün kutlanması ne kadar doğru, bu bir yana, Türk-İslâm tarihinde dönüm noktası olan çığır açmış nice hâdise ve zafer varken, önce Çanakkale, ardından da bir Kûtülamâre efsanesi inşa edilmesi dikkate değer. Kahramanları, yeni rejime muhalif olduğu için, Kûtülamâre yıllarca pek hatırlanmadı. Gerçi her ikisi de sonu ağır mağlubiyetle biten bir maçın, başındaki iki güzel gol gibidir; skora tesiri yoktur. Hüküm neticeye göre verilir sözü meşhurdur. Buna şaşılmaz, biz bir lokal harbden onlarca bayram, yüzlerce kurtuluş günü çıkarmış bir milletiz.
Neden böyle? Çünki bu ikisi, İttihatçıların yegâne zaferidir. Modernizmin tasavvur inşası böyle oluyor. Dini, hatta mezhebi kendi inşa edip, insanlara doğrusu budur dediği gibi; tarihi de kendisi tayin eder. Zihinlerde inşa edilen Yeni Osmanlı da, 1908 sonrasına aittir. İttihatçıların felâket yıllarını, gençlere ‘Osmanlı’ olarak sunar. Bu devrin okumuş yazmış takımı, itikadına bakılmadan, münevver, din âlimi olarak lanse eder. Böylece öncesi kolayca unutulur, unutturulur.
Müşir İbrahim Edhem Paşa’nın oğlu Sakallı Nureddin Paşa (1873-1932), sert bir askerdi. Irak’ta paşa oldu. Temmuz 1920’de Ankara’ya katıldı. Fakat karakterini bilen M. Kemal Paşa, kendisine aktif vazife vermek istemedi. Merkez kumandanı iken Samsun’daki Rumları iç mıntıkalara sürgün ettiği esnada çocuk, ihtiyar, kadın demeden katliâma uğramasına göz yumdu. Bu, milletlerarası mesele oldu. Yunanlılar, bu sebeple Samsun’u bombaladı. Nureddin Paşa azledildi; M. Kemal sayesinde muhakemeden kurtuldu. Sonradan Kürtlerin de iç kısımlara göçürülmesini müdafaa edecektir. Batı cephesinde, kendisinden kıdemsiz İsmet Bey’in maiyetinde vazife kabul etti. İzmir’e girdi. Bazı kaynaklarda İzmir’i ateşe verdiği yazar. I. ordu kumandanı olarak bulunduğu İzmit’te, Sultan Vahîdeddin’in maarif ve dahiliye vekili gazeteci Ali Kemal Bey’i, sivil giydirdiği askerlere linç ettirdi; padişaha da aynısını yapacağını söyledi. Ayağına ip takılarak yerlerde sürüklenen cesed, Lozan’a giden İsmet Paşa’nın göreceği şekilde yol kenarına kurulan bir darağacına asılarak teşhir edildi. Mustafa Kemal Paşa, İstanbul’da bir fedainin vursa kahraman olacağı bir insanı, vuruşma veya mahkeme kararı olmaksızın öldürmeyi cinayet olarak vasıflandırıp kınadı. M. Kemal’e gazi ve müşirlik unvanı verilmesine içerleyen Nureddin Paşa iyice muhalefet kanadına geçti. 1924’de Bursa’dan müstakil milletvekili seçildi. Asker olduğu gerekçesiyle seçim iptal edildi. İstifa edip, tekrar seçildi. Anayasa ve insan haklarına aykırılık cihetinden şapka kanununa muhalefet etti. Bu sebeple antikemalist kesimler tarafından kahraman olarak alkışlanır. Nutuk’ta da kendisine sayfalarca ağır ithamlarda bulunulur, ‘zaferin şerefine en az iştirake hakkı olanlardan biri’ diye anılır.
Halil Kut (1882-1957), Enver Paşa’yı İttihatçıların arasına sokan adamdır. Sultan Hamid’i tevkife memur idi. Askerî tecrübesi çete takibinden ibaretken Libya’da bulundu. Yeğeni harbiye nazırı olunca, İran içine harekâta memur edildi. Irak’taki muvaffakiyeti üzerine paşa oldu. Bakü’yü işgal etti. İttihatçı olduğu için tutuklanacakken, kaçıp Ankara hareketine katıldı. Rusya ile Ankara arasında aracılık yaptı. Sonra kendisinden şüphelenilince, Almanya’ya kaçtı. Zaferden sonra memlekete dönüp köşesine çekildi. Politikaya karışmadı.
Ali İhsan Sâbis (1882-1957), Sultan Hamid’i tahttan indiren Hareket Ordusu zâbitlerindendi. Çanakkale, Kafkasya’da bulundu. Irak’ta paşalığa terfi etti. İttihatçı olduğu için Malta’ya sürüldü. Kaçıp Ankara hareketine katıldı. I. batı cephesi kumandanı oldu. Cephe kumandanı İsmet Bey ile anlaşmadı; azledilip tekaüde sevkolundu. M. Kemal’e muhalif oldu. Nazileri öven yazılar yazdı. 1947’de devlet adamlarına yazdığı imzasız mektuplar sebebiyle 15 seneye mahkûm oldu. 1954’te DP’den milletvekili seçildi. Hatıraları, Nutuk’un antitezi gibidir.
layetefellel / lâyetefellel
Kırılmaz, körelmez.
Eğilmez, kırılmaz.
lenfisam / lenfisâm
Aslâ kırılmaz, kopmaz.
Asla kırılmaz ve kopmaz.
mecbur
Zor görmüş. Zorla bir işe girişmiş. İcbar görmüş.
Hatırı alınmış, gönlü yapılmış. (Hakiki manası: Kırıldıktan sonra bütünlenmiş.)
mefkur
(Çoğulu: Mefâkir) Omurga kemikleri kırılmış olan hayvan veya insan.
meksur
(Kesr. den) Kırılmış, kesrolunmuş.
Gr: "İ" şeklinde kesreli okunan harf.
mertum
Kırılmış, parça parça olmuş, ufalanmış.
mugayeret / mugâyeret / مغایرت
(Gayr. den) Aykırılık. Uymazlık. Başka türlü olma.
Aykırılık.
Zıtlık, aykırılık.
(Arapça)
muğber / مغبر
Kırgın, gücenik.
(Arapça)
Muğber olmak:
Kırılmak, gücenmek.
(Arapça)
muhal içinde muhal / muhâl içinde muhâl
İmkânsızlık içinde imkânsızlık, akla aykırılık.
muhalefet / muhâlefet
Karşıt olma, aykırılık.
mükesser
Kırılmış. Kırılan.
münafat / münâfât
Birbirinin aksine olan. Birbirine aykırı olmak. Aykırılık, mugayeret, münafi, muhalefet.
Aykırılık, zıtlık.
Aykırılık, birbirinin aksine olma.
munfasım
Kırılan, kırılmış olan, kırık. Eksilen.
münhaşi'
Kibiri kırılma.
münkesir / منكسر
Kırılmış.
(Kesir. den) İnkisar eden, kırılan, kırılmış, kırık. Gücenmiş.
Kırık.
(Arapça)
Münkesir olmak:
Kırılmak.
(Arapça)
münkesir-ül kalb
Kalbi kırılmış. İncitilmiş, gücenmiş.
müşakat
Sıkıntı ve zorluklara dayanma hususunda yarışma. Aykırılık. Düşmanlık.
mütefassım
Sütten kesilen.
Kırılan, darılan, üzülen.
mütekessir
(Kesr. den) Kırılan. Parçalanan.
na-ümid
Ümidsiz. Ümidi kırılmış.
(Farsça)
naib-i fail / naib-i fâil
Meçhul fiilin mevzuu olan kelime ki, harekesi merfu olur. (Küsirel kalemü: "Kalem kırıldı" cümlesinde " kalem", "Naib-i fâil" olmuş ve fâilin yerine geçmiştir.)
nevmid
Ümidsiz, me'yus, mükedder, cesareti kırılmış.
(Farsça)
rencide
İncinmiş, kırılmış.
(Farsça)
Kırılmış, incinmiş.
rencidegi / rencidegî
İncinip hatırı kırılmış olma.
(Farsça)
Dertlilik, kederlilik.
(Farsça)
rencidehatır / rencidehâtır
Gücenmiş, hatırı kırılmış.
(Farsça)
sahk
Döğüp yumuşatma. Döğme, döğülme.
Kırma, kırılma.
Sürtme.
şaziyye
(Çoğulu: Şezâyâ) Kavis, yay.
Ağaç kıymığı gibi, bir şeyden kopmuş parça.
Kırılan kemikten meydana gelen parçalar.
İncik kemiği.
serab / serâb / سَرَابْ
Çölde uzaktan su gibi görünen ve ışığın kırılmasından ileri gelen parlaklık.
serem
Dişin, ağızda kökünden kırılması.
serşikeste
Ucu kırılmış olan. Başı kırık.
(Farsça)
şikest / شكست
Kırma, kırılma.
(Farsça)
Kıran.
(Farsça)
Yenilme, mağlubiyet.
(Farsça)
Kırık.
(Farsça)
Yenilgi.
(Farsça)
Kırma.
(Farsça)
Kırılma.
(Farsça)
Şikest bulmak:
Kırılmak.
(Farsça)
Şikest olmak:
Kırılmak.
(Farsça)
şikeste
Kırılış, yeniliş, mağlub olmuş. Kırık. Tâlik yazının bir çeşidi.
(Farsça)
tahannüs
Kırılmak.
Eğilmek.
Kırılıp bükülür olmak.
takassuf
Kırılmak.
takayyuz
Kırılmak.
Benzetmek.
takyiz
Kırılmak.
Takdir etmek.
Sövmek.
tebayün / tebâyün / تباین
Zıtlık, aykırılık.
(Arapça)
tebayün-i efkar / tebayün-i efkâr
Fikirlerin aykırılığı. Düşüncelerin farklı olması.
tefassum
Kırılma. Kesilme.
teheşşüm
Münkesir olmak, kırılmak.
teheyyüz
Kırılmış kemiğin kaynayıp bitişmesi.
tekessür
Kırılmak.
tekessur / تكسر
Kırılma.
(Arapça)
tenakkuz
Kırılmak.
Bozulmak.
tezad / tezâd
Zıtlık, aykırılık.
vakıa muhalif / vâkıa muhalif
Uygun olmayan, olması gerekenden aykırılık gösteren.
yuh
(Yuhâ) Güneşin isimlerindendir.
Türkçede, birisine karşı hakaret için söylenen kelimedir. Kalabalıkla haykırılan hakaret kelimesidir. Buna "yuha çekmek" denir.
En Çok Aranan Osmanlıca Kelimeler
kut'ül amare
ruhban
ram olmak
münib
lev
şegaf
tercüman-ı beliğ
inantab
lugat
terceme
En Son Aranan Osmanlıca Kelimeler
isti'la
nagehan
babayane
Sitayiskar
der-bar
kifaf
hatice-i kübra
teemmül
halvetgah
cemaat-ı müslimin
En Son Aranan Türkçe Kelimeler
kırıl
temel
Durumum
Gündüz
Alâka
LUGAT
yazı
Taba
KULÜB
mahr