REKLAM ENGELLEMEYİ GERİ ALMA KODU BURADA BAŞLAR --> REKLAM ENGELLEMEYİ GERİ ALMA KODU BURADA BİTER -->

LUGGAT
OSMANLICA TÜRKÇE SÖZLÜK

{ lügât . lügat . لغت }

Arapça ve Farsça yazımları, Osmanlıca okunuşları 
ve detaylı açıklamaları ile birlikte.

Arama yapmak istediğiniz kelimeyi girip
karşılığını bulmak istediğiniz "OSMANLICA ARA" ya da "TÜRKÇE ARA" butonlarına tıklayın.
Türkçe - Osmanlıca Sözlük'te izel ifadesini içeren 151 kelime bulundu...

aksam-ı i'caziye / aksâm-ı i'câziye

  • Mu'cizelik kısımları.

asa-yı musa / asâ-yı musâ

  • Hz. Mûsânın (A.S.) Asâsı.
  • Kafir sihirbâzları Cenab-ı Hakkın izniyle mağlub eden ve taşa vurduğunda hemen Cenab-ı Hakkın izni ile su çıkaran Hz. Mûsânın (A.S.) mucizeli değneği. Bu mucizeye teşbih olarak, her bir zerrede ve her şeyde Allahın (C.C.) varlığını, birliğini ve kudsi sıfatl

asar-ı mu'cizekarane / âsâr-ı mu'cizekârâne

  • Mu'cizeli eserler; olağanüstü eserler.

asl-ı i'caz / asl-ı i'câz

  • Mu'cizeliğin aslı; insanları aczde bırakan sözün aslı, esası.

bahr-i mu'cizat / bahr-i mu'cizât

  • Mu'cizeler denizi.

belagat-ı mu'cizekarane / belâgat-ı mu'cizekârâne

  • Mu'cizeli belâgat.

belağat-i mu'cizekarane / belâğat-i mu'cizekârâne

  • Mu'cizeler gösteren belağat.

beyan-ı mu'ciznüma / beyan-ı mu'ciznümâ

  • Mu'cizeli anlatım, açıklama.

beyyinat / beyyinât

  • Mu'cizeli açık âyetler, deliller.

cazibe-i i'caz / câzibe-i i'câz

  • Mu'cizeliğin cazibesi, çekiciliği.

cedavil / cedâvil / جداول

  • Cetveller, çizelgeler. (Arapça)

cedvel / جدول

  • Cetvel. (Arapça)
  • Çizelge. (Arapça)

cevaiz

  • (Tekili: Câize) Câizeler, verilen bahşişler, armağanlar.

cevamiü'l-kelim / cevâmiü'l-kelim

  • Özlü sözler, vecizeler.

cilve-i i'caz / cilve-i i'câz

  • Mu'cizeliğin görüntüsü, yansıması.

cilve-i sırr-ı i'caz / cilve-i sırr-ı i'câz

  • Mu'cizelik sırrının cilvesi, yansıma ve görüntüsü.

cüz-ü i'caz / cüz-ü i'câz

  • Mu'cizeli cüz, bölüm.

delail-i i'caz / delâil-i i'câz

  • Kur'ân'ın mu'cizeliğini gösteren deliller (Kur'ân'ın mu'cizeliğini ispat eden Abdülkahir Cürcânî'nin belâgat ilmine dair eserine telmih vardır.).

delil-i mu'ciz

  • Mu'cizeli delil.

derece-i i'caz / derece-i i'câz

  • Mu'cizelik derecesi.

ebu cehl

  • "Cehalet babası" demek olan bu kelime, Hazret-i Resul-i Ekrem (A.S.M.) zamanında, mu'cizeleri ve çok delilleri ve Peygamber Aleyhissalâtü Vesselâm'ı gördüğü halde iman etmeyen din düşmanı puta tapan gururlu bir müşrikin lâkabıdır. Bedir Gazasında öldürüldü.

emare-i i'caz / emâre-i i'câz

  • Mu'cizelik belirtisi.

enva-ı i'caz / envâ-ı i'câz

  • Mu'cizelik türleri, çeşitleri.

enva-ı i'caz-ı kur'an / envâ-ı i'câz-ı kur'ân

  • Kur'ân'ın çeşitli mu'cizelik özellikleri.

enva-ı külliye-i mu'cizat / envâ-ı külliye-i mu'cizât

  • Çeşitli ve çok yönlü mu'cizeler.

enva-ı mu'cizat / envâ-ı mu'cizât

  • Mu'cizelerin türleri.

enva-ı mu'cizat-ı ahmediye / envâ-ı mu'cizat-ı ahmediye

  • Hz. Peygambere ait mu'cizelerin türleri, çeşitleri.

eş'iya

  • (A.S.) Beni-İsrail peygamberlerindendir. (M.Ö. 759-700) tarihlerine kadar Beni-İsrail arasında peygamberlik yapmış, birçok mucizeler göstermiştir. Zamanının padişahı tarafından takib ettirilerek bir ağaç oyuğunda gizli olduğu halde, ağaçla beraber biçki ile kesilerek şehid edilmiştir. 66 babdan ibar

esas-ı i'caz / esas-ı i'câz

  • Mu'cizeliğin esası.

faaliyet-i mu'ciznüma / faaliyet-i mu'ciznümâ

  • Mu'cizeli faaliyet.

galebe-i i'cazkarane / galebe-i i'cazkârâne

  • Mu'cizeli bir şekilde galip gelme.

hadise-i mu'cizekarane / hâdise-i mu'cizekârâne

  • Mu'cizeli olay, olağanüstü , harika olay.

hakaik-i i'caz / hakaik-i i'câz

  • Mu'cizeliğin hakikatleri, esasları.

hatem-i i'caz / hâtem-i i'câz

  • Mu'cizelik mührü.

hatem-i mu'cizat-ı ahmediye / hâtem-i mu'cizât-ı ahmediye

  • Hz. Muhammed'in (a.s.m.) mu'cizelerinin mührü, damgası.

havarık-ı hissiye / havârık-ı hissiye

  • Duyularla, hislerle idrak olunan veya duyulara hitap eden mu'cizeler, olağanüstü şeyler; ağacın konuşması, parmaklardan suyun akması gibi.

hazine-i mu'cizat

  • Mu'cizeler hazinesi.

i'caz / اعجاز

  • Âciz bırakmak. Acze düşürmek, şaşırtmak.
  • Edb: Mu'cize derecesinde düzgün ve icazlı söz söylemek. Benzerini yapmada herkesi acze düşürmek. Güzel söz söylemekte insanların muktedir olmadıkları derece.
  • Mu'cizelik olan şey.
  • Mucizelik.

i'caz-ı belağat / i'câz-ı belâğat

  • Güzel söz söylemedeki mu'cizelik.

i'caz-ı kur'an / î'câz-ı kur'ân

  • Kur'ân'ın mu'cizeliği.

i'caz-ı nazmi / i'câz-ı nazmî

  • Tertip ve dizilişteki mu'cizelik.

i'cazat-ı kur'aniye / i'câzât-ı kur'âniye

  • Kur'ân'ın mu'cizeleri.

i'cazi / i'câzî / اِعْجَاز۪ي

  • Mu'cizeliğe dair.
  • Mu'cizeliğe dâir.

i'cazkar / i'cazkâr / i'câzkâr

  • Mu'cizeli olmak. Başkalarını acze düşürecek derecede olmak. (Farsça)
  • Mûcizeli, başka şeyleri kendisine yetişmekten âciz bırakan.

i'cazkarane / i'câzkârâne

  • Mu'cizeli bir şekilde.

i'cazlı / i'câzlı

  • Bir benzerini yapmakta başkalarını aciz bırakacak şekilde mucizeli.

i'cazvari / i'câzvâri

  • Mu'cizeli; bir benzerini yapma konusunda başkalarını âciz bırakan olağanüstü olan.

icaz-ı i'cazi / îcâz-ı i'câzî

  • Kur'ân'ın mu'cizeliğini gösteren vecizliği, özlü söz şeklindeki ifade tarzı.

icaz-ı mu'ciz / îcâz-ı mu'ciz

  • Mu'cizeli vecizlik; mu'cizeli bir şekilde az sözle çok mânâlar ifade etme.

icazkarane / îcazkârâne

  • Vecizeli bir şekilde, az sözle çok mânâlar ifade ederek.

imam-ı gazali / imam-ı gazalî

  • Ahirete irtihâli Hi: 505 dir. "Hüccet-ül İslâm İmam-ı Muhammed Gazalî" diye anılır. O zamanın felsefesinin bâtıl akidelerini red ve cerh ederek Kur'anın eşsizliğini ve hakkaniyet ve mu'cizeliğini isbat etmiş pek çok eserler vermiştir. (K.S.)

imsakiyye / imsâkiyye / امساكيه

  • Oruca başlama ve oruç açma saatlerini gösteren çizelge. (Arapça)

işarat-ı i'caziye / işârât-ı i'câziye

  • Mu'cizelik işaretleri.

işaratülicaz / işârâtülîcâz

  • Mûcizelik işaretleri.

kafiye

  • Şiirde dizelerin sonunda tekrarlanan ve aynı sesi veren hecelerin benzeşmesi.

kanun-u emriye-i mu'ciznüma / kanun-u emriye-i mu'ciznümâ

  • Allah'ın emriyle oluşan mu'cizeli kanun.

kur'an'ın i'cazı / kur'ân'ın i'câzı

  • Kur'ân'ın mu'cizeliği, bir benzerini yapma konusunda başkalarını acze düşürecek derecede olağanüstü olması.

kur'an-ı hakimin nuru / kur'ân-ı hakîmin nuru

  • Her âyet ve sûresinde sayısız hikmet ve mu'cizeler bulunan Kur'ân'ın nuru, aydınlığı.

kütle-i i'caz / kütle-i i'câz

  • Mu'cizeli kütle, yapı.

lemeat-ı i'caz / lemeât-ı i'câz

  • Mu'cizelik parıltıları.

lemeat-ı i'caziye / lemeât-ı i'câziye

  • Mu'cizelik parıltıları.

letaif-i i'caziye / letaif-i i'câziye

  • Mu'cizelikteki incelik, dakiklik.

lisan-ı i'caz / lisan-ı i'câz

  • Mu'cizeli olan dil, mu'cizelik dili.

lisan-ı mu'cizat

  • Mu'cizelerin dili.

lisan-ı mu'cizü'l-beyan-ı nebevi / lisan-ı mu'cizü'l-beyân-ı nebevî

  • Her şeyi ap açık şekilde açıklayan Peygamberimizin mu'cizeli dili.

mahzen-i mu'cizat

  • Mu'cizeler mahzeni, kaynağı.

manevi i'caz / mânevî i'câz

  • Mânevî mu'cizelik; Kur'ân'ın mânâ bakımından mu'cize oluşu.

masari / masâri / مصارع

  • Dizeler, mısralar. (Arapça)

matbaha-i mu'ciznüma / matbaha-i mu'ciznümâ

  • Mu'cizeli mutfak.

mazhar-ı i'caz / mazhar-ı i'câz

  • Mu'cizeliğin göründüğü yer.

meşahir-i mu'cizat / meşâhir-i mu'cizat

  • Meşhur mu'cizeler; Allah'ın izniyle peygamberler tarafından ortaya konulup bir benzerini yapmakta başkalarını âciz ve hayrette bırakan olağanüstü hallerin, mucizelerin meşhurları.

meziyet-i i'caziye / meziyet-i i'câziye

  • Mu'cizelik meziyeti, üstünlüğü.

mi'rac

  • Merdiven, süllem.
  • Yükselecek yer.
  • En yüksek makam.
  • Huzur-u İlâhî. Peygamberimiz Hz. Muhammed (A.S.M.) Efendimizin, Receb ayının 27. gecesinde Cenab-ı Hakk'ın huzuruna ruhen, cismen, hâlen çıkması mu'cizesi ki; en büyük mu'cizelerinden birisidir.

mizac-ı i'caz / mizac-ı i'câz

  • Mu'cizelik yapısı.

mu'cizane / mu'cizâne

  • Mu'cizeli bir şekilde.

mu'cizat / mu'cizât / معجزات

  • Mu'cizeler. Allah tarafından verilip, yalnız peygamberlerin gösterebilecekleri büyük harika işler.
  • Mûcizeler. Allahü teâlânın peygamberlerine, peygamberliklerini isbât etmeleri için ihsân etmiş olduğu hârikulâde yâni âdet dışı (olağan üstü) hâller. Mûcize kelimesinin çokluk şeklidir.
  • Mucizeler. (Arapça)

mu'cizat mecmuası / mu'cizât mecmuası

  • Peygamber Efendimizin (a.s.m.) gösterdiği mu'cizelerin anlatıldığı kitap; On Dokuzuncu Mektup ve Kur'ân'ın mu'cize olduğunu ispat eden Yirmi Beşinci Söz.

mu'cizat-ı ahmediye / mu'cizât-ı ahmediye

  • Hz. Muhammed'in (A.S.M.) mu'cizeleri.
  • Peygamber Efendimizin (a.s.m) gösterdiği mu'cizeleri anlatan, Mektubat'ta yer alan On Dokuzuncu Mektup.

mu'cizat-ı bahire / mu'cizât-ı bâhire

  • Ap açık mu'cizeler.

mu'cizat-ı enbiya / mu'cizât-ı enbiya

  • Peygamberlerin gösterdikleri mu'cizeler.

mu'cizat-ı fıtrat / mu'cizât-ı fıtrat

  • Yaratılış mu'cizeleri.

mu'cizat-ı gaybiye

  • Gabya ait mu'cizeleri.

mu'cizat-ı hissiye

  • Duygu ile bilinen, duyu ve duygulara hitap eden mu'cizeler; su, ağaç, taş, hayvan gibi varlıklar üzerinde Peygamber'in (a.s.m.) gösterdiği mu'cizeler.

mu'cizat-ı ilmiye

  • İlmî mu'cizeler.

mu'cizat-ı katıa

  • Meydana gelişi kesin olan mu'cizeler.

mu'cizat-ı kudret / mu'cizât-ı kudret

  • Allah'ın bütün varlığı kuşatan güç ve iktidarının mu'cizeleri.

mu'cizat-ı kudret-i ilahiye / mu'cizât-ı kudret-i ilâhiye

  • Allah'ın kudret mu'cizeleri.

mu'cizat-ı kudret-i ilahiyeyi / mu'cizât-ı kudret-i ilâhiyeyi

  • Allah'ın kudret mu'cizeleri.

mu'cizat-ı kur'an / mu'cizat-ı kur'ân

  • Kur'ân'ın mu'cizeleri, Yirmi Beşinci Söz.

mu'cizat-ı kur'ani / mu'cizat-ı kur'ânî

  • Kur'ân'ın mu'cizeleri.

mu'cizat-ı kur'aniye / mu'cizât-ı kur'âniye

  • Kur'ân'ın mu'cizeleri, Yirmi Beşinci Söz.

mu'cizat-ı kur'aniye ve ahmediye / mu'cizât-ı kur'âniye ve ahmediye

  • Kur'ân'ın ve Peygamber Efendimizin mu'cizelerinin anlatıldığı risaleler.

mu'cizat-ı mahsusa

  • Peygamber Efendimizin (a.s.m.) hergangi bir şeyle ilgili gösterdiği mu'cizeler, kendisine mahsus mu'cizeler.

mu'cizat-ı maiye / mu'cizât-ı mâiye

  • Hz. Muhammed'in (a.s.m.) su ile ilgili mu'cizeleri.

mu'cizat-ı museviye / mu'cizât-ı mûseviye

  • Hz. Mûsâ'nın mu'cizeleri.

mu'cizat-ı nebeviye / mu'cizât-ı nebeviye

  • Peygamberimizin mu'cizeleri.

mu'cizat-ı rahmet / mu'cizât-ı rahmet

  • Rahmet mu'cizeleri.

mu'cizat-ı rahmet ve ihsan / mu'cizât-ı rahmet ve ihsan

  • Rahmet ve ihsan mu'cizeleri.

mu'cizat-ı rububiyet / mu'cizât-ı rububiyet

  • Rablık mu'cizeleri; Allah'ın herbir varlığa yaratılış gayelerine ulaşmaları için muhtaç olduğu şeyleri vermesinin, onları terbiye edip idaresi ve egemenliği altında bulundurmasının mu'cizeleri.

mu'cizat-ı san'at / mu'cizât-ı san'at

  • San'at mu'cizeleri.

mu'cizat-ı san'at-ı rabbaniye / mu'cizât-ı san'at-ı rabbâniye

  • Allah'ın san'at mu'cizeleri.

mu'cizat-ı sübhaniye / mu'cizât-ı sübhâniye

  • Her türlü eksiklikten uzak olan Allah'ın mu'cizeleri.

mu'cizatlar

  • Mu'cizât risaleleri; Kur'ân'ın mu'cize olduğunu ispat eden Yirmi Beşinci Söz ve Peygamber Efendimizin (a.s.m.) mu'cizelerinden bahseden On Dokuzuncu Mektup.

mu'cizatlı

  • Mu'cizeli.

mu'cize

  • İnsanların, yapmasında âciz kaldıkları ve ancak Allah tarafından peygamberlere nasib olan hârika. Kerametten yüksek, fevkalâde hâdise.
  • Mu'cize, Halik-ı Kâinat tarafından peygamberlerin hakkaniyetine ait bir tasdiktir. Sahih hadislerle mu'cizeler haber verilmiş ve tesbit edilmiştir.

mu'cize-i sahabiye / mu'cize-i sahâbiye

  • Sahabelerle alâkalı olup, pekçoğunun gördüğü, tasdik ettiği mu'cizeler.

mu'cize-i tevafukıyye

  • Kur'ân'daki tevafuka ait mu'cize, kelimelerin mu'cizeli bir şekilde birbirine uygunluğu.

mu'cizegu / mu'cizegû / معجزه گو

  • Mucizeler anlatan. (Arapça - Farsça)
  • Mucize gibi söyleyen. (Arapça - Farsça)

mu'cizekar / mu'cizekâr

  • Mu'cizeli, mu'cize hâlinde, başkalarını âciz bırakan. (Farsça)

mucizane / mucizâne / mûcizâne

  • Mucizeli bir şekilde.
  • Mucizeli bir şekilde.

mucizat / mucizât / mûcizât

  • Mucizeler.
  • Mûcizeler.

mucizat-ı ahmediye / mucizât-ı ahmediye

  • Peygamber Efendimizin (a.s.m.) gösterdiği mu'cizeler On Dokuzuncu Mektup.

mucizat-ı san'at / mucizât-ı san'at / mûcizât-ı san'at

  • Sanat mucizeleri.
  • Sanat mucizeleri.

mucizekar / mûcizekâr

  • Mûcizeli, mûcize gösteren.

mucizevi / mûcizevî

  • Mûcizeli biçimde, mûcize ile ilgili olarak.

muhammes / مخمس

  • Beşli. (Arapça)
  • Beşgen. (Arapça)
  • Beş dizeli şiir. (Arapça)

nakş-ı i'caz / nakş-ı i'câz

  • Mu'cizelik nakışı.

nakş-ı i'cazi / nakş-ı i'câzî

  • Mu'cizelik nakşı.

nekaiz

  • (Tekili: Nakize) Nakizeler. Birbirine zıd şeyler.

nev-i i'caz / nev-i i'câz

  • Mu'cizelik türü.

nezafet

  • Temizlik, paklık, pakizelik.

nişane-i tasdik

  • Kabul edildiğine dâir işaret, tasdik işareti.
  • Mu'cizeler.

nokta-yı i'caz / nokta-yı i'câz

  • Mu'cizelik noktası.

nükte-i i'caz

  • Mu'cizelik özelliği gösteren nükte, ince mânâ.

nükte-i i'caziye / nükte-i i'câziye

  • Mu'cizeli ince mânâ.

nur-u i'caz / nur-u i'câz

  • Mu'cizelik nuru.

peygamber

  • Allahü teâlânın, emirlerini ve yasaklarını kullarına bildirmeleri için insanlar arasından seçtiği ve kendilerine mûcizeler verdiği üstün zâtlar.

rumuz-u i'caz / rumuz-u i'câz

  • Mu'cizelik işaretleri.

şakk-ı kamer

  • Ayın iki parça olması mu'cizesi. (Kur'ân-ı Kerimin nass-ı kat'isi ile de sâbit olan ve mütevâtir olarak da bilinen Peygamberimiz Hazret-i Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâmın parmağının işâreti ile ayın iki parçaya ayrıldığı hadisesi ki, büyük mu'cizelerindendir.)

şems-i mu'cizbeyan

  • Mu'cizeli açıklamalarıyla varlık âlemini aydınlatan güneş, Kur'ân-ı Kerim.

sikke-i i'caz / sikke-i i'câz

  • Mu'cizelik damgası.

silsile-i i'caz

  • Mu'cizelik zinciri.

sırr-ı i'caz / sırr-ı i'câz

  • Mu'cizelik sırrı.

şule-i i'caz / şule-i i'câz / şûle-i i'caz

  • Mu'cizelik parıltısı, ışığı.
  • Mu'cizelik parıltısı.

sure-i i'caz / sûre-i i'câz

  • Mu'cizeli sûre.

ta'rife / تعرفه

  • Çizelge. (Arapça)

tabaka-i i'caz / tabaka-i i'câz

  • Mu'cizelik derecesi.

tahaddi vakti / tahaddî vakti

  • Meydan okuma ve ihtiyaç vakti (inanmayanlara peygamberliğin ispatı, inananlar için imanın güçlendirilmesi vaktinde gösterilen mu'cizeler).

taht-ı belkıs

  • Belkıs'ın tahtı. (Çok eski mecusi Yemen padişahlarından Şerahil'in kızı Belkıs, başka kardeşi olmadığından babasının yerine Yemen'e hükümdar olmuş idi. Sonra Süleyman Aleyhisselâm ile evlendi. Onun mu'cizeleriyle imana geldi.) Bak: Hüdhüd, Süleyman (A.S.)

tertipli

  • Organizeli, sistemli.

tesir-i mu'cizane / tesir-i mu'cizâne

  • Mu'cizeli bir şekilde etki.

ulviyet-i i'caz / ulviyet-i i'câz

  • Mu'cizeliğin yüceliği.

vech-i i'caz / vech-i i'câz

  • Mu'cizelik yönü.

veçh-i i'caz / veçh-i i'câz

  • Mu'cizelik yönü.

vücuh-u i'caz / vücuh-u i'câz

  • Mu'cizelik yönleri.

vücuh-u külliye-i i'caziye / vücuh-u külliye-i i'câziye

  • Geniş kapsamlı mucizelik yönleri.

yed-i beyza / yed-i beyzâ

  • Beyaz, parlak el; burada mecaz olarak Kur'ân'ın mu'cizeli yapısı kastedilmiştir.

yed-i beyza-i mu'cizü'l-beyanıyla

  • Hz. Mûsâ'nın (a.s.) beyaz eline benzeyen mu'cizeli açıklamasıyla.

yemin-i beyza / yemîn-i beyzâ

  • Mu'cizeli ve parlak sağ el.

zemzeme-i i'caz

  • Mu'cizelik nağmesi ve ahengi.

zevk-i i'caz / zevk-i i'câz

  • Mu'cizeliğin zevki; mu'cize özelliklerle muhatap olan kişinin aldığı mânevî zevk.

 

Bağış Yapmak İçin Tıklayın