REKLAM ENGELLEMEYİ GERİ ALMA KODU BURADA BAŞLAR --> REKLAM ENGELLEMEYİ GERİ ALMA KODU BURADA BİTER -->

LUGGAT
OSMANLICA TÜRKÇE SÖZLÜK

{ lügât . lügat . لغت }

Arapça ve Farsça yazımları, Osmanlıca okunuşları 
ve detaylı açıklamaları ile birlikte.

Arama yapmak istediğiniz kelimeyi girip
karşılığını bulmak istediğiniz "OSMANLICA ARA" ya da "TÜRKÇE ARA" butonlarına tıklayın.
Türkçe - Osmanlıca Sözlük'te istina ifadesini içeren 38 kelime bulundu...

adud

  • Pazı. Kolun omuzdan dirseğe kadar olan kısmı.
  • Mc: Yardımcı. İstinadgâh.

areometre

  • yun. Sıvıların yoğunluk derecesini ölçmeye yarayan âlet. Arşimet'in keşfettiği kanuna istinad edilerek yapılan bu alet, içi boş cam bir silindir ile bunun üst kısmındaki dereceli bir çubuktan ibarettir.

celcelutiye

  • Peygamberimizin Resul-i Ekremin (A.S.M.) derslerine istinâden, aslı cifir ve ebced hesâbı ile alâkalı olarak Hz. Ali (R.A.) tarafından te'lif edilen Süryânice bir kasidedir. Esas mânası; bedi' demektir.

delil-i nakli / delil-i naklî

  • Naklî delil, Kitabî delil. Kur'ân-ı Kerim ve Hadis-i şeriflere istinad eden delil.

edille-i erbaa

  • (Edille-i şer'iye) Fık: Fıkıh ilminin istinad ettiği deliller: Kitab (yani Kur'an-ı Kerim'deki deliller), sünnet, icma-ı ümmet ve kıyas-ı fukaha. (Usul-ü erbaa ve edille-i asliye tabirleri de aynı mânada kullanılır.)

esbab-ı feshiyye

  • Huk: Bir i'lâmın istinaf suretiyle bozulmasını icabettiren sebepler.

ibtina'

  • (Binâ. dan) Bir şeyin üzerine bina etme. Bir dava veya bahiste bir şeye istinad etme.

ika' / ikâ'

  • Dayanma, istinad etme.
  • Dayanacak bir şey verme.

isbatiyecilik

  • Bu felsefe nazariyesine göre, isbat yolu ile yakîn, şüphesiz bilginin elde edilebilmesi, tecrübelerle müşahadelerle ve vakıalara istinaden mümkün olacağı iddia edilir. İsbat şeklini ve sahasını daraltıp sadece maddiyata münhasır kılan bu anlayış yalnız maddiyata ait mes'eleler için doğrudur.

istinad / istinâd / استناد

  • Dayanma. (Arapça)
  • Güvenme. (Arapça)
  • İstinâd etmek: Dayanmak. (Arapça)

istinaden

  • İstinad ederek. Dayanarak, güvenerek.

istinadgerde

  • İstinad edilmiş. Kendine güvenilmiş veya dayanılmış.

istinadi / istinadî

  • İstinad etmekle alâkalı.

istinafen

  • İstinaf yolu ile.

istinafiyye / istinâfiyye

  • Yeniden başlamaya ait.
  • İstinaf mahkemesine ait.
  • Arapça'da bir soruya cevap anlamında bulunan cümle.

kasaid-i aleviye / kasâid-i aleviye

  • Hz. Ali'nin (r.a.) Hz. Peygamberden (a.s.m.) aldığı derslere istinaden yazdığı kasideler.

kehanet

  • Gaibden haber vermek. Falcılık. Kâhinlik etmek. (İlâhi ihbârât-ı gaybiyyeye istinad etmeden, gaybdan haber vermek ve falcılık ve kâhinlik etmek dinen kat'iyyetle haramdır.)

kuvve-i istinad

  • Dayanma ve istinad etme kuvveti.

laik

  • Dine istinad etmeyen. Ruhanî olmayan kimse. Dini olmayan şey. Dinî olmayan fikir, dinî olmayan müessese, sistem veya prensip. Devleti dinî esas ve hükümler ile idare etmeyen sistem. Temel esasların ve kanunların menşeini ve teşri'de (kanun yapmakta) hareket noktasını ve değer ölçüsünü dine isnad etm (Fransızca)

maddiyunluk

  • Maddiyunların mesleği. Maddecilik. Hiçbir müsbet delile dayanmıyan ve sadece maddeye istinad eden ve ruhâniyatı ve mâneviyatı inkâr edenlerin bâtıl akideleri.

mebni olan

  • Dayanan, istinad eden.

mübteni / mübtenî

  • (Binâ. dan) Bina edilmiş, kurulmuş, kurulu.
  • Dayanan, istinad eden, müstenid.

müste'nif

  • Yeniden başlayan.
  • Daha üst mahkemeye baş vuran, davasını istinaf eden.

müstened

  • Bir şeye istinad etmiş veya o şey sened kabul edilmiş.

müstenid

  • Bir şeye dayanan. Bir şeyin üzerine koyulmuş.
  • İstinad eden, dayanan, güvenen.
  • Bir delili, şâhidi olan.

müsteniden

  • İstinad ederek, dayanarak, güvenerek.
  • Bir delil ve şâhid göstererek.

mütemessik

  • Temessük eden. Sıkı sıkı yapışıp tutan.
  • Bir delil ve şahide dayanan, delile istinad eden.

nübüvvet-penah

  • Peygamber, nebi. Nübüvvet kendisine istinad eden zât.

pozitivizm

  • Fls: Hakikatın yalnız tecrübe ve müşahede ile vakıalara istinaden tam olarak bilineceği iddiasında olan felsefe sistemi. (Fransızca)

risalet-penah

  • Risaletin kendine istinad ettiği Hazret-i Muhammed (A.S.M.). (Risalet-meab da denir)

tahric

  • (Huruc. dan) Çıkartma. Meydana koyma.
  • Şehadetname vermek.
  • Fık: Müçtehidlerin istinad ettikleri naslara, kaidelere, asıllara tatbikan şer'î hükümleri istihrac etmek. Bu tarz ile hüküm çıkarabilmek salâhiyetinde olanlara: Muharric, sahib-i tahric, ashâb-ı tahric denir.

tekyezen

  • İstinad eden, dayanan. (Farsça)

tesanüd

  • Karşılıklı yardımlaşma. Birbirine istinad etme.

tevessüd

  • Dayanma, istinad.
  • Yastığa dayanma.

usul

  • (Tekili: Asıl) Ana, baba. Cedler.
  • İstinadgâh.
  • Râcih delil, kaide. Asıllar, kökler, temeller. Bir ilmin asıl mevzuundan önce öğrenilmesi lâzım gelen esaslar. Bir hedefe ulaşmak için tutulan düzenli yol.
  • Tarz, metod, tertip.

usul-ü fıkıh ilmi

  • Fıkıh ilmine âit bilgilerin esası ve istinadgâhı olan bir ilimdir. Şer'i hükümlerin mufassal ve muayyen delilleri ve hikmetleri bu sayede bilinir ve bu dini hükümler, bu muayyen ve müşahhas deliller vâsıtası ile istinbat ve isbat olunur. Bu ilme "Hikmet-i teşriiye" de denilmiştir.

vahy-i zımni / vahy-i zımnî

  • Mücmel ve hulâsası vahye ve ilhama istinad eden; tasvirât ve tafsilatı Resul-ü Ekrem'e (A.S.M.) âit olan vahiydir.

yarı ümmi

  • Yazıyı tam yazamayan.
  • İlmi daha ziyade ilhama istinad eden.

 

Bağış Yapmak İçin Tıklayın