REKLAM ENGELLEMEYİ GERİ ALMA KODU BURADA BAŞLAR --> REKLAM ENGELLEMEYİ GERİ ALMA KODU BURADA BİTER -->

LUGGAT
OSMANLICA TÜRKÇE SÖZLÜK

{ lügât . lügat . لغت }

Arapça ve Farsça yazımları, Osmanlıca okunuşları 
ve detaylı açıklamaları ile birlikte.

Arama yapmak istediğiniz kelimeyi girip
karşılığını bulmak istediğiniz "OSMANLICA ARA" ya da "TÜRKÇE ARA" butonlarına tıklayın.
Türkçe - Osmanlıca Sözlük'te isci ifadesini içeren 44 kelime bulundu...

amele / عمله

  • İşçiler.
  • (Tekili: Âmil) Âmiller. Amel edenler.
  • Irgat, işçi.
  • İşçi, ırgat.
  • İşçi. (Arapça)

amele-i mümessil / عَمَلۀِ مُمَثِّلْ

  • Temsilci işçi.
  • Temsilci işçi (melek).

ani

  • (Çoğulu: Anat-Unât) Mütevazi, alçak gönüllü.
  • Köle
  • Meşgul.
  • Iztırab çeken. Muztarib.
  • İşçi.
  • Müfettiş.
  • Tahsildar. (Müennesi: Aniye)

asef

  • (Asf) Büyük kadeh.
  • Bir şeyi almak.
  • Yoldan çıkmak. Zulüm eylemek. Körü körüne gitmek.
  • Birisini istihdâm eylemek. Irgatlık etmek, tarlada işçilik etmek.
  • Ölüm. (Kamus'tan alınmıştır.)

asif

  • (Çoğulu: Usefâ) Para ile tutulan işçi, yevmiyeci, gündelikçi.

aşti-saz / aştî-sâz

  • Sulhsever, sulh taraftarı. Barışsever, barışçı. (Farsça)

avvac

  • Fildişi satan. Fildişi işçisi.

bahye-zen

  • Terzi, dikiş diken, dikişçi. (Farsça)

bisinoz

  • yun. Pamuk işçilerinde görünen, pamuk tozlarının sebebiyet verdiği bir akciğer hastalığı.

bolşevik / بُولْشَوِيكْ

  • Çoğunluktan yana anlamına gelen Rusça kelime, 1903 yılında düzenlenen Rusya Sosyal Demokrat İşçi Partisi'nin İkinci Kongresi'nde Vladimir Lenin ve Julius Martov arasında yeni kurulmakta olan partinin üyelik tanımı üzerine başlayan görüş ayrılığı sonucu yaşanan ayrışmadaki taraflardan Lenin yanlısı grup.

bolşeviklik

  • Bolşevik, çoğunluktan yana anlamına gelen Rusça kelime, 1903 yılında düzenlenen Rusya Sosyal Demokrat İşçi Partisi'nin İkinci Kongresi'nde Vladimir Lenin ve Julius Martov arasında yeni kurulmakta olan partinin üyelik tanımı üzerine başlayan görüş ayrılığı sonucu yaşanan ayrışmadaki taraflardan Lenin yanlısı grup. Kongrede Lenin yanlıları çoğunlukta olduğu için Rusça çoğunluk anlamına gelen Bolşevik olarak, azınlıktaki Martov yanlıları da Menşevik olarak adlandırılacaktır.

    Kongreden sonra iki taraf arasında birleşme girişimleri olsa da birleşme gerçekleşmeyecek ve 1912 yılında kesin ayrım yaşanacaktır. Bolşevikler Ekim Devrimi ile iktidarı alacaklar ve Sovyetler Birliği'ni kuracaklardır.


Bolşevizm

  • Rusça'da çoğunluk anlamına gelir.

    Rus Sosyal Demokrat İşçi Partisi (RSDIP) içindeki ayrılıkta Lenin ile aynı görüşü savunanlar kongre çoğunluğu sağlamışlar ve bu tarihten sonra Leninist görüşleri savunmanın diğer adı Bolşevizim olmuştur. Bu kelimenin Rusça'daki zıddı; Menşevik.

    Bu kongrede azınlıkta kalan grup ise Menşevikler olarak adlandırılmıştır. Marksist literatürde menşevik bir hakaret olarak kullanılır.

burjuvazi

  • Burjuvaların meydana getirdiği içtimaî (sosyal) sınıf. Avrupa'da burjuvazi, ticaret ve sanayi ile zenginleşti. Soylular sınıfı ile mücadele ederek Fransız İhtilali ile iktidara geldi. İhtilalde işçilerin, köylülerin, fakir halk tabakalarının desteğini sağladı. Onlara eşitlik, hürriyet, adalet vaad e (Fransızca)

çavuş

  • Vaktiyle divanlarda hükümdarların hizmetinde bulunan yaver veya muhzır gibi subaylara denilirdi. Tanzimattan evvelki Osmanlı saray teşkilatında çavuşlar, padişahın yaverleri ve çavuşbaşı mabeyn müşiri idi.
  • Onbaşıdan üstte ve assubaydan alttaki derecede olan asker.
  • İşçilerin b

cum'a

  • Toplanma.
  • Perşembeden sonraki gün. Müslümanların kudsî tâtil günü olup, o güne mahsus namazla mükelleftirler. Memur ve işçilerin cuma namazı vakti serbest bırakılmamaları din hürriyetine aykırıdır. Yahudiler ve hristiyanlar haftalık dinî törenleri için cumartesi ve pazar günü serbest

ecir / ecîr

  • Bir işi yapmak için kendi kuvvetini veya san'atını kirâya veren, çalışan kimse, işçi.
  • Ücretle çalışan, ücretli işçi.

ecir devri / ecîr devri

  • Sanayi Devrimiyle gelen işçilik dönemi.

ecir-i has / ecîr-i hâs

  • Belli zamanda, belli işi yapmak için husûsî tutulan işçi.

ecir-i müşterek / ecîr-i müşterek

  • Serbest işçi. Kirâlıyanından (işvereninden) başkasına çalışmaması şartı koşulmamış hamal, terzi, saatçi gibi işçi.

grev

  • İşçilerin isteklerini işverene kabul ettirmek için, işlerini hep birlikte bırakmaları.İslâmiyette işçi hakları çok ciddi korunmakla beraber, grev ve benzeri hareketlere başvurulması istenmez. Çünki grev, millî gelire zarar verdiği gibi, sosyal grupları doğurmakla boğuşmalarına ve dolayısıyla da mill (Fransızca)

haccar / حجار

  • Taş işçisi, taş işinde çalışan, taşçı.
  • Taş işçisi, taşçı. (Arapça)

hergele

  • Binilmek ve yük taşımak için alıştırılmamış at, kısrak, beygir veya merkep sürüsü.
  • Böyle bir sürüye dahil olan hayvan.
  • Mc: Terbiye ve görgüden büsbütün mahrum adam.
  • Bir işe yaramaz işçi kalabalığı.

ırgat

  • (Rumca) Rençber, işçi.
  • Yapı işçisi. Amele.
  • Gemilerde demir zincirini toplamak için ve binalarda bazı ağır şeyleri kaldırmak için zincirlerle çevrilmiş, ufki bucurgat.

kalifiye

  • Yetişmiş usta, işçi vs. (Fransızca)

kambahş / kâmbahş

  • Herkesin isteğini yerine getiren. (Farsça)
  • Bağışçı, ihsan edici. (Farsça)

karger / kârger / كارگر

  • İşçi. (Farsça)

maliyyet / mâliyyet

  • Alış fiyatı ile birlikte taşıma ile işçilik ücretleri, vergi gibi masrafların hepsi.

muhaddis-i meşhur

  • Meşhur hadisçi; hadis ilmini bilen, çok sayıda hadis ezberleyen, yazan veya aktaran meşhur hadis âlimi.

muhaddisin-i muhaddesun / muhaddisîn-i muhaddesun

  • Allah tarafından ilhama mazhar olan hadisçiler.

mürai / mürâî

  • Gösterişçi, gösteriş meraklısı.

müsalemetkar / müsalemetkâr / مسالمت كار

  • Barışçı, sulh taraftarı. (Farsça)
  • Barışçıl. (Arapça - Farsça)

mutasallıf

  • Bilgiçlik taslayan, şarlatan, gösterişçi.

müzarea şirketi / müzârea şirketi

  • Zirâat ortaklığı. Harman yapılan ürünleri yetiştirmek için, tarla yâni toprak birinden, çalışma, işçilik diğerinden olmak ve mahsûlü sözleşilen nisbette (miktârda) aralarında paylaşmak üzere, kurulan şirket.

nakkaşe

  • Nakış yapan kadın. Nakışçı.

nikaşe

  • Nakış yapma san'atı. Nakışçılık.

pişadest

  • Peşin para ile alış veriş. (Farsça)
  • İşçiye, çalıştıktan sonra verilen para. (Farsça)

pişeger

  • San'atkâr işçi. (Farsça)

pişever

  • Sanat ehli, işçi. (Farsça)

riyakar / riyâkâr / رِيَاكَارْ

  • Gösterişçi.
  • Gösterişçi.

sulhamiz / sulhâmîz / صلح آميز

  • Barışçıl. (Arapça - Farsça)

takdiskar / takdiskâr

  • Takdisci.

umale

  • Bir işçinin, işi karşılığında aldığı ücret.

verzkar / verzkâr

  • Rençber, çiftçi, işçi. (Farsça)

vesafet

  • Hizmetkârlık, işçilik.

 

Bağış Yapmak İçin Tıklayın