Menu
İletişim
LUGGAT
OSMANLICA TÜRKÇE SÖZLÜK
{ lügât . lügat . لغت }
Arapça ve Farsça yazımları, Osmanlıca okunuşları
ve detaylı açıklamaları ile birlikte.
Arama yapmak istediğiniz kelimeyi girip
karşılığını bulmak istediğiniz "
OSMANLICA ARA
" ya da "
TÜRKÇE ARA
" butonlarına tıklayın.
İfadenin içinde geçtiği kelimeleri de göster.
Türkçe - Osmanlıca Sözlük
'te
iple
ifadesini içeren
235
kelime bulundu...
adab / âdâb
(Edeb kelimesinin çoğuludur.) Usul, yol, yordam, davranış kaideleri, terbiye. Ahlâk ve terbiyenin gerektirdiği konuşma ve hareket tarzı. Adaba uymayanlara edepsiz denir."Edipler edepli olmalı" yani yazarlar, edebiyatçılar dine, ahlâka ve terbiyeye uymalı. Aksi halde edebiyatçı adına lâyık olamazlar,
adalet-i kübra / adâlet-i kübra
Bütün hak sahiplerine haklarının verildiği ve bütün haksızlardan hesap sorulduğu büyük adâlet.
adetullah / âdetullah
Allah'ın kâinatta uyguladığı kanun ve prensipler.
agyar
Yabancılar. Başkaları.
Rakipler.
ahzab / ahzâb
Hizipler, bölümler, partiler.
akıbetü'l-müttakin / âkıbetü'l-müttakîn
Takva sahiplerinin sonu.
alem-i kevn ü fesad / âlem-i kevn ü fesâd
Oluşumlar ve bozulmalar dünyası, icatlar ve tahripler âlemi.
anka-meşrebane
Anka meşrebi halinde, kanaat sahibi. Eski edebiyatta kanaat sahiplerine kinaye olarak söylenir.
arazi-i haraciyye / arâzi-i harâciyye
Harac vergisine tâbi olan topraklar. Müslüman olmayanlardan sulh ile alınıp harac vergisi karşılığında mülkiyeti eski sâhiplerine bırakılan veya harbde zorla alınıp müslüman olmayan sâhiplerinin elinde bırakılan, yâhut zımmînin (müslüman olmayan vata ndaşın) müslüman hükümdârın izni ile işlediği ölü
arifin / ârifîn
Ârifler, irfan sahipleri.
İrfan sahipleri, İlâhî hakikatlere vakıf olanlar.
ashab / ashâb / اصحاب
Arkadaşlar, sahipler.
Sahabîler
Hz. Peygamber'i (a.s.m.) dünya gözüyle gören ve onun yolundan giden Müslümanlar.
Sahipler, sahabeler.
Dostlar, arkadaşlar.
(Arapça)
Sahipler.
(Arapça)
ashab-ı akıl ve nakil
Akıl ve bilim sahipleri ve dinî bilgileri nakleden kimseler.
ashab-ı cah ve mertebe / ashab-ı câh ve mertebe
Makam ve mevki sahipleri.
ashab-ı hayat
Hayat sahipleri.
ashab-ı ilim
İlim sahipleri.
ashab-ı izzet
İzzet, şeref sahipleri.
ashab-ı meratip
Makam ve mevki sahipleri; siyasi, askeri ve ekonomik gücü elinde bulunduranlar.
ashab-ı ukul / ashab-ı ukûl
Akıl sahipleri.
ashab-ı vicdan
Vicdan ve insaf sahipleri.
ashabı
Sahipleri.
atanib
(Tekili: İtnâbe) Kısa ipler.
Uzun ipler. Sicimler.
Sâyebanlar.
atnab / atnâb / اطناب
(Tekili: Tınâb) Çadır ipleri.
Ağaç kökleri.
Tıb : Vücuttaki sinirler.
İpler.
(Arapça)
Çadır ipleri.
(Arapça)
Ağaç kökleri.
(Arapça)
avam-ı ehl-i iman / avâm-ı ehl-i iman
İman sahiplerinin avam tabakası.
avl
İslâm mîrâs hukûkunda belirli hisse (pay) sâhiplerinin (Eshâb-ı ferâizin) mîrâstan alacakları payların toplamının ortak paydadan fazla olma hâli.
bahas
Deve tırnağı.
Ayak eti.
Parmak diplerinin ayak tarafındaki etleri.
Gözün üstünde veya altında beliren yumruca et.
ber
(Burden) "Götürmek" mastarının emir köküdür. Kelimenin sonuna getirilerek terkipler yapılır. Emirber : Emir dinleyen, emir götüren. Fermanber : Emir veren. Emir dinleyen... gibi.
(Farsça)
borç
Geri verilmek niyetiyle ihtiyaç sahiplerine verilen para. Müslümanlıkta faizle borç vermek haramdır, günahtır. Borcunu ödiyemiyecek durumda onların borçlarını bağışlamak veya sonraya bırakmak sevaptır. Borcunu ödeyebilecek durumda olanlar da borçlarını zamanında ödemelidirler. Ödeyemiyecek olanlar d
bülega
(Tekili: Belig) Beliğ olanlar, Belâgat sâhipleri. Belâgat ilmi mütehassısları. Edebiyatçılar.
Belegat sahipleri, düzgün ve güzel konuşanlar, beliğ olanlar.
büleğa / büleğâ / بلغاء
Belagat sahipleri.
(Arapça)
çarmıh
(Çar: Dört; Mıh: Çivi) Salib. Suçluyu haça germek için kurulmuş, haç şeklinde darağacı.
(Farsça)
Geminin direkleri başından aşağıya inen kalın ipler.
(Farsça)
cumhur-i ukala / cumhûr-i ukalâ
Akıllılar topluluğu. Akıl sahiplerinin hepsi.
dahis
Hayvanların tırnak diplerindeki et parçası. Dolama hastalığı.
derebeyi
Ortaçağda kendi arazisi içindeki insanlara istedikleri gibi hükmeden, devamlı olarak birbirleriyle savaşan geniş toprak sahiplerinden her biri.
Mc: Asi, zorba.
desatir / desâtir
Düsturlar, prensipler, kurallar.
desatir-i akliye / desâtir-i akliye
Aklın düsturları, prensipleri.
desatir-i aliye / desâtir-i âliye
Yüce prensipler.
desatir-i fıtrat / desâtir-i fıtrat
Fıtrata, yaratılışa ait düsturlar, prensipler.
desatir-i hikmet-i sübhaniye / desâtir-i hikmet-i sübhâniye
Her türlü kusur ve noksandan yüce olan Allah'ın hikmet düsturları, prensipleri.
desatir-i içtimaiye / desâtir-i içtimaiye
Sosyal prensipler.
desatir-i ilm-i ilahi / desâtir-i ilm-i ilâhî
Allah'ın ilminin düsturları, prensipleri.
desatir-i islamiye / desâtir-i islâmiye
İslâmiyetin düsturları, prensipleri.
desatir-i kudsiye / desâtir-i kudsiye
Kudsî düsturlar, mukaddes prensipler.
desatir-i kudsiye-i kur'aniye / desâtir-i kudsiye-i kur'âniye
Kur'ân'ın kutsal prensipleri.
desatir-i külliye
Her yerde ve konumda geçerli olan genel kurallar, prensipler, kanunlar; evrensel kanunlar.
desatir-i muazzama / desâtir-i muazzama
Muazzam, çok büyük düstûrlar, prensipler.
desatir-i rabbaniye / desâtir-i rabbaniye
Besleyen, yetiştiren, verdiği nimetlerle varlıkları terbiye eden, idaresi ve tasarrufu altında bulunduran Allah'ın düsturları, prensipleri.
desatir-i sünnet-i seniyye / desâtir-i sünnet-i seniyye
Hz. Muhammed'in (a.s.m.) sünnetiyle ilgili prensipler.
desatir-i tarikat / desâtir-i tarikat
Tarikat düsturları, prensipleri.
desatir-i umumiye / desâtir-i umumiye
Genel prensipler.
devahi
(Tekili: Dâhiye) Büyük belâler. Afetler. Kazâlar.
Çok üstün zekâ sahipleri.
düstur-u adalet / düstur-u adâlet
Adalet prensipleri.
düstur-u esasiye-i şer'iye
Şeriatın esas prensipleri, ana kanunları.
düstur-u irade-i ilahiye / düstur-u irade-i ilâhiye
İlâhî iradenin kaide ve prensipleri.
düstur-u kur'an / düstur-u kur'ân
Kur'ân'ın prensipleri.
eazım-ı üdeba / eâzım-ı üdebâ
Ediplerin, edebiyatçıların en büyükleri.
ebced
Arabça Eski Sâmi alfabesindeki harf sırasının sayı değerine göre tertiplenmesinden meydana gelen birinci kelime. Bu tertip İbrâni ve Süryâni Alfabesindeki harfleri içine alır. İbâredeki kelimelerin sırası ve harflerin rakam değerleri şu suretle gösterilmektedir (Ebced), (Hevvez), (Hutti), (Kelemen),
ebsar
(Tekili: Basar) Gözler. Dikkat sahipleri. Görücüler.
edmas
Kaşlarının üç kısmı ince ve dipleri kalın; başının kılları ise az olan kimse.
egvar
(Tekili: Gavr) Dipler, çukurlar, kuyular. Sonlar, uçlar.
ehl-i akıl
Akıl sahipleri.
ehl-i akıl ve tahkik
Gerçeği araştıran akıl sahipleri.
ehl-i bid'at
Bid'at sâhipleri. Peygamber efendimizin ve eshâbının bildirdiği doğru îtikâddan (inanıştan) ayrılanlar.
ehl-i dikkat
Dikkat sahipleri.
Dikkatliler, dikkat sahipleri.
ehl-i din
Din sahipleri, dindarlar.
ehl-i edyan / ehl-i edyân
Din sahipleri, dine inananlar.
ehl-i fakr ve hacet
Fakirler ve ihtiyaç sahipleri.
ehl-i fikir ve nazar
Fikir ve dikkat sahipleri.
ehl-i hayat
Hayat sahipleri.
ehl-i hayrat / ehl-i hayrât
Hayır ehli, sahipleri.
ehl-i haysiyet
Haysiyet, itibar ve şeref sahipleri.
ehl-i himmet
Himmet ve gayret sahipleri.
ehl-i hüner
Ustalık ve beceri sahipleri.
ehl-i iman ve irfan
Allah'a ve Allah'tan gelen herşeye inanan kimseler ve ilim sahipleri.
ehl-i iman ve salahat / ehl-i iman ve salâhat
Allah'a ve iman esaslarına inanan takva sahipleri, sâlih kimseler.
ehl-i kerem ve vicdan
Cömertlik ve vicdan sahipleri.
ehl-i makamat
Makam, mevki sahipleri.
ehl-i mesalik ve meşarib / ehl-i mesâlik ve meşârib
Mânevî usül, tarz ve yol sahipleri.
ehl-i muhabbet
Muhabbet sahipleri, sevgi ehli.
ehl-i salib / ehl-i salîb
Haç sâhipleri. Târihte papalığın teşvikiyle müslümanlara karşı birleşerek seferler tertipleyen, milyonlarca insanın canına kıyan, devletlerin yıkılmasına sebeb olan hıristiyan milletler topluluğu, haçlılar, hıristiyanlar.
ehl-i şevk
Arzu, istek ve neşe sahipleri.
ehl-i takva / ehl-i takvâ
Takvâ sahipleri; Allah'tan korkup emir ve yasaklarına titizlikle uyan kimseler.
ehl-i takva ve vicdan / ehl-i takvâ ve vicdan
Allah'tan korkan, emirlerine bağlı olan dindar kimseler ve vicdan sahipleri.
ehl-i ukul / ehl-i ukûl
Akıllılar, akıl sahipleri.
ehl-i usulüddin
Din usulculeri; dinin usul ve prensiplerini bilen, itikada ait meseleleri ispat eden âlimler.
ehzab / ehzâb / احزاب
Hizipler.
(Arapça)
Partiler.
(Arapça)
Gruplar.
(Arapça)
elibba'
(Tekili: Lebib) Akıllılar, kâmiller, kemalât sahipleri, olgun kimseler.
emval-i metruke
Sahipleri olmayan, sahipleri kaybolmuş, sahipsiz mallar. Terkedilmiş mallar.
erbab / erbâb
(Tekili: Rab) Sahipler.
Rabler, Terbiyeciler.
Bâtıl ilâhlar.
Türkçede diğer bir mânası: Maharet sahibi, elinden iyi iş çıkan kimse. Bir işin ehli.
Sahipler.
Sahipler, becerikliler, terbiyeciler.
erbab-ı dil / erbâb-ı dil
Gönül sâhipleri Erbab-ı kulûb, İbn-ül-Vakt.
erbab-ı din
Din sahipleri, dindarlar.
erbab-ı hasenat / erbâb-ı hasenat
İyilik sahipleri.
erbab-ı iman
İman sahipleri.
erbab-ı irfan
İlim ve irfan sahipleri, âlimler.
erbab-ı kulub / erbâb-ı kulûb
Gönül sâhipleri. Tasavvuf yolunda ilerlerken halleri değişen, her zaman başka türlü olan, bâzan şuurlu, bâzan şuursuz (içerisinde bulundukları mânevî hallere dalıp kendilerini unutan) kimseler. Bunlara İbn-ül-vakt de denir.
erbab-ı sekr / erbâb-ı sekr
Sekr sâhipleri.
erbab-ı ulum / erbab-ı ulûm
İlim sahipleri, âlimler.
erbabü'l-enva / erbâbü'l-envâ
Türlerin sahipleri, terbiye edicileri.
ervah-ı neyyire ashabı / ervâh-ı neyyire ashâbı
Nurlu ruh sahipleri; manevî âlemlerdeki nurlara ulaşan büyük zâtlar.
eshab / eshâb / اصحاب
Sahipler.
Sahipler.
(Arapça)
Ashab.
(Arapça)
etıbba / etıbbâ / اطبا
Tabipler, doktorlar.
Tabipler, doktorlar.
Doktorlar, tabipler.
(Arapça)
etnab
(Tekili: Tınb) Çadır ipleri.
Ağacın kök damarları.
Vücudun sinirleri.
eysar
Çadır eteğini kazığa bağlamakta kullanılan kısa ipler.
Ot.
ezvak-ı arifin / ezvâk-ı ârifîn
İrfan sahiplerinin, İlâhî hakikatlere vakıf olanların aldığı mânevî zevkler.
faiz
Ödünç verilen para için alınan ve şer'an haram olan kâr. Faizin iş hayatındaki mânası, "sen çalış, ben yiyeyim"dir. Küçük tasarruf sahiplerinin paraları bankalarda toplanıp, büyük yekûnlere ulaşır. Banka bu parayı aldığından daha büyük faizle iş sahiplerine kredi olarak verir. İstihsâl edile
ferh
Civciv. Tavuk veya kuş yavrusu.
Nebatların diplerinde çıkan filiz.
fezail-i islamiye / fezâil-i islâmiye
İslâmiyetin üstün prensipleri, güzel yönleri.
garib-nüvaz
Kimsesizlere ve gariplere yardım eden. Biçareleri ve zavallıları koruyan.
(Farsça)
guraba / gurabâ
Garipler, kimsesizler.
gureba / gurebâ / غربا
Garipler.
Garipler.
(Arapça)
har
(Her) Merkep, himar, eşek.
(Farsça)
Çay ve havuz diplerinde olan balçık.
(Farsça)
Mc: İdraksiz kimse.
(Farsça)
Kargaşa.
(Farsça)
hayyale
Fikir sahipleri.
heftan
Zırhın altına giyilen pamuklu elbise.
Üstten giyilen kürk biçiminde süslü elbise. Kaftan. (Eskiden ekseriyetle taltif için, büyük kimseler tarafından liyâkat sahiplerine giydirilir veya üstlerine atılırdı.)
hibal
(Tekili: Habl) Urganlar. İpler, halatlar.
hısas
Hisseler. Paylar. Nasipler.
Kıssadan alınan dersler.
hubul
(Tekili: Habl) Urganlar, ipler, halatlar.
hükkam / hükkâm
Hâkimler, söz sahipleri, devlet adamları.
huşmendan / huşmendân
(Tekili: Huş-mend) Aklı başında olanlar, akıl sâhipleri.
huteba / hutebâ
Hatipler.
huyut / huyût
(Tekili: Hayt) İpler. İplikler. Lifler. Teller.
İpler, teller.
huyut-u berahin
Delil ipleri.
ibaha mezhebi / ibâha mezhebi
Dinî kuralları, ahlâk ve namus prensiplerini, şahsî mülkiyet kavramını tanımayan sözde özgürlükçü batıl bir akım.
ilim ve hak erbabı
Hak, hakikat ve ilim sahipleri.
inne rahmetallahi karibün mine'l-muhsinine / inne rahmetallâhi karîbün mine'l-muhsinîne
"Şüphesiz ki Allah'ın rahmeti ihsan sahiplerine yakındır.".
intihal / intihâl / انتحال
Bir başkasının eserini sahiplenme.
(Arapça)
istihzar
Huzura gelme, hazır etme, huzura dâvet etme.
Hazırlama, bir şeyi hatıra getirme.
Konferans verecek olan hatiplerin okumak ve araştırmak suretiyle evvelce hazırlanması.
iştikak
Türemek. Bir kökten ayrılan kelimelerin asılları ve birbirleri ile olan münâsebetleri, meydana gelişleri.
Çatallaşmak. Yarılmış bir şeyin bir şıkkını almak.
Edb: Aynı kökten türemiş olan birkaç kelimeyi bir araya getirme sanatı. Misaller:(Edipler edepli olmalı, hem de edeb-i
kahya / kâhya
Büyük konaklarda ev işlerini idare eden kimselerle san'at ve ticaret sahiplerinin işlerine bakmak üzere hükümet tarafından seçilen kimselere eskiden verilen addır.
kamea
(Çoğulu: Kamâ) Büyük gök sinek.
Gözün kirpikleri diplerinde çıkan sivilceler.
kanun-u esasi / kanun-u esâsî
Ana prensipler, ana esaslar; anayasa.
kavaid / kavâid
Kurallar, prensipler.
kavaid-i esasiye
Temel kurallar, prensipler.
kavaid-i külliye / kavâid-i külliye
Bütün fertleri içine alan kapsamlı, genel kurallar, prensipler.
kavanin-i ehl-i sünnet / kavânin-i ehl-i sünnet
Ehl-i Sünnet ekolünün kuralları, prensipleri.
kavanin-i şeriat / kavânîn-i şeriat
Şeriat kanunları; İslâm dininin her alanda koyduğu prensipleri.
kavanin-i umumiye-i içtimaiye / kavânin-i umumiye-i içtimaiye
Genel sosyal kanunlar, prensipler.
kezame
(Çoğulu: Kezâyim) İki kuyu arasındaki yarıklar ve delikler. (Su birinden birene akar).
Terazi iplerinin kendinde toplandığı halka.
kısmet
Bölmek ve ayırmak. Bahşetmek. Taksim etmek.
Fık: Hisse-i şâyiayı, yani, taksim olunmamış maldaki hisseleri sahiplerine tahsis etmektir.
kulub-u nuraniye aktabı / kulûb-u nuraniye aktâbı
Nuranî kalp sahiplerinin kutupları, en önde gelenleri—velilerin ileri gelenleri gibi.
küttab / küttâb / كتاب
(Tekili: Kâtib) Kâtipler.
Mektep, okul.
Başı yuvarlak küçük ok. (Oğlancıklar onunla ok atmayı öğrenirler.)
Kâtipler.
Kâtipler, yazıcılar.
(Arapça)
kuur
(Tekili: Ka'r) Dipler, derinlikler. Nihâyetler.
lasaf
Bir cins hurma.
Gübre otunun diplerinde biter hıyar gibi bir nesne.
Yapışmak.
Kurumak.
Parlamak.
lisse
(Çoğulu: Lisâ-Lisât) Diş diplerinin eti.
mebadi / mebâdi / mebâdî / مبادی
(Tekili: Mebde) Mebdeler, başlangıçlar, ilk unsurlar.
Çekirdekler.
Prensipler.
Başlangıçlar; temel prensipler.
İlkeler, prensipler.
(Arapça)
mektub-u samedani / mektub-u samedânî
Allah tarafından gönderilmiş birer mektup gibi, şuur sahiplerine İlâhî san'atı anlatan eser.
menfi siyaset
Olumsuz siyaset; aşırı taraftarlık veya rakipleri yok etmek şeklinde uygulanan siyaset.
menfi siyasetçilerin fetvaları / menfi siyasetçilerin fetvâları
Siyaseti kötüye kullanan veya rakiplerini yok etmeye yönelik siyaset yapan kişilerin ortaya attıkları hükümler, görüşler.
mevcudat mektubatı
Varlık mektupları; Allah tarafından gönderilmiş birer mektup gibi, şuur sahiplerine İlâhî san'atı anlatan eserler.
minber
Câmilerde hatiplerin hutbe okumaları için yapılmış merdivenli yüksek yer.
mizbanan / mizbanân
(Tekili: Mizban) Misafirleri ağırlayanlar, ev sahipleri.
müdrikat
(Tekili: Müdrik) Akıllılar. İdrak sahipleri.
müellifin / müellifîn
(Tekili: Müellif) (Ülfet. den) Kitap yazanlar, eser sâhipleri. Te'lif edenler.
müflis
İflâs eden.
Dünyâda iken insanların haklarını yemiş, onları dövmüş, sıkıntı ve eziyet vermiş; bu sebeblerle âhirette hesâblar görülürken, hakkı olanlara bütün günahları verilip, hiç sevâbı kalmayan ve hak sâhiplerinin günâhlarını yüklenerek, Cehennemlik olan kimse.
muharririn / muharrirîn
(Tekili: Muharrir) Muharirler, yazarlar. Eser sâhipleri, müellifler.
muhlis
Halis, katkısız, dosdoğru, her hali içten ve gönülden olan, ihlâs sahipleri, samimi ve doğru olanlar.
muhteba
Dizlerini yere dikip ellerini dizlerine kavuşturup oturan; dizlerini iple bağlayıp oturan kimse.
mülk
Mal. Yer. Bina.
Hüküm ile bir şeyin zabt ve tasarrufu.
İzzet, azamet, şevket.
Bir şeyin dış yüzü.
İnsanın sahip ve malik olduğu şey.
Akıl sahiplerini tasarruf etmek.
Mâlik olmak.
munassab
(Nasb. dan) Birbirinin üzerine tertiplenmiş olan.
münşiyane
İyi kâtiplere yakışır surette.
(Farsça)
mürekkebat
Terkipler, bileşikler.
mürekkebat-ı müteşabike-i mütesaide-i kainat / mürekkebat-ı müteşâbike-i mütesâide-i kâinat
Kâinatta bir ağ gibi birbirine bağlanarak gittikçe genişleyen terkipler, bileşikler.
mürtezika
(Rızk. dan) Ulufe sahipleri.
musaddak-kerde-i erbab-ı basiret
Kalp gözü açık basiret sahipleri tarafından tasdik ve kabul edilmiş.
müsevvidin / müsevvidîn
(Tekili: Müsevvid) Müsevvidler. Müsvedde yapanlar.
Kâtipler.
müteneffizan / müteneffizân / متنفذان
Etkili kişiler, nüfuz sahipleri, sözü geçenler.
(Arapça - Farsça)
mu‘arrif / معرف
Tanıtan, sunan, bildiren.
(Arapça)
Hayır sahiplerinin adlarını okuyan müezzin.
(Arapça)
nasibedar / nasîbedâr
Nasiplenmiş, hissesini almış.
nezzam
Nizâm veren, düzenleyen, tertipleyen.
nüfus-u ehl-i iman / nüfûs-u ehl-i iman
İman sahiplerinin kendileri, sayıları.
nüfus-u habise / nüfûs-u habîse / نُفُوسُ خَبِيثَه
Pis nefis sahipleri.
ordu
t. Bir devletin dinini, namusunu, vatan ve istiklâlini her çeşit yabancı taarruz ve tecavüzüne karşı koruyan askerî en büyük üç kuvvetten biri. Hava Ordusu, Deniz Ordusu, Kara Ordusu gibi.
En büyük askerî birlik.
Aynı iman ve düşünce sahiplerinin faaliyette olanlarının hepsi.
rabbat
Kadınların efendileri, sâhipleri, kocaları.
resenbaz
İple oynayan. İp cambazı.
(Farsça)
ricalullah
Mânevi kudret ve kuvvet sahipleri olan evliya.
rücbe
Canavar avlamak için yapılan yer. (İçine iple et bağlarlar ki canavar gelip yapıştığı gibi üzerine düşer.)
ruhban
Rahipler.
sa'dane
(Çoğulu: Sâdân) Develerin yediği dikenli ot.
Devenin göğsü.
Tırnak dibinin siniri.
Terâzi kefesinin iplerinin altındaki düğme.
Kadın memesinin etrafı.
saff-ı evvel
İlk saf, birinci saf.
İlk sahabeler.
Bir hareket ve cereyanın ilk sahipleri.
sahabe / sahâbe
Sahipler, Peygamberimizin arkadaşları.
sahb
(Tekili: Sâhib) Yakın dostlar. Sâhipler.
sahib-i ağraz
Kin ve garaz sahipleri.
şeair-i ahmediye / şeâir-i ahmediye
Peygamber Efendimizin (a.s.m.) sembol hükmündeki sünnetleri, prensipleri.
seleb
Yemen vilâyetinde yetişen bir ağacın kabuğudur. Ondan ipler ve urganlar yaparlar.
Kişinin malı mülkü ve metâı.
sünen-i seniyye
Peygamberimizin söz, fiil ve hareketlerine dayanan yüce prensipler.
sünnet
Peygamberimizin söz, fiil ve hareketlerine dayanan yüce prensipler.
sünnet-i seniye
Peygamberimizin söz, fiil ve hareketlerine dayanan yüce prensipler.
sünnet-i seniyye
Peygamberimizin söz, fiil ve hareketlerine dayanan yüce prensipler.
sürme
Kirpik diplerine sürülen bir çeşit siyah madde, kühl.
tahribat / tahribât
Tahripler, yıkmalar.
Tahripler, yıkıp bozmalar.
tahribat-ı maneviye / tahribat-ı mâneviye
Mânevî tahripler, yıkıp bozmalar.
takibat / tâkibat / tâkibât
Yapılan takipler, koğuşturma, soruşturma.
Takipler, izlemeler.
takvim-i arabi / takvim-i arabî
Hicretten 17 sene sonra görülen lüzum üzerine Hazret-i Ömer (R.A.) tarafından Kamer senesi esas ve hicret tarihi başlangıç sayılmak suretiyle tertiplenen takvim.
tanzim / tanzîm / تنظيم
Düzenleme, tertipleme.
(Arapça)
Tanzim edilmek:
Düzenlenmek, tertip edilmek.
(Arapça)
Tanzim etmek:
Düzenlemek, tertip etmek.
(Arapça)
tedvin
Bir araya toplayarak tertipleme.
Edb: Aynı mevzuya ait bahisleri, çalışmaları bir araya getirip kitap hâline getirme.
tekemmül-ü mebadi / tekemmül-ü mebâdî
Alt yapının gelişmesi; bir şeyin başlangıç prensiplerinin ve temellerinin zaman içinde gelişmesi, mükemmeleşmesi.
temellük / تَمَلُّكْ
Sahiplenme.
Mal edinme, sahiplenme.
Sahiplenme.
terkibat
(Tekili: Terkib) Terkipler. Birkaç şeyin karıştırılmasıyla meydana gelen şeyler.
tesahub / tesâhub
Sahiplenme.
tesahup
Sahiplenme, dost edinmek.
tezkere
(Tezkire) Pusula.
Herhangi bir iş için izin verildiğini bildirmek üzere alınan resmî vesika.
Bazı meslek sahipleri için yazılan, o şahsın şahsî ve meslekî durumu hakkında bilgi. Biyografi.
tunub
(Çoğulu: Etnâb) Ağaç kökleri.
Gövdenin siniri.
Süngü eğriliği.
Çadır ipleri.
üdeba / üdebâ / ادبا
Edipler, edebiyatçılar.
Edipler.
(Arapça)
üdeba-yı islamiye / üdeba-yı islâmiye
İslâm edipleri.
ukala / ukalâ / عقلا
Akıllılar; akıl sahipleri.
Akıl sahipleri.
(Arapça)
ukul-ü münevvere
Nurlu akıllar, aydınlanmış akıl sahipleri.
ukul-ü münevvere erbabı
Nurlu akıllar, aydınlanmış akıl sahipleri.
ukul-u nuraniye erbabı / ukûl-u nuraniye erbabı
Aydınlanmış akıl sahipleri.
ukul-ü nuraniye erbabı
Nuranî akıl sahipleri; akıl yoluyla manevî hakikatlerin nuruna ulaşan kişiler.
ulü
Sahipler. Bir şeyin ehli olanlar.
ulü'l-emr
Emir sahipleri, buyruk sahipleri, kadılar, idareciler, yöneticiler.
ulülebsar / ûlülebsâr / اولو الابصار
Görüş sahipleri.
(Arapça)
usul / usûl
Temel prensipler, bir şeyin aslını, dayandığı noktayı gösteren kurallar.
usul-i din
Dinin temel prensipleri.
usul-ü din
Din prensipleri.
usulü'd-din düsturları / usûlü'd-din düsturları
İslâmî esaslar, dinin temel prensipleri.
vahdet-i mevcud
Bütün varlıkların bir elden tedbir ve idare edilmesi ve sahiplerinin bir olması.
vahdetü'l-vücud ehli
"Allah'ın varlığı o kadar mükemmeldir ki, diğer varlıklar Ona göre bir gölge gibidir ve ‘varlık' adını almaya lâyık değiller" tarzındaki tasavvufî görüş sahipleri.
yakin ehli / yakîn ehli
Kesin ve doğru bilgi sahipleri.
zevi
(Tekili: Zû) Sahipler.
zevi'l-akıl
Akıl sahipleri.
zevi'l-efkar ve elbab / zevi'l-efkâr ve elbâb
Fikir ve akıl sahipleri.
zevi'l-ervah / zevi'l-ervâh
Ruh sahipleri, ruh taşıyan canlılar.
zevi'l-hayat
Hayat sahipleri, canlılar.
zevi'l-idrak / zevi'l-idrâk
Düşünebilen varlıklar, idrak sahipleri.
zevi'l-ihsas / zevi'l-ihsâs
His sahipleri.
zevi'l-ukul / zevi'l-ukûl
Akıl sahipleri.
Akıl sahipleri, akıllılar.
Akıl sahipleri.
zevi-l ervah
Ruh sahipleri. Hayatlılar, ruhlular. Can sahibi olanlar.
zevi-l idrak
İdrak sahipleri. Anlayış ve akıl ile kavrayışlı olan.
zevi-l ukul
Akıl sahipleri. Aklı olanlar.
Tas: Halkı zâhiren, Hakkı bâtınen görenler.
zevil
Sahibi, sahipler.
zevil'elbab
Akıl sahipleri.
zevil'ervah / zevil'ervâh
Ruh sahipleri.
zevil'idrak
İdrak sahipleri.
zevil'ukul
Akıl sahipleri.
zevilervah
Ruh sahipleri.
zevilhayat
Hayat sahipleri, canlılar.
En Çok Aranan Osmanlıca Kelimeler
kut'ül amare
ruhban
münib
lev
şegaf
tercüman-ı beliğ
inantab
terceme
tercüme
Emzik
En Son Aranan Osmanlıca Kelimeler
elveda
teheyyüm
Leyl ü nehar
DERAKAP
MAĞFUR
Cefvet
haşet
El-iyazü billah
sevab
hürriyet-i nisvan
En Son Aranan Türkçe Kelimeler
iple
büyük baba
mavera
Her yonden
Denge
aruzu
culus etmek
Kelimeler
Zihin
Rumali