REKLAM ENGELLEMEYİ GERİ ALMA KODU BURADA BAŞLAR --> REKLAM ENGELLEMEYİ GERİ ALMA KODU BURADA BİTER -->

LUGGAT
OSMANLICA TÜRKÇE SÖZLÜK

{ lügât . lügat . لغت }

Arapça ve Farsça yazımları, Osmanlıca okunuşları 
ve detaylı açıklamaları ile birlikte.

Arama yapmak istediğiniz kelimeyi girip
karşılığını bulmak istediğiniz "OSMANLICA ARA" ya da "TÜRKÇE ARA" butonlarına tıklayın.
Türkçe - Osmanlıca Sözlük'te inek ifadesini içeren 76 kelime bulundu...

a'razi / a'razî

  • Bir şeye zorunluluk sonucu bağlı olmayan, onun özünde bulunmayan şey, ilinek; hareket ve koku gibi.

anofel

  • yun. Sıtma mikrobunu taşıyan ve aşılayan sivrisinek.

anter

  • (Çoğulu: Anâtir) Gök sinek.

araz

  • Bir şeye zorunluluk sonucu bağlı olmayan, onun özünde bulunmayan şey (ilinek.

avunmak

  • t. Oyalanmak, kendi kendini eğlendirmek.
  • İnek vs. nin gebe kalması.

bakar

  • Sığır, inek.

bakara

  • Sığır, inek.
  • Kur'ân-ı Kerim'in ikinci sûresi: Bu sûrede yahudilere bir inek kurban etmeleri emredilip bu konuda geniş bilgi verildiğinden, sûre bu adı almıştır.
  • İnek.
  • İnek. Dişi sığır.

bakka

  • Sivrisinek.
  • Tahtabiti.

bauda / baûda

  • (Baûza) Sivrisinek. Sinek.
  • Sivrisinek.
  • Sivrisinek.

bauze

  • Sivrisinek.

bergaş

  • (Çoğulu: Berâgiş) Sivrisinek.
  • Tahta biti.

biuza / biûza

  • Sivrisinek.

burak / burâk / بُرَاقْ

  • Binek. Cennet'e mahsus bir binek vâsıtası. (Kelimenin kökü; (Berk) dir. Burak'ın Hadis-i Şerife göre ta'rifi: "Merkepten büyük, katırdan küçük hacimde bir dâbbe ki; ayağını gözünün müntehasına basar." Bu ise bir berk ve elektrik sür'atini anlatır. (E.T. sh: 3150)
  • Peygamberimizin mirac gecesi bindiği binek.
  • Peygamberimizin miraçta bindiği binek.
  • İman ehlini Sırat köprüsünden geçirecek olan binek, âhiret bineği.
  • Nurâni bir binek.

cenah-ı zübab

  • Sinek kanadı.

cenaib

  • (Tekili: Cenayib) (Cenibe) Yedek hayvanlar, yedek binekler.

dabbe / dâbbe

  • Yük ve binek hayvanı.

demdeme

  • Hiddetli söz. Avâz. Hoşa gitmeyen sesler. (Farsça)
  • Sinek vızıltısı. (Farsça)
  • Öğütmek. Sürte sürte ezmek. (Farsça)
  • Azab vermek, eziyet etmek. (Farsça)
  • Hile. (Farsça)
  • Davul. (Farsça)
  • şöhret, nam, ün. (Farsça)

devabb / devâbb / دواب

  • (Tekili: Dabbe) Binek hayvanları. Hayvanlar.
  • Yürüyenler.
  • Yük hayvanları. (Arapça)
  • Binek hayvanları. (Arapça)

düldül

  • Peygamberimizin Hazreti Aliye hediye ettiği binek hayvanı.

duzene

  • Sivrisinek, arı gibi haşeratın iğnesi. (Farsça)

el-bakara

  • İnek, dişi sığır.

ezhar

  • (Tekili: Zahr) Satıhlar, yüzler.
  • Sırtlar, arkalar. Binek hayvanının sırtları.

fayton

  • At ile çekilen binek arabası.
  • Tek körüklü, dört tekerlekli, atlı binek arabası.

gav / gâv / گاو

  • İnek. (Farsça)
  • Öküz. (Farsça)

haduş

  • Pire. Sinek.

hamme / hâmme

  • (Çoğulu: Hevâmm) Haşerât-ı muzırra, zararlı böcekler.
  • Binek hayvanı.

hamuş

  • Sivrisinek.

hareşe

  • Sinek.

havaic-i asliye

  • Fık: Mesken ile, eve lüzumlu eşyadan ve kışlık, yazlık elbise ile lüzumlu silâhtan, âletten, kitaptan ve binek (hayvan) ile hizmetçi ve bir aylık - sahih görülen diğer bir kavle göre; bir senelik - nafakaya mahsus erzaktan ibârettir.

havaic-i zaruriye / havâic-i zaruriye

  • Gerekli ihtiyaçlar, giderilmesi lüzumlu olan ihtiyaçlar; yeme içme, ev ve binek gibi temel ihtiyaçlar.

havta'

  • Tavşan yavrusu.
  • Bir nevi sinek.
  • Delil.

hazbaz

  • Sinek.
  • Bir ot adı.

huşef

  • Yeşil sinek.

itad

  • İnekten süt sağarken, hayvanın ayağına geçirilen ip.

kamea

  • (Çoğulu: Kamâ) Büyük gök sinek.
  • Gözün kirpikleri diplerinde çıkan sivilceler.

kefir

  • İnek ve deve sütlerinin mayalanmasından elde edilen tadı keskin alkollü bir içki.

kira / kirâ

  • Bir malın, menfaatine yâni kullanılmasına karşılık olarak verilen ücret. Bir evin, bir iş yerinin veya herhangi bir mülkün, taşıt veya binek hayvanının, sâhibi tarafından faydalanılmak ve kullanılmak üzere belli bir ücret karşılığında bir müddet için başkasına verilmesi.

leys

  • (Çoğulu: Lüyus) Arslan.
  • Sinek avlayan örümcek.
  • Arasında yaş ot bitmiş olan kuru ot.
  • Birbirine girmiş ot.
  • Semiz ve şişman kimse.

mataya

  • (Tekili: Matiyye) Binek hayvanları.

matiye

  • Binek hayvanı.

matiyye

  • Binek hayvanı.
  • Binek hayvanı. Binek.
  • Gerinip sevinerek yürüyen.
  • Binek.

meges / مگس

  • Sinek. (Farsça)
  • Sinek. (Farsça)

megesvar

  • Sinek gibi. Sinek şeklinde. (Farsça)

mekare / mekâre / مكاره

  • Kiralık binek veya yük hayvanı. (Arapça)

mekareci / mekâreci

  • Binek veya yük hayvanı kiralayan. (Arapça - Türkçe)

merakib / merâkib

  • Binekler.
  • Binekler.

merkeb

  • Binek.

merkep

  • Binek.

merkub / merkûb

  • Binek.
  • Binek.

mevaşi / mevâşi

  • Davar, koyun, keçi, inek ve öküz gibi hayvanlar.
  • Davar ve mal gibi hayvanlar (koyun, keçi, öküz, inek...)

mezbub

  • Sinekli.

mezebbe

  • Sinekli yer.
  • Dizin aşağısındaki kaba etlerin etrafı.

müradefe

  • Binekleşmek.
  • Ardlaşmak.

mütedemdim

  • Sinek vızıltısı gibi sesler çıkaran.

nakir

  • Bir insanın hem cins ve aslı.
  • Gayet fakir.
  • Bir nevi kara sinek.
  • Ağzı dar olan küçük kab.
  • Hurma çekirdeğinin arkasındaki beyaz çukur.
  • Kıymetsiz şey.

nu're

  • (Çoğulu: Near-Nerât) Eşeğin burnuna giren bir cins sinek.

nüas

  • Uyuklama, uyku gelip basma.
  • Hislere ârız olan uyuşukluk ve fütur. Pineklemek.

peşşe / پشه

  • Sivrisinek. (Farsça)
  • Sivrisinek. (Farsça)

peşşegir

  • Sinek avlıyan. (Farsça)
  • Mc: İşsiz güçsüz, boş gezen kimse. (Farsça)

rahi

  • Rahat yürüyüşlü binek.
  • Sâkin, rahat.

raht

  • (Çoğulu: Ruhut) Binek atlarına vurulan eyer, takım.
  • Pencere ve kapıların menteşe takımı.
  • Yol levazımı.
  • Döşeme ve ev takımı.

refref

  • Peygamberimizi Mîraçta en yüksek makama götüren binek.
  • Kuşu çok olan çimenlik, kır.
  • Mânevi bir binek.
  • Dalları salkım salkım olan ağaç.
  • Kenar saçağı.
  • Yeşil elbise.
  • İnce yumuşak kumaş.
  • Döşek.
  • Cennet.
  • Mânevî bir binek; Peygamber Efendimizin (a.s.m.) Miraç mu'cizesi sırasında bindiği dört binekten sonuncusunun adı.

rekub

  • Binek hayvanı, binilecek şey.

şa'ra

  • (Çoğulu: Şüâr) Çok miktar ağaç.
  • Bir nevi zerdali.
  • Kuyruğunda dikeni olan bir cins sinek.

şearir

  • Davar yanırına üşüşen sinek ve üvez.
  • Her yöne dağılmak.

siyakat

  • Binek hayvanını arkasından sürme.

sütur / ستور

  • Binek ve yük hayvanı. (Farsça)
  • Binek hayvanı. (Farsça)
  • Yük hayvanı. (Farsça)

tanin

  • Sinek vızıltısı.
  • Kaz sesi.
  • Avaz ve gürültü.
  • Çınlamak. Tınlamak.

tays

  • Çok adet.
  • Yer yüzünde olan toprak ve süprüntü.
  • Nesli çok olan karınca ve sinek.

tenevvüm

  • Uyuklama, pinekleme.

tısyar

  • Arslan.
  • Sivri sinek.

tıysar

  • Sivrisinek.
  • Arslan.

üstur / üstûr / استور

  • Binek ve yük hayvanı. (Farsça)

venim

  • Sinek tersi.

zahr

  • (Çoğulu: Zuhur-Ezhâr) Binek devesi.
  • Kuş yeleklerinin kısa tarafı.
  • Kara yolu.
  • Sırt, arka.
  • Yüksek yer.
  • Kur'an'ın lâfz-ı şerifi.
  • Haber.

zebab

  • Karasinek.

 

Bağış Yapmak İçin Tıklayın