LUGGAT
OSMANLICA TÜRKÇE SÖZLÜK

{ lügât . lügat . لغت }

Arapça ve Farsça yazımları, Osmanlıca okunuşları 
ve detaylı açıklamaları ile birlikte.

Arama yapmak istediğiniz kelimeyi girip
karşılığını bulmak istediğiniz "OSMANLICA ARA" ya da "TÜRKÇE ARA" butonlarına tıklayın.
Türkçe - Osmanlıca Sözlük'te inanmak ifadesini içeren 32 kelime bulundu...

abesiyyun

  • Kâinatın ve hâdiselerin başı boş, faydasız ve gayesiz, kendi kendine, Haliksız olduğuna inanmak isteyen bâtıl yoldaki felsefeciler. Zamanımızda Ekzistansializm "Varoluşculuk" adı altında yeniden ortaya çıkan bir varlık ve hayat felsefesidir. İki kola ayrılmıştır. Bunlardan uluhiyeti inkâr edenler, h

akide-i tevhid

  • Allah'ın bir olduğuna inanmak.

i'tikad

  • İnanmak. İnanç. Sıdk ve doğruluğuna kalben kararlı olmak. Gönülden tasdik ederek inanmak. Dinin temelini meydana getiren şeylere inanmak.

icmali iman / icmâlî îmân

  • Kısaca inanmak. Peygamber efendimiz Muhammed aleyhisselâm ne bildirmiş ise hepsine inandım demek.

ihtimal-i imani / ihtimal-i imanî

  • "Ya varsa" diye ihtimal vererek inanmak.

iman / îmân / ایمان

  • İnanmak. İtikad. Hakkı kabul, tasdik ve iz'ân etmek. İslâmiyeti kabul edip amel etmek. Dini bütün hakikatleri kabul edip gereğini yerine getirmek.
  • İnanmak. "Allahü teâlâdan başka mâbud, ilâh olmadığına, Muhammed aleyhisselâmın O'nun kulu ve Resûlü olduğuna" ve O'nun Allahü teâlâdan getirdiklerine kalb ile inanıp dil ile söylemek.
  • İnanma. (Arapça)
  • İman etmek: İnanmak. (Arapça)

iman etmek

  • İnanmak.

iman-ı bil-ahiret / iman-ı bil-âhiret

  • Âhirete, öldükten sonra dirileceğine, haşir ve neşre, Cennet ve Cehennem'e inanmak.

iman-ı billah / iman-ı billâh

  • Allah'a ve O'nun sıfatlarına inanmak.

iman-ı gaybi / îmân-ı gaybî

  • Allahü teâlânın zâtı, sıfatları, âhiret, melekler, Cennet, Cehennem, Mîzân, Sırat gibi gözle görülmeyen şeylere görmeden inanmak.

iman-ı icmali / iman-ı icmalî / îmân-ı icmâlî

  • İcmalî iman, yani; taraf-ı Nebevîden tebliğ buyurulan şeylerin hey'et-i mecmualarına inanmak, yâni; "Her ne tebliğ buyruldu ise; cümlesi haktır" diye tasdik etmektir.
  • Kısaca inanmak, Peygamber efendimizin sallallahü aleyhi ve sellem Allahü teâlâdan ne bildirmiş ise, hepsine inandım, demek.

iman-ı istidlali / îmân-ı istidlâlî

  • İslâm dîninin îmân ve ibâdet bilgilerini, emir ve yasakları bir âlimden veya kitaptan okuyup, öğrenerek, bilerek inanmak.

iman-ı taklidi / îmân-ı taklîdî

  • Bir hocadan veya kitaptan okuyup öğrenmeden ana, babasından ve etrâfından görüp işittiği gibi inanmak.

itikad / itikâd / اعتقاد

  • İnanç. (Arapça)
  • İtikâd etmek: İnanmak. (Arapça)

itikad etmek

  • İnanmak, iman edip kabul etmek.

itikadi / îtikâdî

  • İnanmakla ilgili.

itkan

  • Pürüzsüz yapmak veya yapılmak. Sağlamlaştırmak. Hakikata yakından vakıf olmak, delileriyle bilmek, inanmak. Bilerek emin olmak. Muhkem kılmak, muhkem yapmak. Sâbit kılmak.

itminan

  • Emniyet içinde olmak. İnanmak. Mutlak olarak bilmek. Kararlılık.

kanaat getirmek

  • Razı olmak, inanmak.

küfr

  • Örtmek mânâsınadır. Kalbe âit bir sıfattır. Hak dini inkâr edip, hakkı inkâr edene ve gizleyene "kâfir" denilir. Kâfirliğin sıfatı küfürdür.
  • Allaha inanmamak. Hakkı görmemek. İmansızlık.
  • Allaha (C.C.) yakışmıyan sıfatlar uydurmak. Müslümanlığa uymayan şeylere inanmak.

maneviye / mâneviye

  • İyilik ve kötülük ilâhı diye iki ilâha inanmaktan ibaret batıl bir mezhep olup zerdüştlerden alınmıştır.

mevsık

  • İtimad etmek. Emniyet etmek. İnanmak.
  • Yemin. Sözleşme.

şahadet

  • (Şehâdet) Şâhidlik.
  • Bir şeyin doğruluğuna inanmak.
  • Delâlet. Alâmet, işaret, iz.
  • Allah (C.C.) rızâsı yolunda hayatını fedâ etmek. Din için muharebeden şehitlik.

ta'n / طعن

  • Ayıplama, kınama, kötüleme, suçlama. (Arapça)
  • Ta'n edilmek: Ayıplanmak, kınanmak, kötülenmek, suçlanmak. (Arapça)
  • Ta'n etmek: Ayıplamak, kınamak, kötülemek, suçlamak. (Arapça)

tafsili iman / tafsîlî îmân

  • Îmân edilecek hususlara genişçe, delîlerini bilerek ve ayrı ayrı inanmak.

tasaduk

  • Birbirine inanmak.

tasdik / tasdîk

  • Kabûl etmek, inanmak, doğrulamak.

tayere

  • Uğursuzluğa inanmak.

tecrübe / تجربه

  • Deneme, sınama. (Arapça)
  • Deneyim. (Arapça)
  • Tecrübe edilmek: Denenmek, sınanmak. (Arapça)
  • Tecrübe etmek: Denemek, sınamak. (Arapça)

tevessül

  • Allah'ın dergâhına yaklaştıracak amel işlemek.
  • Sarılmak.
  • Baş vurmak.
  • İnanmak.
  • Sebeb tutmak.
  • Hırsızlık.

tevhid / tevhîd

  • Allahü teâlânın bir olduğuna inanmak, O'na kimseyi ortak etmemek. Yâni Lâ ilâhe illallah (Allahü teâlâdan başka ibâdete lâyık bir ilâh yoktur. O'nun ortağı benzeri yoktur) sözünü, mânâsına inanarak söylemek.
  • Tasavvufta kalbi Allahü teâlâdan başka şeylere bağlılıktan kurtarmak.

zaruriyyat-ı diniyye

  • İman edilmesi zaruri olan dinin esasları, (Allah Teâlâya, Âhiret gününe, Meleklere, Peygamberlere, Kitaplara ve hayrın ve şerrin Allah'tan olduğuna inanmak.)

 

Bağış Yapmak İçin Tıklayın