REKLAM ENGELLEMEYİ GERİ ALMA KODU BURADA BAŞLAR --> REKLAM ENGELLEMEYİ GERİ ALMA KODU BURADA BİTER -->

LUGGAT
OSMANLICA TÜRKÇE SÖZLÜK

{ lügât . lügat . لغت }

Arapça ve Farsça yazımları, Osmanlıca okunuşları 
ve detaylı açıklamaları ile birlikte.

Arama yapmak istediğiniz kelimeyi girip
karşılığını bulmak istediğiniz "OSMANLICA ARA" ya da "TÜRKÇE ARA" butonlarına tıklayın.
Türkçe - Osmanlıca Sözlük'te ilâhlar ifadesini içeren 38 kelime bulundu...

aklam

  • (Tekili: Kalem) Kalemler. Oklar. Yayla atılan eski zaman silahlarından biri.

alat-ı harbiye / âlât-ı harbiye

  • Harb âletleri, silâhlar.

alat-ı nariyye / âlât-ı nariyye

  • Ateşli silâhlar.

alihe / âlihe / آلهه

  • (Tekili: İlah) Bâtıl ilâhlar.
  • Bâtıl ilâhlar, tanrılar.
  • İlâhlar, tanrılar.
  • İlahlar. (Arapça)

atım

  • t. Ateşli silahların boşaltılması, atılması.
  • Kurşun menzili, kurşunun gidebildiği, yetiştiği mesâfe.
  • Silahın bir defa atılması için lâzım gelen barut vesaire.

barut

  • yun. Güherçile ile kükürt ve kömürden mürekkeb, alev alıcı bir maddedir ki, toz halinde olup, umumiyetle ateşli silahlarda ve taş kırmak gibi işlerde kullanılır.
  • Mc: Çabuk kızan, şiddet ve hiddete kapılan.

batarya

  • İtl. Elektrik elde etmek için hazırlanmış şişeler takımı.
  • Ask: Bir subayın emrine verilen belli sayıdaki ağır silâhlarla bunların hizmetinde bulunan insan, hayvan ve malzemenin hepsine birden verilen isim.

bedestan

  • Değerli, kıymetli kumaşlar, silâhlar ve mücevherler vs. alış-verişine mahsus üstü örtülü ve mahfuz çarşı. (Farsça)

bombardıman

  • Bomba, top gibi ağır silahlarla yapılan hücum. (Fransızca)

brahma dini / brahma dîni

  • Hindistan'da mîlâddan asırlarca önce ortaya çıkmış, Allahü teâlânın varlığına inandığı gibi, başka tanrıları (ilâhları) da kabûl eden ve bütün peygamberleri inkâr eden bozuk yol ve inanış.

cihazat-ı muharribe

  • Bozgunculuk âletleri, silahları.

efvah-ı nariyye / efvah-ı nâriyye

  • Ateşli silâhlar. (Top, tüfek gibi.)

erbab

  • (Tekili: Rab) Sahipler.
  • Rabler, Terbiyeciler.
  • Bâtıl ilâhlar.
  • Türkçede diğer bir mânası: Maharet sahibi, elinden iyi iş çıkan kimse. Bir işin ehli.

esliha / اسلحه / اَسْلِحَه

  • (Tekili: Silâh) Silâhlar. Muharebe ve cenk âlet ve edevâtı.
  • Silâhlar.
  • Silahlar.
  • Silahlar. (Arapça)
  • Silâhlar.

esliha-i atika

  • Eski silâhlar, eski tip silâhlar.

esliha-i cariha / esliha-i câriha

  • Yaralayıcı, cerh edici silâhlar. (Kılıç, kama, hançer, bıçak... gibi silahlardır).

esliha-i cedide

  • Yeni silâhlar.

esliha-i nariyye / esliha-i nâriyye

  • Ateşli silâhlar.

esliha-i sakile

  • Top gibi ağır silâhlar.

gıldırgıç

  • Mücellit ıstılahlarındandır. Kitapların kenarlarını kesmeğe mahsus, rende biçiminde bir âlettir.

hatai

  • Tezhib ıstılahlarındandır. Resim gibi tabiatı taklid ederek yapılmayıp, san'atkârlar arasında kabul edilen çeşitli gül şekli gibi irili ufaklı yapılan şekiller.
  • Türkistan'da Hatay şehrinde imal edilen bir cins dayanıklı kâğıt.

hizip gülü

  • Tezhib ıstılahlarındandır. Yazma mushaflarda hizblerin başına konulan işaretlere verilen addır.

inhişaş-ı esliha

  • Silâhların şakırtısı.

ıstılahat / ıstılâhât

  • Istılahlar. İlmî tabirler.
  • Istılahlar, terimler.

ka'kaa

  • Silâh çatırtısı. Kılınç veya süngü gibi silâhların birbirine çarpmasından çıkan ses.

kab

  • Çok eski devir silâhlarından olan yayın kabzası (tutacak yeri) ile köşesi arasındaki mesafe, her "yay" da "iki kab" olan miktar.

kesir-i hakiki / kesîr-i hakikî

  • Gerçek çokluk; her şey bir olan Allah'a verilmezse çok ilâhlar olacaktır.

meç

  • Ateşli silahların icadından evvel kullanılan harp âletlerinden biri. Keskin olmayan tâlim kılıcı, uzun ve ince kılıç.

mermi

  • (Remiy. den) Atılmış.
  • Ateşli silâhlar içine konan kurşun, gülle. Fişek.

mermiyat

  • (Tekili: Mermi) Atılmış şeyler.
  • Ateşli silâhlarda atılan tâneler, mermiler.

migfer

  • Ateşli silâhların icadından evvel, muharebede kılıç, mızrak ve ok gibi harp âletlerinden korunmak için başa giyilen bir nevi başlık idi. Miğfer, zırh ile beraber bir bütün teşkil ederdi. Osmanlı miğferleri çeşitli şekillerde olmakla beraber genel olarak iki kısma ayrılırdı. Bir kısmı ince bakırdan,

reden

  • Hazz denilen kumaş.
  • Silâhların biribirine dokunmasından çıkan ses.
  • İplik eğirmek.

şikke

  • (Çoğulu: Şikek) Balta cinsinden olan silâhların sapı.
  • Girecek deliğe sıkışıp tutmak için sokulan çivi.

silahhane

  • Askerî depo. Silahların saklandığı yer. (Farsça)

silahşör

  • Silahları karıştırıcı, silahlarla oynayıp uğraşıcı.
  • Eski zamanda bir sınıf silahlı asker, hususiyle muhtelif silahları kullanmakta fevkalâde meleke ve maharet ile mümtaz olup, maiyyette istihdam olunanlara verilen addı. Yeniçeri Ocağı zâbitlerinin bir takımı hakkında da kullanılır bi

tahaşhuş

  • Kâğıt hışırtısı.
  • Yeni kaftan avazı. Silâhların sürtünmelerinden çıkan ses.

vasiyle / vasîyle

  • Cahiliye döneminde bir koyun dişi doğurursa yavru sahibinin, erkek doğurursa ilâhlarının olurdu. Koyun dişi ve erkek yavru doğurduğu takdirde dişi yüzünden erkek yavru da kurban edilmezdi. Buna vasîyle denirdi.

zeybek

  • Hafif silâhlarla donanmış ve asâyişi muhafazaya memur olan eski bir sınıf asker.

 

Bağış Yapmak İçin Tıklayın