REKLAM ENGELLEMEYİ GERİ ALMA KODU BURADA BAŞLAR --> REKLAM ENGELLEMEYİ GERİ ALMA KODU BURADA BİTER -->

LUGGAT
OSMANLICA TÜRKÇE SÖZLÜK

{ lügât . lügat . لغت }

Arapça ve Farsça yazımları, Osmanlıca okunuşları 
ve detaylı açıklamaları ile birlikte.

Arama yapmak istediğiniz kelimeyi girip
karşılığını bulmak istediğiniz "OSMANLICA ARA" ya da "TÜRKÇE ARA" butonlarına tıklayın.
Türkçe - Osmanlıca Sözlük'te ilimlerin ifadesini içeren 37 kelime bulundu...

abadile / abâdile

  • Abdullahlar. Peygamber efendimizin Eshâb-ı kirâmı (arkadaşları) arasında fıkıh ve hadîs-i şerîf ilimlerinde şöhret bulmuş Abdullah adını taşıyan sahâbîler. Abâdile, Abdullah kelimesinin çokluk şeklidir. Peygamber efendimizin Eshâb-ı kirâmı arasında Abdullah isimli üç yüz kadar sahâbi bulunmaktaydı.

aktivizm

  • Hakikatin, düşüncede kalmasından ziyade, hayat ve fiile intikalini ve bütün ilimlerin, cemiyetin gelişmesine hizmet etmesini isteyen ve böylece iradenin faaliyet ve tesirliliğini açıklayan felsefî bir meslek.

allame / allâme

  • İslâmiyetin yirmi ana ilmi ve bunların kolları olan seksen ilminde mütehassıs ve evliyâlık derecelerinde yükselmiş, ayrıca lâzım olduğu kadar zamanın fen ve edebiyat ilimlerinde de yetişmiş zât. Âlim kelimesinin mübâlağalı ismi fâilidir.

burc

  • Güneşle dünya arasındaki hayâlî dilimlerin her biri.

camiiyet-i tamme / câmiiyet-i tâmme

  • İnsanın İlâhî ilimlerin tecellîlerini mükemmel bir şekilde mahiyetinde toplanması.

can

  • Yaşayış. Diride olan kudret, kuvvet. Hayat cevheri. Madde ilimleri, maddenin; hayat ilimleri (biyolojik ilimler) hayatın ne olduğunu açıklıyamamışlardır. Aslında bunların konusu da madde, hayat ve ruhun kendisi değil, bunların tezahürleri yani olay haline gelen tesirleridir. Deney ilimlerini (Farsça)

define-i ulum ve fünun / define-i ulûm ve fünûn

  • Fen ve ilimlerin hazinesi.

dergah / dergâh

  • Makam, kapı girişi, eşik. Tasavvuf mektebi. Tasavvufta yetişmiş ve yetiştirebilen evliyâ zâtlar tarafından, talebelere, tasavvuf, İslâm ahlâkı ve diğer dînî ilimlerin ve zamânın fen ilimlerinin okutulduğu yer.
  • Cenâb-ı Hakk'ın rahmet kapısı.

ehl-i fen ve felsefe

  • Fen ve felsefe ilimlerini meslek edinenler.

ehl-i medaris

  • Osmanlı döneminde dinî ilimlerin tahsil edildiği yüksek eğitim kurumlarına mensup olanlar.

eştat-ı ulum

  • İlimlerin nevi'leri, çeşitleri.

fenn

  • Hüner. Mârifet.
  • San'at.
  • Tecrübe.
  • İlim.
  • Nevi, sınıf, çeşit, tabaka.
  • Türlü.
  • Fizik, kimya, biyoloji, matematik ilimlerinin umumi adı.
  • Tatbikat ve isbat ile meydana gelen ilim.
  • Birisini muamelede aldatmak.
  • Fend.
  • Borç

in'ikas

  • Tasavvufta bir büyüğün kalbindeki feyz denilen mânevî ilimlerin talebenin kalbine yansıması.

istikra-ı tam / istikrâ-ı tam

  • Bütün cüz'î olaylardan hareket ederek küllî bir hükme varma; tümevarım; endüksiyon; burada bütün ilimlerin hep birlikte aynı sonuca parmak basmaları kastediliyor.

istikra-i tamme / istikrâ-i tâmme

  • Bütün cüz'î olaylardan hareket ederek küllî bir hükme varma; tümevarım; endüksiyon; burada bütün ilimlerin hep birlikte aynı sonuca parmak basmaları kastediliyor.

maarif-i fenniye

  • Fen ilimlerine âit bilgiler, ilimler.

mebadi-i ulum / mebâdi-i ulûm

  • İlimlerin altyapıları, temel yasaları, başlangıcı.

medrese

  • Din ilimlerinin ders verildiği eğitim kurumu.

medrese ehli

  • Dinî ilimlerin okutulmasıyla meşgul olan hocalar.

mekteb-i imani / mekteb-i imanî

  • İman ilimlerini öğreten mektep.

menba-ı ulum / menba-ı ulûm

  • İlimlerin kaynağı.

menba-ı ulum-u aliye / menba-ı ulûm-u âliye

  • Yüksek ilimlerin kaynağı.

mütefennin

  • Bilgili, sanatkâr, fen ilimlerine sahip.

riyaziyat

  • Matematik ilimlerine verilen ortak ad.

servet-i fünun

  • Fenlerin (ilimlerin) zenginliği mânasına gelen bu tabirde, 1891-1900 tarihleri arasında çıkmış olan bir mecmua ve bu mecmua etrafında toplanmış olan kimselerin 1895'den 1901'e kadar meydana getirmiş oldukları Edebiyat-ı Cedide denilen edebî çığıra verilen addır.

suffe

  • Peygamberimizin Mescidine bitişik olarak inşa edilen ve içinde bazı sahabelerin Peygamber Efendimizden Kur'ân ve Hadis ilimlerini öğrendiği ve barındığı yer.

tahsil-i ulum / tahsil-i ulûm

  • İlimlerin tahsil edilmesi, öğrenilmesi.

tedris-i ulum / tedris-i ulûm

  • İlimlerin öğretimi, ders vermesi.

tekke

  • Tasavvufun yâni İslâm ahlâkı ilminin ve diğer dînî ilimlerin öğretildiği ve tatbik edildiği yer. Dergâh ve zâviye de denir.

teknik

  • Maddî ilimlerin uygulaması.

tevhid-i medaris / tevhid-i medâris

  • Medreselerin, okulların birleştirilmesi; Osmanlı döneminde dinî ilimlerin tahsil edildiği eğitim kurumlarının bir araya getirilmesi.

ulum-u medaris / ulûm-u medaris

  • Medreselerin ilimleri; Osmanlı döneminde dinî ilimlerin tahsil edildiği yüksek eğitim kurumlarında ders verilen ilimler.

üslub-u mücerred

  • (Sade üslub) Bu üslupta tabiîlik, akıcılık, selâset, kısalık, mânâ ve maksada kifayet sıfatları vardır. Bu üslup, âlet ilimlerinde, ders kitablarında, konuşmalarda ve beşerî muamelelerde kullanılır.

üstad-ı ezeli / üstâd-ı ezelî

  • Varlığının başlangıcı olmayan ve bütün ilimlerin öğreticisi olan Allah.

yenabi-i ulum / yenâbî-i ulûm

  • İlimlerin kaynakları.

zat-ı zifünun / zât-ı zîfünun

  • Fen ilimlerini bilen zât.

zaviye / zâviye

  • Eskiden büyük kervanların geçtiği ıssız yollarda veya köy ve kasabalarda; dînî ilimlerin, İslâm ahlâkının ve fen ilimlerinin öğretilmesi, yolcuların barınması maksadıyla kurulan yer; küçük tekke.
  • Tasavvufta bulunan kimselerin, ibâdet için çekildiği tenhâ yer.

 

Bağış Yapmak İçin Tıklayın