Menu
İletişim
LUGGAT
OSMANLICA TÜRKÇE SÖZLÜK
{ lügât . lügat . لغت }
Arapça ve Farsça yazımları, Osmanlıca okunuşları
ve detaylı açıklamaları ile birlikte.
Arama yapmak istediğiniz kelimeyi girip
karşılığını bulmak istediğiniz "
OSMANLICA ARA
" ya da "
TÜRKÇE ARA
" butonlarına tıklayın.
İfadenin içinde geçtiği kelimeleri de göster.
Türkçe - Osmanlıca Sözlük
'te
ikram
ifadesini içeren
158
kelime bulundu...
abd-i mükerrem / عَبْدِ مُكَرَّمْ
İkram edilen, saygı gösterilen kul.
İkrâm olunmuş, değer verilmiş kul.
alim-i kerim / alîm-i kerîm
Sonsuz cömertlik ve ikram sahibi ve her şeyi hakkıyla bilen, ilmi herşeyi kuşatan Allah.
allah-ı kerim / allah-ı kerîm
Sınırsız ikram, lütuf, ihsan ve cömertlik sahibi Allah.
allahü zü'l-kerem teala ve tekaddes hazretleri / allahü zü'l-kerem tealâ ve tekaddes hazretleri
Namı ve şerefi yüksek olan, her türlü kusur ve eksikliklerden münezzeh olan, cömertlik ve ikram sahibi Allah.
amme nevaluhu / amme nevâluhu
"Allah'ın bağış ve ikramı bütün varlığı kaplamıştır".
ashab-ı yemin / ashâb-ı yemin
Ahid ve yeminlerinde sebât edenler. Kendi kazançlarından ziyâde Cenab-ı Hakk'ın lütuf ve ikrâmına kavuşacakları ümid edilenler. Allah'a itâatleri ve amelleri iyi olup ahirette amel defterleri sağ taraftan verilecek olanlar. Sağcılar. Mukaddesatçılar. Kur'an ve İmân yolunda Allah (C.C.) için çalışanl
avn ü inayet
Yardım ve ikram.
bağıstan-ı kerem
Cömertlik ve ikram bahçesi.
cenab-ı kerim-i mutlak / cenâb-ı kerîm-i mutlak
Sınırsız ikram ve cömertlik sahibi yüce Allah.
cevad-ı kerim / cevâd-ı kerîm
Çok cömert, ihsanı ve ikramı bol olan Allah.
cevad-ı mutlak / cevâd-ı mutlak
Sınırsız cömertlik ve ikram sahibi Allah.
cömert
Eli açık, ikramcı, kerem sahibi.
cud ve sehavet-i mutlaka / cûd ve sehavet-i mutlaka
Sınırsız cömertlik ve ikramseverlik.
da'vet
Hak dîne çağırmak.
İkrâm etmek için çağırma çağırılma.
düstur-u kerem
Cömertlik ve ikram prensibi.
efdal
(Tekili: Fazl) Ziyadeler, fazlalar, çoklar.
İhsanlar, ikramlar, iyilikler, meziyetler, hünerler.
ehl-i keramet
Allah'ın bir ikramı olarak, olağanüstü hâl ve hareketler gösteren kimseler.
ehl-i keşif ve keramet
Allah'ın bir ikramı olarak, olağanüstü hal ve hareketlerin kendilerinde görüldüğü velî zâtlar ve mâneviyat âlemlerinde iman hakikatlerini gözleme yeteneğine sahip insanlar, veliler.
ehl-i sehavet ve ihsan / ehl-i sehâvet ve ihsan
Bağış, ikram sahibi ve cömert olanlar.
eltaf / eltâf
Lütuflar, ikramlar.
eltaf-ı ilahiye / eltâf-ı ilâhiye
Allah'ın lütufları, ikramları.
eltaf-ı rabbaniye / eltâf-ı rabbaniye
Allah'ın lütufları, ikramları.
eltaf-ı sübhaniye / eltâf-ı sübhâniye
Her türlü eksiklikten sonsuz derecede yüce olan Allah'ın lütufları, şirin ikramları.
eser-i ikram / eser-i ikrâm / اَثَرِ اِكْرَامْ
İkram eseri.
İkrâm, ihsan eseri.
eser-i ikram-ı ilahi / eser-i ikram-ı ilâhî
Allah'ın ikramının eseri, sonucu.
estağfirullah
Cenâb-ı Hak'tan kusurumun örtülmesini dilerim. Allah (C.C.) kusurumu efvetsin (mealinde, kusurunu anlayan bir müslümanın duâsı. Hürmet veya ikramlara karşı tevâzu maksadı ile de söylenmektedir.)
evsāf-ı mükerreme / اَوْصَافِ مُكَرَّمَه
İkram olunmuş, değer verilmiş vasıflar.
fatır-ı kerim / fâtır-ı kerîm
Sonsuz cömertlik ve ikram sahibi olan ve herşeyi hârika, eşsiz sanatıyla yaratan Allah.
fazl-ı rahmani / fazl-ı rahmânî
Sonsuz merhamet sahibi Allah'ın ikramı, ihsanı.
firuz abadi / firuz abadî
(Mecdüddin Muhammed) (Hi: 729 - 817) İran'ın Şiraz Eyâletinde Firuzâbad isimli beldenin Kâzrun kasabasında doğmuştur. Büyük âlimlerdendir. Yedi yaşında Kur'anı hıfzetmişlerdi. Çok seyahat etmiştir. Bursa'ya geldiğinde Yıldırım Bayezid Han tarafından kendisine fevkalâde ikrâm olundu. En meşhur eseri
hafave
Bir kimseyi mübâlâga ile sormak.
Şefaat etmek.
İkramda ve iltifatta mübâlağa etmek.
hafi
Yalın ayak yürüyen veya koşan.
Çok ikram eden insan. İnsanı güler yüzle karşılayan.
hafiyen
İkram ederek.
Yalınayak olarak.
hafiz-i zülcelal-i ve'l-ikram / hafîz-i zülcelâl-i ve'l-ikram
Sonsuz haşmet, yücelik ve ikram sahibi olan, herşeyi koruyup gözeten ve muhafaza eden Allah.
hakikat-i kerimane / hakikat-i kerîmâne
İkram sahibi olana yakışırcasına olan gerçek ve doğru.
hakim-i kerim / hakîm-i kerîm
Herşeyi hikmetle belirli gayelere yönelik olarak, mânâlı, faydalı ve tam yerli yerinde yaratan ve sonsuz cömertlik ve ikram sahibi Allah.
halık-ı kadim-i kadir / hâlık-ı kadîm-i kadîr
Sonsuz cömertlik ve ikram sahibi olan, varlığının başlangıcı olmayan, her şeyi yaratan Allah.
halık-ı kerim / hâlık-ı kerîm
İkramı bol ve her şeyi yaratan Allah.
halık-ı zülcelali ve'l-ikram / hâlık-ı zülcelâli ve'l-ikram
Haşmeti sonsuz, lütuf ve ikramları sınırsız yaratıcı, Allah.
hallak-ı kerim / hallâk-ı kerîm
Sonsuz cömertlik ve ikram sahibi olan; çokça ve sürekli olarak yaratan Allah.
hediye
Fakir veya zengin bir kimseye ikrâm için hîbe (bağış) olarak verilen veya gönderilen mal.
hürmeten
Hürmet olsun diye; hürmet, saygı ve ikram maksadıyla.
hüsn-ü kerem
İkram etmedeki güzellik.
i'zaz
Hürmet etmek. Ağırlamak. İkram etmek. Aziz kılmak. Galip gelmek.
i'zazen
İkram ederek, ağırlayarak.
iclal
Ağırlama. İkram. Tekrim eylemek. Büyüklüğünü kabul edip hürmet etmek. Büyüklük. Azamet.
ihsan / ihsân
Bağış, ikram, lütuf.
ihsan-ı azim / ihsân-ı azim
Büyük ikram, lütuf.
ihsan-ı halık / ihsan-ı hâlık
Herşeyin yaratıcısı olan Allah'ın lütuf, ihsan ve ikramı.
ihsan-ı ilahi / ihsan-ı ilâhî
Allah'ın ihsanı, ikramı, bağışı.
ihsan-ı ilahiye / ihsan-ı ilâhiye
Allah'ın ihsanı, ikramı, bağışı.
ihsan-ı rabbani / ihsan-ı rabbânî
Herşeyi terbiye ve idare eden Allah'ın ihsanı, ikramı, bağışı.
ihsan-ı rahmani / ihsan-ı rahmânî
Bütün yarattıklarına karşı çok merhametli olan Allah'ın ikramı, bağışı.
ihsanat-ı azime / ihsânât-ı azîme
Çok büyük ihsanlar, ikramlar.
ihsanat-ı hususiye / ihsânât-ı hususiye
Özel hediye ve ikramlar.
ikram
Ağırlamak. Hürmet etmek. Saygı göstermek.
İltifat olarak bir şeyler vermek.
Bağış.
Hesap dışı verilen şey veya yapılan indirme, tenzilât.
Allah'ın lütfu ve ihsanı. (İkramın izharı, yani Allah'ın lütfu ve ihsanı olan ikramın izharı tahdis-i nimettir. İnsanın ne
ikram-ı ilahi / ikrâm-ı ilâhî / اِكْرَامِ اِلَهِي
Allah'ın lütfu, ikramı ve ihsanı.
Allah'ın ikrâmı.
ikram-ı rabbani / ikrâm-ı rabbânî / اِكْرَامِ رَبَّان۪ي
Allahın ikrâmı.
ikram-ı rahmani / ikram-ı rahmânî
Sonsuz şefkat ve merhamet sahibi Allah'ın ikramı.
ikramat / ikrâmât
(Tekili: İkram) İkramlar, hürmetler, bağışlar.
Bağışlar, ikramlar, ihsanlar.
İkramlar.
ikramat-ı ilahiye / ikrâmât-ı ilâhiye
Allah tarafından gelen ikramlar, ihsan ve lütuflar.
ikramat-ı rahmaniye / ikrâmât-ı rahmâniye
Rahmeti sonsuz olan Allah tarafından gönderilen ikramlar.
ikramen
İkram olarak. Ağırlama suretiyle. Hürmet, tazim ve saygı için.
ikramiyye / ikrâmiyye / اكراميه
Bahşiş.
(Arapça)
İkrâm olarak verilen para veya eşya.
(Arapça)
inayat-ı gàliye / inâyât-ı gàliye
Büyük yardımlar, ikramlar.
inayet-i şahsiye / inâyet-i şahsiye
Şahsa ve kişiye yapılan yardım, ikram, lütuf.
insan-ı mükerrem
Şeref ve değeri çok yüksek olan, kendisine paha biçilmez ikram ve ihsanlarda bulunulan insan.
isar
Kendisi muhtaç olduğu halde başkasına nimet vermek, cömertlik, ikrâm.
İhtiyar etmek.
Yumuşatmak.
Dökmek, serpmek. Saçmak.
kalb-i kerim
Allah'ın lütuf ve ikramına ayna olan mübarek kalp sahibi.
kanun-u kerem
Cömertlik, bağış ve ikram kanunu.
kānun-u kerem / kānûn-u kerem / قَانُونُ كَرَمْ
Cömertlik, ikram edicilik kanunu.
kemal-i rahmet ve kerem / kemâl-i rahmet ve kerem
Mükemmel bir ikram, şefkat ve merhamet.
keramat / kerâmât
Kerametler; Allah'ın bir ikramı olarak, Onun sevgili kullarında görünen olağanüstü hâl ve fiiller.
keramat-ı evliya / kerâmât-ı evliya
Allah'ın bir ikramı olarak, Onun sevgili kullarına sunduğu olağanüstü haller.
keramat-ı gaybiye / kerâmât-ı gaybiye
Allah'ın bir ikramı olarak gaybla ilgili verilen haberlerin doğru çıkması şeklinde gerçekleşen kerametler.
keramat-ı harika / kerâmât-ı harika
Allah'ın ikramı olan olağan üstü şeyler.
keramat-ı kur'aniye / kerâmât-ı kur'âniye
Kur'ân'ın kerametleri; ikramları, bağışları.
keramet / kerâmet
Allah (C.C.) indinde makbul bir veli abdin (yâni, âdi beşeriyyetten bir derece tecerrüd edebilen zatların) lütf-u İlâhî ile gösterdiği büyük mârifet. Velâyet mertebelerinde yükselen bir abdin hilaf-ı âdet hâli.
Bağış, kerem.
İkram, ağırlama.
Allah'ın bir ikramı olarak görünen olağanüstü hâl ve fiil.
İkrâm, üstünlük.Hangi peygamberin ümmetinden olursa olsun, velîlerden âdet dışı, yâni fizik, kimyâ ve fizyoloji kânunları dışında meydana gelen şeyler, hâdiseler.
keramet-i acibe-i gaybiye
Gayba ait acayip keramet; Allah'ın bir ikramı olarak gelecekle ilgili verdiği acayip haber.
keramet-i ahmediye
Peygamber Efendimizin (a.s.m.) Allah'ın bir ikramı olarak, kendinde görülen olağanüstü hal ve hareketler.
keramet-i evliya
Evliyanın kerameti; Allah tarafından evliyaya ikram edilen olağanüstü hal.
keramet-i inayet-i rabbaniye / keramet-i inâyet-i rabbaniye
Allah'ın inayetinin kerameti, ikramı.
kerametli
Keramet sahibi; Allah'ın bir ikramı olarak verilen olağanüstü hal ve durumu gösteren kimse.
kerem
İyilik, lütuf, ikram, değer.
İkram, iyilik.
kerem-i ilahi / kerem-i ilâhî / كَرَمِ اِلٰه۪ي
İlâhi lütuf ve ikram.
Allahın ikrâmı.
kerem-i sübhaniye
Bütün noksanlıklardan uzak olan Allah'ın cömertliği, ikramı.
keremkar / keremkâr
Kerem eden, ikram eden. Cömert, eli açık olan, bağışlayan.
(Farsça)
keremkarane / keremkârâne
Cömertlik ve ikramda bulunarak.
keremnamdar
İkramıyla nam salan.
kerim / kerîm / كَر۪يمْ
Sonsuz cömertlik ve ikram sahibi Allah.
Çokça ikrâm edici (Allâh).
kerim-i müteal / kerîm-i müteâl
Sonsuz cömertlik ve ikram sahibi olan yüce Allah.
kerim-i mutlak / kerîm-i mutlak / كَر۪يمِ مُطْلَقْ
Nihayetsiz ikrâm edici (Allah).
kerim-i pürneval / kerîm-i pürneval
Her türlü nimeti bolca ikram eden, sonsuz kerem sahibi olan Allah.
kerim-i rahim / kerîm-i rahîm / كَرِيمِ رَحِيمْ
Sonsuz ikram ve ihsan sahibi, pek merhametli olan Allah.
Çokça ikrâm edici ve merhamet edici (Allah).
kerim-i zülcemal / kerîm-i zülcemâl
Sonsuz güzellik, ikram ve cömertlik sahibi olan Allah.
kerime
Kız evlâd.
Kendine ikram edilmiş kimse. Şerefli.
Güzide, seçkin, kıymetli şey.
Vücudun kıymettar yerlerinden her biri.
kerimiyet-i rabbaniye / kerîmiyet-i rabbâniye
Her şeyi idare ve terbiye eden Allah'ın sonsuz ikram ve cömertliği.
keşf ü keramat / keşf ü kerâmât
Allah'ın bir ikramı olarak mânevî âlemlerde bazı hakikatleri görme ve olağanüstü hâllere mazhar olma.
lütf u fazl-ı ilahi / lütf u fazl-ı ilâhî
Allah'ın ikramı, ihsanı, yardımı.
lütf-u hak
Allah'ın lütfu, ikramı.
lütf-u ihsan
Bağışın, ikramın güzelliği.
lutf-u ilahi / lutf-u ilâhî / lûtf-u ilâhî
Allah'ın lütuf ve ikramı.
Allah'ın lütuf ve ikramı.
lutf-u merhamet / lûtf-u merhamet
Merhametin lütfu, ikram ve ihsanı.
lütuf ve kerem-i binihaye / lütuf ve kerem-i bînihaye
Sonsuz cömertlik, ikram ve bağış.
mahz-ı fazl ve kerem / مَحْضِ فَضْلْ وَ كَرَمْ
Cömertlik ve ikramın ta kendisi.
Tam bir iyilik ve ikram.
mahz-ı lütuf
İkram ve iyiliğin tâ kendisi.
makreme
(Bak: Mikrame)
malik-i kerim / mâlik-i kerîm
Bol ihsan ve ikram sahibi olan, herşeyin sahibi olan Allah.
malik-i rahim-i kerim / mâlik-i rahîm-i kerîm
Bol ihsan ve ikram sahibi; sonsuz şefkat ve merhamet sahibi olan herşeyin sahibi Allah.
malikü'l-mülk-i zü'l-celali ve'l-cemali ve'l-ikram / mâlikü'l-mülk-i zü'l-celâli ve'l-cemâli ve'l-ikram
Bütün mülkün sahibi, sonsuz haşmet, güzellik ve ikram sahibi Allah.
malikü'l-mülki zü'l-celali ve'l-ikram / mâlikü'l-mülki zü'l-celâli ve'l-ikram
Bütün mülkün sahibi, sonsuz haşmet ve ikram sahibi Allah.
mekreme
İzzet, ikram yeri. Seha, cud, şeref. Cömertlik.
İkram yeri.
mekreme-i uzma / mekreme-i uzmâ
Büyük ikrâm, izzet yeri.
Çok büyük ikramların yapıldığı yer.
meşayih-ı kiram / meşâyih-ı kiram
İzzet ve ikram sahibi şeyhler.
mevhibe-i mutlaka
Mutlak Allah vergisi; Allah'ın sınırsız ihsan ve ikramı.
mevla-yı kerim / mevlâ-yı kerim / mevlâ-yı kerîm
İkram sahibi olan Cenab-ı Hak (C.C.)
İkramı bol olan dostumuz ve gözeticimiz Allah.
mihmandar-ı kerim / mihmandar-ı kerîm / mihmândâr-ı kerîm / مِهْمَانْدَارِ كَرِيمْ
İkramı bol ve çok cömert olan misafir sahibi, Allah.
Çok ikram edici misafir ağırlayan.
mihmannevaz
Misafire iyi muamele ederek ikram eden. Misafir ağırlayan.
(Farsça)
mihmanperver
Misafir ağırlayan, misafire ikram eden, misafir seven.
(Farsça)
mikram
Çok ikram ve kerem eden. Bağışlayan, ihsan eden.
mikrame
(Bak: MİKRAM)
minnet-i rububiyet
Allah'ın terbiye ediciliğinin ikram ve ihsanı.
mizman
Misâfiri ağırlıyan, misâfire ikram eden ev sâhibi.
(Farsça)
muazzezen
İzzet ve ikram ile, ikram olunarak, ağırlanarak.
muhsin-i kerim / muhsin-i kerîm
Yarattıklarına sonsuz bağış ve ikramda bulunan Allah.
muizz
İzzet ve ikram eden. Ağırlayan. Aziz ve şerif eyleyen.
mükerrem / مُكَرَّمْ
Hürmet ve tâzim edilen. İkram olunmuş. Muhterem. Kerim olan. (İnsan fıtraten mükerrem olduğundan, hakkı arıyor. Bazan batıl eline gelir, Hak zannederek koynunda saklar. Hakikatı kazarken, ihtiyarsız, dalâlet başına düşer; hakikat zannederek kafasına giydiriyor. Mek.)
İkram edilen, saygı gösterilen.
İkram olunmuş, değer verilmiş.
mükerremen
Saygı ve hürmet ile. İkram ile.
mükrem
İkram olunmuş. Ağırlanmış. Lutfedilmiş.
mükrim / مُكْرِمْ
İkram eden, cömertlikte bulunan.
İkram eden. Ağırlayan. Lütf eden. Misafirsever.
İkram eden.
İkrâm eden.
mükrimane
İkram edercesine.
Lütfederek, ağırlayarak, ikram ederek.
(Farsça)
mustani'
Birini yetiştirip adam eden kimse.
Yedirip içiren, ikram eden, ziyâfet veren.
namus-u ikram / nâmûs-u ikrâm / نَامُوسُ اِكْرَامْ
İkram kanunu.
neş'e-i lütuf
Lütuf ve ikramdan kaynaklanan sevinç.
rabb-ı kerim / rabb-ı kerîm
Her bir varlığı terbiye edip idaresi ve tasarrufu altında bulunduran, sonsuz cömertlik ve ikram sahibi olan Allah.
rabb-i kerim / rabb-i kerîm
Sonsuz ikram ve ihsan sahibi, herşeyi idare ve terbiye edip egemenliği altında bulunduran Allah.
rabb-i zülcelal-i ve'l-ikram / rabb-i zülcelâl-i ve'l-ikram
Sonsuz heybet ve yücelik sahibi olmakla birlikte çok ikramda bulunan ve herşeyin Rabbi olan Allah.
ragibet / ragîbet
İhsân ve ikrâm. Çoğulu regâibdir.
rahim-i kerim / rahîm-i kerîm / رَح۪يمِ كَر۪يمْ
Çokça ikram eden merhamet edici (Allah).
rahim-i zülcelal / rahîm-i zülcelâl
Kullarına karşı özel rahmeti olan haşmet ve ikram sahibi Allah.
rahman-ı rahim-i zülcelali ve'l-ikram / rahmân-ı rahîm-i zülcelâli ve'l-ikram
Kullarına karşı özel rahmeti olan ve rahmetinin eserleri dünya ve âhireti dolduran haşmet ve ikram sahibi Allah.
regaib gecesi / regâib gecesi
Mübârek gecelerden. Receb ayının ilk Cumâ gecesi. Regâib, ragîbetin çoğuludur. Ragîbet; ihsân, ikrâm demektir.
rezzak-ı kerim / rezzâk-ı kerîm
Bütün varlıkların rızıklarını veren ve pek büyük ikram sahibi olan Allah.
sadıku'l-va'di'l-kerim / sâdıku'l-vâ'di'l-kerîm
Vaad ve sözünde mutlaka duran Allah; cömertlik ve ikram sahibi Allah.
sahib-i menba-ı keramat ve hakikat / sahib-i menba-ı kerâmât ve hakikat
Allah'ın bir ikramı olarak verilen olağanüstü hal ve özellikler ile gerçeklerin kaynağına sahip olan.
sani-i zü'l-celal ve'l-ikram / sâni-i zü'l-celâl ve'l-ikrâm
Sonsuz haşmet ve ikram sahibi ve herşeyi san'atla yaratan Allah.
ta'zim / ta'zîm
Hürmet. Riayet. İkramda bulunmak. Bir zât hakkında büyük sayıldığına delâlet edecek surette güzel muâmelede ve hürmet ifade eden tavırda bulunmak.
Büyükleme, ululama, büyük sayma.
İkram etme, saygı gösterme.
ta'zimen
Hürmet ve ikram ederek.
tamam-ı kerem ve sehavet / tamam-ı kerem ve sehâvet
Tam bir ikramseverlik ve cömertlik.
tekrim
İkram etme.
tekrimat / tekrimât
İkram etmeler.
tezvir
Söze yalan karıştırma. Yalan söze ziynet verme.
Şahidin şehadetini iptal etme.
Kendini ziyaret edene ikram etme.
vehbi / vehbî
Allah vergisi, ikramı.
ya kerim / yâ kerîm
Sınırsız ikram, lütuf, ihsan ve cömertlik sahibi Allah.
zat-ı kerim / zât-ı kerîm
Sınırsız cömertlik ve ikram sahibi Zât, Allah.
zat-ı kerimü's-sıfat / zât-ı kerîmü's-sıfat
Kendisine, sınırsız üstün sıfat ve meziyetler ikram edilen zât.
zat-ı rahim ve kerim / zât-ı rahîm ve kerîm
Sonsuz rahmet ve ikram sahibi olan Zât, Allah.
zat-ı rahim-i kerim / zât-ı rahîm-i kerîm
Sonsuz rahmet ve ikram sahibi olan Zât, Allah.
En Çok Aranan Osmanlıca Kelimeler
kut'ül amare
ruhban
münib
lev
şegaf
tercüman-ı beliğ
inantab
terceme
tercüme
ram olmak
En Son Aranan Osmanlıca Kelimeler
CIN-I CEBI
FAYDA
İhtiraz
Hayme
nev'-i beşer
yezel
ağyar eylemek
serfüru
tasaddür
merâd
En Son Aranan Türkçe Kelimeler
ikram
mustecir
Lebin
Ilahi mükâfat
Yele
bakış açısı
yoğ
en yüksek
yardım et
luş