Menu
İletişim
LUGGAT
OSMANLICA TÜRKÇE SÖZLÜK
{ lügât . lügat . لغت }
Arapça ve Farsça yazımları, Osmanlıca okunuşları
ve detaylı açıklamaları ile birlikte.
Arama yapmak istediğiniz kelimeyi girip
karşılığını bulmak istediğiniz "
OSMANLICA ARA
" ya da "
TÜRKÇE ARA
" butonlarına tıklayın.
İfadenin içinde geçtiği kelimeleri de göster.
Türkçe - Osmanlıca Sözlük
'te
iklam
ifadesini içeren
153
kelime bulundu...
müteşabihat / müteşâbihât
Mânâsı kapalı âyet-i kerîmeler ve hadîs-i şerîfler. Müteşâbihâta îmân etmeli, mânâsını Allahü teâlâya bırakmalıdır. Bunlar, Allahü teâlânın sevdiklerine bildirdiği sırların sembolleri, işâretleridir. Bunları anlıyanlar açıklamamışlardır.
bahs
Kazmak.
Ayırmak.
Saçmak.
Birşey hakkında etrafiyle söz söyleyip hakikatı araştırma. Konuşulan şey.
Teftiş.
Söz münazarası, muaraza, mübahese.
Bir mevzû hakkında tafsilât, açıklama.
İddialaşma.
bedel-i ba'z
Geniş anlamlı bir sözün bir kısmına yapılan açıklama.
bedel-i küll
Kapalı bir söze bütün yönleriyle yapılan açıklama.
belağat-ı beyan / belâğat-ı beyan
Açıklama ve ifadenin yerine ve hedefine ulaşması.
beyan / beyân / بيان / بَيَانْ
İzah. Açıklama. Anlatma. Açık söyleme.
Öğretme.
Fesahat ve belâgat.
Edb: Belâgat ilminin hakikat, mecaz, kinâye, teşbih, istiâre gibi bahislerini öğreten kısmı.
Söz olsun, iş olsun; vukû' bulan şeyden murad ne olduğunu o şey ile alâkası ve münâsebeti bulunan b
Anlatma, açıklama sanatı.
Açık olmak, açıklamak, bildirmek. Konuşma, yazma, anlama, anlatma, ifâde etme.
Açıklama, anlatma.
Açıklama, ifade etme, dile getirme.
(Arapça)
Beyân edilmek:
Açıklanmak, dile getirilmek.
(Arapça)
Beyân etmek:
Açıklamak, dile getirmek.
(Arapça)
Açıklama.
beyan etme
Açıklama, anlatma.
beyan etmek
Açıklamak, izah etmek.
beyan-ı fikir
Düşüncesini açıklama.
beyan-ı ifhamiye
Bildirmek ve anlatabilmek için yapılan açıklama.
beyan-ı kur'an / beyan-ı kur'ân
Kur'ân'ın açıklaması.
beyan-ı mu'ciz / beyân-ı mu'ciz
Mu'cizevî açıklama; açıklamaları mu'cize olan ve bir benzer açıklamayı yapmaktan başkalarını âciz bırakan Kur'ân'ın beyanı.
beyan-ı mu'ciznüma / beyan-ı mu'ciznümâ
Mu'cizeli anlatım, açıklama.
beyanat / beyânat / beyânât / بيانات / بَيَانَاتْ
(Tekili: Beyan) Nutuklar, izahlar, açıklamalar, beyanlar.
Açıklamalar.
Açıklamalar, demeç.
(Arapça)
Açıklamalar.
beyanat-ı ayat-ı kur'aniye / beyanat-ı âyât-ı kur'âniye
Kur'an'ın âyetlerinin açıklamaları.
beyanat-ı furkaniye
Hak ile batılı birbirinden ayıran Kur'ân'ın açıklamaları, izahları.
beyanat-ı hakikiye
Gerçek olan açıklama.
beyanat-ı harika
Hayranlık veren açıklamalar, izahlar.
beyanat-ı kevniye
Yaratılışa âit açıklamalar.
beyanat-ı kur'aniye / beyânât-ı kur'âniye
Kur'ân'ın açıklamaları.
beyanat-ı medhiye / beyânât-ı medhiye / بَيَانَاتِ مَدْحِيَه
Övgü dolu ifadeler, açıklamalar.
Övgülü açıklamalar.
beyanat-ı muhammediye
Hz. Muhammed'in (a.s.m.) açıklamaları.
beyanat-ı sabıka
Geçmiş açıklamalar, önceden yapılan izahlar.
beyani / beyanî
Açıklama olarak.
beyanname / beyannâme
Bildiri, açıklama.
Durumu yazı ile bildiren açıklama.
(Farsça)
Açıklama yazısı, bildiri.
cümle-i mu'terize
Cümlenin mânasını açıklamak için parantez içine yazılan cümle.
dağdağa
Gürültü. Iztırab. Boş yere telâş ve zorluklar.
Tereddüt etmek, karar verememek.
Gıcıklamak.
derkenar
Açıklama, dipnot.
dirayet tefsiri / dirâyet tefsîri
Resûlullah'tan sallallahü aleyhi ve sellem gelen rivâyetler (açıklamalar) esas alınarak, Kur'ân-ı kerîmin lisan bilgilerine ve zamanın fen bilgilerine, aklî ilimlere göre yapılan açıklaması. Bu tefsîre ma'kul, re'y tefsîri ve te'vîl de denir.
faraziye
(Hipotez) Var sayma, kabul. Bir hâdiseyi, bir olayı açıklamak, bir düşünceyi isbat etmek için isbatı yapılmamış başka düşünceleri dayanak olarak alma. Müsbet ilimlerde araştırmanın bir merhalesini meydana getirir. İncelenen hâdiseyi açıklaması muhtemel olan faraziyeler düşünülür. Faraziyenin doğrulu
felsefe-i maddiye
Her şeyi maddede arayan ve madde ile açıklamaya çalışan felsefe.
fesr
Beyan etmek, açıklamak.
Tabibin suya bakması.
gabn / غبن
Kazıklama, alışverişte aldatma.
(Arapça)
hadis-i muhkem / hadîs-i muhkem
Te'vîle (yoruma, açıklamağa) muhtaç olmayan hadîs-i şerîfler.
hadis-i müteşabih / hadîs-i müteşâbîh
Te'vîle (açıklamaya, yorumlamaya) muhtâç olan hadîs-i şerîfler.
haşiye / hâşiye
Sayfanın altındaki açıklama yazısı.
havaşi
(Tekili: Hâşiye) Bir yazının kenarına eklenen not veya açıklamalar. Hâşiyeler, derkenarlar.
Maiyet adamları.
hecr
Ayrılık, firak.
Tıb: Sayıklamak. Hezeyan.
Çok sıcak günlerde öğle vakti.
hezeyan / hezeyân / هزیان
Kötü sözler. Soğuk şakalar.
Sayıklama. Saçma sapan konuşma.
Sayıklama.
(Arapça)
Saçmalama.
(Arapça)
hezeyanat
(Tekili: Hezeyan) Sayıklamalar.
Saçma sapan ve mânâsız konuşmalar.
hicr
Ayrılık.
Başkalarından ayrı fâzıl ve üstün kimse.
Sayıklama.
hılal
(Çoğulu: Ahılle) Diş arasını ayıklamakta kullanılan nesne. Dostluk.
hülasa-i meal / hülâsa-i meâl
Açıklamanın özeti.
i'caz-ı beyan / i'câz-ı beyan
Açıklama ve anlatımın mu'cize oluşu.
i'rab
Düzgün konuşmak ve hakikatı açıklamak.
Gr: Kelime ve fiillerin sonunda bulunan harf veya harekelerin değişmesi ve bu değişikliği ve sebeblerini öğreten ilim.
i'tiraf
(İtiraf) Kabahatini saklamamak. Suçunu söylemeği kabul etmek. Gizleyip söylemek istemediği şeyi açıklamak.
ıbare
Beyan etmek, açıklamak.
ibham / ibhâm
Kapalı bırakma, açıklamama.
ibsas
Sırrı açıklama.
Yayma, dağıtma.
icaz-ı mutneb / îcâz-ı mutneb
Az sözle çok mânâlar ifade etme; bir kelime veya sözün çağrıştırdığı bütün mânâları, açıklama yapmamak sûretiyle kastetme.
ichar
(Cehr. den) Sesle okuma.
Ortaya çıkarma, zuhur ettirme, meydana çıkarma, açıklama.
ifade-i hadisiye / ifade-i hadîsiye
Hz. Peygamberden (a.s.m.) nakledilen hadisin açıklaması.
ifşa / ifşâ
Gizli olanı açıklama.
ifşa-yi raz
Sırrı açıklama.
istibane
Açıklama, belli olma. Meydanda ve âşikâr olma.
ıstıfa / ıstıfâ / اصطفا
Bir şeyin iyisini seçip ayıklamak.
Bir şeyi ıslâh edip sâfileştirmek.
Seçmek. Ayıklamak.
Seçme, ayıklama, süzme.
Seçme, ayıklama.
(Arapça)
istifsar / istifsâr / اِسْتِفْسَارْ
İstifsâr etmek:
Açıklama istemek.
Açıklama isteme, sorma.
istizah / istizâh / istîzâh / اِسْت۪يضَاحْ
Açıklama talebi.
Açıklama istemek.
Açıklama isteme.
istizahta bulunan
Açıklama isteyen.
itiraf
Kabahatını saklamamak, suçunu söylemeyi kabul etmek, açıklamak.
izaa-i esrar
Gizli sırları açığa vurma, açıklama.
izah / izâh / îzâh / ايضاح / ایضاح / ا۪يضَاحْ
Açıklamak. Bir şeyi anlaşılır hâlde söylemek veya yazmak.
Açıklama.
Açıklama.
Açıklama.
Açıklama.
(Arapça)
Îzâh edilmek:
Açıklanmak.
(Arapça)
Îzâh etmek:
Açıklamak.
(Arapça)
Açıklama.
izah etme
Açıklama.
izah etmek
Açıklamak.
izah ve beyan
Açıklama.
izahat / izâhât / îzâhât / ایضاحات / ا۪يضَاحَاتْ
(Tekili: İzah) İzahlar, açıklamalar.
İzahlar, açıklamalar.
Açıklamalar.
Açıklamalar.
Açıklamalar.
(Arapça)
Îzâhât vermek:
Açıklamada bulunmak, açıklama yapmak.
(Arapça)
Açıklamalar.
izahen / îzâhen
Açıklama ile.
izahsız
Açıklamasız.
izhar / izhâr
Açıklamak, ortaya çıkarmak. İki harfi birbirinden ayırmak mânâsına tecvîd ilminde bir terim.
izhar-ı hak
Hakkı izhar etmek. Hakkı açıklama.
kemal-i izah / kemâl-i izah
Tam ve mükemmel bir açıklama.
keşf-i raz / keşf-i râz
Gizli bir şeyi meydana çıkarmak, açıklamak.
(Farsça)
Sır toplamak, casusluk etmek.
(Farsça)
kitab-ı mu'cizü'l-beyan
Açıklaması ve ifadesi mu'cize olan kitap, Kur'ân.
kur'an-ı azimü'l-beyan / kur'ân-ı azîmü'l-beyan
Açıklamaları pek yüce ve benzersiz olan Kur'ân.
kur'an-ı hakim-i mu'cizü'l-beyan / kur'ân-ı hakîm-i mu'cizü'l-beyan
İfade ve açıklamalarıyla mu'cize olan ve sayısız hikmetleri içinde bulunduran Kur'ân.
kur'an-ı hatib-i mu'cizbeyan / kur'ân-ı hatib-i mu'cizbeyan
İnsanlığa hitap eden açıklama ve ifadeleriyle mu'cize olan Kur'ân.
kur'an-ı mu'cizi'l-beyan / kur'ân-ı mu'cizi'l-beyân
Açıklamalarıyla benzerini yapmaktan akılları âciz bırakan Kur'ân-ı Kerim.
kur'an-ı mu'cizü'l-beyan / kur'ân-ı mu'cizü'l-beyân
Açıklamalarıyla mu'cize olan, benzerini yapmakta akılları âciz bırakan Kur'ân.
kur'an-ı mu'cizü'l-beyan-ı azimüşşan / kur'ân-ı mu'cizü'l-beyân-ı azîmüşşân
Açıklamalarıyla benzerini yapmaktan akılları aciz bırakan, şan ve şerefi yüce olan Kur'ân.
kur'an-ı mucizü'l-beyan / kur'ân-ı mucizü'l-beyân
Açıklamalarıyla mu'cize olan, benzerini yapmakta akılları âciz bırakan Kur'ân.
kur'an-ı vazıhü'l-beyan / kur'ân-ı vâzıhü'l-beyân
İfade, üslûp ve açıklamaları açık, anlaşılır olan Kur'ân.
kuvvet-i beyan
Açıklamadaki, anlatımdaki güç.
lahavle / lâhavle
(Lâhavle ve lâkuvvete illâ billâhil-aliyyil azim" cümlesinin kısaltılmışı ki, "Kuvvet ve kudret ancak Cenab-ı Allah'tadır." meâlinde olup bir belâ ve tehlike esnasında veya sabrın tükendiğini açıklamak için söylenir.
lazım / lâzım
Birbirinden ayrılması mümkün olmayan iki şeyden birinci derecede geleni; meselâ Güneş lâzımdır, gündüz melzumdur. Kur'ân lâzımdır, onun açıklaması olan tefsir melzumdur.
lisan-ı kur'an-ı mu'cizü'l-beyan / lisan-ı kur'ân-ı mu'cizü'l-beyan
Açıklamaları mu'cize olan Kur'ân'ın dili.
maddiyun
Materyalistler, herşeyi madde ile açıklamaya çalışanlar.
maddiyun ve tabiiyyun taunu / maddiyun ve tabiiyyun tâunu
Her şeyin tabiatın tesiriyle meydana geldiğini iddia etme ve her şeyi madde ile açıklamaya çalışma vebası.
maddiyunluk
Materyalizm; herşeyi madde ile açıklamaya çalışma.
maddiyunun dinsizliği
Materyalistlerin dinsizliği; herşeyi madde ile açıklamaya çalışanların dinsizliği.
maddiyyunluk
Maddecilik, materyalizm, herşeyi madde ile açıklamaya çalışma gayreti.
meal / meâl
Tefsîr âlimlerinin yaptıkları tefsirlerin (açıklamaların) ışığı altında, âyet-i kerîmelere verilen mânâ, açıklama.
meal-i icmali / meâl-i icmâlî
Kısaca açıklama, meâl.
medar-ı beyan
Açıklama konusu.
meşruhat / meşruhât / meşrûhât / مشروحات
Açıklamalar, izahlar.
Açıklama ve izahlar.
Açıklamalar.
(Arapça)
mu'cizbeyan
Açıklama ve anlatış tarzı mu'cize olan.
mu'cizü'l-beyan
Açıklamaları mucize olan.
müfti / müftî
(Fetva. dan) Fıkha dair mes'elelerin şeriattaki hükümlerini beyan ve açıklamağa memur olan zat.
Genç ve kavi.
nahz
Kemiğin etini ayıklama.
nakş-ı beyan
Açıklama ve anlatım nakşı.
necs
Yerden define çıkarmak.
Kuyuyu ayıklamak.
ness
İfşa etmek, açıklamak.
Gayret ve hamiyyet etmek.
nesv
İzhar etmek, göstermek, açıklamak.
retl
(Diş) seyrek olmak.
Bir şeyi okurken her kelimenin arasını ayırıp açıklamak.
ruşen / rûşen / روشن
Aydınlık.
(Farsça)
Açık, aşikar.
(Farsça)
Rûşen kılmak:
Açıklamak, söylemek.
(Farsça)
sad'
Yarılmak, yarmak.
Kesmek, kat'etmek.
Göstermek. İzhar etmek.
Beyân ve meyl etmek, açıklamak.
sahil-i beyan
Açıklama, anlatım sahili.
şari' / şârî'
Kullarının dünyâ ve âhiret seâdetine (mutluluğuna) kavuşmaları için Peygamberleri aleyhimüsselâm vâsıtasıyla emir ve yasaklarını bildiren Allahü teâlâ. Şâri-i mübîn de denir. Allahü teâlânın emir ve yasaklarını insanlara tebliğ etmesi (ulaştırması) gerektiğinde, kapalı hususları açıklaması bakımında
şarih / şârih
Şerh eden, bir kitaba açıklama yazan kimse.
şems-i mu'cizbeyan
Mu'cizeli açıklamalarıyla varlık âlemini aydınlatan güneş, Kur'ân-ı Kerim.
şerh / شَرْحْ
Açma, genişletme.
Açıklama. Anlaşılanı anlatma. Bir yazı veya konuşmayı kolay anlaşılması için izah etme, tafsil etme.
Bir şeyi dilim dilim kesme.
Bollaştırma.
Bir müşkil ve mübhem makaleyi açıklama, keşif ve izhar etme.
Açıklanmış yazı, risale.
Yarmak, açmak, açıklamak; bir kitâbın metnini kelime kelime açıklayıp îzâh etmek.
Geniş açıklama, izah etme.
Açıklama.
Açıklama ve tefsir, bir kitabı bütün ayrıntılarıyla anlatma.
Açma, yayma, açıklama, açık açık anlatma.
Açıklama.
şerh-i ahkam-ı nübüvvet / şerh-i ahkâm-ı nübüvvet
Resul-i Ekrem Efendimizin (a.s.m.) getirdiği hükümlerin şerhi, açıklaması.
şerh-i kitab-ı hak
Hak ve gerçek olan kitabı, Kur'ân'ı açıklama, izah etme.
şerh-i sadr
Gönül, kalp şerhi, açıklaması.
şerhan
(Şerhen) İzah etmek, açıklamak suretiyle. Şerhederek.
şiddet-i beyan
Açıklamanın şiddeti.
sırr-ı hikmeti
Hikmetinin sırrı, esprisi; ilmî açıklaması.
suhulet-i beyan / suhûlet-i beyân / سُهُولَتِ بَيَانْ
Açıklama kolaylığı.
Açıklamada kolaylık.
şüruh
(Tekili: Şerh) Şerhler, açıklamalar.
ta'likat
Bir eseri açıklamak üzere kenarına yazılan notlar.
taabbüs
Sayıklama.
Havadaki bir şeyi tutmağa çalışır gibi ellerini sallıyarak hareket ettirme.
tabir / tâbir
Açıklama, yorum.
tabir etme
Yorumlama, açıklama.
tafsil / tafsîl / تفصيل / تَفْص۪يلْ
Etraflı olarak bildirmek.
Açıklamak, şerh ve beyan etmek. İzah etmek.
Uzun uzadıya, etraflıca açıklama.
Ayrıntılı açıklama.
(Arapça)
Açıklama.
tafsil etmek
Ayrıntılı olarak açıklamak.
tafsil-i mahiyet / tafsîl-i mahiyet / تَفْص۪يلِ مَاهِيَتْ
Öz niteliğinin ayrıntılı açıklaması.
Bir şeyin ne olduğunu açıklama.
tafsilat / tafsilât / تفصيلات / tafsîlât / تَفْص۪يلَاتْ
(Tekili: Tafsil) Açıklamalar, izahlar.
Geniş açıklamalar.
Ayrıntılı açıklama.
(Arapça)
Ayrıntı.
(Arapça)
Tafsilât vermek:
Ayrıntılı açıklamada bulunmak.
(Arapça)
Açıklamalar.
tafsili / tafsilî / tafsîlî / تَفْص۪يل۪ي
Ayrıntılı, geniş açıklamalı.
Açıklamalı olarak.
takrir / takrîr
Anlatma, anlatım, bir âlimin kitâbdan okuyarak îzâh ve açıklamalarda bulunması.
tansis
Açıklama, bildirme, tayin etme.
tarz-ı beyan
Açıklama tarzı.
tarz-ı ibare
Açıklama şekli, ifade tarzı.
tasrih
Açıklama.
tasrih etmek
Açıklamak, açıkça bildirmek.
tavzih / tavzîh / توضيح / تَوْض۪يحْ
Açıklama.
Açıklamak, açık olarak bildirmek.
Açıklamak, izah etmek.
Açıklamak. Açık olarak beyanda bulunmak.
Açıklama.
(Arapça)
Tavzîh etmek:
Açıklamak, açıklığa kavuşturmak.
(Arapça)
İyice açıklama.
tavzihat / tavzîhat / توضيحات
Açıklamalar.
(Arapça)
te'vil / te'vîl
Yorumlamak, açıklamak.
Ehl-i sünnet âlimlerinin, Resûlullah sallallahü aleyhi ve sellemden ve Eshâb-ı kirâmdan bildirdikleri tefsirlere (açıklamalara) bağlı kalarak âyet-i kerîmeleri açıklamak veya bu şekilde yapılan açıklamalar ve îzâhlar.
tecliye
(Cilâ. dan) Cilâlama, cilâ verme.
Aşikâre etmek, açıklamak.
Ruşen etmek, parlatmak.
tefsir / تفسير / tefsîr / تَفْس۪يرْ
Mestur, gizli bir şeyi aşikâr etmek. Mânâyı izhâr etmek.
Anladığını anlatmak. Bildiği kadar açıklamak.
Kur'ân-ı Kerim'in mânâsını anlatan kitab.
Ehl-i Hadis ıstılahında Tefsire dâir hadis-i şeriflere Tefsir denilir.
Yorum, açıklama, âyetlerin izahı.
Açıklama.
Manayı açıklama.
tefsir etmek
Açıklamak, yorumlamak.
tefsir-i hakaik-i kur'aniye / tefsir-i hakaik-i kur'âniye
Kur'ân'daki hakikatlerin tefsiri, açıklaması.
tefsirat
Tefsirler; açıklamalar, yorumlamalar.
tekmil-i izah
Tamamlama, mükemmel açıklama.
telvih
Açıklamak.
Zâhir ve aşikâre kılmak.
Susuzluktan insanın çehresi bozulmak.
Bir şeyi ateşle kızdırmak. Güneş veya ateşin sıcaklığı bir nesnenin rengini değiştirmek.
Posa hâline getirmek.
Kocamak. Saç ağarması.
Almak.
İşaret etmek.
Açıklama, kinayeli söyleyiş.
telvihi / telvihî
Açıklamalı.
tensik
Açıklama.
teşrih / teşrîh / تشریح
Şerh etme, açıklama.
Bir kitap veya ibareyi anlaşılır şekilde açıklamak, tafsilât vermek. İnceden inceye didikleyip araştırmak.
Tıb: Bir cesedi kesip parçalara ayırarak incelemek.
Açma, açıklama.
Açma.
(Arapça)
Açılama, şerh etme.
(Arapça)
Otopsi.
(Arapça)
Anatomi.
(Arapça)
Teşrîh etmek:
Açılamak, açıklamalı olarak söylemek veya yazmak.
(Arapça)
teşrih etme
Açıklama.
teşrihat
Şerhler, açıklamalar.
Açıklamak, tafsilât vermek, inceden inceye araştırmak.
Açıklamalar.
teşrihat-ı hikemiye
Hikmet ve felsefe nazarıyla yapılan araştırma, açıklama.
tibyan / tibyân
Açık ifade ile beyan etme. Açıklama.
Meşhur bir Kur'ân tefsirinin adı.
Beyan etme, açıklama.
Açıklama, anlatma.
üslub-u beyan / üslûb-u beyan
Açıklama tarzı.
yan
Hastanın sayıklaması.
(Farsça)
yed-i beyza-i mu'cizü'l-beyanıyla
Hz. Mûsâ'nın (a.s.) beyaz eline benzeyen mu'cizeli açıklamasıyla.
En Çok Aranan Osmanlıca Kelimeler
kut'ül amare
ruhban
münib
lev
şegaf
tercüman-ı beliğ
inantab
terceme
tercüme
Emzik
En Son Aranan Osmanlıca Kelimeler
Sayes
tavagi
adat-ı seyyie
heyecan
Mutekellif
Kuvve-i mânevi
müteberri'
kelîm
tenessi
Mişvel
En Son Aranan Türkçe Kelimeler
iklam
ÅŸib
Corci
aslar
MutemeyyiZ
Kezalike
nar
bilgelik
Sen
TUVALET