REKLAM ENGELLEMEYİ GERİ ALMA KODU BURADA BAŞLAR --> REKLAM ENGELLEMEYİ GERİ ALMA KODU BURADA BİTER -->

LUGGAT
OSMANLICA TÜRKÇE SÖZLÜK

{ lügât . lügat . لغت }

Arapça ve Farsça yazımları, Osmanlıca okunuşları 
ve detaylı açıklamaları ile birlikte.

Arama yapmak istediğiniz kelimeyi girip
karşılığını bulmak istediğiniz "OSMANLICA ARA" ya da "TÜRKÇE ARA" butonlarına tıklayın.
Türkçe - Osmanlıca Sözlük'te ikate ifadesini içeren 29 kelime bulundu...

alem-i şahadet / âlem-i şahadet

  • Şahâdet âlemi. Bu dünya. Cenâb-ı Hakkın âyetlerine ve emirlerine imân edenlerin, hakka, hakikate şahadette bulundukları ve Allah'a itaat ve ibadetle mükellef oldukları dünya âlemi.

batıl / bâtıl / بَاطِلْ

  • Hakîkate zıd.

elhak

  • Hakikaten, doğrusu.

filhakika

  • (Fi-l-hakika) Hakikatte, esasında, hakikaten, doğrusu.

gavsu'l-vasılin / gavsu'l-vâsılîn

  • Hakikate, marifete ermiş kişilerin başı.

gavsü'l-vasılin / gavsü'l-vâsılîn

  • Hakikate, marifete ermiş anlamına gelen, Allah'ın sevgili kulu, irşad eden büyük zât.

hakikatperest

  • Hakikate taraftar olan, gerçeğin ve doğrunun tarafını tutan.

hakikatperestlik

  • Hakikate taraftarlık, gerçeğin ve doğrunun tarafını tutmak.

hakiki / hakikî

  • Gerçek. Hakikate mensub. Sâhici, doğru.

hakk

  • (Bâtılın zıddı) Doğru. Gerçek. Vâcib ve lâzım olan. Her sâbit ve doğru olan şey. Adalet. Herkesin meşru olan salahiyeti, iktidarı, bir şey üzerindeki mâlikiyyeti.
  • Dâva ve iddia.
  • Hakikate uygunluk.
  • Geçmiş, harcanmış emek. Pay, hisse.
  • Münasib
  • Din. İslâmi

hakka / حَقَّا

  • Doğrusu, hakikaten.

hakkan

  • Hakikaten, doğrusu.

hatıra-i hakikat

  • Hakikate ulaşma yönünde yaşanmış bir hatıra.

imsak

  • Kendini tutmak. Bir şeyden el çekme.
  • Oruca başlama zamanı.
  • Hapsetmek.
  • Şer'an müftirat denen şeylerden (orucu bozan şeylerden) nefsi hakikaten veya hükmen men' etmek.
  • Yemez içmez adamın hâli. Cimrilik, hasislik, pintilik.

irfan mektebi

  • İrfan okulu; Cenâb-ı Hakkı tanıtan, bildiren, hak ve hakikate ulaştıracak bilgiyi ders veren okul.

istikamet yolu

  • Hak ve hakikate ulaştıran yol; İslâm dini.

kitab-ı davet / kitab-ı dâvet

  • Hak ve hakikate çağrı kitabı.

kuvvet-i hakikiye

  • Gerçek güç; hakikate, gerçeğe ait güç.

meslek-i hakikat

  • Hakikate ulaşmak için takip edilen yöntem.

mübeddel-i hakikat

  • Hakikate, gerçeğe dönüşmüş, çevrilmiş.

mürid / mürîd / مُر۪يدْ

  • Tarîkate giren.

naşize

  • Kocasının hanesinden, izni olmaksızın çıkıp kendisini kocasından haksız yere men'eden kadın. Bu çıkış hakikaten olabileceği gibi, hükmen de olabilir.
  • Kabarmış, şişmiş.

sahihan

  • Doğru olarak, cidden, hakikaten, gerçekten.

seyr-i süluk

  • Hak ve hakikate ermek için bir rehber öncülüğünde ve denetiminde mânevî makamlarda yapılan seyir ve seyahat.

sofi

  • Ehl-i tasavvuf. Riyazet ve nefisle mücahede ile hakikate ermeğe çalışan. Tarikata mensub, mânevi kemâlât için çalışan.
  • Yanıltıcı, safsatacı.

temsilat-ı hakikiye / temsilât-ı hakikiye

  • Hakikate götüren temsiller.

tenkid

  • Bir kimse veya şeyin iyi veya kötü taraflarını bulup meydana çıkarmak.Tenkid yapıcı veya yıkıcı olabilir. Tenkitten maksat, doğrunun ve yanlışın iyi niyetle ortaya konulması, hakikate ulaştıracak yolun ve imkânların gösterilmesidir. Sadece yanlışı söylemek, doğruyu göstermemek yıkıcı bir tenkiddir.

velayet-i kübra / velâyet-i kübrâ

  • En büyük velîlik; tarikat berzahına uğramadan, zahirden hakikate geçen ve peygamber varisliğinden gelen velîlik.

zann-ı galib

  • Kuvvetli, hakikate en yakın olan zann.

 

Bağış Yapmak İçin Tıklayın