REKLAM ENGELLEMEYİ GERİ ALMA KODU BURADA BAŞLAR --> REKLAM ENGELLEMEYİ GERİ ALMA KODU BURADA BİTER -->

LUGGAT
OSMANLICA TÜRKÇE SÖZLÜK

{ lügât . lügat . لغت }

Arapça ve Farsça yazımları, Osmanlıca okunuşları 
ve detaylı açıklamaları ile birlikte.

Arama yapmak istediğiniz kelimeyi girip
karşılığını bulmak istediğiniz "OSMANLICA ARA" ya da "TÜRKÇE ARA" butonlarına tıklayın.
Türkçe - Osmanlıca Sözlük'te ifra ifadesini içeren 39 kelime bulundu...

anormal

  • Normal olmayan. İfrat veya tefrit hali.

balahan / bâlâhân

  • Birşeyi ifrat derecede yüksek gösteren. (Farsça)

bişkufe

  • Kusma, istifra. (Farsça)
  • Çiçek. (Farsça)

fahşa

  • Büyük günahlar. Çirkinlikler. Zina gibi şehevâta tâbi olmakta ifrat ile alâkadar olan günahlardır ki, lisanımızda fuhşiyat tâbir olunur. Ve bunlar, insanların en çirkin hâlleridir.

fart

  • İfrat, çok aşırı olmak. Aşırılık.
  • Acele etmek ve ansızın gelmek.
  • Yollara alamet olarak konulan işâret.

fart-ı muhabbet

  • Aşırı sevgi, ifrat derecesinde sevme.

firaş-ı sahih

  • Fık: Nikâh ve mülk-i yemine müstenid bulunan istifraş. Mülk-i yemin, bir kimsenin temellükünde bulunan cariye demektir. Binaenaleyh bu iki şarta dayanan istifraştan, meydana gelecek çocuk, varis addolunur. Ancak, cariyeyi istifraşta husule gelen çocuğun kendisinden olduğunu müstefrişin söylemesi lâz

heyza

  • Fazlaca kusma, istifra etme.
  • Tıb: Kolera hastalığı.

hilm-i himari / hilm-i himarî

  • İfrat derecede yavaşlık, yumuşak huyluluk.

i'tidal

  • Bir şeyde veya halde ifrat veya tefrite düşmemek. Vasat derece olmak.
  • Yumuşaklık. Uygunluk.
  • Gündüz ve gecenin birbirine denk, eşit olması.
  • Miktar ve keyfiyyet hususunda iki hâlet arasında mutavassıt olmak.

ibn-i teymiye

  • (Hi: 661-728) Diğer adı Ahmed bin Abdülhalim Harranî'dir. Hanbelî fıkıh ve hadis âlimi olarak bilinir. Bazı mes'elelerde ifrata kaydığından cumhur-u ulemaca hüsn-ü kabul görmemiştir.

ifraz / ifrâz / افراز

  • Parçalara bölme. (Arapça)
  • Parselleme. (Arapça)
  • Salgı. (Arapça)
  • İfraz edilmek: Salgılanmak, çıkarılmak. (Arapça)

ikae

  • Kusturma, istifra ettirme. Kusturulma.

inta'

  • Çok fazla terlemek. Kusma, istifra etme.

işgüfe

  • İstifrağ, kusma. (Farsça)
  • Çiçek. (Farsça)

istifrağ / istifrâğ / استفراغ

  • Kusma. (Arapça)
  • İstifrâğ etmek: Kusmak. (Arapça)

istikya

  • (Kayy. den) Kusma, istifrağ etme.

kaderiye

  • "Kul, kendi yaptıklarının halıkıdır" deyip ifrat ederek Hak mezhebinden ayrılan bir dalâlet fırkası.

kay

  • Kusma, istifrağ. Hastalıktan dolayı ağızdan çıkan hazmolmamış gıdâ maddesi.

mifras / mifrâs

  • (Bak: MİFRAS)

müfrag

  • Dökülmüş, ifrağ olunmuş.

müfrez

  • Toptan ayrılıp bir tarafa bırakılmış. İfraz olunmuş, ayrılmış.

müfrig

  • (Müfriga) Döken, dökücü. İfrağ eden.

müfrit

  • (Fart. dan) İfrat eden. Haddini aşan.
  • Ölçüsüz ve taşkın hareket eden.
  • Mübalağalı.
  • İfrat eden, haddini aşan, ölçüsüz ve taşkınca hareket eden.

müfriz

  • Ayıran, ifraz eden.
  • Virgül işareti (,)

müstefrig

  • (Ferag. dan) Kusan, istifrağ eden.
  • Kusturan.

mutaassıb

  • Bir şeyi müdafaada ifrat ve inat gösteren. Körü körüne inad ve israr eden. Aşırı derecede kendi tarafını tutan.
  • Din, millet ve vatanı hakkında çok sevgi, bağlılık ve gayret gösteren.

müteferriz

  • (İfraz. dan) Ayrılmış, ayrılan, teferrüz eden.

nefs

  • Gülme hususunda ifrata gitmek.
  • Çok fazla gülmek.

şecaat-i maddiye

  • Maddî kahramanlık, yiğitlik (Maddî bakımdan ilerlerken ifrat ve tefritten uzak olan orta ve doğru hâli ayakta tutma).

sevda

  • Fazla sevgi sebebiyle meydana gelen bir çeşit hastalık. Aşk. (Farsça)
  • Hırs. Tama. (Farsça)
  • Heves, istek. (Farsça)
  • Siyah. (Farsça)
  • Balgamdan, kandan ve safradan başka vücuddan çıkan bir nevi ifrazat. (Farsça)
  • Gam. Keder, Sıkıntı. (Farsça)

sevdaperest

  • İfrat derecede düşkün, tutkun. (Farsça)
  • Tamahkâr. (Farsça)

tefaric

  • (Tekili: Tefric) Yırtmalar, genişletmeler.
  • Ferah vermeler.
  • Korkaklar, zaifler, yüreksizler.
  • (Tifrac) Yırtmaçlar, aralıklar.

teferrüz

  • (İfrâz. dan) Ayrılma.

tefrit

  • Ortalamanın yani vasatın çok altında kalmak, geride kalmak. Normalden aşağı olmak. (İfratın zıddı)

tehevvu'

  • Kusma. İstifrağ etme.

tehevvür

  • Korkusuzlukla düşünmeden hareket etmek. Sonunu düşünmeden birden bire karar vermek.
  • Kuvve-i gadabiyenin ifrat mertebesi; maddi mânevi hiçbir şeyden korkmamak hâleti.

temelluk

  • İfrât (aşırı) derecede tevâzû.

vehhabi / vehhabî

  • Muhammed İbn-i Abdulvehhab nâmında birisinin sebeb olduğu İslâmî bazı mes'elelerde ifrat gösteren ve dört hak mezheb hâricinde bir mezhepten olan. Fıkıhta Hanbelî, itikadda İbn-i Teymiye'ye bağlıdırlar. Tarikatlarına Muhammediye ismi verirler.

 

Bağış Yapmak İçin Tıklayın