Menu
İletişim
LUGGAT
OSMANLICA TÜRKÇE SÖZLÜK
{ lügât . lügat . لغت }
Arapça ve Farsça yazımları, Osmanlıca okunuşları
ve detaylı açıklamaları ile birlikte.
Arama yapmak istediğiniz kelimeyi girip
karşılığını bulmak istediğiniz "
OSMANLICA ARA
" ya da "
TÜRKÇE ARA
" butonlarına tıklayın.
İfadenin içinde geçtiği kelimeleri de göster.
Türkçe - Osmanlıca Sözlük
'te
idaye
ifadesini içeren
66
kelime bulundu...
asl
Temel, esas, kök. Bidâyet. Mebde', dip, hakikat. Hâlis, sâfi. Haseb ve neseb. Soy sop. Zâten, en ziyâde.
ayn-ı hidayet
Hidayetin ta kendisi.
basiret
Hakikatı kalbiyle hissedip anlama. Kalbde eşyanın hakikatlarını bilen kuvve-i kudsiyye. Ferâset. İm'ân-ı dikkat.
İbret alınacak hidâyet sebepleri. Beyyine. Hüccet.
Bir evin iki tarafının arası.
Yer üstündeki kan.
bi'set
Gönderilme. İnsanları hak ve doğru yola sevk için gönderilen Cenab-ı Peygamberimiz Resül-i Ekrem'in (A.S.M.) nübüvvetinin başlangıç zamanı, nübüvvetinin bidayeti.
cevahir-i hidayet / cevâhir-i hidayet
Hidayet cevherleri.
dua
Allah'a (C.C.) karşı rağbet, niyaz, yalvarış, tazarru.
Salât, namaz.
Cenab-ı Hak'tan hayır ve rahmet dilemek. Allah'ın rızâsını, hidayet ve istikamete muvaffakiyyeti dilemek, yalvarmak.
Peygamber'e (A.S.M.) salavat getirmek.
Birisini çağırmak.
Birisini
ehl-i hidayet
Hidâyette ve doğru yolda olanlar. Hidâyete erişmiş kimseler.
el-hüda / el-hüdâ
Hidayet, Kur'ân-ı Kerim.
envar-ı hidayet / envâr-ı hidayet
Hidayet nurları.
haber-i meşhur
Bidayette râvisi mahdut iken sonraki devirlerde, yalan üzere ittifakları muhal olan bir cemaat tarafından nakledilegelen makbul hadistir. (Ist. Fık.K.)
hadi / hâdî / هَاد۪ي
Hidayet veren Allah.
Hidayete ermiş, mürşit.
Hidayet eden, doğru yolu gösteren, mürşit.
Hidayete ermiş. Mürşid. Rehber, delil. Hidayet yolunu gösteren. Hidayete, doğruluğa eriştiren. Önde giden.
Hidâyet yolunu gösteren.
Hidâyete eren.
hadiy-üt tarik / hâdiy-üt tarik
Hidayet yoluna sevkeden, mürşid. Doğru yolda giden.
hevadi / hevadî
(Tekili: Hâdî) Rehberler, deliller, kılavuzlar.
Hidayet edenler, istikametli ve selâmetli yolu gösterenler.
hidat
(Tekili: Hâdî) Hidayeti ve doğru yolu gösterenler.
hidayet / هدایت
Doğru yolu gösterme.
(Arapça)
Hidâyet etmek:
Doğru yolu göstermek.
(Arapça)
hidayet-bahş
Hidâyet veren.
hidayet-eda / hidayet-edâ
Hidayet verici.
Hidayete sebeb olan. Hidayet verici.
(Farsça)
hidayet-i fıtrıye
Yaratılıştan gelen hidayet; kötü tercih ve telkinlerle bozulmamış olan insanı yaratılışındaki doğruluk.
hidayet-i ilahiyye / hidayet-i ilâhiyye
İlâhî hidayet, Allah'ın doğru yola erdirmesi.
hidayet-i rahmaniye / hidayet-i rahmâniye
Allah'ın hidayeti.
hidayetbahş / hidâyetbahş
Hidayet veren.
hidayeteda / hidâyetedâ
Hidayet verici.
hüda
Doğru yol göstermek.
Doğruluk. Hidâyet.
Kur'ân-ı Kerimin bir ismi.
Doğru yol gösterme.
Hidayet etme.
Kur'ân-ı Kerim'in adlarından biri.
hüda-i kur'an / hüdâ-i kur'ân
Kur'ân'ın insanlara sunduğu hak ve hidayet yolu.
hüda-yı kur'ani / hüdâ-yı kur'ânî
Kur'ân'ın gösterdiği hak ve hidayet yolu.
hüdat
(Tekili: Hâdi) Hidâyet edenler.
ihda
İman ve İslâmiyet yolunu göstermek. Hidayete eriştirmek. Doğru yola götürmek. Allah rızasına uyan yola girmesine vesile olmak.
Hediye etmek. Armağan yollamak.
ihtida / ihtidâ / اهتدا / اِهْتِدَا
Hidayete ermek. Delâlet ve irşadı kabul edip doğru yola girmek. Allah'a ve Resül-ü Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm Efendimize iman etmek.
Başkasına tekaddüm etmek.
Hidayete ermek, İslâm olmak.
Doğru yola girme, müslüman olma, din olarak İslâmiyet'i seçme; hidâyete erme.
Hidayete erme, müslüman olma.
(Arapça)
İhtidâ etmek:
Hidayete ermek, müslüman olmak.
(Arapça)
Hidâyete erme.
in'am
Nimet vermek. İhsan etmek.
Doğruya sevketmek, hidâyete ulaştırmak.
İyilik etmek, bahşiş vermek.
Tar: Osmanlı İmparatorluğu zamanında yeniçerilerin aylıklarına yapılan zam.
irşad / irşâd / ارشاد
Doğru yolu göstermek. Akli ve kalbi, mukni ve te'sirli eserler veya sözlerle gafletten uyandırıp hidâyet yolunu göstermek. Cadde-i kürba-yı Kur'aniye yolunda selâmetle devam ettirmek. Allah'a ibadet ve itaata kavuşturmak. Veli bir zâtın, bir kimsenin hidâyete ermesine vesile olması.
Hidayete erdirme, doğru yolu gösterme.
(Arapça)
İrşâd etmek:
Hidayete erdirmek, doğru yolu göstermek.
(Arapça)
irşad-ı nebevi / irşad-ı nebevî
Hz. Peygamberin doğru yolu, hidayet yolunu gösteren uyarıları, öğütleri.
istihda'
(Hüdâ. dan) İrşad ve hidâyet istemek. Hak, hakikat, imân ve İslâmiyet yolunu istemek.
istinaf / istînâf
Yeniden başlama.
Bidayet mahkemesinde verilen bir hükmün bir üst mahkemeye başvurarak feshini isteme.
kases
Hidayet edici delil.
katı-ı tarik-ı ilahi / kâtı-ı tarîk-ı ilâhî
İnsanların Allahü teâlânın emirlerine ve yasaklarına uymalarına ve rızâsına kavuşmasına mâni olan, hidâyet ve saâdetlerini engelleyen, saptırıcı, yol kesici.
kutb-i irşad / kutb-i irşâd
İnsanların irşâdına (doğru yolu bulmasına) ve hidâyetine (saâdete ve kurtuluşa ermesine) vesîle kılınan zâtların reisi.
mahz-ı hidayet / mahz-ı hidâyet
Tam bir hidâyet, doğru yol.
mehdi / mehdî
Hidâyete eren veya hidayete vesile olan. Sâhib-üz-zaman. "Hususi ve şahsi bir tarzda Allah'ın hidayetine mazhar olan, kendisine Cenâb-ı Hak tarafından yol gösterilen" mânasınadır. Bu kelime ihtida etmiş olanlar için de kullanılmıştır. Mehdi-yi Resul, Mehdi-yi muntazır da denir. Ahir zamanda gelip bü
Hidayete eren ve hidayete vesile olan, âhirzamanda eserleri ve talebeleriyle îmana hizmet ederek yeryüzünü nurlandıran büyük ve nuranî âlim.
mehdi-i al-i resul / mehdî-i âl-i resul
Resulullah'ın neslinden gelen, âhir zamanın en büyük mürşidi, hidâyete sevk edicisi.
mehdi-i resul / mehdî-i resul
Resulullah'ın neslinden gelen, âhirzamanın en büyük mürşidi, hidâyet edicisi.
mehdi-misal
Mehdiye benzer surette. Mehdi gibi hidayete vesile olan.
menba-ı hidayet / menba-ı hidâyet
Hidayet kaynağı.
minhac-ı hidayet
Doğru yol. Hidayet yolu.
mühdi / mühdî
Hediye veren. Hediye gönderen. İhda eden.
Hidayete getiren. Hidayete vesile olan.
Mürşid, muvaffak.
Risalet ve nübüvveti bütün âlemlere rahmet ve saadet sebebi olduğundan, Cenab-ı Hakk'ın bütün âlemlere hediye ve atiyyesi mânasında Resul-i Ekrem'in (A.S.M.) mübarek bi
Hidayete vesile olan.
Hidayete getiren.
mühtedi / mühtedî / مُهْتَد۪ي
Hidayete ermiş olan. İslâmiyete girmiş olan. Doğru yolu seçen. Hak dinine girmiş olan.
Sonradan hidâyete eren, doğru ve hak yolu kabul eden.
Hidayete eren.
müstehdi / müstehdî
(Hedy ve Hidâyet. den) Hak yolu, doğru yolu, müslümanlık yolunu isteyen.
müteheddi
(Hidyet. den) Hediye gönderen.
Hidâyete eren, doğru yola giren. İslâm dinini kabul edip müslüman olan.
nefs-i hidayet
Hidayetin kendisi; doğru ve hak yola erişmenin kendisi.
ni'met
(Nimet) İyilik, lütuf, ihsan. Saadet. Hidayet.
Giyecek şeyler.
Yiyecek faydalı şey, rızık.
niam
(Tekili: Ni'met) İyilikler. Yiyecekler. Nimetler.
Hidayetler.
nur / nûr
Aydınlık, ışık, feyz, bereket ihsân.
Kur'ân-ı kerîm.
Îmân.
Allahü teâlânın Esmâ-i hüsnâsından. Tam ve kusursuz olarak zâhir olup her şeyi ortaya çıkarıcı, yaratıcı veya göktekileri ve yerdekileri nûru ile hidâyet edici, doğru yolu gösterici, gökleri; güneş, ay ve yıld
nur-u hidayet / nûr-u hidayet
Doğru yola eriştiren hidayet nuru.
nur-u huda / nur-u hudâ
Hidayet verici olan Allah'ın nuru.
nur-u hüda / nur-u hüdâ
Hidayet verici olan Allah'ın nuru.
reşed
Hayır. Rahmet. Hidayet.
ruh-u hidayet
Hidayetin ve istikâmetin ruhu, özü.
sahib-i zuhur
Zuhur sahibi; inkârcılık fikrine karşı ortaya çıkıp insanları hidayete ulaştırmaya vesile olan ve âhirzamanda ortaya çıkması beklenilen.
salik / sâlik
Bir yola bağlı olan, bir yolu takip eden, bir tarikata girip hidayet yolunu takip eden, mürid.
şems-i hidayet / şems-i hidâyet
Hidayet güneşi. Hz. Muhammed'in (A.S.M.) bir ismi.
Hidâyet güneşi olan Peygamberimiz (a.s.m.).
serencam-ı hidayet / serencam-ı hidâyet
Hidâyetin hayat hikayesi.
sıddikiyet / sıddîkiyet
Sadâkat ve doğrulukta en ileri oluş. Çok sâdık olma hâli. Velilik mertebesinin nihâyeti. Peygamberlik mertebesinin bidâyeti olan makam.
Aşere-i Mübeşşere'nin birincisi ve ilk halife olan Hz. Ebubekir'in (R.A.) nâmı ve sıfatıdır.
Çok doğru olup, hiç yalan söylememek.
sıfat-ı sabite / sıfat-ı sâbite
Sabit sıfat, nitelik; burada Cenâb-ı Hakkın zatında sabit olan hidayet etme sıfatı kastediliyor.
sirac-ı rah-ı hidayet / sirac-ı râh-ı hidâyet
Hidayet yolunun ışığı.
tarik-i hak ve hidayet
Hak ve hidayet yolu; doğru yol olan İslâmiyet.
teheddi
Doğru yola girme. Hidayetlenme.
tevrat
Hz. Musâ Aleyhisselâm'a nâzil olan kitab-ı mukaddesin nâm-ı celili. (Hakiki Tevrat, Kur'an-ı Kerim ile barışıktır. Şimdiki ise, çok yerleri değiştirilmiş, tahrif edilmiştir. Bu kitabın aslından az bir şey kalmıştır. Aklı başında ve İslâmiyeti, Kur'an-ı Kerim'i tetkik eden Yahudiler de hidayeti seçmi
En Çok Aranan Osmanlıca Kelimeler
kut'ül amare
ruhban
münib
lev
şegaf
tercüman-ı beliğ
inantab
terceme
tercüme
ram olmak
En Son Aranan Osmanlıca Kelimeler
MESAB
tetebbu'
asr
adalet-i mahza
hisseyab
hican
dahir
Şuur-u iman
Feyiz
tanin
En Son Aranan Türkçe Kelimeler
idaye
cent
Mübrem
gömülmek
Vesile olan
Tabi
tuzak
AYIN
OĞLU
ümitsizlik