Menu
İletişim
LUGGAT
OSMANLICA TÜRKÇE SÖZLÜK
{ lügât . lügat . لغت }
Arapça ve Farsça yazımları, Osmanlıca okunuşları
ve detaylı açıklamaları ile birlikte.
Arama yapmak istediğiniz kelimeyi girip
karşılığını bulmak istediğiniz "
OSMANLICA ARA
" ya da "
TÜRKÇE ARA
" butonlarına tıklayın.
İfadenin içinde geçtiği kelimeleri de göster.
Türkçe - Osmanlıca Sözlük
'te
i dil
ifadesini içeren
101
kelime bulundu...
adaptasyon
Tatbik etme işi. Bir şeyin bir başkasına göre ayarlanması. Bir canlının, yaşadığı muhite uyması işi.
(Fransızca)
Yabancı dilde yazılmış bir eseri yerli adlar ile ve yerli hayata uydurarak çevirme.
(Fransızca)
arzuhal
(Arz-ı hâl) Bir iş için bir makam veya resmi daireye bir iş sahibinin verdiği dilekçe. İstida-nâme.
burc
Güneşle dünya arasındaki hayâlî dilimlerin her biri.
cin
Ateşin alev kısmından yaratılan, her şekle girebilen; evlenme, yeme-içme, çoğalmaları bulunan ve gözle görülmeyen varlıklar. Fârisî dilinde cine peri denir.
dest-i tasarruf-u kudret
Allah'ın herşeyi dilediği gibi kullanan ve yöneten kudret eli.
dü-zeban
İki dilli.
(Farsça)
dua
Allah'a (C.C.) karşı rağbet, niyaz, yalvarış, tazarru.
Salât, namaz.
Cenab-ı Hak'tan hayır ve rahmet dilemek. Allah'ın rızâsını, hidayet ve istikamete muvaffakiyyeti dilemek, yalvarmak.
Peygamber'e (A.S.M.) salavat getirmek.
Birisini çağırmak.
Birisini
edvar-perdaz
Devirleri dile getiren. Devirleri terennüm eden.
ehl-i kalb
(Bak: Ehl-i dil)
elsine-i garbiyye
Batı dilleri, garb lisanları.
elsine-i külliye
Küllî, kapsamlı diller.
elsine-i muhtelife
Çeşitli ve birbirinden farklı diller.
elsine-i semaviye / elsine-i semâviye
Semâvî diller; göklerdeki ve mânevî âlemlerdeki meleklerin ve ruhanî varlıkların konuştukları diller.
elsine-i terkibiye ve tasrifiye
Kök üzerine hace ilâveli ve fiil çekimli diller.
emr-i tekvini / emr-i tekvînî
Allahü teâlânın yaratmayı dilediği şeylere "kün" yâni "ol" demesi.
estağfirullah
Cenâb-ı Hak'tan kusurumun örtülmesini dilerim. Allah (C.C.) kusurumu efvetsin (mealinde, kusurunu anlayan bir müslümanın duâsı. Hürmet veya ikramlara karşı tevâzu maksadı ile de söylenmektedir.)
Allahü teâlâdan hatâ ve kusurlarımı bağışlamasını dilerim, mânâsına; mübârek, kıymetli bir söz.
etnoloji
yun. Kavimleri, ayrı dil ve ırktan toplumların hayat ve özelliklerini inceleyen ilim. Önce hristiyan misyonerleri dinlerini yaymak için kavimlerin özelliklerini öğrenme ihtiyacını duymuşlar ve onların zayıf damarlarından faydalanmayı düşünmüşlerdir. 19.yy.dan itibaren ilmî gaye ile araştırmalar yapı
evamir-i tekviniye / evâmir-i tekvîniye
Cenâb-ı Hakkın varlıklar âlemini dilediği şekil ve tarz ile yaratmaya yönelik emirleri.
fa'al / fa'âl
Dilediği şeyi dilediği gibi ve mükemmel bir şekilde devamlı yapan.
fa'al-i hallak / fa'âl-i hallâk
Herşeyi devamlı olarak yaratan, dilediğini dilediği gibi yapan Allah.
frengi / frengî
Batı dili, Batı ile ilgili.
frenkçe
Batı diliyle.
gılab
Birbirine galip olmasını dilemek.
hayrhahlık
Başkasının iyiliğini istemek. Allahü teâlânın nîmetinin bir kimsenin elinde devamlı kalmasını veya onun böyle bir nîmete kavuşmasını dilemek. Hasedin, kıskançlık ve çekememezliğin zıddı.
hem-zeban
Aynı dili konuşan, lisanları aynı olan.
hemzeban / hemzebân / همزبان
Aynı dili konuşan.
(Farsça)
heyamola
Eskiden ramazanlarda para toplamak gayesiyle mahalle çocukları tarafından teşkil edilen bir nevi dilenci alaylarında söylenen bir tâbirdir.
Eskiden gemiciler gemi demirini çekerken veyahut bir amele inşaatta ağır bir şey kaldırırken yahut da şahmerdanı yukarı çekerken kuvvetbirliğini
hıffet
Hafiflik; kolaylık; Arapça'da kural olarak teleffuzu dile ağır gelen lâfızların kurallar çerçevesinde düzenlenerek kolaylık sağlama; Meselâ, kàle fiilinin aslı 'kavele' dir. Ancak söylemesi dile ağır geldiği için 'vav' harfi 'elif'e çevrilerek kàle denmiştir.
himmet
Kast, irâde, kuvvetli istek, arzu. Allahü teâlânın velî kullarından bir zâtın, kalbinde yalnız bir işin yapılmasını bulundurup, başka bir şeyi kalbine getirmemesi ve Allahü teâlâdan o işin olmasını dileyerek, bu şekilde mânevî yardımda bulunması. Evliyânın himmeti, yaktı beni kül eyledi Sofi
hoşgu / hoşgû
Hoş konuşan, tatlı dilli. Konuşmaları kırıcı olmayan.
(Farsça)
ibrahim bin edhem
Babası Belh Şehrinin Pâdişahı idi. Hicri 2. asırda yetişmiş büyük bir veliyullahtır. Bir çok kerametleri görülmüş, Allah rızası yolunda dünya saltanatını terk ederek fakirliği kabul etmiş ve bütün ömrünü ibadet ve taat ile geçirmiştir. Kerametleri dillere destandır.
ibrani / ibrânî
İbranice; İbrani diline ait.
ifade
Konuşma, hakikatleri dile getirme.
intak-ı bi-l hak
Hakk'ın söyletmesi. Cenab-ı Hakk'ın konuşturması. İnayet-i Hak ile hakikatı olduğu gibi dile getirmek.
intak-ı bil-hak
Cenâb-ı Hakkın konuşturması, bir şeyi dile getirmesi.
intak-ı bilhak / intâk-ı bilhak
Cenâb-ı Hakkın konuşturması, bir şeyi dile getirtmesi.
irade-i cüz'iyye / irâde-i cüz'iyye
Allahü teâlânın, bir işi yapmak ve yapmamak husûsunda insanlara ihsân ettiği dileme ve seçme kuvveti.
irade-i şefkat
Şefkat göstermeyi dileme, isteme.
ırk
Ayrı soyda olan, ayrı dilde konuşan değişik kültüre sâhip, şeklî özellikleri bulunan insan topluluğu, millet.
istiğfar / istiğfâr
(Gufran. dan) Afv dilemek. Cenab-ı Hak'tan kusurlarının affedilmesini, günahlarının bağışlanmasını dilemek. Tevbe etmek. Yalvarmak. " Estağfirullâh" demek.
Mağfiret (bağışlanmak) istemek. Allahü teâlâdan kusurlarının ve günâhlarının affedilmesini bağışlanmasını dilemek. Tövbe etmek.
iştirak-ı lisan
Lisan ortaklığı. Aynı dili konuşma keyfiyeti.
kaf-nun / kâf-nûn
Arap alfabesinde yer alan iki harften oluşan ve Allah'ın varlıkları dilediği şekilde yaratmasını ifade eden "kün", yani "ol" emri.
kelimat-ı tesbihiye ve zikriye / kelimât-ı tesbihiye ve zikriye
Allah'ın yüceliğini dile getirmek ve Allah'ı anmak için kullanılan kelimeler, sözler.
kün emri
Allahü teâlânın yaratmayı dilediği şeylere "Ol!" emri.
lahis
Susuzluk veya sıcaktan dolayı dilini çıkararak soluyan köpek.
latince / lâtince
Eski Roma'da konuşulan ve bugünkü Fransızca, İspanyolca, İtalyanca gibi dilleri doğurmuş olan ana dil ki, Hint-Avrupa dil âilesinin önemli bir kolu olan İtalik grubundandır.
Latin harflerinin kullanıldığı dil.
lemz
Ağızda olan yemek artığını dil ile araştırmak.
lisan-aşna / lisan-âşnâ
Lisan bilir. Yabancı dil bilen.
(Farsça)
lisan-ı beliğane / lisân-ı beliğâne
Belâgatli dil, maksadı muhatabın hâline tam bir uygunluk içinde anlatan dil.
lisan-ı mahsus / lisân-ı mahsûs / لِسَانِ مَخْصُوصْ
Hususî dil.
lisan-ı milli / lisan-ı millî
Millî dil (ulusal dil).
lisan-ı mu'cizü'l-beyan-ı nebevi / lisan-ı mu'cizü'l-beyân-ı nebevî
Her şeyi ap açık şekilde açıklayan Peygamberimizin mu'cizeli dili.
lisan-ı nahvi / lisan-ı nahvî
Arapçanın bir vasfı; intizam ve kaidelere, düsturlara bağlı belâgatlı dil.
lisan-ı resmiye / lisân-ı resmiye
Resmi dil.
lisan-ı semavi / lisan-ı semâvî
Semavî lisan, İlâhî dil.
lisanlarının zarfında / lisânlarının zarfında
Kendi dillerinde.
ma'ruf
Bilinen, tanınmış. Belli, meşhur.
Şeriatın makbul kıldığı veya emrettiği.
Adl, ihsan, cud, tatlı dil, iyi muamele.
mahzar
(Huzur. dan) Hazır olma. Gösteriş, görünüş.
Huzur yeri. Büyük bir insanın önü.
Birçok kimse tarafından imzalı dilekçe.
Mahkeme sicili.
menzuf
Susuzluktan dolayı dili kurumuş kimse.
Kan kaybından dolayı dermansız ve güçsüz kalmış olan insan.
meşiet-i hassa-i ilahiye / meşiet-i hassa-i ilâhiye
Allah'ın bizzat Kendi dileği.
mübagame
Tatlı dillilik.
muhammedi / muhammedî
Hz. Muhammed'e (A.S.M.) mensub olan. Müslüman. (Ecnebi dillerinde geçen bu mânadaki tabirlere göre Muhammedî, Muhammedîlik: Müslüman ve Müslümanlık mânasına gelmektedir.)
muhtebıt
Gece vakti dilenen.
mültemisin / mültemisîn
(Tekili: Mültemis) İltimas edenler, kayıranlar. Biri için aracılık edip işinin görülmesini dileyenler.
mürid / mürîd
Her şeyi istediği gibi, istediği zamanda ve keyfiyette yapan ve bir anda sonsuz şeyleri dilemekten âciz olmayan Allah.
müstecir
(İcaret. den) Eman dileyen, himaye isteyen. Korunmasını dileyen.
müsteşfi'
Bağışlanmasını dileyen, affını isteyen. Şefaat için yalvaran.
mütalaada bulunma / mütalâada bulunma
Etraflıca inceleyip düşünme, bir düşünceyi dile getirme.
rabb-i muhtar-ı hakim / rabb-i muhtar-ı hakîm
Herbir varlığın her türlü ihtiyacını karşılayan, dilediğini dilediği gibi yapan, herşeyi belirli maksat ve faydalara uygun ve tam yerli yerinde yaratan Allah.
sahib-i tasarruf
Her şeyi dilediği gibi kullanma ve yönetme kabiliyetine sahip olma.
sarf ve nahv ilmi
Arabî dilbilgisi. Sarf; kelime bilgisi; kelimelerde meydana gelen değişikliklerden ve birbirlerinden türemelerinden bahseden ilim. Nahv; cümle bilgisi; kelimelerin cümle içinde fiil, fâil (özne), mef'ûl (nesne, tümleç) olma gibi durumlarından ve buna göre sonlarının aldıkları i'râbdan (harekelerden)
şefaat
Bağışlanmasını dileme, birine arka olma.
Peygamberlerin ve velilerin kıyamette günah-kâr müminlerin bağışlanması için Allah katında dilekte bulunmaları.
şerh
Açma, genişletme.
Açıklama. Anlaşılanı anlatma. Bir yazı veya konuşmayı kolay anlaşılması için izah etme, tafsil etme.
Bir şeyi dilim dilim kesme.
Bollaştırma.
Bir müşkil ve mübhem makaleyi açıklama, keşif ve izhar etme.
Açıklanmış yazı, risale.
şirinzeban / şîrinzeban / شيرین زبان
Tatlı dilli.
(Farsça)
Tatlı dilli.
(Farsça)
süryaniler / süryânîler
Hıristiyanlıktaki katolik mezhebine bağlı olan ve süryânî dili ile konuşan bir hıristiyan topluluğu.
ta'ziye / تعزیه / تَعْزِيَه
Yeni ölen birisinin yakınlarının acısını paylaşır söz söylemek, teselli etmek. Baş sağlığı dilemek. "Allah sabr-ı cemil ihsan etsin" diye söylemek.
Başsağlığı dileme.
(Arapça)
Şiîlikte yas töreni.
(Arapça)
Baş sağlığı dileme.
ta'ziyet / تعزیت
Başsağlığı dileme.
(Arapça)
takdir
Beğeniyi dile getiren ifade.
takdir eden
Beğendiğini dile getiren.
taratun
Fârisî dilince söyleşmek. Farsça konuşmak.
tasarruf eden
Herşeyi dilediği gibi idare edip kullanan.
tasarruf etme
Bir şeyde değişiklik yapma vs. gibi dilediği gibi hareket etme.
tasarruf-u azim / tasarruf-u azîm
Büyük tasarruf; herşeyi kendi emri altında tutarak dilediğini dilediği şekilde yapmak.
tasarruf-u mutlak
Kayıtsız, sınırsız tasarruf, dilediği şeyi dilediği gibi yapma.
tasarruf-u rabbani / tasarruf-u rabbanî
Her bir varlığı terbiye edip idaresi ve egemenliği altında bulunduran Allah'ın bütün kâinattaki varlıkları dilediği gibi kullanması ve idare etmesi.
tasarrufat-ı rububiyet / tasarrufât-ı rububiyet
Allah'ın her şeyi dilediği gibi kullanması ve yönetmesi.
tavsiye
Vasiyet bırakma.
Ismarlama, sipariş etme.
Birini iyi tanıtma, işinin olmasını dileme.
taziye / tâziye
Yakını ölen kimseye baş sağlığı dileme.
taziyet / tâziyet
Baş sağlığı dileme.
tebelbül-ü akvam / tebelbül-ü akvâm
Kavimlerin, ayrı ayrı milletlerin farklı dilleri konuşması.
tel'in
Lânetleme, lânet etme. Bir kimsenin Allahü teâlânın rahmetinden uzak olmasını dileme.
telemmüc
Yemek artığını dil ile ağızda aramak.
Tatmak.
Yemek.
temenni / temennî
Sebebe yapışmadan, gerekli çalışmayı yapmadan, Allahü teâlâdan bir şeyin olmasını dileme.
tercüman / ترجمان
Çevirmen.
(Arapça)
Duyguları, görüşleri dile getiren.
(Arapça)
tereffuk
(Rıfk. dan) Tatlı dil ve güler yüzlülükle davranma. Yumuşaklıkla muâmele etme.
uzubet-i lisan / uzubet-i lisân
Tatlı dillilik. Dil tatlılığı.
vasıfane / vâsıfâne
Vasıfları dile getirerek.
velvele-i teşhir ve takdis
Güzellikleri sergilemek ve bütün eksikliklerden uzak görmeyi dile getiren sesler.
vildan / vildân
Allahü teâlânın cennettekilere hizmet için nûrdan yarattığı güler yüzlü ve tatlı dilli hizmetçiler.
yekzeban
Söz birliği. Ağız birliği. Sözde beraberlik.
Aynı dili konuşan. Bir dilde.
yuhanna
Îsâ aleyhisselâma îmân eden on iki havârîden biri. İbrânî dilinde Yahyâ demektir.Rumca'da Yohannes, İngilizce'de Can, Fransızca'da Jan denir. Dört İncîl'i yazanlardan biridir. Îsâ aleyhisselâmın teyzesinin oğlu idi. Yüz senesinde Efes'te öldü. Hır istiyanlar, on ikinci ayın yirmi yedisinde y
En Çok Aranan Osmanlıca Kelimeler
kut'ül amare
ruhban
ram olmak
münib
lev
şegaf
tercüman-ı beliğ
inantab
lugat
evliya
En Son Aranan Osmanlıca Kelimeler
DEVİR
imtila'
şegaf
menşe
BiŞumar
ilm-i usuliddin
mahmul
kut'ül amare
tabi'
müteferrik
En Son Aranan Türkçe Kelimeler
i dil
Soyut
kız kardeş
Rast
makâle
yakın zamanda
Dondurma
SELEM ağacı
Yasak olan
GIRBA