REKLAM ENGELLEMEYİ GERİ ALMA KODU BURADA BAŞLAR --> REKLAM ENGELLEMEYİ GERİ ALMA KODU BURADA BİTER -->

LUGGAT
OSMANLICA TÜRKÇE SÖZLÜK

{ lügât . lügat . لغت }

Arapça ve Farsça yazımları, Osmanlıca okunuşları 
ve detaylı açıklamaları ile birlikte.

Arama yapmak istediğiniz kelimeyi girip
karşılığını bulmak istediğiniz "OSMANLICA ARA" ya da "TÜRKÇE ARA" butonlarına tıklayın.
Türkçe - Osmanlıca Sözlük'te hoslanma ifadesini içeren 28 kelime bulundu...

bahira / bahîra

  • Süryâni rahiblerindendir. Zamanın ilim ve fenlerine vâkıf ve bilhassa hey'et ve nücumda ihtisas sahibiydi. Bu sebepten rahiblerin câhilleri kendisinden hoşlanmazlardı. Hazret-i İsâ'nın ulûhiyetini ve Hz. Meryem'in ümmullah olduğunu inkâr ve ilân ettiğinden, bulunduğu manastırın reisi tarafından kovu

ejgan

  • (Ejgehân) : Tenbel, miskin, iş yapmaktan hoşlanmayan. (Farsça)

gibet / gîbet

  • Bir kimsenin, yüzüne karşı söylendiği zaman hoşlanmayacağı, kalbinin kırılacağı bir sözünü, hâlini veya hareketini, arkasından, bulunmadığı yerde söylemek, hareketiyle göstermek veya îmâ etmek. Dedi-kodu.

gıybet / غِيْبَتْ

  • Arkadan çekiştirmek; hazır olmayan birisinin aleyhinde hoşlanmayacağı şekilde konuşmak.
  • Birinin ardından hoşlanmayacağı şekilde konuşma, çekiştirme, dedikodu.

haz

  • Zevk, hoşlanma.

hazz

  • Sevinç duyma. Hoşlanma. Zevklenme. Saadet. Tali'. Nasib. Nimet ve süruru mucib şey.
  • Haz, hoşlanma.

hazzetmek

  • Hoşlanmak, zevk ve lezzet almak.

heva / hevâ

  • Heves, istek, arzu, sevgi, hoşlanma.
  • Nefsanî zevklere uyma.

huzuz

  • (Tekili: Hazz) Memnuniyetler. Hazlar. Zevkler. Hoşlanmalar.

ibgaz

  • (Buğz. dan) Buğzetme, nefret etme, hoşlanmama, sevmeme.

ihtizaz

  • Titreme, hoşlanma.

ihtizazat / ihtizazât

  • Titremeler, hoşlanmalar.

istiskal

  • Ağır bulup hoşlanmadığını anlatmak. Soğuk muamele ederek sevmediğini bildirmek.

istiskal etme

  • Ağır bulup hoşlanmama, değer vermeme.

istiskal etmek

  • Ağır bulup hoşlanmamak.

kerh

  • İğrenme, hoşlanmayıp tiksinme.
  • Zorlama.
  • Bir şey sonradan nâ-hoş ve kerih olmak.

keyf

  • Afiyet, sağlık, sıhhat.
  • Memnunluk, hoşlanma.
  • Neş'e, sevinç, sürur.
  • Mizaç, tabiat.
  • İstek, taleb, arzu, heves.
  • Gönül açıklığı.

mahzuziyet

  • Mahzuzluk, hoşlanma, hoşa gitme.

medar-ı gıybet / medâr-ı gıybet

  • Başkalarının arkasından hoşlanmayacağı şekilde konuşmaya, çekiştirmeye sebep olan.

merdum-girizane / merdum-girîzâne

  • İnsanlardan sıkılarak, kalabalıktan hoşlanmayıp yalnızlık isteyerek.

merdümgiriz

  • İnsanlardan sıkılan, kalabalıktan hoşlanmayıp yalnızlık isteyen.

merdümgirizlik

  • İnsanlardan sıkılganlık, kalabalıktan hoşlanmayıp yalnızlık isteme hâli.

müteessif

  • Sevmemiş, hoşlanmamış. Elem ve keder etmiş.
  • Eseflenen, teessüf eden, kederlenen.

nikmet

  • Şiddetli ceza, hoşlanmayan muamelelerle olan mücazat.

rağm

  • (Ragm) Bir şeyden hoşlanmayıp kerih görmek. Bir işi birisine zor ile tutturmak. Züll ve hakaret. Kahretmek.

tenperverlik

  • Devamlı kendi canını ve rahatını düşünme, tenbellikten hoşlanma.

teveccüh

  • Bir şeye doğru yönelme, bir tarafa dönme. Çevrilme.
  • Mânen üzerine düşme.
  • Ait olmak.
  • Hoşlanmak.
  • Sevgi, alâka.

zevk / ذوق

  • Beğeni, hoşlanma. (Arapça)
  • Tat. (Arapça)

 

Bağış Yapmak İçin Tıklayın