Menu
İletişim
LUGGAT
OSMANLICA TÜRKÇE SÖZLÜK
{ lügât . lügat . لغت }
Arapça ve Farsça yazımları, Osmanlıca okunuşları
ve detaylı açıklamaları ile birlikte.
Arama yapmak istediğiniz kelimeyi girip
karşılığını bulmak istediğiniz "
OSMANLICA ARA
" ya da "
TÜRKÇE ARA
" butonlarına tıklayın.
İfadenin içinde geçtiği kelimeleri de göster.
Türkçe - Osmanlıca Sözlük
'te
hayal
ifadesini içeren
168
kelime bulundu...
aksa-yı emel / aksâ-yı emel
Mefkûre, ideal, gaye-i hayal.
alem-i eşbah / âlem-i eşbâh
"Şebah"tan:
Cisimler âlemi, varlıklar âlemi.
Hayaller âlemi."Şibh ve şebih"den: Misaller âlemi.
alem-i hayal / âlem-i hayal
Hayal âlemi, dünyası.
anka / ankâ
Hayâlî bir kuş.
arzu-şikesten
Arzunun olamaması, yerine gelmemesi. Hayâl kırıklığı, inkisar-ı hayâl.
(Farsça)
azerm-cu / azerm-cû
Hayâlı, utangaç. Terbiyeli, nâzik.
(Farsça)
batın / bâtın
Allahü teâlânın Esmâ-i hüsnâsından (güzel isimlerinden). His (duyu) organları ile hissedilemiyen, hayâl gücü ile hayâl edilemiyen, akıl ile anlaşılamayan.
Kalb ve rûh, iç âlem, gönül.
benat-üs sadr / benât-üs sadr
Endişe.
Hayal.
Kederler.
bilhayal
Hayal ederek.
burc
Güneşle dünya arasındaki hayâlî dilimlerin her biri.
cemiyet-i mütehayyile
Hayalî cemiyet.
ehl-i hayal
Hayalciler, hayalperestler.
ekran
Üzerine bir cismin hayalinin aksettirildiği saydam olmayan düz satıh.
ekvator
Dünyayı ikiye ayıran hayâlî çizgi.
eşbah
(Tekili: Şebâh) Şahıslar, cisimler, vücudlar.
Büyük kapılar.
Uzaktan görünen karaltılar, hayâller.
Renk, levn.
evham / evhâm
Vehimler ve hayaller. Kuruntular ve gerçek dışı şeyler.
evsam
(Tekili: Vasm) Arlar, hayâlar, utanmalar.
fantezi
Hayâl ürünü, aşırı süs.
yun. Çeşitli ve süslü. Müsrifane süs isteğinden doğan hayal hareketi ile yapılmış süslü eşya veya süslenmek. Ağırbaşlı olmayan.
farazi / farazî
Hayalî, varsayılan.
fena hayal
Kötü hayal.
gaye-i hayal
Hayalin amacı, hedefi.
Hayalde tasavvur edilen ve ona varılması istenen gaye ve maksat. İdeal.
gul
İnsanın gördüğünü sandığı korkunç hayâlet.
gulyabani / gulyabânî / gûlyabânî
İnsanın gördüğünü sandığı korkunç hayalet, hayâlî varlık.
Masallarda sözü edilen hayâlî varlık, umacı, dev.
hab-ı hayal / hâb-ı hayâl
Hayal uykusu; hayal hâlindeyken görülen rüya.
hacel
(Hacl) Utanma, sıkılma, hayâlılık.
halet-i hayaliye / hâlet-i hayaliye
Hayalî hâl.
halüsinasyon
Gerçekte olmayan bir şeyi varmış gibi görme, olmayan bir şeyi varmış zannetme ve işitme, hayal etme.
hasse-i hayal
Hayal duygusu.
hatt-ı mevhum
Hayalî çizgi.
havass-ı (hamse-i) batına / havass-ı (hamse-i) bâtına
Kalbe bağlı beş duyğu: Hiss-i müşterek (hayâl kuvveti), müdrike (akıl), vehim (vâhime), hâfıza, mutasarrıfa (meydana getirici hayal kuvveti).
havass-ı aşere
On hasse, on duyu; görme, işitme, dokunma, koklama, tatma, hayal, akıl, vehim, hafıza ve tasarruf etme duyuları.
havass-ı hamse-i batına / havass-ı hamse-i bâtına
Kalbe bağlı beş duygu; hayal, akıl, vehim, hafıza, mutasarrıfa.
havz-ı hayal
Hayal havuzu.
hayal / hayâl / خيال
(Çoğulu: Hayâlât) Zihnen tasarlanan şey. Hakikatı bilinmeyip akılla tasarlanan veya gölgeli görünen şey.
Asıl olmayan ve akıldan geçen fikir.
Hayal, düş.
(Arapça)
hayal-alud / hayal-âlud / hayal-âlûd
Hayalle karışık.
Hayalle karışmış.
hayal-i beşer
İnsan hayali.
hayal-i hail / hayal-i hâil
Korku ve dehşet veren hayal.
hayal-i muhal
İmkânsız hayal.
hayal-i şan
Hayalî olarak büyütülen şan ve şöhret.
hayal-i sefid
Beyaz hayal.
(Farsça)
hayal-perest
Hayalî şeylerle çok uğraşan. Çok hayal kuran. Dalgın. Olmayacak şeylerle avunan.
(Farsça)
hayal-perestlik
Kelâmda hakikatı rencide edecek şekilde lüzumsuz hayallere yer vermek.
Sözde, hakikati rencide edecek şekilde lüzumsuz hayallere yer vermek.
hayal-perver
Hayale düşkün.
(Farsça)
hayalalud / hayâlâlûd
Hayâlle karışık.
hayalat / hayalât / hayâlât / خيالات / خَيَالَاتْ
(Tekili: Hayal) Hayaller, hülyalar.
Hayaller.
Hayâller.
Hayaller, düşler.
(Arapça)
Hayâller.
hayalat-ı aliyye / hayalât-ı âliyye
Yüksek ve âli hayaller.
hayalat-ı muhitiye / hayalât-ı muhîtiye
İçinde yaşanılan zaman, mekân ve çevreye ait hayaller.
hayalat-ı rakika / hayâlât-ı rakika
İnce, derin hayâller.
hayalen / hayâlen / خيالا
Hayal aracılığıyla.
Hayal olarak. Zihinde tasarlayıp canlandırarak.
Hayâl olarak.
Hayali olarak.
(Arapça)
hayalet / hayâlet / خيالت
Göze görünen hayal, karaltı.
Hayalet.
(Arapça)
hayali / hayalî / hayâlî / خيالى
Hayale âit. Hayale mensub ve müteallik.
Hayal, yahut halk dili ile "Karagöz" oynatanlar.
Hayale dayalı.
Hayâl ürünü olan.
Hayalî, hayal ürünü.
(Arapça)
Karagöz oynatan.
(Arapça)
hayaliyyun / hayâliyyûn
(Tekili: Hayalî) Romantik şâirler, hayalî yazarlar.
Hayâl edilen şeyleri gerçek kabul edenler.
hayaliyyun mezhebi / hayâliyyun mezhebi
Aslı olmayan ve hayalde tasavvur edilen şeyleri, gerçek olduğunu vehm edenlerin mesleği.
Hayalcilerin mezhebi; romantizim.
hayalperest / hayâlperest / خيال پرست
Hayalci olan; gerçekçi olmayan.
Hayâl peşinde koşan.
Hayalci.
(Arapça - Farsça)
hayalşiken
Hayali dağıtan, bozan.
hazinetü'l-hayal
Hayal hazinesi.
hedef-i amal / hedef-i âmâl
Gaye-i hayâl. Ulaşmak istenilen hedef.
hevl
Korku. Korku verici.
Ürkmek. Dehşet. Yılgınlık. İhtilâl-ı dimağ (beyindeki bozukluk) sebebi ile bâzı hayâli suretler tevehhüm ederek ondan korkmak.
heyula / heyûla
Zihinde tasarlanan korkunç hayal.
Gösteriş ve iriliği olduğu halde hiçbir te'siri ve değeri olmayan şey.
Eski felsefede: Eşyanın aslı ve gerçek olan kısmı. Madde.
Korkutucu hayâl, felsefede eşyanın aslı kabul edilen şey.
hısa'
Hayvanın hayalarını çıkarma, eneme, burma.
İnsanı hadım etme.
hükm-ü hayal
Hayalin hükmü.
hulya / hulyâ
Kuruntu. Hayal. Vehim. Olmıyan bir şeyi düşünerek yaşamak. Akıldan geçen ve matmah-ı nazar olan husus.
(Farsça)
Hülya, kuruntu, hayâl.
hülya / hülyâ
Hayal.
Hayâl, kuruntu.
hulya / hulyâ / خوليا
Hülya, hayal.
(Yunanca > Arapça)
hülya / خُولْيَا
Hayal.
husa
(Tekili: Husye) Erkeklik bezleri, hayalar.
hüsn-ü ta'lil
Edb: Herhangi bir hâdisenin hakiki sebebini saklayarak, güzel ve hayalî bir sebep göstermeye hüsn-ü ta'lil denir. Bu gösterilen sebep hakiki olmamalı, fakat güzel olmalıdır.Bağ-ı âlemde yüzün menendi bir gül isteyüp.Cüst ü cu idüp gezer gülzarı bülbül şah şah. (Fatih Sultan Mehmed)Bülbülün, gül bahç
hüsran / خسران
Zarar.
(Arapça)
Hayal kırıklığı.
(Arapça)
husyetan
Hayalar, çift haya. Erkeklik bezlerinin her ikisi.
(Farsça)
ideal
Fikre ve düşünceye ait. Tasavvuri, hayali.
(Fransızca)
Mefkûre. Emel. Gaye. Hayalde tasavvur edilen kemal. Fevkalâde, mükemmel kimse veya şey.
(Fransızca)
iğdiş
Burulmuş, enenmiş hayvan. Erkeklik bezleri (hayaları) çıkarılmış at. Melez.
(Farsça)
ila ahiri hayalatihim / ilâ âhiri hayalâtihim
"Sonuna kadar bütün bunlar onların hayalleridir" mânâsında Arapça bir ibare.
imkan-ı vehmi / imkân-ı vehmî
Hayâlî olarak mümkün olma.
inkisar-ı hayal / inkisâr-ı hayâl / اِنْكِسَارِ خَيَالْ
Hayal kırıklığı.
Hayal kırıklığı.
kaf
Hayâlî bir dağ.
kalb-i hayal
Hayâlin, gerçekte carî olan şeyleri tersine çevirmesi.
kasr-ı hayal
Hayal sarayı.
kaziye-i muhayyele
Man: Kizb olduğu mâlum iken nefsin ya münbasit ya münkabız olduğu kaziyye. Hayali olan hüküm.
keniz
Esir kadın. Hayalık, câriye.
(Farsça)
kil-u-kal / kîl-u-kâl
Dedi-kodu. Gîbet.Geçirme ömrünü mü'min, sakın ki, kîl-ü-kâl üzre! Sözün mânâsını anla, ne yürürsün hayâl üzre.
kompleks
Bir anda kavranamıyacak şekilde çeşitli sebeblerden, unsurlardan meydana gelmiş.
(Fransızca)
Basit olmayan. Mürekkep.
(Fransızca)
İnsanların davranışlarına, ruh hâllerine yön veren birbirine bağlı şuuraltı hayallerinin bütünü.
(Fransızca)
kuddus / kuddûs
Allahü teâlânın Esmâ-i hüsnâsından (güzel isimlerinden). Azamet ve celâline, büyüklüğüne lâyık olmayan, noksanlık ve eksiklik getiren şeylerden, his organlarının anladığı, hayâl gücünün hayâl ettiği, hâtıra gelen ve düşünülebilen her türlü vasıftan ve özellikten münezzeh, pâk ve temiz olan.
kuvve-i hayal
Hayal gücü.
kuvve-i hayaliye
Hayal duyusu.
kuvve-i muhayyile / قوهء مخيله
Hayal gücü.
kuvve-i mütehayyile
Hissolunan şeyin gıyabında resim ve tasvir kuvveti. Hayâl kuvveti.
kuvve-i vahime / kuvve-i vâhime
Vehim ve hayâl duygusu. Kuruntu hâssesi.
lu'betbaz / lu'betbâz
Hayâl oyunu veya kukla oynatan. Oyuncu.
(Farsça)
mahayil
Alâmet, işaret.
(Tekili: Mahile) Hayâl eserleri.
mahs
Hayaları çıkarılmış. İğdiş edilmiş.
mal-i hulya
Vesvese, kara sevdâ, kuruntu, boş hayaller.
(Farsça)
malihülya / mâlihülyâ
Boş hayâller, kara sevda.
manzara-i hayal
Hayal manzarası, insanın kafasında tasarlayıp canlandırdığı manzara.
maraz-ı hayali / maraz-ı hayalî
Hayalî hastalık.
matbaa-i hayal
Hayal matbaası.
mazarrat-ı mevhume
Gerçekte var olmayan, hayalî zararlar.
medine-i fazıla-i hayaliye / medîne-i fâzıla-i hayaliye
Hayalî fazilet şehri; Eflâtun'un felsefesinde hayal ettiği fazilet şehri.
medine-i fazilet-i eflatuniye / medine-i fazilet-i eflâtuniye
Eflâtun'un faziletli şehri; Eflâtun'un felsefesinde tarif ettiği, ancak hayalde mümkün olabilen fazilet şehri.
mevhum / mevhûm
Vehmolunmuş, aslı esâsı yokken zihinde kurulmuş olan, kuruntuya dayanan. Hayâlî.
mevhume
Vehim, kuruntu ve hayâl nev'inden bir şey.
muhayyel / مخيل
Tahayyül edilmiş. Hayâl olarak düşünülmüş. Zihinde tasarlanmış.
Hayâl edilmiş.
Hayal edilen.
(Arapça)
muhayyelat
(Tekili: Muhayyele) Hayâl edilmiş olan şeyler. Muhayyel olan şeyler.
muhayyil
Tahayyül eden. Hayal kuran. Zihinde olmayacak şeyleri düşünen.
muhayyile / مخيله
Kuvve-i hayâliye. Hayâl kurma merkezi. Zihinde bulunan hayal kuvveti.
Hayal gücü, hayal duygusu.
Hayâl kuvveti.
Hayal gücü.
(Arapça)
mümevveh
Vehmî, hayâlî.
mümevvehat / mümevvehât
Hayâli, görünüşe göre haklı olanlar.
münasebet-i hayaliye
Hayalî münasebet, bağlantı.
musavvire
Tasvir edilmiş. Suretlenmiş. Şekli çizilmiş.
Kuvve-i hayâliye.
mutasavver
Hayal edilen.
mutasavvere
Hayalen, tasavvur ederek.
müte'al / müte'âl
Allahü teâlânın Esmâ-i hüsnâsından (ism-i şerîflerinden). Düşünülebilen, akla gelen, hayâl edilebilen her şeyden başka bunlardan pâk, temiz ve yüce olan.
mütehayyel
Hayâl edilen.
Hayal edilen şey.
Hayal edilen şey.
mütehayyelat / mütehayyelât
(Tekili: Mütehayyel) Hayal edilen şeyler.
Hayal edilen şeyler.
mütehayyil
Hayâl kuran.
(Hayal. den) Kuvve-i hayaliyeden geçiren, hayal kuran. Bir şeyi görüp gözetici, idrak edici olan.
mütehayyilane / mütehayyilâne
Hayal ve düşünceye dalarak, hayâl kurarak.
(Farsça)
mütehayyile
Beyinde hayal kurma merkezi.
Hayal gücü.
mütemahhil
Hayal eden.
mütercim-i hayali / mütercim-i hayâlî
Hayalî tercüman.
na-mutasavver
Hatır ve hayale gelmez.
(Farsça)
nazar-ı hayal
Bir meseleye hayalen bakmak.
nefs-ül-emr
Hayâl, düşünce olmayan, zihnin hâricinde kendisi var olan, hakîkat.
ömer hayyam
Çadırcı Ömer mânâsında olan bu kelime, İran'ın meşhur hayâlperest ve içkiden çok bahseden bir şâirinin adıdır.
pür-hayal / pür-hayâl
Hayal ile dolu.
(Farsça)
rabıta / râbıta
Bir velînin şeklini, sûretini hayâline getirerek onun kalbindeki feyz (bereket) ve mârifetlere (ilimlere) kavuşma yolu. Kalbini büyüklerin kalbine bağlayarak onlardan feyz alma. Her şeyi unutarak, dünyâ işlerini düşünmeyerek, sevgi ve saygı ile bir velînin mübârek yüzünü hayâlinde veya gönlünde bulu
rabıta-i şeyh
Tarikat-ı Nakşiyede, müridin hayalen şeyhinin huzurunda kendini tasavvur etmesine denir.
roman
Hayalî veya hakiki, kitap halinde yazılmış büyük hikâye.
Eski Roma devletinin diline de Roman denirdi.
roman-vari / roman-vâri
Roman gibi hayalî olabilen. Hakikatla alâkası olmayan veya az olan.
(Farsça)
san'at-ı hayaliye
Hayal san'atı.
sebeb-i haybet
Hayal kırıklığı sebebi.
seham
Sıcak günlerde havada iplik iplik olduğu hayâl edilen nesneler.
Sıcak esen rüzgâr.
seyahat-i hayaliye
Hayalî yolculuk.
seyahat-i hayaliye-i fikriye
Hayalde ve düşüncede yapılan yolculuk.
seyahat-ı maneviye-i hayali / seyahat-ı mâneviye-i hayâlî
Hayâlen ve mânen yapılan seyâhat.
suver-i hayaliye
Hayale ait biçimler, şekiller, hayalî ifadeler.
tabiat-ı hayal
Hayâlin tabiatı, yapısı.
tahayyül / تخيل / تَخَيُّلْ
(Çoğulu: Tahayyülât) Hayale getirmek. Hayalde canlandırmak. Fikir kurmak.
Hayal etme.
Hayâl etme.
Hayal etme.
(Arapça)
Tahayyül etmek:
Hayal etmek.
(Arapça)
Hayal etme.
tahayyül eden
Hayal eden.
tahayyül etme
Hayal etme.
tahayyül etmek
Hayal etmek.
tahayyül-ü küfri / tahayyül-ü küfrî
Küfür ve inkârla ilgili meseleleri hayal etme.
tahayyül-ü küfür
Küfrü hayal etme.
tahayyül-ü şetim / تَخَيُّلُ شَتِمْ
Çirkin sözü ve kötü düşünceyi hayal etme.
Sövmeyi hayal etme.
tahayyül-ü şetm
Çirkin ve kötü şeyleri hayal etme.
tahayyülat / tahayyülât / تخيلات
(Tekili: Tahayyül) Tahayyüller, hayale dalmalar, hayalde canlandırmalar.
Hayal etmeler, hayale dalışlar.
(Arapça)
tahayyüli / tahayyülî / تخيلى
Hayalî.
(Arapça)
tahayyüli halat / tahayyülî halât
Hayal etmekle ilgili hâller.
tahyil
(Çoğulu: Tahyilât) (Hayal. den) Akla getirme. Fikre getirme, zihinde canlandırma.
tasavvur
Düşünme, hayal etme.
tasavvur etme
Düşünme, hayal etme.
tasavvur etmek
Düşünmek, hayal etmek.
tasavvur-u küfür
Küfrü düşünme, hayal etme.
tasavvur-u vahiy / تَصَوُّرُ وَحِي
Vahyi hayal etme.
tasavvuran
Düşenerek, hayal kurarak.
tasavvurat-ı insaniye / tasavvurât-ı insaniye
İnsanın düşünceleri, hayalleri.
tasavvurca
Düşünme, hayal etme bakımından.
tasavvuren
Hayal ederek, düşünerek.
tayf
Hayâl. Uykuda veya karanlıkta gözde tecessüm eden şekiller.
Gül.
Kavs-ı kuzah. Gökkuşağı.
Hayâlî görüntü.
tecessüm-i hayal / tecessüm-i hayâl
Hayâl görme.
tedai-yi hayalat / tedâi-yi hayalât
Hayallerin çağrışımı.
tedai-yi hayali / tedâi-yi hayalî
Hayalî çağrışım, hayale geliş.
tuyuf
(Tekili: Tayf) Korkudan dolayı karanlıkta görünen hayâller.
Uykuda iken görünen hayâller.
vakıa-i hayaliye
Hayâli olay.
vakıa-i kalbiye-i hayaliye
Kalb ile bağlantılı hayalî vak'a, olay.
vehim ü hayal
Vehim ve hayal; olmayan bir şeyi varmış gibi gösterme ve hayal etme.
vilayet-i kübra / vilâyet-i kübrâ
Vehimden ve hayâlden kurtulma makâmı. Bu vilâyete, Vilâyet-i enbiyâ da denir.
vilayet-i sugra / vilâyet-i sugra
Vehimden ve hayâlden kurtulamadan ilerlenen evliyâlık yolu. Buna Vilâyet-i evliyâ da denir.
vüs'at-i hayal
Hayalin genişliği.
zemin-i mecazi / zemin-i mecâzî
Mecazî olan yer, zemin; hayâlî yer.
En Çok Aranan Osmanlıca Kelimeler
kut'ül amare
ruhban
münib
lev
şegaf
tercüman-ı beliğ
inantab
terceme
tercüme
Emzik
En Son Aranan Osmanlıca Kelimeler
felizalik
lisan-ı hal
nuhbe-i amal
eliza
mahal
lalü
inhitat
Mâr
kaleb
düzah
En Son Aranan Türkçe Kelimeler
hayal
KURAL
Hattat
Muna
Karanlık
Nasip
sık sık
nehiy
kilitlemek
Kuralsız