REKLAM ENGELLEMEYİ GERİ ALMA KODU BURADA BAŞLAR --> REKLAM ENGELLEMEYİ GERİ ALMA KODU BURADA BİTER -->

LUGGAT
OSMANLICA TÜRKÇE SÖZLÜK

{ lügât . lügat . لغت }

Arapça ve Farsça yazımları, Osmanlıca okunuşları 
ve detaylı açıklamaları ile birlikte.

Arama yapmak istediğiniz kelimeyi girip
karşılığını bulmak istediğiniz "OSMANLICA ARA" ya da "TÜRKÇE ARA" butonlarına tıklayın.
Türkçe - Osmanlıca Sözlük'te hamil ifadesini içeren 34 kelime bulundu...

abist

  • Gebe, hâmile. (Farsça)

abisteni / abistenî

  • Hâmilelik, gebelik. (Farsça)

asire

  • Üzerine bir yıl geçtiği hâlde hâmile olmayan dişi deve.

aşra'

  • Muharrem ayının onuncu günü.
  • On aylık vazife.
  • On aylık hâmile deve.

beçe-dar

  • Yavrusu olan, çocuğu olan. (Farsça)
  • Gebe, hâmile. (Farsça)

ber

  • Üzere, üzerine, yukarı mânasına (ve Arabçadaki "Alâ" yerine edat-ı isti'lâdır) (Farsça)
  • Göğüs, sine, bağır, sadır. (Farsça)
  • Fayda. (Farsça)
  • Hamil. (Farsça)
  • Hıfz. (Farsça)
  • Yan. (Farsça)
  • Taraf. (Farsça)
  • Nâkil. Götürücü. (Farsça)
  • Meyve. (Farsça)
  • Yaprak. Varak. (Farsça)
  • Meme. (Farsça)
  • Genç kadın. (Farsça)
  • E (Farsça)

fasid kan / fâsid kan

  • Üç günden yâni yetmiş iki saatten -beş dakika bile az olsa- gelen kan, yeni başlayan (baliğa, ergen) olan için on günden çok sürüp, onuncu günden sonra gelen kan, yeni olmayanlarda (kadınlarda) âdetten çok olup on günü de aştığında âdetten sonraki gü nlerde gelen kan, hâmile ve âyise (ihtiyar) kadın

feyl

  • Hamile kadının sütü.

gayl

  • Irmak, nehir.
  • Ağaç, şecer.
  • Cima etmek.
  • Kadının hâmile iken çocuğuna süt emzirmesi.

gebe

  • (Bak: Hâmile)

habaleyat

  • (Tekili: Habâlâ) Hâmileler, gebeler.

habile

  • Gebe, hâmile, yüklü.

hamil / hâmil / حامل

  • (Hâmile) Yüklü yüklenmiş.
  • Gebe.
  • Taşıyan, götüren.
  • Hâiz.
  • Mâlik, sahib.
  • Uhdesinde bir poliçe bulunan.
  • Taşıyan. (Arapça)
  • Hamile. (Arapça)
  • Sahip. (Arapça)
  • Hâmil olmak: Taşımak. (Arapça)

hamile / hâmile / حامله

  • Gebe, hamile. (Arapça)

hamilen

  • Hâmil olarak. Taşıyarak, götürerek.
  • Hâmil olduğu halde.

harus

  • Sütü az olan kadın.
  • Evlenip hâmile olan kız.

hubla

  • Gebe, hâmile.

ictihah

  • Kadının veya dişi hayvanların hâmile olması.

igyal

  • Hâmile kadının sütünü vermesi.

ihbal

  • Gebe koyma, hâmile yapma.
  • Çiçekler dökülüp meyve tutma.

ışar

  • (Tekili: Aşerâ) On aylık hamile develer.

istibra / istibrâ

  • Temizlenme.
  • Erkeklerin küçük abdesti yaptıktan sonra yürüyerek, öksürerek veya sol tarafa yatarak, idrar yolunda damlalar bırakmaması. Kadınlar istibrâ yapmaz.
  • Nikâhla alınacak dul bir câriyenin hâmile olup olmadığını bilmek ve şüpheye yer vermemek için bir temizlik müddeti geçip tekr

kişaf

  • Bir kaç yıl üstüne yük vurulmayan deve yavrusu.
  • Dişi deve hâmile iken erkek devenin ona cimâ etmesi.

lakıh / lâkıh

  • (Çoğulu: Levâkıh) Ağaca su yürüten rüzgâr.
  • Yağmur yağdıran rüzgâr.
  • Karnında yavrusu olan hamile deve.

mahız

  • (Çoğulu: Muhaz) Ağrısı tutmuş hâmile kadın.

mihmel

  • (Çoğulu: Mehâmil) Kılıç bağı.
  • Büyük mahfe.

mıklat

  • Evlâdı yaşamayan kadın.
  • Bir kez doğuran ve daha hâmile olmayan deve.

mülakaha

  • Hâmile olmak.

rafi'

  • Yükseltici. Hâmil. Sâhib. Kaldırıcı, kaldıran.
  • Esma-i İlâhiyedendir.

salk

  • Şiddetli ses.
  • Vurmak.
  • Hâmile kadının ağrısı tutup bağırması.

tahmel

  • (Çoğulu: Tahamil) Ahlâkı kötü kimse.

telakkuh

  • Kendisini gebe, hâmile gösterme. Gebe kalabilme.

tevhim

  • Bir nesneye gönül vermek.
  • Hâmile olmak ricâsını etmek.

vuz'

  • Kadının temizliğinin sonunda hayızdan evvel hâmile olması.

 

Bağış Yapmak İçin Tıklayın