Menu
İletişim
LUGGAT
OSMANLICA TÜRKÇE SÖZLÜK
{ lügât . lügat . لغت }
Arapça ve Farsça yazımları, Osmanlıca okunuşları
ve detaylı açıklamaları ile birlikte.
Arama yapmak istediğiniz kelimeyi girip
karşılığını bulmak istediğiniz "
OSMANLICA ARA
" ya da "
TÜRKÇE ARA
" butonlarına tıklayın.
İfadenin içinde geçtiği kelimeleri de göster.
Türkçe - Osmanlıca Sözlük
'te
hakli
ifadesini içeren
49
kelime bulundu...
adalet / adâlet
Her işte hakkı gözetme ve orta yolu tutma. Haklıya hakkını verme. Haksızlıktan sakınma. Zulmün zıddı, kânun önünde eşitlik.
adaletkarane / adâletkârane
Adâletlice. Adalet sahibine yakışır şekilde, insaflı ve haklı surette.
(Farsça)
adil
Adalet eden, hakkı haklı olana veren.
adiliyet / âdiliyet
Allah'ın haklıyı haksızı ayırması, her hakkı yerine getirmesi, sonsuz adalet sahibi olması.
adl-i hakem
Haklıyı haksızı ayıran, hükmeden, her hakkı yerine getiren, sonsuz adalet sahibi olan Allah.
bilistihkak
Lâyıkıyla, liyakatı olarak. Hakkıyla. Haklı olarak.
cerbeze
Aldatıcı sözlerle kurnazlık etme. Fazla sözlerle aldatıcılık. Haklı ve haksız sözlerle hakikatı gizleme.
Beceriklilik, fetânet ile temyiz ve cesaret-i mutedile ve kuvvet-i idareden ibâret olan sıfat-ı zihniye. (Bu kelime, Arabçada: Hilekârlık, kurnazlık gibi aşağılayıcı bir mânâda ku
cesaret-i medeniye
Her türlü baskılara karşı çekinmeden hakikatı söylemek. Müsbet harekette korkmamak. Haklı olduğu bir mes'elede korku göstermemek. İçtimai münasebetlerde girişkenlik.
da'va / da'vâ
Takib edilen fikir, iddia.
Bir kimsenin hakkını aramak üzere mahkemeye müracaat etmesi.
Hakkı olanın iddia etmesi. Kendini haklı görüp veya zannedip üstün fikirlilik iddia etmek.
Mes'ele.
İnat. Ayak diremek.
Cenab-ı Hak'tan hayır ve rahmet dilemek.
ehak / اَحَقّْ
En haklı.
ehakk
Çok haklı, daha haklı.
Daha haklı, pek haklı. Daha doğrusu. En hakiki.
el-hakem
Haklıyı haksızı ayıran, hükmeden, her hakkı yerine getiren hüküm sahibi Allah.
faruk / fâruk
Hak ile bâtılı birbirinden ayıran. Haklıyı haksızı ayırmakta çok mâhir olan. (Hak ile bâtılı birbirinden tam ayırarak İslâmiyeti kabul ettiği ve islâm nurunu izhar ettiği ve imân ve küfrün arasını fark ve faslettiği için Hz. Peygamber (A.S.M.) tarafından Hz. Ömer'e (R.A.) bu isim verilmiştir.)
Haklıyı haksızı ayırmakta pek mahir olan. Hz. Ömer'in sıfatlarından biri.
hakem
İki tarafın anlaşmak üzere hükmüne rıza göstermek için seçtikleri kimse. Haklı ve haksızın ayrılmasında aracılık eden.
İki tarafın, hükmüne rızâ göstermek için seçtikleri kimse. Haklı ile haksızın ayrılmasında aracılık eden kimse.
Allahü teâlânın Esmâ-i hüsnâsından; hükmedici, hak ile bâtılı ayırıcı.
Haklı ile haksızı ayıran Allah.
hakik / hakîk
Haklı, hak sahibi olan.
Müstehak, lâyık, münasib.
hakim / hâkim
Haklı ve haksızı ayırıp, hak ve adâlet üzere hükmeden, karar veren.
Galib. Haklı ve haksızı ayırıp hak ve adalet üzere hükmeden. Başkasını müdahale ettirmeden idare eden, Allah (C.C.)
Memleketi idare eden.
Mahkeme reisi. (Hâkim-i Hakikî, Hâkim-i Ezelî, Hâkim-i Mutlak, Hâkim-i Zülcelâl, Hâkim-i Lemyezel... gibi isimlerle, Cenab-ı Hakk'a âit ol
hakkani / hakkanî
Hak ve adalete uygun. Haklılığa uyar ve yakışır.
hakkıyet
Haklılık.
hakkıyyet
Haklılık, doğruluk.
hukuk
(Tekili: Hakk) Haklar.
İnsanın cemiyet hayatında riâyet etmesi lâzım gelen kaideler, esaslar, yâni; şer'i ve adli hükümler. Haklıyı haksızdan ayıran kaideler.
Şeriat kitablarında yazılı olan haklar, kanunlar ve kaideler.
Üniversitenin hukuk tahsili yaptıran kısmı.
iddia
Bir şeyin müsbet veya menfiliğini ısrarla söylemek. İleri sürülen fikir. Dâva etmek. Israr etmek. İnat etmek. Haklı veya haksız bir dâvaya kalkışmak.
ihkak-ı hak
Haklıya hakkını vermek. Hakkı, usülü dairesinde yerine getirmek.
ihtikak
Hakkını istemek. Niza' etmek. Birbirine husumet etmek. Hapseylemek.
Fık: İki taraftan her birinin haklı olduğunu iddia etmesi.
ism-i adl ve hakem
Allah'ın haklıyı haksızdan ayırıp her hakkı yerine getirdiğini ve herbir şey hakkında adaletle küllî hüküm verdiğini bildiren isimleri.
ism-i hakem
Allah'ın haklıyı haksızdan ayırdığını, her hakkı yerine getirdiğini ve hüküm sahibi olduğunu ifade eden ismi.
kasıtin / kasıtîn
(A, uzun okunur) Zulmeden ve haktan sapanlar.
Haklı olanlar.
Kısımlara bölenler.
muhik
Haklı.
muhık / محق
Haklı.
(Arapça)
muhik / مُحِقّ
Haklı.
muhıkk
(Muhik) Haklı. Hakkı yerine getiren. Haklı olan.
muhıkkane
Haklı olarak. Haklı olmak suretiyle. İhkak-ı hak etmek suretiyle.
(Farsça)
muksit
Adaletle iş gören. Haklı hareket eden.
Nefsine lâyık görmediği zararlı şeyi başkasına da münasib görmeyen.
Haklı hareket eden.
muksitin / muksitîn
(Tekili: Muksit) Haklı iş görenler. Hakkı edâ edenler.
mümevveh
Sahte, samimi olmayan, içten değil. Görünüşte haklı olan. Gösterişle alâkadar.
mümevvehat / mümevvehât
Hayâli, görünüşe göre haklı olanlar.
namık kemal
(Mi: 1840 - 1888) Tekirdağ'lı olup İslâm mücahidlerindendir. Yeni Osmanlılık hareketine vatan mefhumunu sokmuş, "Firâki, hapsi, nefyi kadr-i nâmusumla gördüm hep" diye haklı olduğunu dâima müdâfaa etmiştir. Ehl-i kemâl bir zat olduğu, davasının istikameti ve samimiyetinden anlaşılır.Hayatının sonlar
nasfet
(Nasafet) İnsaf. Haklılık. Bir şeyin yarısını almak. Hakkaniyet. İnsanları, kanunların şümulüne girmeyen hakları te'min ve ifasına zorlayan fotri adâlet hissi.
rastan
(Tekili: Râst) Doğru olanlar. Haklı kimseler.
rüşvet
Bir iş gördürmek, haksızı haklı göstermek gibi maksatlarla bir görevliye verilen para, mal veya sağlanan menfaat.
salih
(Salâh. dan) İşe yarar, elverişli, uygun, iyi. Haklı olan, itikatlı, dindar, dinî emirlere uyan.
Faziletli, ehl-i takva olan.
salih amel / sâlih amel
İyi, haklı, dini emirlere uygun ibadet ve iş.
savabdide
Doğru ve haklı görülmüş. Beğenilmiş.
(Farsça)
sedad
İstikamet ve kasd.
Haklı ve doğru şey.
Akıl.
ser-efraz
Başını yükselten, yukarı kaldıran.
(Farsça)
Benzerlerinden üstün olan.
(Farsça)
Baş kaldıran.
(Farsça)
Başı dik, alnı açık.
(Farsça)
Haklı ve galib.
(Farsça)
serefraz / serefrâz
Başı dik alnı açık, haklı ve üstün.
tahakkümi / tahakkümî
Mânasız iddia. Delilsiz, isbatsız haklılık dâva etmek, Mânasız mücerred dâva.
temvih
(Çoğulu: Temvihât) Sulandırma, su katma.
Haksız bir şeyi haklı gösterme.
tenvih
Sulandırma.
Yaldızlama.
Haksız bir şeyi yapmacık şeylerle süsleyip haklı gösterme.
Başka bir madeni, altın veya gümüş suyuna daldırma.
Bir kimsenin nâmını, şânını yükseltme.
teslim
Bir emâneti verme.
Kabul etme.
Doğru ve haklı bulma.
Selâmetle dua etme.
Karşısındakinin hükmü altına girme.
Kendini Allah'ın takdirine terketme, emri altına girme.
Belâ ve âfetten korunur olma.
Bir şeyi, yeni sâhibine verme.
Da
En Çok Aranan Osmanlıca Kelimeler
kut'ül amare
ruhban
ram olmak
münib
lev
şegaf
tercüman-ı beliğ
inantab
terceme
tercüme
En Son Aranan Osmanlıca Kelimeler
bahira
CANAN
istihrac
pervin
Sılah
bad-per
ellem
cilve-i Esmâ
bad-ber
ma-bihi-l-hayat
En Son Aranan Türkçe Kelimeler
hakli
hislerimi
te
eliyle
ilave edilmek
Kadın sevgili
Ve dahi
adime
Tahfa
Ya Ber